Trump’ın İşgal Tehdidi Altındaki NATO Üyeleri Çaresiz

Tam boy görmek için tıklayın.

Sinan TAVUKCU

ABD’nin yeni seçilen başkanı Donald Trump, Aralık ayı başından itibaren yaptığı konuşmalarında ülkesinin kuzey komşusu Kanada’yı ve Danimarka’ya bağlı Grönland’ı topraklarına katacağını,  Panama’dan Panama Kanalı’nı ABD’ye geri vermesini talep edeceğini açıklayarak bütün dünyayı şaşkınlığa uğratmaya devam ediyor. Hele de Grönland ve Panama Kanalı’nı kontrol edebilmek için askeri güç kullanabileceğini ima etmesi bütün müttefiklerini ürkütmüş durumda.

ABD’nin NATO başta olmak üzere pek çok uluslararası organizasyonda ortaklık ya da müttefiklik ilişkisi bulunduğu Kanada’yı ilhak etme isteği ve Danimarka’dan toprak talebinde bulunması, 2‘inci Dünya Savaşı’ndan sonra kurduğu düzeni yıkacağının açık göstergesi olarak görülüyor. 1975 yılında (Arnavutluk hariç) tüm Avrupa ülkeleri, Kanada ve ABD’nin birlikte imzaladığı; devletlerin eşit egemenliğini, güce ve tehdide başvurulmayacağını sınırların değişmezliğini, devletlerin toprak bütünlüğünün korunmasını hüküm altına alan Helsinki Nihai Senedi ABD tarafından yırtıp atılmak üzere.

20 Ocak’ta görevi devralacak Trump yönetiminin bu hamleleri, ABD’nin uzun yıllardır dış politika ve güvenlik ortağı olan Kanada, İngiltere ve Avrupa Birliği’ni beklenmedik şoka soktu. Rusya ile Ukrayna savaşı üzerinden büyük bir hesaplaşma içerisinde bulunan bu eksen, kendisini ortağı tarafından arkadan bıçaklanmış buldu.

Trump hamlesi belki de, mevcut başkan Joe Biden’ın giderayak, 17 Kasım’da, Rusya topraklarına saldırması için Ukrayna’ya uzun menzilli ATACMS füzesi kullanma izni vererek ABD’yi kendisinden sonra da bu savaşı sürdürmeye mahkûm etmeye yönelik küresel tuzağa karşı bir rövanştı. Zira Donald Trump’ın en önemli seçim vaatlerinden birisi, Kasım’da seçilmesi halinde Ukrayna-Rusya savaşını 24 saat içinde bitireceği ve dünyada savaşlara son vereceği iddiasıydı.

Anglo-Amerikan ittifakında sarsıntı

Donald Trump’ın Kanada’nın ABD’nin 51. eyalet olması gerektiğine, Kanada’yı ABD topraklarına katmak için askeri güç değil “ekonomik güç” kullanmayı tercih edeceğine dair açıklamaları muhakkak ki en büyük şoku İngiltere’ye yaşatmıştır. Çünkü Kanada, İngiltere kral/kraliçesinin devlet başkanı olduğu ve kraliyetin atadığı bir genel vali tarafından temsil edildiği, İngiliz Milletler Topluluğu’na bağlı federal bir cumhuriyetti.

İngiltere yöneticileri, yıllardır aralarındaki yakın siyasi, kültürel ve tarihi bağlar dolayısıyla ABD ile başka devletlere benzemeyen bir “özel ilişki” ye sahip olduklarına inanıyorlardı.  Bu özel ilişki, Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş boyunca yapılan işbirliği ile kendini göstermişti. ABD, İngiltere, Avustralya, Kanada ve Yeni Zelanda’nın 2.Dünya Savaşı sırasında oluşturduğu Five Eyes, dünyanın en önemli istihbarat ittifakıydı.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi 5 üyesinden olan bu ikili, uluslararası düzeni ilgilendiren olaylarda çoğunlukla birlikte hareket ederek Anglo-Amerikan hâkimiyetine dayalı mevcut dünya düzenini devam ettirmek için el ve güç birliği yapmaktaydı. Her iki ülke henüz 2023 yılının Haziran ayında, “21’inci yüzyılın ortaklığını” kurmak amacıyla aralarında Atlantik Deklarasyonu imzalamıştı. Yine CIA Başkanı Bill Burns ve İngiliz Dış İstihbarat Başkanı Richard Moore, 07 Eylül’de müştereken yayınladıkları bir makalede, ülkelerinin istihbarat işbirliğinin öngörülemez/belirsiz bir dünyada ABD ve İngiltere’nin gelecek yüzyılda da lider konumlarını devam ettirmeye yardımcı olduğunu vurgulamışlardı.

Kanada’nın İngiliz Kraliyetinin elinden alınma hamlesi, yüz yıllık Anglo-Amerikan ittifakının yediği açık bir darbedir. Bu darbe, Hin-Pasifik’te Çin’i çevrelemeye yönelik Anglo-Amerikan stratejisi olarak hayata geçirilen (QUAD) ve (AUKUS) ittifaklarının geleceğini de etkileyecektir.

Avrupa Birliği’nde yaşanan şok

Donald Trump, Danimarka’ya ait olan Grönland’ın ABD’ye verilmesini “Danimarka’nın Grönland üzerinde yasal bir hakkı var mı bilmiyorum ama eğer varsa vazgeçmeli çünkü ulusal güvenliğimiz için buna ihtiyacımız var” sözleriyle istemişti.

Bir Avrupa Birliği toprağı olan Danimarka’ya bağlı Grönland’ın, Avrupa Komisyonu kararlarına göre, “Avrupa güvenliğinin bölünemez bir parçası” olarak AB tarafından korunması gerekiyor. Nitekim Almanya Başbakanı Olaf Scholz, sınırların dokunulmazlığı ilkesinin küçük ya da güçlü fark etmeksizin her ülke için geçerli olduğunu, hem Danimarka hem de Avrupa’nın NATO üyesi olduğunu söyledi. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot de “Avrupa Birliği’nin, diğer ülkelerin egemen sınırlarına saldırmasına izin vermesi kesinlikle söz konusu olamaz” açıklaması yaptı.

Ancak, kendisine ait ordusu bulunmayan AB’nin karşı tehditlerinin ABD tarafından kayda değer bulunmayacağı bilinmektedir.

NATO, ABD’nin tehdidini önleyebilir mi?

NATO’nun 12 kurucu üyesinden ikisi olan Kanada’nın tamamen, Danimarka topraklarının ise bir kısmının bir başka NATO kurucu üyesi ABD tarafından işgale uğraması halinde ne yapılacağı hususu tam bir muamma.

NATO Kurucu Antlaşması’nın 5. maddesi, üye devletlerden biri veya bir kaçının silahlı saldırıya uğraması halinde diğer üye devletlerin saldırıya uğrayan devlet(ler)e yapacakları yardımı düzenlemiştir. Ancak, saldırganın NATO’nun en büyük gücü ve BMGK daimi üyesi ABD olması sebebiyle 5. maddenin ona karşı kullanılamayacağı açıktır.

ABD’nin Kanada ve Grönland’ı işgali halinde, 1949’da kurulan Kuzey Atlantik İttifakı kuruluş amacını kaybedecek ve neticede dağılacaktır.

ABD başkanı Donald Trump’ın 8 Ocak’ta yaptığı, “NATO üyeleri savunma harcamalarını yüzde 5’e çıkarsın” çağrısı da gerçekleşmesi mümkün olmayan bir taleptir.  Bütçesinin yüzde 2’sini bile savunmaya ayırmada zorlanan üye Avrupa ülkelerinin hemen hiçbirinin böyle bir ekonomik gücü yoktur. Muhtemelen bu çağrı, ABD’yi NATO’dan çıkma yoluna taş döşemek amaçlıdır.

Sonuç

20 Ocak’ta görevi devir alacak olan ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın yönetimi döneminde ABD’nin kuzey komşusu Kanada’yı ve Danimarka’ya bağlı Grönland’ı topraklarına katacağı tehdidi gerçekleşirse, bu sadece saldıran ve saldırıya maruz kalan ülkelerin üyesi bulunduğu NATO ittifakını dağıtmakla kalmayacaktır.  ABD’nin yıllar boyu süren çabayla tesis ettiği ve milyar dolarlar akıttığı Hint-Pasifik’teki bölgesel ortaklık ve müttefiklik ilişkilerini de güvensiz hale getirecektir. 75 yıllık Avrupalı müttefikleriyle hasım hale gelen ABD’ye Asyalı ortaklarının nereye kadar güvenilebilecekleri soru işaretleriyle doludur.

ABD’nin Çin’e karşı Avustralya, Japonya, Güney Kore, Filipinler, Tayvan, Hindistan ve Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) ile geliştirdiği ilişkiler bir daha düzelmeyecek üzere darbe alırken, tüm dünyada çok kutupluluğa giden yolda yeni ittifak arayışları gündeme gelecektir.

Tabi işin bir de İlahi Adalet tarafı var.

İngiltere, Almanya, Fransa başta olmak üzere Avrupalı pek çok ülke ve Kanada, İsrail’in üstün ateş gücüne dayanarak ve uluslararası hukuku yok sayarak Filistin’de, Lübnan’da ve bütün bir Ortadoğu’da gerçekleştirdiği işgallere, işlediği cinayetlere, yaptığı soykırıma karşı sessiz kalmakla yetinmeyip her türlü desteği verdiler.

Bugün, Avrupa ve Kanada’nın bizzat kendisi uluslararası hukuku hiçe sayan ABD’nin işgal tehdidi altındadırlar ve topraklarını bu güce karşı korumaktan acizler. Bütün bir Ortadoğu’nun İsrail’in işgal ve yıkım tehdidi altında olduğu bir zamanda, İsrail’in soykırım ortağı ABD’nin zorbalığı ile karşılaşmaları ve yıkıcı gücü karşısında çaresiz kalmaları, ahlaki değerlerini yitirmiş bu ülkeler için ibretlik bir durumdur.

——————————————

Kaynak:

https://www.sde.org.tr/sinan-tavukcu/genel/trump-in-isgal-tehdidi-altindaki-nato-uyeleri-caresiz-kose-yazisi-56720

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen