Türk-İslâm Sentezi (TİS) aydınları, (TİS) teorisinin aynı zamanda “Türk Müslümanlığı” kavramlaştırmasıyla örtüştüğünü düşünmektedir. Bu teoriyi esas alan Durmuş Hocaoğlu’na göre Türk Müslümanlığı şu esaslarla belirlenebilir: 1) Rasyonel düşünce, 2) Peygamber sevgisi, 3) Cihad, 4) Toleranslı ama samimi dini hayat. Bu dört hususa ek olarak Türk Müslümanlığı bir DEVRİM hareketidir. Ona göre Türk Milleti, büyük ölçekte İslâm dininin yarattığı millettir ve İslâm dinine girmek Türk tarihinin en büyük devrimidir. Türkler, medeniyet dünyasına İslâm ile girmişlerdir, en büyük medeniyet eserlerini bu dönemden sonra vermişlerdir. Türklerin milletleşme sürecinde İslâ, en önemli motivasyon ve beslenme kaynağını teşkil etmiştir. Bu nedenle Türklerin Müslüman oluşu Türk tarihinin bugüne kadarki en büyük ‘sivil’ hareketidir, tamamıyla alttan gelen bir ‘sivil devrim’dir ve bütün Türk tarihinin ilk ve en büyük devrimidir.
Görüldüğü üzere Durmuş Hocaoğlu, bu argümanıyla Hz. Nuh’un torunları olarak tarihe çıkan “Türk Milleti” yaklaşımından uzaklaşmakta ve Hun Türklerini, Göktürk Devleti Türklerini İslâm öncesi kavimler olarak tanımlayarak Türklüğü 1300 yıllık bir tarih perspektifiyle ele almaktadır. Oysa gerek Arap Milleti gerekse İsrailoğulları tarihlerini Hz. İbrahim’e kadar geri götürmekte ve oradan da Hz. Nuh’a dayanan bir tarih felsefesiyle hareket etmektedir. TİS aydınlarının İslâm’ı Hz. Peygamber’in tebliğ ettiği din olarak kategorie etmesi dolaylı yoldan Türklüğü hem yaşadığımız coğrafyada hem de binlerce yıllık insanlık tarihinde “yabancı”, “çömez” kılmaktadır.
Oysa Hanif Türk teorisi Türklüğü Hz. Nuh’tan başlatarak bu Millet’i Araplardan ve İsrailoğulları’ndan çok daha önce tarihe çıkmış bir varlık olarak sunmaktadır. Ayrıca Hanif Türk tezi, Türk Milleti’nin bütün insanlığın içinde TÖRE ile bağını kaybetmemiş en kadim halkı olduğunu ileri sürmekte ve bu milletin adının da zaten TÖRE’den geldiğini savunmaktadır. TÖRÖK→TORÜK→TÖRK→TÜRK.
Bu teze göre Türkler TÖRE ile “HANİF TÜRK” vasfı kazanmış yani tarih öncesi devirde Nuh’un gemisinden Müslüman toplum olarak inmiştir. Türk-İslâm Sentezi (TİS) teorisi ise Türklerin bütün geçmiş tarihini yok sayarak, bu milletin sonradan hidayete erdiğini ve erdikleri hidayetle Türk Milli kimliğini edindiklerini iddia ederek hem nübüvvet tarihinden kopmakta ve hem de Türk’ün insanlık tarihi içinde “sonradan doğma, yeni yetme bir kavmiyet” olduğunu ilan etmektedir. Böyle bir ilan, Anadolu’da Hz. Peygamber öncesi tarihte varlığa çıkmış Türk uygarlıklarını başka kavimlerin sahiplenmesi gibi bir faciaya yol açmaktadır.