Türk Dünyası Ve Mesleki Türkçe Eğitimi

Türk dünyasının her köşesinde yaşayan dil özelliklerini dikkate alarak çağdaş bir ilim ve sanat alanının bütün kavramlarını karşılayacak, kendi yaşayan dil varlığından en iyi bir şekilde yararlanabilecek bir ortamın hazırlanması, özellikle üniversitelerdeki eğitimde mesleki Türkçe konusunda onların da anlayabilecekleri ve kendilerinden bazı dil özelliklerini bulabilecekleri bir oluşumun ortaya çıkarılması için naçizane aşağına sıralayacağım konulara ağırlık vermek gereklidir.

Bu düşüncelerimize ek olarak, bu konuya katkı sunmak açısından çok gerekli ve önemli hususlara değinerek gelecekte mesleki Türkçe hususunda milli bir atılım yapıp planlamalarımızı yerine getirerek  soydaşlarımıza yeni ufuklar açma amacını edinmeliyiz. Bu cümleden hareketle aşağıda kısa başlıklarla belirteceğim “nur üstüne nur yağdıracak” çalışmaların vakit geçirilmeden yerine getirilmesinin gerekli olduğu düşüncesindeyim.

1-Ortak bir alfabe kitabının hazırlanması:

Asırlardır Türk soylu halkların yazı dilinde kullandıkları çok farklı alfabelerin varlığı aramızdaki bütünlüğe engel teşkil eden hususlardan biridir. Biz Türklerin yazı dilinde İslamiyet öncesi kullandığımız Göktürk ve Uygur alfabeleri dışında İslamiyet sonrası bazılarımızın Arap, bazılarımız Kiril, bazılarımız da Latin harflerini kullanmamız zaten bilinen bir gerçektir. Yüzyıllar boyu farklı coğrafyalar ve alfabeler bizlerin bazı sesleri farklı şekilde yansıtmamıza neden olmuştur. Bu durum ister istemez birbirimizi rahat anlayabilmemize engel teşkil eden en can alıcı nokta olsa gerek. Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’un “Örneklerle Bugünkü Türk Alfabeleri” adlı eseri ve üç beş makale dışında kapsamlı bir çalışma ne yazık ki yapılamamıştır. Aynı eserde toplam 34 harften oluşturulan ve aşağıda paylaştığım “Ortak Türk Alfabesi” çalışması temel alınarak tekrar geniş bir komisyon çalışmasıyla bu boşluğun giderilmesi gerekmektedir.

                       ORTAK TÜRK ALFABESİ

                  A a           F f      J j      O o       U u

                  B b          G g     K k      Ö ö      Ü ü

                  C c          Ğ g     Q q      P p       V v

                  Ç ç          H h     L l        R r       W w

                 D d          X x     M m     S s        Y y

                 E e           I ı       N n       Ş ş        Z z

                 Ӓ ӓ (Әә)   İ i      Ň ñ       T t

2-Türk Dünyası Sözlüğünün hazırlanması:

Günümüze kadar bu konuda 1992 yılında komisyon başkanlığını Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun hocamızın yaptığı, Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan bir büyük ve sekiz küçük sözlükten oluşan “Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü” dışında ayrıntılı bir çalışma yapılmamıştır. Çok kapsamlı bu kitapların ne yazık ki öğrencilerimizin kullanabileceği bir fiziki ebatta olmaması, arzu edilen yoğunlukta ilgili öğrencilere dağıtımının yetersizliği nedeniyledir ki, bu takdire layık çalışma amaçlanan hedefe ulaşamamıştır. Aynı eserler temel alınarak içerisinde bahse konu çalışmalarda olduğu gibi Rusçanın da bulunduğu Türk dilini kullanan Türk soylu halkların Türkiye, Azerbaycan, Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Uygur, Başkurt, Tatar ve diğerleri de dahil edilerek Türkçe lehçe ve şivelerini yansıtan karşılaştırma sözlüğü gelecekte daha kullanışlı bir halde basılırsa çok ama çok faydalı bir çalışma olacağı düşüncesindeyim. Bu değerli çalışmanın komisyon başkanı olan Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun hocamız, adı geçen sözlük kitabının önsöz yazısında bu konudaki çok önemli düşüncelerini şöyle ifade ediyor: “Dilimiz, edebiyatımız ve kültürümüz önemli bir dönemecin eşiğindedir. Yüzyıllar önce Arapça ve Farsçanın, geçen yüzyıldan beri de batı dillerinin etkisinde kalan dilimiz, bundan böyle öz kaynaklarıyla beslenip zenginleşecektir. Yüzyıllardan beri birbirlerine kapalı olan kardeş lehçe ve edebiyatlar birbirlerine açılarak, birbirlerini etkileyerek, hem daha çok zenginleşecek, hem de daha çok yakınlaşacaklardır.”

Bu yaklaşımın Kazakistanlı ilim adamı Prof. Dr. Şakir İbrayev le aynı doğrultuda olduğunu gururla tespit ettik.

3-Ortak bir Türk Dil Bilgisi kitabının yayınlanması:

Çok geniş bir coğrafyada uzun yıllar çok farklı yönetimlere boyun eğmek zorunda kalan çok farklı diller kullandığı için yüzyıllar boyu birbirlerinden kopuk yaşayan Türk toplulukları için ortak bir dilbilgisi kitabının yazılmasına geç kalınsa bile hemen başlanması gerek. Yukarıda izaha çalıştığımız alfabe birliği neticesinde oluşturulacak birliktelik ortak bir dilbilgisi kitabının yazılması ve yayınlanmasına da zemin hazırlayacaktır. Bu çalışmanın Türk dünyasına çok büyük bir hizmet olacağı düşüncesindeyim.

4-Türk Dünyası Terminoloji sözlüğü:

Bilim ve teknoloji dünyasının çok hızlı değişimi ve gelişmesi nedeniyledir ki, bu alanlarda kullanılan kelimelerin de dilimize Türkçemizin ana özellikleri ve hassasiyeti göz önünde bulundurularak yerleştirilmesi gerek. Çağdaş bilim, sanat ve tekniğin içerisinde kullanılan terimlerin bütün anlamlarını karşılayabilecek, Türkçenin hiçbir şivesinde bulunmayan eklerin kullanılmasından kaçınılarak, zorla ve mecburi kullanım şartı getirilmeden kendi dil özelliklerimizden en geniş bir tarzda yararlanmış zengin bir terminoloji yapısının bir an önce oluşturulması için adımların atılması gerekli. Bütün Türk Dünyasının her köşesinde yararlanabilecek bir kıymetli eserin ortaya çıkarılması mutlak bir ihtiyaçtır. Yeni oluşturulacak kelime ve terimlerin Türk dili kurallarına özen gösterilerek hazırlanmasına hassasiyet gösterilmelidir.

 5- Ortak Yazım Kılavuzu:

Türk dünyası toplulukları bugün kendi aralarında iletişim kurmak için çok büyük mesafeler kat etmişlerdir. Yıllarca birbirlerinden habersiz yaşayan Türk soylu halklar ilk temas yıllarında ister istemez birbirlerini tanıma konusunda mesafeli durmuşlardı. Bu durum içinde yaşadıkları rejimlere karşı bir savunma refleksi olarak tanımlanabilir. Yüzyıllar boyu uzak iklimlerde hayatlarını idame ettirmeye çalışan sadece dilleri değil aynı zamanda tarihleri Türk, soyları Türk, medeni anlayışları ve ahlaki yapıları Türk olan bizim insanımız ne özlemle birbirleriyle kucaklaştı ancak bu tarihi gerçek içinde yaşayanlar buna tanıklık etti. Torunlarımızın bile gidip göremeyeceği toprakları görmek, orada yaşayan dil ve medeniyetle tanış olmak ne anlamlı bir şanstı ancak oraların havasını teneffüs etme mutluluğuna erişen bizlere nasip oldu. Almatı, Taşkent, Bişkek, Bakü, Aşkabat, kapılarını araladıklarında buralara ilk adımını atıp o aralık kapıdan kendi soydaşlarına ulaşma sevincini onlarla kanı canı bir olan bizler yaşadık. Bu rüya gibi gerçeklerle yaşadığımız yıllarda birbirimizle yazı diliyle iletişim kurmamızın çok önemli bir mihenk taşı olduğunun farkındaydık. Türk soylu halkların büyük çoğunluğunun bugünlerde Latin alfabesini kullanmaya başladığını biliyoruz. Çok önemli bir konu da kelimelerin yazılış biçiminden tutun da kelime ve cümlelere önemli anlamlar katan yazım kurallarının ortak bir noktada buluşması mutlaka ve mutlaka ele alınması gerekli konudur. Bu da Türk dünyası için ortak bir yazım kılavuzunun hazırlanıp bu toplulukların kullanımına fırsat vermek. En belirgin örnek olarak soru eklerindeki farklılıkları gösterebiliriz. Türkiye Türkçesinde “-mı, mi, mu, mü” olarak cümleyi soru haline getiren bu eki Kazak, Kırgız, Özbek Türkçesinde “kelimelere birleşik yazılan “-ma, me, pa, pe, ba, be” olarak kullanılıyor. Hatta Azerbaycan Türkçesine ek kullanmadan vurgu yapılarak cümleler soru şeklini alıyor. Bu ve buna benzer farklılıkların ortadan kaldırılarak ortak bir yazım kılavuzunun hazırlanması mutlaka ve mutlaka gereklidir. Birbirimizi daha anlaşılır bir tarzda okumak için yukarıda değinmeye çalıştığım hususların konunun uzmanı kişilerce yeniden ele alınıp gelecek nesillere çok kapsamlı ve rahatlıkla ulaşılıp kullanılabilecek eserler bırakılmalı.

Kısacası, çağdaş ilim, teknik ve sanatın bütün özelliklerini karşılayabilecek, kendi öz kaynaklarımızdan en kapsamlı tarzda yararlanmış, zengin ve istikrarlı bir Mesleki Türkçe öğretimine ağırlık verilmeli ve yüz yıllardır nesiller arasında oluşan bu ayrıcalıklı durumun bir an önce giderilmesi hedeflenmelidir. Bu konuda atılacak adımların geleceğimize çok anlamlı ve büyük hizmetler olarak yansıyacağının bilinmesini de unutmamak gerekli.

Yazar
Cemal ŞAFAK

Cemal ŞAFAK 1952 yılında Ardahan ili, Çıldır ilçesi, Aşık Şenlik köyünde dünyaya geldi. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Kars’ta tamamladı. Erzurum Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsünden mezun oldu. Eskişehir Anadolu Ünive... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen