Trump’ın ucuz işadamı refleksi öyle ileriye dönük bir perspektif oluşturmaya, işini görece uzun vade ekseninde kurgulamaya fazla imkân vermiyormuş gibi görünüyor. Aslında kendi dışındaki ülkeler bağlamında şikâyet ettiği noktalar bugün itibariyle geçerli olabilir. Örneğin, Avrupa Birliği’nin ABD ürünlerinin ülkeye girişinde kendi ülkelerine avantaj sağlayan bir düzen içinde ticaret yaptığı saptaması doğru olabilir. Trump bunu sert bir korumacılık mantığı ile çözmeye çalışıyor.
*****
Prof.Dr. Taner BERKSOY
Geçtiğimiz hafta sonundan bu yana küresel ölçekte ilginç olaylar yaşanıyor ABD Başkanı Donald Trump da gelişmelerin baş aktörü rolünde. İlk olay Kanada’da gerçekleştirilen tepe yöneticileri düzeyindeki G7 toplantısıydı. Trump her zamanki gibi baştan biraz tereddütlü davrandı, adeta son anda bu toplantıya katılmaya karar verdi. İyi de etti diye düşünüyorum. Bir süredir daha örtük, daha çekingen bir kurgu gibi görünen ekonomi anlayışını bu toplantıda biraz daha açık ve net biçimde sergiledi. Malum Trump pek öyle belirli kalıplarla hareket etmiyor. Dışarıdan bakınca kafasına eseni söylüyor gibi görünüyor. Konuşmaları ve toplantıları genellikle dayatmacı söylemlerle yol alıyor. Sanırım bu kez de böyle oldu.
Toplantının sonunda çoğu yorumcuyu “katılmasa daha iyi olacakmış” diye düşündüren ilginç kopmalarından birisini daha sergiledi. Küresel ekonominin işleyişinde ABD yandaşı olan ve sorumluluk paylaştığı ülkelerin liderlerini kızgın söylemlerle azarladı. Dahası, Rusya gibi daha otoriter bir çizgiyi temsil eden ülkelerin de G7 grubuna dâhil edilmelerini önerirken bir süredir gündemde tuttuğu “ticaret savaşı” beklentisini de daha üst bir noktaya taşıyacak sert bir söylemle tamamladı toplantıyı. Sonuçta da G7 toplantısının sonuç bildirgesini imzalamayı ret ederek toplantıyı terk etti.
Geçen haftanın ilk Trump gösterisi böyle gerilimli bir havada tamamlandıktan sonra ikinci etap başladı. Trump bu kez Singapur’da Kuzey Kore lideri Kim Jong Un ile buluştu. Bir Kuzey Kore liderinin ilk kez bir ABD Başkanı ile buluşmasını simgeleyen bu toplantı en azından bu açıdan önemli bir gelişmeydi. Daha önce Kuzey Kore’yi olmadık söylemlerle tehdit etmiş olan Trump’ın böyle bir zirve toplantısına rıza göstermesi işin bir başka ilginç bir yönü oldu. Kanada’da kendi ortaklarına karşı sert ve tehditkâr bir tavır sergileyen ABD Başkanı’nın Singapur’da çok daha yumuşak bir üslup benimsemesi bu ikinci toplantının farklı niyetler taşıdığına işaret ediyordu. Trump Kuzey Kore’de dâhil bir Güney Asya’nın nükleer silahlardan arındırılmasını talep ediyordu. Kanada toplantısının aksine bu buluşmadan oldukça yumuşak bir sonuç elde edildi. Trump toplantı sonrasında ümitvar bir değerlendirme yaptı. Kim Jong Un da sanki ABD’nin bütün taleplerini kabul etmiş gibi davrandı ama bunları kâğıt üzerine dökmeye yanaşmadı. Sonuçta Singapur toplantısı başından beri buz gibi olan ikili ilişkinin ısınması gibi olumlu bir gelişmenin ilk adımını atma işlevini yerine getirmiş oldu.
Trump ilginç bir siyasi kişilik. Kendi adıma, ana hatlarıyla da olsa, siyasi misyonunun ne olduğunu gayet içten belirlemiş bir siyasetçi olduğunu düşünüyorum. Malum Trump temelde bir işadamı. Siyaset de dâhil dünyaya bir işadamı düşüncesi ve öncelikleriyle bakıyor. Kar ve çıkar en önde gelen amaç. Bunun için siyasetin bütün alışılmış kalıplarının dışına çıkmaktan çekinmiyor. Kapitalizmin ana eksenini oluşturduğu söylenen ve son dönem küreselleşme dinamiği içinde iyice yayılıp yerleşen dünyaya açık, serbest piyasa ekonomisi kurgusuna karşı tavrı da böyle. Gerekirse, yani kazanç varsa ya da zarar olasılığı görünüyorsa bu düzenin dışına çıkabileceğine ilişkin “ucuz işadamı refleksine” sahip. ABD ekonomisini ve siyasetini yönetirken de bu düşünceyle hareket ettiğini düşünüyorum. ABD’nin çıkarına aykırı olduğunu düşündüğü her şeyin üstüne yıkıcı bir enerjiyle gitmesinin altında bu düşüncenin egemenliği yatıyor. G7 toplantısındaki hali tavrı da bunun son örneği. Toplantıda ortağı olan tüm ülkeleri ABD’nin kazançlarını engellemekle, hatta çalmakla suçlayıp, işi ta ticaret savaşına kadar götürmesi de yeni bir örnek.
Trump’ın ucuz işadamı refleksi öyle ileriye dönük bir perspektif oluşturmaya, işini görece uzun vade ekseninde kurgulamaya fazla imkân vermiyormuş gibi görünüyor. Aslında kendi dışındaki ülkeler bağlamında şikâyet ettiği noktalar bugün itibariyle geçerli olabilir. Örneğin, Avrupa Birliği’nin ABD ürünlerinin ülkeye girişinde kendi ülkelerine avantaj sağlayan bir düzen içinde ticaret yaptığı saptaması doğru olabilir. Trump bunu sert bir korumacılık mantığı ile çözmeye çalışıyor. Oysa, bu tür uygulamaların hem ticareti hem de üretimi daralttığını, uzun dönemde ekonomiye zarar verdiğini gösteren bin tane örnek var. Ama Trump’ın uzun döneme bu gözle bakma becerisi yok. Bu iş böyle devam eder ve korumacı tehdit ve uygulamalar yer küreye yayılırsa, küreselleşmenin sonu gelir. Trump da “kürenin ipini çeken adam” olarak tarihe geçer.
————————————–
Kaynak:
https://www.dunya.com/kose-yazisi/trump-kurenin-ipini-cekecek-mi/419219