Ekonomik Durgunluk ve Fabrika Kızı

Ülkemizin gelir seviyesinin artması ve işsizlerimize iş imkânı yaratılması için, ekonomik büyüme elzemdir. Ancak 31 Mayıs 2019’da açıklanan TÜİK verilerine göre ülkemiz ekonomisi 2019 ilk çeyreğinde %2,6 daralarak, son iki çeyrekte daralan Türkiye ekonomisi resesyona girmiştir (Resesyon: iki ya da daha fazla çeyrek üst üste ekonominin daralması durumudur, bu süreç devam ederse ekonomik çöküntü süreci başlar).

 

*****

Dr. Neslihan VURAL

 

Hepimiz o şarkıyı çok severiz, Türk insanının hayalperestliğini, çalışkanlığını, fakirliğini, nesiller boyu değişmeyen kaderini anlatır. Her mısrasında keder ve hayat mücadelesi vardır. Bora Ayanoğlu’nun sözleriyle,

“Makineler diken gibi batan her gün kalbine,

bir yün örecek elleri her gün ekmek derdinde.”

Ülkemiz ekonomisini, halkımızın geçim derdini bundan daha iyi anlatan bir şarkı benim aklıma gelmiyor.

Biz ekonomistler rakamlarla konuşmayı severiz, ancak ilk kez 1969 yılında söylenen fabrika kızı şarkısı ekonomik anlamda güncelliğini koruyorsa, ekonomiyi yönetenler, ekonomi hakkında bir çift sözü olanlar üzerlerine düşeni yapmamışlar demektir.

Ekonomimizin kötü olması kader değil, bir seçimdir. Ülkemiz ekonomisini yönetmeleri için yanlış kişileri seçmekten kaynaklanmaktadır. Bu hatada ekonomistler de mevzuyu halka doğru anlatamadığı için pay sahibidir.

Fabrika kızı şarkısının ilk kıtasında ne diyordu? “Gün doğarken her sabah bir kız geçer kapımdan” OECD verilerine göre ortalama haftalık çalışma saatleri, ABD’de ortalama 38, İngiltere’de 36, Hollanda’da 29 Türkiye’de 47 saat!

Üstelik Türkiye’nin beşte biri haftada 60 saatin üzerinde çalışıyor.

Yani şarkıda anlatılan gün doğumu ile mesaiye gitme anlatımı yerinde. Mesai maaş denklemine baktığımız zaman, fabrika kızının bir evi hayal olarak görmesi de çok normal.

Türkiye’de asgari ücret 2.020 TL (ortalama 300 Euro) Yunanistan’da 683 Euro, İngiltere’de 1.453 Euro, Fransa’da 1521 Euro.

Türkiye’de 2.020 TL ile neler yapılabilir? Maaşınızın yarıya yakınını kiraya ayırdığınızı düşünürsek, bu parayla şehir merkezinde yalnızca bir oda kiralayabiliyorsunuz. Ortalama 900 TL kira ile şehir merkezine uzak, minimum konforda bir ev tutabilirsiniz. Ulaşım için 205 TL’ye aylık tam akbil aldığınızda (180 biniş) maaşınızın yarısı bitmiş oluyor.

Geriye 915 TL kalmış oluyor. Evin sabit giderlerine baktığımız zaman, ortalama 250 kwh elektrik kullanan hane halkı 100 TL elektrik faturası ödüyor. Su faturasının ortalama maliyeti ise 50 TL, buna içme suyu ihtiyacımız da dâhil.

Grohe’nin Türkiye’de yaptığı araştırmaya göre, ülkemizin %62’si musluk suyunu aynı zamanda içme suyu olarak da kullanıyor. Bu durum İstanbul, Ankara ve İzmir’de yerini damacana suya bırakıyor. Bu sabit giderler çıkınca Fabrika kızının elinde 765 TL kalıyor. Farkındaysanız henüz mutfak masraflarına değinmedik. 4 kişilik bir hanenin aylık ortalama mutfak gideri ise 1.500 TL. Matematiksel olarak hikâye burada bitiyor çünkü fabrika kızı eksi bakiyeye düşüyor. Maaşı ne yazık ki bir ayını geçirmeye yetmedi.

Bu noktada devreye bankalar giriyor. Kredi kartları ve tüketici kredileri onun hayatını asgari koşullarda bir süre daha sürdürmesini sağlıyor. 5.000 TL limitli kredi kartı ile eksi bakiyesini fonlayan fabrika kızı, her ay asgarisini (kredi kartı ekstresinin %30’u) ödediği kartının limiti dolduğunda lale devrinin de sonuna geliyor. Aslında tablo çok net, bir aileye bir asgari ücretli bakamıyor. İşim yok diye feryat eden kadına, siyasilerin dediği gibi “eşin çalışıyorsa senin çalışmana gerek yok” cümlesi havada acıyla asılı kalıyor. Bir ailede ancak 2 asgari ücretli çalışan olmalı ki yalnızca zorunlu ihtiyaçlarını (barınma, yeme, içme, ulaşım) karşılayarak hayatlarını devam ettirebilsinler.

Geçim derdindeki ailelerin tamamı mecburen kitap, sinema, tiyatro ve sergi gibi manevi besin kaynaklarından ve kültürel gelişimden mahrum kalıyor.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur” cümlesi ülkemizde gerçeğe dönüşüyor ve 21. Yüzyılda uluslar Mars’a giderken biz yalnızca hayatta kalmak için çabalayan bir toplum haline dönüşüyoruz.

Manevi olarak beslenmeyen, kültürel olarak gelişmeyen Türkiye, birbirini yemekte, ötekileştirmekte, yolda şerit kavgası, metrobüste oturma kavgası çıkartmaktadır. Toplumda öfke sorunu her alanda kendini göstermektedir. Bir röportajda vatandaşın söylediği gibi, “bizi her şey sinirlendirir çünkü paramız yok” cümlesi aslında her şeyi özetlemektedir ve biz otobüse binerken sıraya geçmek yerine birbirimizi iterken, Çin ve ABD patent yarışı yapmaktadır.

Bu sorunlara uzak olan kesime durumun ciddiyetini anlamaları için ufak bilgi; Ülkemizde 15 yaş ve üzeri nüfus 61,1 milyon kişi olup iş gücüne katılım oranı %45’tir. Yani toplam çalışan sayısı 28 milyon kişidir. Bu kişilerin üçte biri ise asgari ücret ve asgari ücrete yakın bir ücret kazanmaktadır. Ek olarak ülkemizde çok ciddi bir işsizlik problemi de bulunmaktadır. Tarım dışı işsizlik %16,9, genç nüfus işsizliği %26,1’dir. Son 1 yılda işsiz insan sayısı 1,3 milyon kişi daha artmıştır.

Ülkemizin gelir seviyesinin artması ve işsizlerimize iş imkânı yaratılması için, ekonomik büyüme elzemdir. Ancak 31 Mayıs 2019’da açıklanan TÜİK verilerine göre ülkemiz ekonomisi 2019 ilk çeyreğinde %2,6 daralarak, son iki çeyrekte daralan Türkiye ekonomisi resesyona girmiştir (Resesyon: iki ya da daha fazla çeyrek üst üste ekonominin daralması durumudur, bu süreç devam ederse ekonomik çöküntü süreci başlar).

Türkiye’de durum yalnızca durgunluk ile açıklanabilir mi? Maalesef ekonomimizin duygularına “durgunluk” kelimesi tercüman olmuyor. Ekonominin fotoğrafını çekmemize yarayan makro ekonomik göstergelerin tamamı negatif.

 

D:BelgelerimKırmızı Enstitü_0_YENİ KLASÖR2019.06.03Tartışmatablo.png

Üstelik gerçekleşenlerin yanı sıra beklentiler de negatif. İnsanlar umutsuz. Hem yerli hem de yabancı yatırımcılar ülkemize yatırım yapmaya çekiniyor. Türkiye, siyasette, hukukta ve ekonomide güven ve istikrar ortamını kuramaz ise ne yazık ki ilerleyen günlerde daha da ciddi ekonomik sorunlarla baş başa kalacaktır.

Artık israftan, alt yapısı zayıf ekonomi paketlerinden kesin olarak sonsuza dek vazgeçilmelidir. Ülkemizde bağımsız TCMB, bağımsız yargı, denetlenebilir yürütme, çoğunluğun temsil edildiği yasama olursa ise ekonomik iyileşme de olur.

Umut ettiklerimizin gerçek olması dileğiyle iyi bayramlar.

————————————————-

Kaynak:

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ekonomik-durgunluk-ve-fabrika-kizi-236671h.htm

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen