Yunus Emre ve Hümanizm

Yunus Emre tartışmasız bir Müslüman Türk ve tasavvuf şairidir. Bu büyük divan şairini anlamak ve değerlendirebilmek için yaşadığı çağın kültürel, sosyal, ekonomik durumları göz önüne alınmalıdır. Bundan öte Yunus’un divanındaki şiirleri dikkatle ve insafla okunursa Yunus’un kavi imanı, tasavvufî coşkusu ve erişilmesi güç Allah aşkının terennümleri olduğu görülecektir. Yunus Emre  Kur’an ve ehli sünnet akidesine bağlılık çizgisinden hiçbir zaman ayrılmamıştır. Yunus Emre’nin şiirlerindeki  insan sevgisinin, erişilmez hoşgörüsünün ana kaynağı Kur’an’ı Kerim ve Haz. Peygamberin Hadîsi Şerifleridir. Ne üzüntü  verici  bir hâldir ki  bu büyük  İslam mutasavvıfının hayatını ve şiirlerini inceleyen bazı aymazlar  O’nun İslimî inanç  ve düşüncelerini batı kültürünün felsefî  akımları paralelinde, Panteizm, Hümanizm Nev platonizm ve Mistizm ile irtibatlandırarak anlatma gayretkeşliğinde bulunmaktadırlar. 

“Yunus’un sözi şiirden amma aslıdur kitaptan,

 Hadîs ile dinene key bilgil sâdık olmak gerek.”

İfadelerinde açıkça görüleceği üzere; Yunus Emre Her ne kadar sözlerimi şiirle söylesem de Manalarının aslı kitaptandır ( Kur’an) , Hadîs ile denene (söylenene) iyice bil ki sadık olmak gerekir. Demekle İslam’a, Kur’an’a,  Hazreti Muhammed’e  (S.A.V.) Sadakatle bağlı olduğunu Söylemektedir.

Şimdi gelelim Hümanizm nedir ve bizim Yunus’la ilgisi var mı yok mu? onun izahına.

“ Hümanizm insani konularda doğaüstü inanışların hocalığını açıkça reddeder, fakat bunun yanında inançların kendisini hedef almaz. Hümanizm, nasyonalizmin tam tersi olan ve sadece bir ırkın insanını sevmek değil, tüm insanları ayrım gözetmeksizin sevmektir. Adının Türkçe anlamı insancılıktır (human).  Genelde [[ateizm]] ve [[agnostisizm]] ile bütünleşebilir ama hümanist anlayış bunlar için değildir. Hümanizm, bu tür doğaüstü güçlerin varlığıyla ilgilenmeyen [[etik]] tabanlı bir görüştür. [[Seküler]] bir hayat duruşu ilkesi ve her otorite karşısında insanı özgürleştirme çabası hümanizmin tanımıdır.” Hümanizmin genel anlamda tarifi budur.

1. HÜMANİZM: “Lâtince’den alınmış bir terimdir.Bu terim, eski Yunan ve Lâtin Kültürünü canlandırıp  müdafaa eden ve orta çağın Hıristiyanlığa dayanan düşüncelerine karşı 14.yy.da ortaya çıkan bir cereyana isim olmuştur.Sanat ve insan sevgisi perdesi altında dine bağlı milletlere tesir edebilmek plânıyla zahirde dinleri reddetmez  görünürken, hakikatte dinleri ve bilhassa Hak dinini asliyetinden  çıkarıp reform namıyla  dini deforme ve tahrip edip insanı insana hakim kılmak davasını takip eder.Kâinatta hâkim olan Allah’ın varlığı fikrini inkar ederek insanın yalnız dünya hayatını menfaat ve zevklerini tek değer ölçüsü görüp, bu ölçüyü mutlak hakim kılmak gayesini güden bir fesat cereyanıdır.”

(Dinî, İlmî, Felsefî  Yeni Ansiklopedi.Timaş yayınları İstanbul 1989)

2. HÜMANİZM: (Lât.) edb.” İslâmiyet’e mugayir ve aykırı eski Yunan ve Lâtin edebiyatı ve felsefesi taraftarlığı hareketi. ( Fls.) İnsan menfaatini Hayata değer ölçüsü kabul eden ve dine tabi olmayan, İnsana aşırı Hâkimiyet tanımak isteyen ve maddeperst, dinsiz, imansız bir cereyan, bir fikir ve batıl bir nazariye.”

(İslimî, İlmî, Edebî, Felsefî Lügat.)  Abdullah Yeğin Fatih Matbaası İsatnbul-1968

 

“Filhakika hümanizmin ikinci manası insanlık dinidir. Kilisenin abesleriyle bunalan serazat zekalardan kimi, “tabiatta tanrı yoktur, tanrıyı yaratan insandır. Toplum kendi değerlerini gök kubbeye aksettirmiş, beşeriyi ilahileştirmiştir”, dedi; kimi, “insanlığı kurtaracak tek kılavuz ilimdir”; ne Rab ne ibad. (Çağın dini Hümanizm –Cemil Meriç-Ocak-1980 Hisar Dergisi.)”

Hümanizmin en açık tarifini ise, bu felsefeye inananlar yapmıştır. Günümüzün önde gelen hümanist sözcülerinden biri olan Corliss Lamont, The Philosophy of Humanism (Hümanizm Felsefesi) adlı kitabında şöyle yazar:

“Hümanizm, tüm gerçekliğin bizzat doğanın kendisinden ibaret olduğuna inanır, evrenin temel materyali, zihin değil madde-enerjidir… (Hümanizme göre) Doğaüstü varlıklar gerçek değildir; yani insan düzeyinde, insanlar doğaüstü ve ölümsüz ruhlara sahip değildirler ve tüm evren düzeyinde, evrenimizin doğaüstü ve sonsuz bir Yaratıcısı yoktur. Görüldüğü gibi, hümanizmin temeli doğrudan ateizme dayanmaktadır.”

Bu gerçek, hümanistler tarafından da açıkça kabul edilir. Geçtiğimiz yüzyılda hümanistler tarafından yayınlanan iki önemli “manifesto” yani beyanname vardır. Birinci manifesto 1933 yılında yayınlanmış, dönemin bazı ünlü isimleri tarafından imzalanmıştır. 40 yıl sonra, 1973’te yayınlanan II. Hümanist Manifesto ise, birincisini teyit etmiş, ancak aradan geçen zamanın gelişmelerine göre bazı ilaveler içermiştir. II. Hümanist Manifesto’yu imzalayan binlerce düşünür, bilim adamı, yazar, medya üyesi vardır ve bu doküman hala son derece aktif olan American Humanist Association (Amerikan Hümanist Birliği) tarafından savunulmaktadır.

Manifestoları incelediğimizde, her ikisinde de en temel görüşün; evrenin ve insanın yaratılmadığı, kendi başına var olduğu, insanın kendisinden başka hiçbir varlığa karşı sorumlu olmadığı, Allah inancının insanları ve toplumları geri götürdüğü gibi, bilinen ateist dogma ve propagandalar olduğu görülür. Örneğin I. Hümanist Manifesto’nun ilk altı maddesi şu şekildedir:

Biz aşağıdaki görüşleri ilan ediyoruz:

BİR: Dinsel hümanistler, evrenin kendi başına var olduğunu ve yaratılmadığını kabul ederler.

İKİ: Hümanizm, insanın doğanın bir parçası olduğuna ve sürekli bir işlemin (sürecin) sonucunda oluştuğuna inanır.

ÜÇ: Hayat hakkında organik görüşü kabul eden hümanistler, zihin ve beden arasındaki geleneksel dualizmi reddederler.

DÖRT: Hümanizm, insanın kültür ve medeniyetinin, antropoloji ve tarih tarafından açıkça tanımlandığı gibi, insanın doğal ortamıyla ve sosyal birikimiyle olan ilişkisinden kaynaklanan kademeli bir gelişimin ürünü olduğunu kabul eder. Belirli bir kültür içinde doğan birey, büyük ölçüde o kültür tarafından şekillendirilir.

BEŞ: Hümanizm ileri sürer ki, evrenin modern bilim tarafından tanımlanan doğası, insan değerlerine ait herhangi bir doğaüstü ve kozmik garantiyi kabul edilemez hale getirir…

ALTI: Bizim kanaatimiz gelmiştir ki, teizm, deizm, modernizm ve çeşitli “yeni düşünce”lerin zamanı geçmiştir.

Yukarıdaki maddeler, materyalizm, Darwinizm, ateizm ve agnostisizm gibi isimler altında ortaya çıkan ortak bir felsefenin ifadeleridir. İlk maddede “evren sonsuzdan beri vardır” şeklindeki materyalist dogma öne sürülmektedir. İkinci madde, insanın, evrim teorisinin öne sürdüğü gibi, yani yaratılmadan var olduğu iddiasıdır. Üçüncü maddede, insan ruhunun varlığı reddedilmekte, insanın maddeden ibaret olduğu iddia edilmektedir. Dördüncü maddede “kültürel evrim” iddiası öne sürülmekte ve insanın “fıtratının” (yaratılıştan gelen özelliklerinin) varlığı reddedilmektedir. Beşinci madde, Allah’ın evren ve insan üzerindeki hakimiyetini reddetmektedir. Altıncı madde ise, “Teizm”in, yani Allah inancının terk edilmesi gerektiğini, bunun “zamanın gereği” olduğunu savunmaktadır. “

Dikkat edilirse bu iddialar, hak dinlere düşman olan çevreleri hemen her zaman kullandıkları basmakalıp söylemlerin bir toplamı niteliğindedir. Bunun nedeni, hümanizmin, din düşmanlığının temel çatısını oluşturmasıdır. Çünkü hümanizm, Allah’ı inkârın tarih boyunca en büyük çıkış noktası olan “insanın kendini başıboş ve sorumsuz sanması” aldanışının bir ifadesidir

Hümanizm hakkında çeşitli kaynaklardan aktardığımız bu bilgiler ışığında Yunus Emre’yi

Hümanist saymak akla, mantığa, insafa sığar mı? Batının izmleri ile felsefî düşünce sistemleri ile bu büyük Müslüman Türk Tasavvuf şairini aynı paralelde görmek, düşünmek, değerlendirmek en azından Yunus’u anlamamaktır. Daha ötesi Türk aydınlarının bir kısmının batı kaşsısında ezikliği,  pısırıklığı, aymazlığı yanında, Türk milletinin yetiştirdiği bu büyük mütefekkir ve şairre  panteist, hümanist-,mistik yaftalarını yapıştırmakla onları yücelteceğini sanma gafletine düşmüşlerdir.  İnsan sevgisini İslâm dinine imanından ve  Tasavvuf’un  engin tefekkürî boyutundan alan Yunus Emre, en müşkül meseleleri şiirlerinde  arı-duru bir Türkçe ile halkın anlayacağı bir sadelikle söylemiştir. Türk tasavvuf şairlerimizin en önde gelenidir. Batının felsefî ve dinî inanç sistemleri ile değerlendirilemez. O sistemlerle alakalandırılamaz.                        

 

Yazar
İbrahim SAĞIR

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen