Post-Truth’un Truth’la İmtihanı

Başkan Trump takipçileri üzerinden ülkenin her yerindeki oy verenlerini başkent Washington DC’deki “çalmayı durdur mitingi”ne davet etmiş, twit’lerinde “asla pes etmeyeceğiz, asla boyun eğmeyeceğiz, bu gerçekleşmeyecek” ve benzeri cümleler yazmıştır. Başkan Trump’ın gerek seçim sonuçlarının belli olmasından itibaren attığı twit’lerin gerek mitingde yaptığı konuşmaların mitinge katılanların heyecanlarını kontrol edemeyerek Kongre binasını işgal etmelerine, Kongre’de seçim sonucunun teyidi mahiyetindeki oturumu engellemelerine yol açtığı yönünde yaygın bir kanaat bulunmaktadır. İşte Twitter, Facebook ve benzeri sosyal medya şirketlerinin yönetimleri bu gelişmeler üzerine Başkan Trump’ın sosyal medya hesaplarının dondurulması kararını almışlardır.

*****

Prof.Dr. Nilgün ÇELEBİ                                                  

ABD sosyal medya yöneticileri Başkan Trump’ın sosyal medya hesaplarını dondurabilir mi?

Şahsen, sosyolojik terminolojim içinde ‘süreçsel eyleşmeler’ dediğim aşamadaki, henüz olgusallaşma şöyle dursun, yaygınlık bile kazanmamış, sosyal süreç bile olmamış, filiz aşamasındaki olaylar üzerine konuşurken İngilizce’de ‘case by case’ denen tarzda bir tavır içinde olmaktan yanayım. ‘Case by case’ nedir? Her olayı, her eylemi bir genel başlık, bir kavram, bir teori altında değil de tekil olay olarak, kendi başına ele almaktır kastedilen. Niye böyle yapıyoruz? Zira bu henüz yeni bir olay. Dijital iletişim teknolojisinin gelişmesiyle hayatımıza belki de son 10 yılda giren sosyal medyanın kullanımıyla ilgili bir olaydan söz ediyoruz. Zamanla olaylar, olay örnekleri arttıkça bunlar tekil ‘süreçsel eyleşmeler’ olmaktan çıkıp önce daha çok sayıda aktör tarafından maruz kalınan ya da ifa edilen ‘sosyal süreçler’ haline gelecek, belki daha sonra da bu sosyal süreçlerin içeriğini teşkil eden tekil örnekler genel bir başlık altında toplanacak kadar hem içerik olarak çeşitlenecek hem sayıca artacak, süreklileşecek, birtakım yinelenmelere kavuşacak böylece adım adım olgusallaşacak, yapısallaşacak, kurumsallaşacaktır.

Karşımızdaki tekil olay ABD Başkanı Trump’ın 3 Kasım 2020’de yapılan seçimi kaybetmesi gerçeğini içine sindirememesi üzerine sosyal medyanın twitter ayağından çeşitli twit’ler atmasıyla başlamıştır. Başkan Trump takipçileri üzerinden ülkenin her yerindeki oy verenlerini başkent Washington DC’deki “çalmayı durdur mitingi”ne davet etmiş, twit’lerinde “asla pes etmeyeceğiz, asla boyun eğmeyeceğiz, bu gerçekleşmeyecek” ve benzeri cümleler yazmıştır. Başkan Trump’ın gerek seçim sonuçlarının belli olmasından itibaren attığı twit’lerin gerek mitingde yaptığı konuşmaların mitinge katılanların heyecanlarını kontrol edemeyerek Kongre binasını işgal etmelerine, Kongre’de seçim sonucunun teyidi mahiyetindeki oturumu engellemelerine yol açtığı yönünde yaygın bir kanaat bulunmaktadır. İşte Twitter, Facebook ve benzeri sosyal medya şirketlerinin yönetimleri bu gelişmeler üzerine Başkan Trump’ın sosyal medya hesaplarının dondurulması kararını almışlardır.

Görüleceği üzere bu çok boyutlu, çok katmanlı bir olaydır: Bu olay; fikir ve söz hürriyeti, dijital teknolojinin imkân ve kısıtları, özel firmaların kamusal iletişimdeki rolü, terörizm, post-truth söylemi, socius’un polity’ye karşı sosyal medya kanalıyla varlığını ifade etmesi, ortak-iyi (common-good) kavramının içeriğinin transformasyonu, socius’un polity’ye karşı dikelmesinin etik bileşenleri, socius-polity arasındaki ilişki, etkileşim ve iletişimde etik’in yeri, özgürlüğün tanımı, özgürlük bağımsızlık ilişkisi, ekonomik bunalım dönemlerinin yol açtığı kitle hareketleri, ekonomik kısıntı dönemlerinde bireylerin kendini gerçekleme fırsat ve imkanlarının sınırlanması, demokrasinin katılımcılık boyutundaki engeller, yönetilenler ve yönetenler arası ilişkinin yönetişim kavramıyla aşılmasında karşılaşılan sorunlar, sürdürülebilirliğin koşulları, zamanın ruhu, değişen dünya, bildiğimiz dünyanın sonu… ve daha bunlar gibi onlarca farklı ama hepsi de çok önemli başlıklar altında ele alınabilir.

Bu aşamada konuya ilişkin kendi görüşümü, yukarıda ifade ettiğim üzere olayın henüz ‘süreçsel eyleşme’ aşamasında bulunduğunu göz önüne alarak, olayı kendi sınırları içinde ve yakın çevresindeki değişkenleri dikkate alarak şöyle açıklamak isterim:

Bana göre Twitter, Facebook gibi sosyal medya yöneticileri Başkan Trump’ın hesaplarını dondurabilirler. Bu dondurma fiili bence fikir ve ifade özgürlüğünün bir ticari kuruluş tarafından engellenmesi olarak alınamaz. Olay nedir? Olay tamamen yürürlükteki mevzuata göre yapılan bir seçimin sonucunda kaybeden tarafın, yaptığı tüm resmi itirazlar değerlendirilerek ve itirazlarının yerinde olmadığı açığa çıkarılarak varılan nihai kararı kabul etmemekte direnmesi, hukuken haksız olduğu kanıtlanmasına rağmen bu kanıtları keyfi olarak geçerli görmemesi sonunda kendine oy veren seçmeni sokağa çıkmaya, Kongre binasına yürümeye davet etmesi, binanın işgal edilmesine fırsat vermesidir. Başkan Trump’ın bu tavrı gerçeklikle sağlıklı bağlantı kuramayan bir hastalıklı tavır örneğidir. Zira seçim sonuçlarına yaptığı itirazları değerlendiren kuruluşlardaki kişiler arasında Cumhuriyetçi Parti temsilcileri de bulunmaktadır ve onlar da seçimlerin tamamen usule uygun yapılıp oyların dürüstçe sayıldığını onaylamıştır. Ortada böyle bir tablo varken sosyal medya hesaplarını kullanarak seçmeni sokağa çıkmaya yönlendiren bir kişinin, bu kişi mevcut Başkan dahi olsa, mesajlarını dondurmak ahlaki olarak haklı bir tavırdır. Zira Başkan Trump bu tavrı ile bir yandan seçmeni, kamusal sorunları kuralları önceden konmuş mevzuata göre değil kaba güç sergileyerek  çözmeye yöneltmekte bir yandan gerek seçilmiş Başkanın hakkına müdahale etmekte gerek seçim görevlilerini şaibe altında bırakmakta gerek yürürlükteki mevzuatın güvenilirliğini seçmen nazarında sarsmaktadır.

Dikkat edilirse burada toplumun “ortak-iyisi” veya “ortak-çıkarı” gibi bir kurumsal değerden söz ederek tekil eylemi bu genel başlık altında eleştirmiyorum. Doğrudan tekil olayın kendi sınırlarından bakıyorum ve sosyal medya yöneticilerinin tavrının isabetli olduğu sonucuna varıyorum. Daha önce de yazdım, aklımızdan geçen her düşünce ‘fikir’ ağzımızdan çıkan her laf ‘söz’ değildir. Evet, her şey aklımızdan geçebilir, ağzımızdan dökülebilir ama onların değeri bizim ona verdiğimiz değerle kaim değildir. Benim anlamam (understanding) değildir sosyolojize olan. Sosyolojize olan mana (meaning)dır. Dünyanın süper gücü ABD’nin Başkanı da olsanız aklınızdan geçenleri kelimelere döktüğünüzde ve bunları eylemlerinizde sergilediğinizde siz bir fikir düşünmüş, bir fikir açıklamış bir sosyal olarak onaylanmış eylem ifa etmiş olmazsınız. Sosyolojinin alanı olan sosyal hayat, yani dolaşım ağı öyle bir mecradır ki orada kalan tekil kişi olarak sizin ne düşündüğünüz ne söylediğiniz ne yaptığınız değildir. Onları başkalarının nasıl algılayıp nasıl temellendirdikleri, yaptığınıza ne ad verdikleridir. Evet, Başkan Trump bir muz cumhuriyetinde yaşasaydı yani kurumsal yapıları sürekli yapılıp bozulan, daha sosyolojik bir ifade ile sosyal yapısı birincil ilişki ağlarının ötesine geçememiş toprakların başkanı olsaydı dolaşım ağına müdahale eder, herkesin düşüncesini, sözlerini ve eylemlerini kendininkine benzer kılabilir, kendi tanımlarını herkese kabul ettirebilir, böylece ömür boyu o makamda kalabilirdi. Demek neymiş? Başkan Trump zengin ama şanssızmış. O şanssızlığa ikincil ilişki ve kurumların güçlü olduğu coğrafyalarda narsistik kişilik bozukluğu adı veriliyor.                                   

——————————————–

Kaynak:

https://www.fikircografyasi.com/makale/post-truthun-truthla-imtihani

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen