Türk Harf Devrimi ve Türklük Bilinci

Tam boy görmek için tıklayın.

Devşirme ağırlıklı yönetici sınıf ile müttefikleri din adamları tarafından, Arap alfabeli Osmanlı Türkçesi, Türk Devleti ile Türk Milleti arasında hiyerarşik bir iletişim perdesi gibi kullanılmıştır. Türkler, çoğunlukla savaşlarda asker olmak ve sarayın israfçı harcamalarını vergilerle karşılamanın dışında, yazılı kültür konusunda oldukça geri kalmışlardır. Saray çevresinde türedi bir yönetici sınıf, sürekli olarak yoksul Türk Milleti’ni inanç yoluyla sömürmüştür. Çıkarcı dinsel topluluk önderleri ise yönetici kararlarına ve uygulamalarına meşruiyet sağlamaktan öte fazla bir değer üretememişlerdir. Toplumun önemli bir kesimi, mevcut Arap alfabeli Osmanlı Türkçesi ile okur-yazar olmadığı için zorunlu olarak çok kısıtlı sözlü kültür ile hayatlarını sürdürmek zorunda kalmışlardır.

*****

Prof.Dr. Feyzullah EROĞLU

Arap harfli Türkçe’nin gölgelediği ve unutturduğu Türk kimliği, Türk Devrimleri tarafından yeniden diriltildi. Türk Harf Devrimi, Türk kimliğine yeniden dönüşün en önemli güvencesi oldu.

Siyasal İslamcılar, Türk Milleti’nin dini duyarlılığı üzerinden, Arap harflerine göz ve kulak yatkınlığı oluşturma çabalarını sürdürüyor. Ülkemizde, küresel kapitalizmin bir projesi olarak Arap nüfusu artırılırken, gelecekle ilgili olarak Arapça ve Arap harfleriyle ilgili şiddetli bir algı yönetimi uygulanıyor.

Türklerde Sık Harf Değişikliği

Bilindiği gibi, Türk kültür tarihinde birçok alfabe değişikliği olmuştur. Bunlar, Göktürk, Uygur, Arap, Kiril ve Latin kökenli Türk alfabeleridir. Onuncu yüzyıldan itibaren, muhtemelen yöneticilerin dayatmasıyla Arap alfabesine geçişin, dağınık göçebe Türk boylarında hangi kültürel katkıyı yaratmış olduğu belli değil. Ancak, bu değişimden sonra özellikle Orta Doğu bölgesinde yerleşik hayata geçen Türklerde Arap-Acem kültürünün olumsuz birçok etkilerinin olduğu anlaşılıyor.

Türk bilginleri ve bilgeleri, Arapça ve Arap alfabeli Türkçe ile çok önemli dinî ve edebî eserler ortaya koymuşlardır. Bu çalışmalar, az sayıda bir aydın kesim tarafından değerlendirilmiş, ancak toplumsal katmanlara doğrudan ulaşmamıştır. Türk kökenli bilim insanlarının bilime yapmış oldukları katkıların bir kısmının Arapça olması nedeniyle bu çalışmalar da çoğunlukla Arap kültür havzasının gölgesi altında kalmıştır.

Dil Kültürün Anasıdır

Sosyolojik olarak millet olma sürecinde, birçok makro sosyolojik etken arasında, en işlevsel olanın gelişmiş bir dil olduğu bilinir. Gelişmiş bir dil kullanımının, toplumsal gelişmeye ve bütünleşmeye katkı vermesi, ancak yazılı bir kültür geleneği ve birikimi sayesinde gerçekleşir. Göktürkler, dönemin en gelişmiş bir dili olarak Türkçe ile Göktürk Yazıtlarında bugün için bile görkemli sayılacak bir edebiyat ve yönetim kültürü sergilemişti. Buna karşılık, daha sonraki zamanda da Arap alfabeli son derece değerli çalışmalar ortaya konmuştur. Ancak, bilim ve sanat değeri olan bu güzel çalışmalar, sadece dar bir aydın topluluğun kapalı kültür alanlarında sınırlı kalmıştır. Türk Milleti’nin büyük bir kesimi, yaygın ve yeterli bir yazılı kültür olmaması nedeniyle bu çalışmalardan yararlanmak bir yana haberdar dahi olmamıştır.

Arap alfabeli Türkçe, dar bir çevre dışında, toplumsal tabanda çok uzun süredir yeterince yazılı kültür oluşturmamıştı. Yirminci yüzyılın başında, bütün dünyada kendi köklerine dönme konusunda bir uyanış varken, Türklerin millî kimliklerini yeniden diriltecek kültürel bir harekete ihtiyaç vardı. Dünyadaki büyük dönüşümün içinde gereğince yer almak ve mevcut değişimlere hızla uyum sağlamak için bütün Türkleri kavrayacak bir harf devrimi kaçınılmazdı. 1 Kasım 1928 tarihli Türk Harf Devrimi sayesinde millet hayatı için kısa bir süre sayılacak zaman diliminde toplumun çok büyük bir çoğunluğu yazılı kültüre geçmiş oldu.

Yeni Türk Harflerinin Milletle Uyumu

Türklerin çok sık alfabe değiştirmesi, millî kimlik konusunda Türklerde görülen dağınıklık sorununda önemli bir etkenlerden biri olmalı. Belki de Arapların, temas halindeki diğer diller üzerindeki asimilasyoncu etkisinde, alfabelerindeki süreklilik etkili olmuştur. Türk kültür tarihinde birkaç alfabe değişikliğinden sonra en sonuncusu olan Türk alfabesi, Türk Milleti’nin önemli bir kesiminde ‘cehaleti’ bitirmiş, Türklük bilincini açığa çıkarmış ve aydınlanmaya katkıda bulunmuştur.

Devşirme ağırlıklı yönetici sınıf ile müttefikleri din adamları tarafından, Arap alfabeli Osmanlı Türkçesi, Türk Devleti ile Türk Milleti arasında hiyerarşik bir iletişim perdesi gibi kullanılmıştır. Türkler, çoğunlukla savaşlarda asker olmak ve sarayın israfçı harcamalarını vergilerle karşılamanın dışında, yazılı kültür konusunda oldukça geri kalmışlardır. Saray çevresinde türedi bir yönetici sınıf, sürekli olarak yoksul Türk Milleti’ni inanç yoluyla sömürmüştür. Çıkarcı dinsel topluluk önderleri ise yönetici kararlarına ve uygulamalarına meşruiyet sağlamaktan öte fazla bir değer üretememişlerdir. Toplumun önemli bir kesimi, mevcut Arap alfabeli Osmanlı Türkçesi ile okur-yazar olmadığı için zorunlu olarak çok kısıtlı sözlü kültür ile hayatlarını sürdürmek zorunda kalmışlardır.

Harflerin Kimlik Bilincini Belirleme Rolü

Aslında, Türk Devrimleriyle birlikte, ‘insanlara kulluk ve kölelik’ yapmayacak özgür ve bağımsız şahsiyetler yetiştirilmesi hedeflenmişti. Toplumun, düşünmeden ve sorgulamadan inanma alışkanlığından büyük çıkarlar elde etmek isteyen fırsatçılar, bu devrimlerden büyük bir hoşnutsuzluk duydular. Bu topluluklar, özellikle Türk Harf Devrimine ve Kur’an’ın Türkçe mealine, açıktan ya da örtülü olarak karşı çıkmışlardır. Arap alfabeli Osmanlıca, ister istemez toplumsal süreçleri Orta Doğu halklarının kültür kuşağında tutuyordu. Türk Harf Devrimi, Türklerin Türklük bilinçlerinin uyanması yanında, gelişmiş yüksek kültürlerle ilişki ve etkileşimini de canlandırmaya başlamıştı. Şimdilerde, istiyorlar ki Türk Milleti yine eskisi gibi Orta Doğu kültür coğrafyasının şarklı zihniyet dünyasının içine yeniden dahil olsun. Böylece, akıl, bilim ve vicdan ölçülerine dayalı inanç ve kimlik ekseninden çıkılarak, belirli bir dinsel zümrenin etkisi altına girilsin. Bunlar da ülkede kendilerine kültürel bir derebeylik oluştursunlar; hatta çıkarlarına uygun düşerse yabancı ve küresel güçlere ‘yerli’ taşeronluk bile yapsınlar!..

İktidar Uğruna Toplumun Cehaletini Kutsama

Türk Harf Devrimi yapılıncaya kadar, özellikle dinî bilgiler belirli bir zümrenin denetimindeydi. Halkın çoğu, yüzyıllar boyunca okuyamadığı ve anlamadığı bir iletişim dili nedeniyle kişisel çabalarıyla gerçek bilgiye ulaşma imkânı bulamamıştı. Osmanlı Türkçesinin küçük bir okur-yazar grubu, Orta Doğunun eski inanç kültürlerinin etkisiyle harmanlanmış dinsel kavramlarla süslenmiş menkıbeleri sürekli anlatıp dururlardı. Gerçek hayatta, özellikle Kur’an’daki İslâmiyet’te herhangi bir karşılığı olmayan anlatılarıyla topluma hedefi belirli olmayan heyecan yükleyerek, bunun üzerinden çok büyük servet ve hak edilmemiş statüler elde ederlerdi. Hiç de hak etmedikleri gelir kaynaklarını ve statülerini, Türk Harf Devrimi ile kaybettiler. Bunun hıncı ve kızgınlığı ile saf ve samimi inanmış insanları kışkırtma ve ayartma işlerinden bir türlü vazgeçmediler. Her fırsatta, kendilerine destek sağlayacak popülist siyasetçi ve çıkarcı topluluklar bulduklarında Arap alfabesine yeniden dönüşün takıntısına takılıp kaldılar.

İslâmiyet’te Ruhban Sınıf Var Mıdır?

Günümüzde, siyasal İslamcı ittifakın desteği sayesinde birçok güdümlü cemaat tipi oluşumlar, Orta Doğunun inanç kültürleri etkisiyle şekillenen din anlayışları üzerinden kendilerine çok ciddi miktarda gelir ve statü sağlıyorlar. Bir şekilde elde ettikleri ve kaybetmekten korktukları ekonomik ve sosyal konumlarını kolay yoldan sürdürmek adına, inanmış insanların doğrudan Kur’an ile etkileşime girmesinden büyük bir kaygı duyuyor olmalılar. Oysa, bütün inanmış insanların, Kur’an’ın asıl inme maksadına uygun olarak doğrudan Allah’ın ayetlerine ve mesajlarına kendi dilleriyle muhatap olması gerekir.

Daha önceki göksel dinlerde, inanmış insanlar ile inandıkları kutsal mesajlar arasına büyük ölçüde çok sayıda aracı kurum ve kişiler (ruhban sınıfı) girmişti. Ancak, dinî metinlerin illa da Arapça olmasında ısrarcı olanlar, kendi din anlayışlarını dayatmak için halkın kendi diliyle dinini öğrenmesini istemiyorlar. Gerçekte, kendi dinsel kültürlerinin egemenliğini yani çıkarlarının devamını istiyorlar.

Resmî ve gayriresmî siyasal İslamcı çevreler tarafından, ağırlıklı bir şekilde Arap alfabesi ve Arapça tutkusu üzerinden adeta Türk alfabesi ve Türkçe arka plana atılıyor. Türk Harf Devrimi ve Türkçe, Türk kimliğinin ve Türk Milletinin bütün Türk Dünyasıyla buluşmasının en sağlam güvencesidir. Daha da güçlenerek varlığını sürdürecektir.

—————————————

Kaynak:

https://millidusunce.com/misak/turk-harf-devrimi-ve-turkluk-bilinci/

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen