2000 li yılların başında Ahmet Yesevi Üniversitesinde görevli akademik bir şahsiyetin “Türkistan Hatıraları” başlıklı yazısı umarım siz değerli okuyucuların da ilgisini çeker.
Türkistan Hatıraları
Prof. Dr. Ali Yaman
Türkistan’da dolu dolu dört yılım geçti. Türk dünyasının farklı diyarlarından gerek öğretim üyeleri, gerekse öğrencilerle tanışma imkanı buldum. Uluslararası Ahmet Yesevi Kazak-Türk Üniversitesi Türk dünyasının her yanından gelmiş öğrencilerle adeta bir laboratuvar niteliğindeydi. Yaklaşık 2 yıl çalışma odam Esimhan Alanı’na bakan İlim Ortalığı binasındaydı. Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi’nin görkemli ziyaretgahına nazır ve yürüme mesafesinde bir mekanda çalışmak büyük bir ayrıcalık ve nasip idi. Her gün yüzlerce ziyaretçi buraya akın ediyordu. Geleneğe göre ise önce Arslan Baba’nın ziyaretgahı ziyaret edilir, hatta konaklanır, ondan sonra ise Türkistan’a Ahmet Yesevi ziyaretgahına gelinirdi. Baharın gelmesiyle türbe yakınlarında bulunan ve soğuktan korumak için toprakla örtülen kırmızı güllerin toprakları düzeltilir ve güneşin de etkisiyle her yer güller açardı. Herkes ziyaretgahın ön tarafına doğru güllerle birlikte güzel hatıra resimler çekmek için birbirleriyle yarışırdı.
Öğrencilerimizden özellikle bahsetmem gerekir. Çünkü üniversiteyi anlamlı kılan onun cıvıl cıvıl öğrenciler ile dolu olmasıdır. Öğrencilerimiz Balkanlar’dan, Sibirya’dan Rusya’dan velhasıl, bütün Türk dünyasından, başka hiçbir üniversitede karşılaşamayacağımız çeşitlilikte idi. Ayrıca Türkiye’de iken Türk dünyası ile ilgili kitaplardan öğrenemeyeceğimiz pek çok şeyi, Türkistan’da yaşarken öğrendik. Hepsine gidemeyeceğimiz coğrafyalardan gelen öğrencilerimizle sohbetlerimiz çok yararlı oldu. Ben bunun için farklı ülkelerden öğrenci toplulukları ile kendi yerel giysilerini de giyerek memleketleri ile ilgili muhabbet toplantıları düzenledim. Bunun için bir de kısa anket hazırlamıştım. O ülkeleri daha fazla tanımamı sağlamaya yardımcı olacak kısa sorular. Daha sonra bu öğrencilerimin bazılarının Türkiye’de, Rusya Federasyonu’nda, Kırgızistan’da, Kazakistan’da, Özbekistan’da, Azerbaycan’da ve ABD’de başarılı iş ve akademik yaşamlarına ilişkin haberler aldıkça inanın o kadar mutlu oluyorum ki. Eğitimin ne kadar önemli ve katma değeri yüksek bir yatırım olduğunu her geçen gün daha da iyi anlıyorum.
Burada bulunduğum süre içerisinde en ilgimi çeken yerlerden biri de Türkistan Pazarı idi. Sır-ı Derya’dan gelen sazan ve yayın balıkları, et bölümü, turşucular, balcılar, kurabiyeciler ve yağ satanlarıyla çok canlı ve dinamik bir yerdi. Pazarın ev yapımı peynir satılan bölümü Ahıska Türklerinin elindeydi. Sebze, meyve bölümü ise daha çok Özbekistan’dan gelen ürünlerle doluydu. Kuruyemişlerin satıldığı bölümden aklımda kalanlar ise farklı renklerdeki kayısı kuruları oldu. Pazara yakın yeme içme mekanlarında hazırlanan şaşlık kokularını da eklemek lazım Pazar izlenimlerime.
Türkistan’daki hatıralarıma ilişkin son olarak kısaca üniversitemizin kültür merkezinde düzenlenen konserlerden bahsetmek istiyorum. Kazak ve diğer Türk dünyasından gelen öğrencilerimiz burada harikalar yaratıyorlardı. En çok da Mihriban türküsü söylenir ve ilgi çekerdi. Kazakların kopuz eşliğindeki şarkıları da çok etkileyiciydi. Ulusal giysilerle düzenlenen defileler de oldukça başarılıydı. Dostlar, Türkistan hatıraları anlatmakla bitmez.
Daha ne diyeyim:
ŞEN OLASIN VE ŞEN KALASIN TÜRKİSTAN.