Fark edilemeyen yıkım

Filipinler 60’lı yıllarda Bölgede Japonya sonrası en güçlü ülkeydi. Bir diktatör döneminden sonra artık toparlanamayan bir ülke oldu. Ferdinand Marcos tam 21 yıl tek başına ülkeyi yönetti. Ve geride toparlanamayan bir enkaz kaldı. 

Arjantin ise bir dönemin İngiltere’sinden bile zengindi. Ama popülist yönetimler burada da bir daha toparlanamayan bir ülke enkazı bıraktılar. 

Venezuela ise son örnektir. Bir devlet milli söylemlerle nasıl yıkılabiliyormuş orada görebiliyoruz. Bir Halk Dünyaya meydan okuduğunu ve bir kamyon şoförü ile yeniden bağımsızlık mücadelesi verdiğini sanarak, açlık ve yoksulluğa nasıl mahkûm edilebiliyormuş. 

*****

İbrahim KAHVECİ

 

ABD’de olanları hep beraber bütün dünya izledik. Komplo teorilerimizin merkezi ülkesinde belki de en komplocu hareket yaşandı. Meclis, Trump seçmenleri tarafından resmen basıldı. 

Bu bir gösteri değildi. 

Hatta Trump’ın partisi Cumhuriyetçiler bile baskını “darbe girişimi” olarak niteledi. Trump kendi partisi tarafından bile bir anda yalnız bırakılmıştı. 

Demek ki orada emir-komuta veya lidere sadakat yerine yasalar ve kurallar daha öncelikli yer alabiliyormuş. 

Yasa ve kurallar…

Hatta kurumlar…

Trump için sadece 4 yılda devleti ne kadar yıpratabildiği konuşuluyor. Acaba 4 yıl yerine iki dönem koltukta otursaydı ne olurdu?

ABD gösterdi ki, Devlet yönetiminde güç bir merkezde asla toplanmayacak. Polisin göstericilerle anı fotoğrafı çektirmesi bile yaşanabiliyormuş. 

Ama güçlü devlet çok kısa sürede normalleşmeye dönebiliyor. Dün hemen Biden resmen Başkan ilan edildi. 

Elbette bu demokrasi karşıtı eylem ABD’de uzun süre tartışılacaktır. Bir anlık bir olay olsa bile ruhlarda çok derin izler kalacaktır ve çözüm aranacaktır. 

***

Her ülke bu kadar güçlü kurumlara sahip olamıyor. Sıkça verdiğim örnekleri tekrarlamam isterim. Çünkü bizim açımızdan da ders almamız gereken noktalar var. 

Filipinler 60’lı yıllarda Bölgede Japonya sonrası en güçlü ülkeydi. Bir diktatör döneminden sonra artık toparlanamayan bir ülke oldu. Ferdinand Marcos tam 21 yıl tek başına ülkeyi yönetti. Ve geride toparlanamayan bir enkaz kaldı. 

Arjantin ise bir dönemin İngiltere’sinden bile zengindi. Ama popülist yönetimler burada da bir daha toparlanamayan bir ülke enkazı bıraktılar. 

Venezuela ise son örnektir. Bir devlet milli söylemlerle nasıl yıkılabiliyormuş orada görebiliyoruz. Bir Halk Dünyaya meydan okuduğunu ve bir kamyon şoförü ile yeniden bağımsızlık mücadelesi verdiğini sanarak, açlık ve yoksulluğa nasıl mahkûm edilebiliyormuş. 

Yıkımlar içeriden olunca bunu çözmek ve önlem almak öyle kolay olmuyor. 

Oysa dışarıdan saldıran düşman olsa hemen içeride bütünleşip önlem alabiliyorsunuz. Mesele içeriden yıkılmayı görmek ve bunu durdurabilmektir. 

***

Gelir dağılımı bozulunca toplumların ruh sağlığı da bozuluyor. Biz bunu 29 buhranı ile yaşadık. 

Büyük bunalım sonrası demokrasi ile iktidara gelen diktatörleri yaşamış bir dünyadayız. Mussolini Kara Gömlekliler ile iktidara silah karıştırırken, Hitler SS Birliklerini partisinin yanında oluşturdu. 

Demokrasi dışında amacı olan yönetimler, parti dışında başka oluşumları da gizlice hep oluşturmuştur. 

Özellikle işsizliğin yükselişi ile yoksullukla mücadelede bu tür yan gizli oluşumlar iş alanı olarak gösterilmiştir. Birbirini besleyen bir yıkım süreci aslında hepsi. 

Ama bütün süreçlerde bilimle ve bilim insanları ile hesaplaşma yaşanırken sermaye ile de paylaşma süreçleri yaşanmıştır. 

Aslında o kadar ortak özellik var ki;

Tıpkı şimdilerde de bozuk bir gelir dağılımı ve bozuk bir toplumsal ruh hali durumu… Acaba böyle olmasaydı İngiltere’de, Fransa’da ve ABD’de liderler seçim kazanabilir miydi? 

***

Burada ana mesele toplumların erken uyanış refleksi olsa gerek. 

Almanya & İtalya örneğinde olduğu gibi zamanında gösterilemeyen dirençler 50 milyona yakın ölümle sonuçlandı. 

Önceki akşam da ABD’de tabiri caiz ise bir yıkım süreci destek bulmadığı için başlarken bitiverdi. 

Oysa birçok ülke içeriden öyle yıkımlar yaşıyor ki; bunu zamanında anlamanın imkanı çok sınırlı kalıyor. 

Dünyaya meydan okuduğunu sanan toplumların aslında içten içe kendi devletlerini yıktıklarını Venezuela son örnekte göstermiyor mu? 

Bu kadar varlık üzerinde bu kadar yokluk yaşayan ülkelerin dönüp kendilerine bakması daha zaruri değil mi? 

Neden bu kadar yoksulluk, fakirlik ve işsizlik yaşanıyor? Acaba bu işte bir terslik yok mu? 

İçeriden çürüme süreçleri artık okullarda ve kitaplarda demokrasi tuzağı olarak okutulmaya başlanabilir. 

Aksi halde Trump gibi riskler sürekli devam edecektir.

———————————————–

Kaynak:

https://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kahveci/fark-edilemeyen-yikim-1588204

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen