Yusuf Has Hâcib

Yusuf Has Hâcib, Karahanlı edip, şâir ve devlet adamı. O, Türk medeniyetini kuranlardan birisidir; eşsiz eseri Kutadgu Bilig hala Türklere yol göstermekte, yaratacakları medeniyete ışık tutmaktadır. O, Türkler için, Maturidi, Yesevi gibi bir ana kaynaktır.

Yusuf Has Hâcib, Karahanlı edip, şâir ve devlet adamıdır. Doğu Türkistan’daki Balasagun şehrinde, 11. Yüzyılın başlarında, muhtemelen 1017 – 1019 yılları arasında doğduğu kabul edilir. Asil bir Türk ve Müslüman âileye mensup olduğu tahmin edilmektedir. Balasagun’da tahsil ve terbiye gördü. Karahanlı Devleti’nin hizmetine girip, ‘Has Hâcib’ unvânını almadan önce Balasagunlu Yûsuf, olarak tanındı.

Balasagunlu Yusuf, kendini çok iyi yetiştirdi. Elli yaşlarındayken on sekiz ay içerisinde manzum olarak Kutadgu Bilig adlı meşhur eserini yazdı. Bu kitabı, Kaşgar’a gelip, 1070′te Karahanlı hükümdarı, edebiyat meraklısı Uluğ Tabgaç Buğra Hana arz etti. Kara Buğra Han, Türklerin ahlâk hukuk ve devlet idâresi ile törelerini çok güzel olarak dile getiren eseri, Balasagunlu Yûsuf’a, sarayında okuttu. Kutadgu Bilig, Karahanlı Sarayında günlerce okunup, çok beğenildi. ‘Uluğ Has Hâcib’ unvânı ile başvezir yardımcılığı ile taltif edilerek, en yüksek Karahanlı devlet memuriyetlerinden biri verildi. Bu vazifesiyle ‘Yusuf Has Hâcib’ olarak tanınıp, tarih ve edebiyat literatürüne girdi.

Yusuf Has Hâcib, İslâmî Türk edebiyatının, eseri elimize geçen ilk yazarıdır. Devrinin bilgini, Türk tefekkür târihinin mümtaz bir düşünürüdür. İslâmî Türk edebiyatının bilinen ilk eserleri de bu sıralarda 11. yüzyıl ortalarında- Hakanî Türkçesi ile yazılmaya başlanmıştır. Kutadgu Bilig’de aynı Hakanî Türkçe ile yazılmıştır. Yusuf Has Hâcib, eserini, münâcât, nât, cihâr yâr-ı güzîn’i övme ile süslemiştir. Yusuf Has Hâcib’in vefâtı muhtemelen 1077′dir.

Yûsuf Has Hâcib’e tafedilebilecek görüşlerin bir özeti aşağıdadır:

  • Akıl senin için iyi ve yeminli bir dosttur. Bilgi senin için çok merhametli bir kardeştir.
  • Allâh’a sığın, onun emrine itaatsizlik etme!
  • Akıl süsü dil, dil süsü sözdür. İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür. İnsan sözünü dil dili ile söyler; sözü iyi olursa, yüzü parlar.
  • Allah’tan ne gelirse ona râzı ol!
  • Anlayış ve bilgi çok iyi şeydir; eğer bulursan, onları kullan ve uçup göğe çık.
  • Bir insan bütün dünyaya tamamen sahip olsa bile, sonunda dünya kalır; onun kısmetine ancak iki top bez düşer.
  • Bu dünya renkli bir gölge gibidir, onun peşine düşersen kaçar; sen kaçarsan o seni kovalar..
  • Bu dünyanın kusuru bin, meziyeti ise birdir. İnsan bunu nasıl geçirirse, o öyle geçer.
  • Bütün halka içten gelen merhamet göster.
  • Bütün iyilikler bilginin faydasıdır. Bilgi ile göğe dahi yol bulunur.
  • Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam, tatsız ve sevimsiz olur; kibirli insanın itibari günden güne azalır.
  • Eğer kendine candan bağlı birisini arıyorsan, sözün kısası, kendinden daha candan birini bulamazsın.
  • Dâima iyilik yap ki, kendin de iyilik bul.
  • Doğan ölür, ondan eser olarak söz kalır. Sözünü iyi söyle, ölümsüz olursun.
  • Dünya ve âhireti her ikisini birden elde etmek istersen, şu birkaç işi bırakma; muktedirsen bunları mutlaka yerine getir!
  • Elini uzatarak gökteki yıldızları tutsan ve başın göğe değse bile, sonunda sen yine yerdesin.
  • Ey asil insan! insanlığı elinden bırakma; insanlığa karşı daima insanlıkla muamele et.
  • İşi adaletle yap, buna gayret et; hiç bir zaman zulüm etme; Allah’a kulluk et ve O’nun kapısına yüz sür.
  • Hangi iş olursa olsun, sen onu tatlı dille karşıla; her işte tatlı dil kullanırsan saadet sana bağlanır.
  • Hiç bir işte acele etme, sabırlı ol, kendini tut; sabırlı insanlar arzularına erişirler.
  • Diline ve gözüne sahip ol, boğazına dikkat et; az ye, fakat helal ye.
  • Hangi işe girersen, önce sonunu düşün; sonu düşünülmeyen işler, insana zarar getirir.
  • Başkasının zararını isteme, kendin de zarar verme; hep iyilik yap, kendi heva ve heveslerine hakim ol.
  • Bak, doğan ölür; ondan, eser olarak, söz kalır; sözünü iyi söyle! ölümsüz olursun.
  • İnsanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir; mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebali altında kalır.
  • Ey nimet sahibi olan kimse, şükret. Şükredene Tanrı nimetini artırır.
  • İnsan nadir değil, insanlık nadirdir. İnsan az değil, doğruluk azdır.
  • İnsanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir. Mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebalı altında kalır.
  • Çok mal aç gözlüyü doyurmaz. Ecel gelince pişman olur, fakat artık işini yoluna koyamaz.
  • Akıl bir meşaledir. Kör için göz, ölü vücut için can, dilsiz için sözdür.
  • Kötülük edersen, kötülüğün karşılığı pişmanlıktır. Elinden gelirse, kötülüğün inadına iyilik yap.
  • Çok dinle fakat az konuş. Sözü akıl ile söyle ve bilgi ile süsle.
  • Fenalık cahillikten doğar, hastalıklar kötülükler hep aynı noksanlıktan ileri gelir. Fakat tedavi ile hastalara şifa verilebilir; terbiye ile kötüler iyi edilebilir; okumak yoluyla da bilgisizlere bilgi verilmiş olur.
  • Gönlünü ve dilini doğru tut!
  • Gurur faydasızdır, o insanları kendinden soğutur. Alçak gönüllülük ise insanı yükseltir.
  • Halka faydalı ol, onlara zarar verme!
  • Her mahlûk kendi nasibini alır. Yürüyenler yiyeceklerini ve uçanlar da yemlerini bulurlar.
  • Her sözü söz diye ağzından çıkarma. Lüzumlu olan sözü düşünerek ve ihtiyatla söyle.
  • Her bakımdan tam zengin olmak istersen, kanaatkâr ol. Böylece kendi nasibini elde etmiş olursun.
  • Huzur istersen zahmet ile birlikte gelir. Sevinç istersen kaygı ile birlikte bulunur.
  • İşe acele ile girme, sabır ve teenni ile hareket et. Acele yapılmış olan işler yarın pişmanlık getirir.
  • İnen yükselir, yükselen iner, parlayan söner ve yükselen durur.
  • İnsan süsü, yüz; yüzün süsü, göz; aklın süsü, dil; dilin süsü, sözdür.
  • İnsan, binlerce yaşasa, arzu ettiği şeylere kavuşsa bile, yine dileği bitmez.
  • İnsana insanlığı nisbetinde mukabelede bulun. Böyle mukabelede bulunduğu için, insana insan adı verilmiştir.
  • İnsanı dil kıymetlendirir ve insan onunla saadet bulur. İnsanı dil kıymetten düşürür ve insanın dili yüzünden başı gider.
  • İnsanların seçkini insanlığa faydalı olan insandır. Halk nazarında muteber kimse, merhametli olan insandır.
  • İyi hareket et, kötülerin zararlarını ortadan kaldır!”
  • Kara toprak altındaki altın, taştan farksızdır. Oradan çıkınca, beylerin başında tuğ tokası olur.
  • Kimin sana biraz emeği geçerse, sen ona karşılık daha fazlasını yapmalısın.
  • Kötülük değersiz bir şey olduğu için, onu yapan da değersizdir.
  • Menfaat sandalyeye benzer; başında taşırsan seni küçültür, ayağının altına alırsan seni yükseltir.
  • Öfke ve gazapla işe yaklaşma; eğer yaklaşırsan, ömrü heder edersin.
  • Söz ağızda iken sahibinin esiridir, ağızdan çıktıktan sonra sahibi onun esirdir.
  • Yalnız kendi menfaatini gözeten dosta gönül bağlama. Fayda görmezse, sana düşman olur, ondan vazgeç.

Yusuf Has Hâcib’in bilinen eseri Kutadgu Bilig’e göre her iki Dünya’da da mutluluğa kavuşmak için gidilmesi gereken yolu göstermek maksadıyla yazılmıştır. Yusuf Has Hâcib’e göre, öteki Dünya’yı kazanmak için bu Dünya’dan el etek çekerek yalnızca ibadetle vakit geçirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir insanın ne kendisine ne de toplumuna bir yararı vardır; oysa başkalarına yararlı olmayanlar ölülere benzer; bir insanın erdemi, ancak başka insanlar arasındayken belli olur. Asıl din yolu, kötüleri iyileştirmek, cefaya karşı vefa göstermek ve yanlışları bağışlamaktan geçer. İnsanlara hizmet etmek suretiyle faydalı olmak, bir kimseyi, hem bu Dünya’da hem de öteki Dünya’da mutlu kılacaktır.

Yusuf Has Hâcib Kutadgu Bilig’de bilimin değerini de tartışır. Ona göre, alimlerin ilmi, halkın yolunu aydınlatır; ilim, bir meşale gibidir; geceleri yanar ve insanlığa doğru yolu gösterir. Bu nedenle alimlere hürmet göstermek ve ilimlerinden yararlanmaya çalışmak gerekir. Eğer dikkat edilirse, bir alimin ilminin diğerinin ilminden farklı olduğu görülür. Mesela hekimler hastaları tedavi ederler; astronomlar ise yılların, ayların ve günlerin hesabını tutarlar. Bu ilimlerin hepsi de halk için faydalıdır. Alimler, koyun sürüsünün önündeki koç gibidirler; başa geçip sürüyü doğru yola sürerler.

Yusuf Has Hâcib’ e göre her şey hesaba dayanır.

Bir siyasetnâme veya bir nasihatnâme olarak nitelendirilebilecek Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hâcib’in ve içinde yetiştiği çevrenin ilmî ve felsefî birikimi hakkında çok önemli bilgiler vermektedir. Kutadgu Bilig’de bilimin ve bilginlerin değerine sürekli vurgu yapılır, bilim, güvenilir bir rehber olarak gösterilir.

 Kutadgu Bilig, bu muazzam Türkçe eser, 6645 beyit olup aruzun fe’ûlün fe’ûlün fe’ûlün fe’ûl kalıbıyla yazılmıştır. Kutadgu Bilig, eski Türk ah­lâk ve devlet telakkisi ile İslâmî itikadı birleştiren nasihatname ve siyasetname mahiyetinde didaktik bir eserdir. Mesnevî nazım şekliyle yazılan esere Allah‘a hamd ile başlanmış, Hz. Peygamber ve Dört Halife övgüsünden sonra bahar tasviri ve hükümdarın medhine yer verilmiştir. Yedi yıldız ve on iki burç değerlen­dirildikten sonra “bilgi, dil ve iyilik” konulan üzerinde durulmuş ve kitabın adı ve manası açıklanmıştır.

Eserin asıl bölümü on ikinci bâbdan itibaren başlamak­tadır. Dört bölümden oluşan bu kısım, dört kişi arasında geçen bir münazaraya dayanmaktadır. Bunlar doğru yasayı temsil eden “Kün Togdı“, kut (saadet, ikbal ve devlet)’u temsil eden “Ay Toldı“, aklı ve bilgiyi temsil eden vezirin oğlu “Ög-dülmiş” ve kanaat ve akıbeti temsil eden vezirin akrabası “Odgurmış“tır. Eserde yer yer İslâm.öncesi Türk şiir geleneği tarzında nazmedilmiş dörtlüklere de rast­lanmaktadır. Kutadgu Bilig’in bilinen üç yazma nüshası vardır. Bunlar şunlardır:

  1. Viyana nüshası: Uygur harfleriyle 1439’da Herat’ta yazılan bu nüsha TDK tarafından tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır (Kutadgu Bilig Tıpkıbasım l. Viyana Nüshası, İstanbul 1942).
  2. Kahire nüshası: İstinsah tarihibilinmeyen bu nüsha Kahire’de bulunmuş olup Arap harfleriyle yazılmıştır. TDK (Kutadgu Bilig Tıpkı­basım III, Mısır Nüshası, İstanbul 1943) ve Kültür Bakanlığı (Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hacib, Ankara 1993) tarafından tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır.
  3. Fergana Nüshası: 1914 yılında Fergana’da Zeki Velidi Togan tarafından bulunan nüs­ha, Arap harfleriyle yazılmış olup başından birkaç yaprak eksiktir. Hacim itiba­riyle Kahire nüshasından daha hacimli olan bu nüsha da TDK tarafından tıpkı­basım olarak yayımlanmıştır (Kutadgu Bilig Tıpkıbasım II, Fergana Nüshası, İstan­bul 1942).

Eserin bu üç nüshası karşılaştırılarak tenkitli metni (Kutadgu Bilig I, Tıpkıçekimle Yapılmış 2. baskı, Ankara 1979) ve Türkiye Türkçesine çevirisi (Yusuf Has Hâcib Kutadgu Bilig, (Çeviri), Ankara 1988) Reşit Rahmeti Arat tarafından ya­yımlanmıştır. Reşit Rahmeti Arat tarafından hazırlanan indeksi ise Kemal Eraslan, Osman F. Sertkayave Nuri Yüce tarafından yayımlanmıştır (Kutadgu Bilig III İndeks, İndeksi Neşre hzr. Kemal Eraslan, Osman F. Sertkaya, Nuri Yüce, İstanbul 1979). Fikri Silahtaroğlu, eseri Türkiye Türkçesine manzum olarak uyarlamıştır (Günümüz Türkçesi ile Kutadgu Bilig Uyarlaması, Ankara 1996). A. Dilaçar, eserin yazıldığı dönem ile şairini tanıtıp mesneviyi değerlendirmiştir (Kutadgu Bilig İn­celemesi. Ankara 1995). Ahmet B. Ercilasun ise,Kutadgu Bilig’de kullanılan Türkçe Fiiller üzerine bir çalışma yaparak neşretmiştir(Kutadgu Bilig Grameri -Fi­il-, Ankara 1984).

 Yukarıdaki yazı http://www.turkedebiyati.org/yusuf_has_hacip.html ve http://www.cokbilgi.com/yazi/yusuf-has-hacip-kimdir-hayati-kutadgu-bilig/ sayfalarından alınmıştır.

 

 

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen