Türkiye’nin Çıkarları ve Yapıcı Avrasyacılık

Yapıcı Avrasyacılık, Türkiye’nin NATO üyeliğine değer vermekte ve saygı duymakta; Türk halkına muhtemel olmayan bir gelecek vaat etse de AB adaylığını desteklemektedir. Sağlıklı bir devlet ve toplum yapısı için demokrasi, çoğulculuk ve hukukun üstünlüğü kavramlarını güç kaynakları olarak kabul etmektedir. Bununla birlikte, Batılı ülkelerin demokrasi, çoğulculuk, hukukun üstünlüğü ve “değer temelli ilişki” vurgusuyla kullandığı süslü dilin, asırlık emperyalist hırsları ve diğer ülkelerin iç siyasetine kibirli müdahale girişimlerini maskelediğini de göz ardı etmemektedir.

*****

Mehmet Oğuzhan TULUN ve Teoman Ertuğrul TULUN

Uluslararası toplum Rusya’nın 24 Şubat’ta başlayan Ukrayna’yı işgalinin sonuçları ile uğraşmaya devam etmektedir. Batılı ülkeler ve Rusya, Ukrayna’nın geleceği konusunda ideolojik bir çatışma ve tehlikeli bir gerilimi tırmandırma politikasına kilitlenmiş durumda iken, NATO üyesi ve AB adayı olan Türkiye, Batılı müttefikleri, Rusya ve Ukrayna ile ilişkilerinde hassas bir dengeyi koruma çabalarıyla dikkatleri üzerine çekmektedir.[1] Türkiye, Ukrayna’ya yönelik saldırganlığı dolayısıyla Rusya’yı açıkça kınamakla ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ile egemenliğini sıkıca desteklemekle birlikte, Batılı ülkelerin Rusya’ya karşı uygulamakta olduğu ağır ekonomik yaptırımları yürürlüğe koymayı reddetmiştir. Daha da önemlisi, Türk politika belirleyicileri ve sivil toplumu, Batı toplumlarını etkisi altına alan, sıradan Rusları bile mağdur eden ve Rusya ile bağlantılı her şeyi kötüleyen Rus düşmanı histeriye dahil olmayı reddetmiştir.

Böyle bir tutum, Türkiye’nin dış politikasını, bölgesindeki ve hatta dünyadaki yerini ön plana çıkartmıştır. Söz konusu durum doğal olarak, Türkiye’ye dair bir takım soruları akla getirmektedir: Türkiye, NATO ile AB’ni gerçekten nasıl değerlendirmektedir? Türkiye, toplum ve devlet olarak, ideolojik alanda kendisini nasıl görmektedir? Ve Türkiye, dış politikada hangi istikamete doğru ilerlemektedir?

Belki de bu nedenle son zamanlarda, Batı dünyası ile bağlantılı yazarlar ve kurumların, Türkiye’nin Avrasya’da kendini yeniden konumlandırma çabasını ve “Avrasyacılık” anlayışını irdeleyen yayınları ortaya çıkmaya başlamıştır. Ancak sözkonusu bu irdelemelerin içeriği, Türkiye’yi Batı dünyasının sadece bir cephe varlığı olarak gören ve Türkiye’nin böyle bir rolden sapmasının Batı için doğal olarak tehdit edici olduğunu düşünen köhne Soğuk Savaş dönemi zihniyetlerini de ortaya koymaktadır. Bu mantık doğrultusunda, Türk Avrasyacılığı, özü itibariyle Batı karşıtı, Rus/Çin yanlısı, saldırgan revizyonist, otoriter, Türk milliyetçilerinin emellerine hizmet etmek ve iktidardaki Türk hükümetinin halk desteğini artırmak amaçlı bir siyasi manevra olarak tanımlanmaktadır.[2] Bütün bunlar, Batılı devlet çıkarlarına yönelik politikaları otomatik biçimde erdemli kabul eden kibirli bir düşünce yapısını açığa çıkarmakta, ancak şu kritik soruya cevap verememektedir: Türkiye’nin Batılı müttefikleri tarafından yürütülen küresel ve bölgesel politikalar, Türkiye devletinin ve toplumunun çıkarına mıdır?

Birçok yazar tarafından çeşitli vesilelerde belirtildiği üzere, “Avrasyacılık”, farklı taraflarca ve değişik şekillerde yorumlanan geniş bir konudur. Bazıları için Türk Avrasyacılığı, daha iyi bilinen ve daha sık tartışılan Rus Avrasyacılığından, emperyalist emeller içermemesi dolayısıyla farklıdır. Diğerleri için Türk Avrasyacılığı, Türkiye için “stratejik otonomiyi” güvence altına almaya yoğun biçimde odaklanmasıyla bilinmektedir. Türkiye’nin stratejik otonomiye odaklanmasının Batılı aktörler için endişe verici olduğu, Batı’nın bu konudaki yayınlarından açıkça görülmektedir. Zira Batı’ya karşı güçlü bir Türk güvensizliğinin ve Türkiye’nin Batı’dan ayrılıp Rusya ve Çin’e yönelmesinin bir işareti olarak yorumlanmaktadır. İşte bu noktada, AVİM’in Avrasyacılık konusundaki özgün yaklaşımı ortaya çıkmaktadır. 2017 yılında AVİM yorumumuzda[3] da belirtildiği üzere, AVİM’e göre “Avrasyacılık, dünyanın şimdiki ve gelecekteki güç merkezinin bulunduğu ve bulunacağı Avrasya’da Türkiye’nin şimdiki ve gelecekteki yerini anlamakla ilgilidir. […] Türkiye’nin mevcut dış ilişkileri ile ticari ilişkileri ve dünyadaki konumu dikkate alındığında, Batı karşıtlığı ekseninde tanımlanmış bir Avrasyacılık Türkiye’ye pek bir fayda sağlamayacaktır.  Türkiye’nin çıkarı, bir yandan Türkiye’nin Batı ile olan kurumsallaşmış ilişkilerine değer veren, diğer yandan da Türkiye’nin doğusu ile ilişkilerinin sunduğu potansiyelle ilgilenen Yapıcı Avrasyacılığı benimsemede yatmaktadır.” Yapıcı Avrasyacılık, Türkiye’nin kendine özgü niteliğini, diğer ülkelerden üstün olması ve dolayısıyla iradesini onlara dayatması gerektiği anlamında değil, coğrafi, kültürel ve siyasi olarak doğası gereği ve benzersiz bir şekilde konumlanmış olması anlamında tanımlamaktadır. Yapıcı Avrasyacılık anlayışımıza göre Türkiye, kendisini bütünüyle Batılı veya Doğulu veya Avrupalı veya Asyalı bir ülke olarak konumlandırmamalıdır. Güçlü laik temeller üzerine kurulmuş olmasına rağmen Türkiye’nin, önde gelen Müslüman çoğunluklu bir ülke olduğunu ve dünyadaki birçok Müslümanın bu konuda Türkiye’yi örnek aldığını unutmaması gerekmektedir. Böylesi bir duruş, Türkiye’nin gerçek ve zengin niteliğini yansıttığından, Türkiye aynı anda bütün bu özelliklere sahiptir ve sahip olmak zorundadır.

Yapıcı Avrasyacılık, Türkiye’nin NATO üyeliğine değer vermekte ve saygı duymakta; Türk halkına muhtemel olmayan bir gelecek vaat etse de AB adaylığını desteklemektedir. Sağlıklı bir devlet ve toplum yapısı için demokrasi, çoğulculuk ve hukukun üstünlüğü kavramlarını güç kaynakları olarak kabul etmektedir. Bununla birlikte, Batılı ülkelerin demokrasi, çoğulculuk, hukukun üstünlüğü ve “değer temelli ilişki” vurgusuyla kullandığı süslü dilin, asırlık emperyalist hırsları ve diğer ülkelerin iç siyasetine kibirli müdahale girişimlerini maskelediğini de göz ardı etmemektedir.

Bu noktada, Türk toplumunun büyük bir kısmının, Batılı ülkelerdeki yabancı düşmanlığında (ve özellikle Türk-karşıtı ve İslam-karşıtı) söylem ve eylemlerde, nefret söyleminde, toplumdan dışlamada, bu ülkelerde yaşayan Türkler ve Müslümanlar dahil “Batılı olmayan” olarak kabul edilenlere yönelik şiddet saldırılarındaki endişe verici yükselişin ve bu tür eylemlerin normalleştirilmesinin son derece farkında olduğu unutulmamalıdır. Batı’daki bazı çevrelerin, kültürel ve tarihi nedenlerle Türkiye’yi doğası gereği “izlenmesi” gereken bir yabancı ve NATO üyeliği ile AB adaylığını adeta “mantık evliliği” olarak görmesi, Türk halkının ezici çoğunluğu için rahatsız edici bir gerçektir.

Söz konusu pasif-saldırgan zihniyet, Türkiye’nin Batılı müttefiklerinin Türkiye’yi ötekileştiren ve güvenlik çıkarlarına zarar veren birtakım faaliyetlerde bulunmalarına neden olmuştur. ABD ve AB ülkelerinin, PKK resmen terör örgütü olarak sınıflandırılmasına rağmen PKK’nın Suriye kanadı olan YPG’ye, eğitim, silah ve finansman sağlamadaki tuhaf ısrarı ve ABD Başkanı Joe Biden’ın Türkiye’ye yönelik gereksiz kavgacı nitelikteki son 24 Nisan açıklaması bu durumun iki güncel örneğidir. Bu gerçekler, iyi niyetine ve dostane ilişkileri sürdürme çabasına rağmen, Batılı müttefiklerinin soğuk tutumu nedeniyle hüsrana uğramış olan Türkiye’nin, devlet çıkarlarını güvenceye almak amacıyla dış politikasını çeşitlendirme arayışına girdiğinde, Batılı müttefiklerinin bu durumu çocukça protesto ettiğini ortaya koymaktadır.

Tüm bunları göz önünde bulunduran Yapıcı Avrasyacılık, savunulan diğer Avrasyacılık türlerinden farklı olarak, “yeni rekabetler ve düşmanlıklar yaratmayı reddetmekte ve bunun yerine Türkiye’nin değişmekte olan dünyada kendisini doğru şekilde konumlandırabilmesi için yeni işbirliği yolları yaratmaya çalışmaktadır”. Bu, her şeyden önce Türkiye’nin on yıllardır sürdürdüğü Batı ile bütünleşmesini ve Batılı özelliklerini muhafaza etmesini sağlarken, aynı zamanda Doğu ile kazan-kazan temeline dayalı yeni bir etkileşimsel süreci başlatmasına izin verecektir. Böylece Yapıcı Avrasyacılık, Türkiye’nin Batı ile bütünleşmeye devam etmesine ve aynı zamanda Batı ile Doğu arasında gerçek bir bağ işlevi görmesine olanak sağlayacaktır. Türkiye’nin devam eden Ukrayna-Rusya savaşında barışı sağlama çabaları ve Rusya ile Ukrayna’yı savaş ortamında bir araya getirmedeki diplomatik becerisi, Yapıcı Avrasyacılık kavramının gerçek hayattaki işlevselliğinin örneklerindendir.

*Bu analizin aslı İngilizce olarak kaleme alınmıştır. AVİM Çevirmeni Ahmet Can Öktem makalenin tercümesine katkı sağlamıştır.

[1] Burcu Özçelik, “With Ukraine in flames, Turkey’s Eurasianism losing luster,” Asia Times, 16 Nisan 2022, https://asiatimes.com/2022/04/with-ukraine-in-flames-turkeys-eurasianism-losing-luster/

[2] Suat Kınıklıoğlu, “Eurasianism in Turkey,” The German Institute for International and Security Affairs (SWP), Research Paper 2022/RP 07, DOI: 10.18449/2022RP07, 22 Mart 2022, https://www.swp-berlin.org/en/publication/eurasianism-in-turkey

[3] Mehmet Oğuzhan Tulun-Teoman Ertuğrul Tulun, “Yapıcı Avrasyacılık Arayışı,” Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM), Yorum No. 2017/52, DOI: 10.31219/osf.io/3xwrn, 16 Haziran 2017, https:// avim.org.tr/tr/Yorum/YAPICI-AVRASYACILIK-ARAYISI 

————————————————-

Kaynak:

https://avim.org.tr/tr/Yorum/TURKIYE-NIN-CIKARLARI-VE-YAPICI-AVRASYACILIK?slid=SlExAfG0v4aQGsWunuy1U5xJv0c&utm_campaign=101750&utm_content=SlExAfG0v4aQGsWunuy1U5xJv0c&utm_medium=email&utm_source=newsletter&utm_term=campaign-101750

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen