Abdullah TURAN[i]
Kudret Safa GÜMÜŞ[ii]
Özet
Osmanlı İmparatorluğunun, uzun ömürlü bir yaşam sürdürmesinin en önemli katkı sağlayıcılarından biri de kalifiye personel ve yönetici yetiştirmede ön planda olan Enderun mektepleridir. Türk kamu yönetiminde en büyük problemlerden birisi yönetici sorunudur ve bunun en önemli sebebi, eğitim sistemimizin “kabiliyetli yönetici/lider yönetici” yetiştirmede başarısız oluşudur. Bu çalışma, bu probleme bir çözüm üretme endeksinde gelişecektir.
Çalışmanın amacı; “II. Murad zamanında kurulan ve günümüzde birçok ülke tarafından taklit edilen Enderun Mekteplerinin Türkiye’nin eğitim sorunlarına ve özellikle de yönetici yetiştirme sorununa bir çözüm olabileceği düşüncesinden hareketle”, incelenmesinin ve günümüze uyarlanarak yeniden yaşatılmasının gerekliliğine dikkat çekmektir. Enderun Mektepleri, dünyanın ilk kamu yönetimi okuludur ve birçok ülke tarafından taklit edildiği de yadsınamaz bir gerçektir.
Günümüzde kamu yönetimi bölümleri, kalitesi ve etkinliğinin zayıflığıyla ön plana çıkmaktadır. Söz konusu çalışma; günümüz kamu yönetimi bölümlerine örnek teşkil etmesi, lider ihtiyacımızı gidermesi, Enderun Mektebi uygulamalarının dünyada önemsendiğini göstermesi, Enderun mekteplerinin bugünkü dünya liderlik okullarından farklarını ortaya koyması ve kamu yönetimimizde yönetici sorunumuza çözüm üretmede gerekli ve de bir takım değişikliklerle uygulanabilir olduğuna dikkat çekmesi bakımından daha önemli hale gelmektedir.
İnternet üzerinden taranan kitap, dergi ve makalelerden ve kütüphanelerden elde ettiğimiz kitapların incelenmesi ile oluşturulan bu çalışmada, tarama modeli kullanılmıştır. Kaynaklar incelendiğinde; özdeğerimiz, kimliğimiz olarak nitelendirebileceğimiz Enderun Mekteplerinin; yaşanan yönetimsel yozlaşmalara bir merhem ve Türk kamu yönetimi üzerinde bir sorun çözücü olarak kamu yönetimimizi yeniden tesis etmede çok önemli bir yeri olduğu sonucuna varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kamu Yönetimi, Yönetici Sorunu, Enderun Mektepleri.
1. Giriş
Türkler tarihte birçok ilki yaşamış, bu ilkleri dünya tarihine miras olarak bırakmış ve Hz. Peygamberimizin de övgüsüne nâil olmuş bir millettir. Dünyaya miras olarak bıraktığı ve günümüzde de tesirlerinden birçok Dünya ülkesinin istifade ettiği uygulamalardan biri de Enderun mektepleridir. Osmanlının uzun ömürlü bir yaşam sürdürmesinin en önemli katkı sağlayıcılarından biri olan Enderun mekteplerinin kalifiye personel ve yönetici yetiştirdiği âşikârdır. Bugün Amerika ve Fransa gibi ülkeler, bir takım liderlik okulları açarak Enderun Mekteplerinin örneklerini kendi bünyelerinde uygulamaktadırlar.
Türk kamu yönetimi, değişen koşullara ayak uydurma noktasında başarılı olamamaktadır. Dünya ölçeğinde uygulanan ve de iyi olduğuna kanaat getirilen yöntemler ülkemizde uygulanmakta; fakat başarılı olunamamaktadır. Bu başarısızlığın birçok sebebi vardır; ancak en önemli sebebi ülkemizde dönüşümü sağlayabilecek lider yöneticilerimizin olmayışıdır. Ülkemizde eğitim sistemimiz “kabiliyetli yönetici/lider yönetici” yetiştirmede başarısız olmaktadır. Bu çalışma, bu probleme bir çözüm üretme düşüncesinden hareketle eğitim sistemimizdeki lider yetiştirememe durumunu ortaya koymakta ve de yöneticilerimizin iyi yetiştirilmesi için atalarımızdan kalan Enderun mirasını günümüze uyarlayıp tekrar kullanma noktasında istekliliği artırma endeksinde gelişmektedir.
Enderun mektepleri disiplini ve de hata kabul etmezliğiyle hataları en aza indiren bir sistemdir. Bunun dışında bir kısım çalışma da Enderun sisteminin dünyaca taklit edildiğine ve de eğitim sistemimizde de tekrar uygulanmasının gerekliliği üzerine dikkat çekmektedir. Bu gereklilik eğitimimizin tüm alanı ve de mesleklerinde bu sistemi uygulamayı içermektedir (Kulaksızoğlu, 2011; Aydın, 1992; Deniz, 2014). Bu çalışmanın amacı; kamu yönetimimizde ve kamu yönetimi bölümlerimizde yönetici yetiştirememiş olduğumuzu göstermek, lider ihtiyacımızı ortaya çıkarmak, kamu yöneticilerinin lider özelliği göstermesinin zorunluluğuna dikkat çekmek ve de lider yetiştiren bu okulların sorunumuzu çözebilir ve de tekrar günümüze uyarlanabilir olduğunu dünyadaki örnek gelişmelerle göstermektir.
Söz konusu çalışma; günümüz kamu yönetimi bölümlerine uyarı ve örnek teşkil etmesi, Enderun Mektebi uygulamalarının dünyada önemsendiğini ve uygulanabilir olduğunu daha kapsamlı şekilde göstermesi ve kamu yönetimimizde yönetici sorunumuza çözüm üretmesi açısından daha önemli hale gelmektedir.
İnternet üzerinden taranan kitap, dergi ve makalelerden ve kütüphanelerden elde ettiğimiz kitapların incelenmesi ile oluşturulan bu çalışmada, tarama modeli kullanılmıştır. İlgili literatür ve incelenen dokümanlar, çalışmanın tamamlanmasında yeterli görüldüğünden farklı araştırma yöntemine ihtiyaç duyulmamıştır.
Çalışmada; öncelikle Enderun Mekteplerinin tarihi gelişimine, eğitme yöntemlerine ve önemine dair bilgi verilmesinin ardından Türk Kamu Yönetiminin yönetici yetiştirme ve yönetici sorunlarına; okulun üstün yanlarına ve kamuda lider ihtiyacına; Enderun sisteminin taklit edildiğine ilişkin Dünya örneklerine ve bu sistemin ülkemizde uygulanabileceğine yer verilecek ve bu konuda Enderun Mekteplerinin bir çözüm olarak örnekliği gösterilmeye çalışılacaktır.
2. Enderun Mektepleri, Tarihi Gelişim Seyri, Amacı ve Önemi
Türkiye’de belirli bir eğitim ve öğretim sistemi dâhilinde faaliyet gösteren, yerleşik bir kurum kültürüne sahip olan, toplumun fakat özellikle devletin nitelikli insan ihtiyacını karşılamak için örgütlediği ilk yükseköğretim kurumlarının Medrese ve Enderun Mektebi olduğu görülmektedir. Klasik Osmanlı döneminde devletin bürokratik yapılanması Mülkiye-İlmiye-Seyfiye-Kalemiye şeklinde işlenmiştir. Bu sınıflardan İlmiye sınıfı “Medrese”de; Kalemiye sınıfı “Medrese/Tekke/Konaklar”da; Mülkiye ve Seyfiye sınıfı ise dünyanın en eski idare okulu olan “Enderun Mektebi”nde eğitim görmüştür (Özkul, 2012: 225-227).
Osmanlı Devleti’nde Saray-ı Hümâyûn’da kurulan okullara “Enderun” denilmektedir. Farsça olan bu sözcük, “bir şeyin iç tarafı” anlamına gelmektedir. Saray üniversitesi mahiyetinde olup padişah sarayının iç teşkilatına verilen adı da ifade eden Enderun mektebi, Mekteb-i Enderun ya da Enderun-ı Hümâyûn adıyla anılmaktadır. Bu mektep, Osmanlı Devleti’nin mülki, idari, diplomatik ve diğer önemli kadrolarının yetiştirildiği dünyanın ilk kamu yönetimi okuludur. Burada gençler, bir yandan devlet hizmeti veya belirli güzel sanatlar için eğitim-öğretim görürken, bir yandan da padişahın şahsıyla veya sarayla ilgili hizmetleri yaparlardı. Topkapı Sarayı’nda bulunan bu resmi saray eğitim kurumu, Osmanlı ideolojisi ve zihniyetinin öğretilip geliştirildiği temel bir eğitim müessesesiydi (http://www.kkk.tsk.tr, 2007: 21; İpşirli, 2013: 379). Bu mektep II. Murat zamanında kurulmuş, Fatih Sultan Mehmet zamanında asıl işlerliğini kazanmıştır (Kılıç, 2012: 69; İpşirli, 1995:185).
Güçlü bir devletin olmazsa olmazı, kaliteli bir yönetici sınıf ve kudretli bir ordudur. Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde Türklerden teşkil edilmiş bulunan piyade ve süvari birlikleri, fetihlerin genişlemesiyle beraber yetersiz gelmeye başlamıştır. Çözüm olarak ele geçirilen esirlerin kullanılmasına başlanmış (Zzeyrek ve Erken, 2009: 346) ve bilhassa Sultan I. Murad zamanında Pençik[1] kanunu çıkarılmış ve İslâm hukukuna göre esirlerin beşte biri devlet tarafından kullanılmıştı. Esirlerden istikbal vaad edenler, kabiliyetlerine göre mekteplerde Müslüman Türk kültürüyle devlet adamı ve asker olarak yetiştirilirdi. Geri kalanı devlete ait toprak ve ahırlarda çalışırlardı. Ankara Harbi’ni müteakip fetihler durup kâfi miktarda pençik ele geçmediği için Sultan II. Murad zamanında devşirme kanunu çıkarılmış, gayr-ımüslim çocukları, ebeveyninin de rızasıyla yetiştirilmek üzere devlet hizmetine alınmaya başlanmıştır (Ekinci, 2011: 1).
Devlet gayri mütecanis bir sosyal yapıya sahiptir. Enderun sistemi, o döneme hâkim olan kan bağı anlayışının ve aristokrat yapının tam tersine; ehliyet, liyakat ve sadakati esas alan bir mekanizma üzerine kurulmuş, kültür ve disiplini temel prensipler olarak benimsemiş ve kadrolarını bu anlayış içerisinde yetiştirmiştir (İpşirli, 1995: 186; Tereci ve diğ., 2008: 2; İpşirli, 2013: 380). Osmanlı Devleti’nin askerî (seyfiye) ve sivil (mülkiye) idarecilerinin yetiştirildiği okula ilk zamanlar devşirmeler, yabancılar ve rehine olarak İstanbul’a getirilen hükümdar çocukları alınmaktayken daha sonra Türkler de Enderun’da eğitim görmeye başlamışlardır (Özkul, 2012: 229).
Üstün zekâlı ve yetenekli insanların potansiyellerinin değerlendirilmesine yönelik tarihsel süreç incelendiğinde, ilk ve en önemli uygulama (Tereci ve diğ., 2008: 2) olmasının yanında Türk olmayanları Türkleştirme ve de (Sakaoğlu, t.y.: 18) Türk’e yakınlaştırması yönüyle Enderun mektebinin önemi ortadadır. Talebeler; uzman görevliler tarafından başarı derecelerinin yüksekliği, ahlaklı olmaları, görünüşleriyle temsil gücü olmaları, yüzlerinde sa’d ve meymenet görünmeleri baz alınarak seçilir, şirret ve fesat görülenler zeki dahi olsalar alınmazlardı (Özkul, 2012: 229). Bu durum, ülkeye hizmet edecek kişilerde ahlak, görüntü, beceri gibi unsurların aranması yönetimde sınav geçmenin tek başına yeterli bir ölçü olmadığını da bize göstermektedir. Ayrıca Enderun’a alınan öğrenciler sürekli testlere tabi tutularak öğrenme isteklerine, zekâ seviyeleri ve ilgi alanlarına göre eğitim ortamlarına dâhil edilmeleri, başarıyı artıran bir uygulamadır. Enderun Mekteplerinin müfredatına ve yetiştirmiş olduğu beyin gücüne baktığımızda dâhilerin okulu demek hiç de yanlış olmayacaktır (Coşkun, 2012: 1).
3. Enderun Mekteplerinde Eğitim Sistemi
Hıristiyan ailelerden devşirilmiş çocuklar, Enderun’a alınmadan önce belli bir alt eğitimden geçmek için öncelikle Müslüman Türk aileleri yanına verilir, Türk’e verme denilen bu işlem sırasında çocuklar; Türk örf ve adetlerini, İslamî kuralları ve Türkçeyi öğrenirlerdi. Bu eğitim tamamlanınca öğrenciler Acemi Ocağı’na teslim edilir, ak börk giyerek acemi oğlanı olurlardı (Taşkın, 2008: 361-362; Armağan, t.y.:2). Acemi oğlanlar ikinci bir adım olarak saraya bağlı alt seviyedeki Galata Sarayı, İbrahim Paşa Sarayı, İskender Çelebi Sarayı, Eski Saray ve Edirne Sarayı’nda bulunan saray okullarında (http://www.kkk.tsk.tr, 2007: 22) 7-8 yıl öğretim gördükten sonra “çıkma” (Tereci ve diğ., 2008: 21) denilen diploma töreniyle ayrılarak çeşitli askeri birlikler içerisine dağıtılır, üstün yetenekli olanlar ise daha yüksek seviyede bir eğitime tabi tutulmak üzere Enderun’a alınırdı (İpşirli, 1995: 186; Tekin, 2014: 17).
Enderun’daki eğitim; aşağıdan yukarı sırayla büyük ve küçük odalar, doğancı koğuşu, seferli odası, kiler odası, hazine odası ve has oda olarak ayrılmıştı (Taşkın, 2008:362). “Büyük ve Küçük Odalar” ile “Doğancı Koğuşu” Enderun’un orta öğrenim düzeyindeki okullarını oluşturmaktaydı. Yüksek öğrenim seviyesindeki diğer dört sınıftan ilk ikisi (seferli ve kiler odası) “tamamlama”, diğer ikisi (hazine ve has odaları) “ihtisas” sınıflarıydı (http://www.kkk.tsk.tr, 2007: 22).
“Büyük ve Küçük Oda” birer meslek okuluydu. Enderun Mektebi’nin hazırlık sınıfları konumunda olan bu odalarda Türkçe, Arapça ve Farsçayı öğrendikten sonra spor hareketlerinden olan güreş, atlama, koşu, meç, ok çekme, tomak talimleri de yaptırılmıştır. Bu iki odadan terfi alamayanlar ise çıkmalarda maaş derecelerine göre “Süvari Ocağının Sipahi veya Silahdar” bölüklerine çıkarılmışlardır (Akkutay, t.y.: 2). Doğancı Koğuşu, öğrencileri hünkârın av doğanlarının bakımı ve yetiştirilmesi, saray kuşlarının bakım ve üretimi, av ve avcılık hizmetlerini yerine getirirlerdi (https://asivemagrur.wordpress.com, 2011: 5). Bütün Türk boylarında olduğu gibi Osmanlı Türkleri de av teşkilâtına büyük önem vermişlerdir. Doğancı Başının Saraydan çıkma yolu diğer Arz Ağaları gibi Mirahurluk ve Çakırcı Başılık olmuştur (Akkutay, t.y.: 2). Seferli odası öğrencileri, öğrenimlerini tamamladıktan sonra ya bir üst sınıfa geçer veya saray hizmetinde görevlendirilirler ya da öğrenim seviyelerine uygun bir rütbe ile subay olarak askerî birliklere tayin edilirlerdi (http://www.kkk.tsk.tr, 2007: 22). Kiler Koğuşu Enderun ve saray halkının her türlü yiyecek ve içecek ihtiyaçlarını hazırlayıp korurlardı. Sofra hizmetleri, çeşitli şerbetlerin, macunların, hastalık ilaç ve merhemlerinin yapımı ve korunmasını sağlarlardı. Sarayın para giriş çıkışının deftere kaydı gibi ekonomik işleriyle hazinenin korunmasında ise Hazine Koğuşu önemli rol oynamaktaydı (https://asivemagrur.wordpress.com, 2011: 5). “Has Odadakiler”, defalarca seçimden geçmişler ve genç olmalarına rağmen sistemde büyük bir yere sahip olmuş seçkin öğrencilerdir. Bu odadaki eğitimin ana hedefi, elemanları idarecilik yönünde yetiştirmek olmuştur. “Has Oda” üzerine aldığı bu eğitimi, teorinin yanı sıra uygulamaya dayalı olarak yapmaya çalışmıştır (Akkutay, 2004: 50). Enderun-ı Hümâyûn’da öğrenim süresi 14 yıldı ve 30 yaşını geçenler okulda rütbesine eşit bir göreve derhal tayin edilirlerdi (http://www.kkk.tsk.tr, 2007: 22). Bu durum bize, Osmanlı Devleti’nin idareciliğin önemini kavradığını ve ona gereken değeri verdiğini göstermektedir. Gençleri kabiliyetlerine göre sınıflandıran ve onlara idarede en yükseğe ulaşma şansı tanıyan Osmanlı Devleti, eğitim sürecinde başarılı olanlara sadakat ve liyakatleri ile hızla yükselerek vezirliğe kadar ulaşma hakkı tanımıştır. Osmanlı Devleti’nin diğer okullarında olduğu gibi Enderun Mektebi’nde de “Kabiliyetleri Yöneltme ve Destekleme” hususunda azami özen gösterilmesiyle ilgili önemli bir husus da belirli birkaç mecburi ders dışında bütün derslerin kabiliyete uygunluğuna göre ve seçmeli oluşuydu. Bu durum talebeleri gayretli çalışmaya sevk etmek için en iyi yoldu (http://www.enderuncocukuniversitesi.com, t.y.: 2).
Enderun mektebi gençlerinin, içinde bulunduğu çevre de onların bilgi ve görgülerinin artmasında çok önemliydi. Topkapı Sarayının, asırlarca yoğun idari, siyasi ve diplomatik faaliyetlere sahne olmuş olması öğrencilerin gelişmesi için ayrı bir öneme sahipti; çünkü beylerbeyiler, sancak beyleri, kadılar, müslüman ve gayr-ı müslim devletlerden gelen diplomatik heyetler, elçiler, sadrazamlar, vezirler, kazaskerler hep bu sarayda yoğun faaliyet içerisinde bulunuyordu. Bu husus, Enderunlu gençlere engin bir görüş ve tecrübe sağlıyordu (İpşirli, 1995: 187). Eğitim kademesinde ilerleyemeyeceği anlaşılanlar ise, bu aşamanın sonunda Yeniçeri Sipahi Ocakları ile ordunun çeşitli hizmetlerine aktarılmışlar veya sarayın ihtiyacını karşılamak için kurulmuş çeşitli atölye ve imalâthanelerde çalışma imkânı bulmuşlardır (https://asivemagrur.wordpress.com, 2011: 1).
Enderun Mektepleri, Osmanlı Devleti’nin çok kültürlülük esasına dayanan sosyal yapısı içinde “ırk ve kan bağının yerine kültür bağı ve birlikte yaşama sanatının geliştirilmesi” görevinde büyük öneme sahipti. Bu okulla ortak bir kültür, ortak bir vatandaşlık sorumluluğu bir vatan kavramı etrafında oluşturulmuştur (Zzeyrek ve Erken, 2009: 349).
Enderun eğitiminin temel prensiplerinden biri de disiplindi. Eğitimine devam eden gencin her hareketinin ölçülü olması gerekiyordu. Kusurlu olunan durumlarda verilen belli başlı cezalar falaka, uykusuz bırakma, yemeği kesme idi. Başarıların ödüllendirilmesi ise para ödülleri, elbiseler, silah, binek hayvanı, maaş arttırma, yetkili görevlere getirme ve onuruna şölenler verilmesi şeklindeydi (Günay, 2004: 142). Seçkinler eğitiminde gösterilen bu disiplin, gençlerin sabırlı, her türlü meşakkate dayanıklı, saygılı, alçak gönüllü olmalarını sağlardı (Zeyrek ve Erken, 2009: 349). Pirinç ve et temel yiyeceklerdendi. Gençlerin fazla yemesine ve de gıdasız kalmamasına izin verilmeyerek sağlıklarına dikkat edilirdi (İpşirli, 1995: 187).
Enderun Mektepleri, saray içi ve dışından uzman öğreticilere emanetti. Diplomasiden askeriyeye, spordan güzel sanatlara, teorideki derslerden pratik uygulamalara kadar her türlü eğitim ve öğretim ve din dersleri üst düzeyde verilirdi (Coşkun, 2012: 2). Enderun’da okuma yazma, Kuran okuma, ezberleme ve tecvit eğitiminin yanı sıra birinci derecede İslam dini ve terbiyesi, ikinci derecede iyi geçinme usulleri, üçüncü derecede büyüklere hizmet yolları ve muaşeret (görgü kuralları) öğretilmekteydi. Aynı zamanda ata binme, ok atma, cirit oynama ve musiki gibi bir hüner veya sanat dalında eğitim de verilirdi. Sarayın mimarını, nakkaşını, ressamını, hattatını, kâtibini, imamını, müezzinini, müneccimini, müverrihini, şairini, âlimini, silahşorunu, hanendesini, sazendesini, nüktedanını, soytarısını, seraskerini, kazaskerini, sadrazamını, kaptanıderyasını, valilerini, elçilerini, her türlü yöneticisini, hadis ve tefsir âlimini Enderun verirdi. Bunlara ilave olarak mütercim, hattat, müezzin ve müzisyen yetiştirir ve birçok öğrencisi veziriazamlık, kaptan paşalık, yeniçeri ağalığı, eyalet valilikleri, sancak beylikleri gibi sarayın yüksek memuriyetlerine yerleştirilirdi (Özkul, 2012: 229-230).
Enderun Mektebinde hizmet yoluyla, teorik alanda ve de beden ve sanat eğitimi olarak üç şekilde eğitim söz konusuydu. Hizmet yoluyla eğitim Sarayda Küçük, Büyük, Doğancılar, Seferli, Kiler, Hazine, Has oda şeklinde yedi oda içinde çeşitli hizmetler yoluyla yapılan eğitim öğretimi ifade etmektedir. Kuramsal alanda (Teorik Eğitim) eğitimle kastedilen ise, yüksek medreseler düzeyinde yapılan kitabî bir eğitim öğretimidir. Aynı şekilde medreselerde bulunmayan Türkçe, Farsça, Edebiyat, Tarih, Matematik de bu eğitime dâhildir. Beden ve sanat eğitimiyle kastedilen ise iç oğlanlarına, yeteneklerine göre ok ve cirit atma, ata binme, güreş gibi sporlar yaptırılmasını ve de musikî, şiir, hat, minyatür, resim, cilt gibi birçok sanat öğretilmesidir (Tekin, 2014: 18; Deniz, 2014:155; Zzeyrek ve Erken, 2009: 348). Enderun mekteplerinin eğitim alanında beş temel prensibi vardı. Bunlar; 1) Programda karakter ve kişilik eğitimine sürekli ve sistemli olarak yer verilmesi, 2) Hazırlık okullarından başlayarak bütün eğitim süresince programlarda “anlık, duygu ve beden” gelişimine dengeli yer verilerek eğitimde süreklilik ve takibin sağlanması, 3) Öğrencilerin dini ve dünyevi bilimlerde çok yönlü yetiştirilmesi, 4) Bütün program boyunca el becerilerine ve sanat öğrenimine büyük önem ve öncelik verilmesi, 5) Batıda ancak 19.yüzyıl ortalarından itibaren bilinçli duruma gelinen ve bilimsel incelemelere konu olmaya başlayan “kişisel farklılıklar^’! karşılayacak biçimde eğitim ve öğretimin düzenlenmesi şeklindedir. İşte tüm bu prensipler kuruluşundan bu yana Enderun’da uygulama imkânı bulmuştur (Coşkun, 2012: 3).
4. Değişen Dünya’da Türk Kamu Yönetiminde Yönetici ve Yönetici Yetiştirme Sorunu Bağlamında Lider İhtiyacı
4.1. Değişen Dünya’da Türk Kamu Yönetimi
Devlet, elinde yasama, yürütme ve yargı güçlerini bulunduran bir mekanizmadır. Kamu yönetimi ise bu üç güçten devletin yürütme gücüne karşılık gelmektedir. Buradan hareketle kamu yönetimini, kamu görevlilerinin ve kamu mallarının işe koşulması suretiyle devletin amaçlarının gerçekleştirilmesi şeklinde tanımlamak yerinde olacaktır. Devletin en önemli amacı kamu yararını gerçekleştirmektir. Kamu yararı, halkın ihtiyaç duyduğu her türlü mal ve hizmetin, kamu bürokrasisi tarafından üretilmesidir. Dolayısıyla devlet, kamu yararını gerçekleştirmek ve halkın ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetleri üretebilmek için, kamu örgütleri vasıtasıyla güvenlik, adalet, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve belediye işleri gibi hizmetleri yürütmekle görevlidir. Bu hizmetler başta anayasa olmak üzere kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge ve benzeri mevzuata uygun olarak hareket etmek zorunda olan kamu görevlileri marifetiyle gerçekleştirir (Özdemir, 2008: 180).
Küreselleşmeye paralel olarak son zamanlarda teknolojinin ve yeni üretim biçimlerinin gelişmesi, bilgiye ulaşımın kolaylaşması ve ucuzlaması, yeni liberal politikaların yaygınlaşması, çok uluslu üretimin hacminin gelişmesi, iş gücü yapısındaki niceliksel ve niteliksel değişimler örgütsel yapılar ve işleyiş üzerindeki baskısını artırmıştır. Bu değişim kamu yönetimini de derinden etkilemiş ve halkın küresel ortamı örnek alarak devletin hizmet sunumunu artırmasına yönelik talepleri olduğu görülmüştür. Değişim dalgasıyla beraber Kamu yönetimlerinin örgütlenmesine ilişkin olarak devletin küçültülmesi ve etkinleştirilmesi, kamu örgütlerinde kamu işletmeciliği anlayışının benimsenmesi, ekonomik serbestleşmenin sağlanması, kamu harcamalarının kısılması ve israfa son verilmesi, hizmetlerin müşteri odaklı olması, kamu yönetiminin rekabete açılması, halkın yönetime daha aktif katılması ve kamu yöneticilerine karar alma konusunda daha esnek bir ortamın sunulması, personelin hesap verebilirliklerinin tesisi, şeffaflık, açıklık, etkinlik ve verimlilik gibi ilkeler ön plana çıkartılarak kamu yönetiminin kültürünün tamamen değiştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu gelişmeler paralelinde ister özel olsun ister kamu tüm örgütler devamlılıklarını sürdürebilmek için çevresel değişmelere daha duyarlı olma mecburiyetindedirler. Devletin geleneksel fonksiyonları arasında gösterilen bazı kamu hizmetleri değişen ve gelişen sosyal talepleri karşılamada yetersiz kalmıştır. Ayrıca bu talep, yöneticinin işlev ve fonksiyonlarında farklılaşmayı beraberinde getirmiştir (Turan, 2011: 3,14).
Dünya, beklenenden daha hızlı değişmektedir. Türkiye ise bu değişimi daha yavaş ve beceriksiz geçirmektedir. Bu bakımdan gerçekler görülüp kaybedilen zaman yakalanmalıdır. Gerekli olan şey, fırsatları değerlendirmek ve alışkanlıklarımızı sorgulamaktır. Vatandaş kamu hizmetlerini kullanan ilk eldir. Bu sebeple, küreselleşen dünyanın getirdiği bu değişimle, vatandaş ödediği verginin hesabını sormaktadır. Kamu yönetimini yürütmekle görevli ve yetkili kamu görevlileri artık emreden ve kendine dönük yönetici olmaktan uzaklaşarak, vatandaşa hizmet sunan bir hizmetçi konumundadır. Bu gelişmeler ise, kamu yönetiminin kendisini tekrar sorgulaması ve yeni bir biçim alması sonucunu doğurmaktadır (Ada, 2008: 48,54).
4.2. Türk Kamu Yönetiminde Yönetici ve Yönetici Yetiştirme Sorunu
Türk kamu yönetimi yetiştiremediği yöneticiler tarafından yönetilmekte ya da yönetici olarak yetiştirilmemiş kimseler tarafından yönetilmektedir. Alt başlıklarda bu konu; bürokrasi, kültür, kuralcılık ve liyakat gibi köşe taşları üzerinden değerlendirilerek ülkemizdeki yönetime ilişkin okullarımızın yabancı ülkeler ışığında değerlendirilmesine yer verilecektir.
4.2.1. Türk Kamu Yönetiminde Yönetici Sorunu
Ergun (1981), Türk Kamu Yönetiminde yüksek yöneticilik görevlerinde bulunan kişilerin önderlik davranışları incelenmiş ve Türk yöneticilerinin astlara yetki devretmekte kıskanç davrandıkları, yüksek yöneticilerin astlarına danışmadan işlerini yapıp astlarının işlerine karışmadıkları ve bu durumun yönetimde etkililiği olumsuz yönde etkileyebildiği sonucuna varmıştır. Ayrıca söz konusu çalışmada, Türk Kamu Yönetimi yöneticisinin, astlarından işle ilgili bilgi aldıkları, onlara da işle ilgili az da olsa bilgi verdikleri, onların duygu, düşünce ve davranışlarıyla ilgilenmedikleri, yani iletişimi etkili kullanmadıkları sonucuna varılmıştır. Bu durum, gizlilik ve dışa kapalılık başta olmak üzere örgüt içerisinde otoriter bir yönetim yapısını ortaya koymaktadır (Şahin ve Temizel, 2007: 186).
Yapılan çalışmanın üzerinden yıllar geçmiş olsa da bugün yine Kamu yönetimindeki en belirgin sorunlardan birisi yöneticinin “yetki devretmekten kaçınması” ve “bütün karar yetkisini kendinde toplamasıdır” (Akçakaya ve Yücel, 2007: 24). Bu durum, yönetenler ile yönetilenler arasında diyalog kopukluğu ve çatışmalara sebep olmaktadır. Yasal ve idari tedbirler alınarak sorunların çözüleceğini sanmak çok büyük bir hatadır. Bunun ötesinde, yönetici sınıfın iliklerine kadar işlemiş tutarlı bir ahlak anlayışının mevcudiyeti olmazsa olmazdır (Özsemerci 2003: 53-55). Kamu yönetiminde yöneticilerin tutumundan kaynaklanan diğer sorunları; yöneticilerin inisiyatif kullanmaktan kaçınmaları, ast-üst kademelerin birbirlerine güvenmemeleri, kamu örgütlerindeki tek yönlü iletişim, üst yöneticilerin “bireysel olarak” faaliyet göstermeleri, siyasi etkilerle göreve getirilen yöneticilerin siyasi tutum içerikli davranışları şeklinde sıralayabiliriz (Akçakaya ve Yücel, 2007: 24).
Ülkemizde genelde üst ve orta düzey yöneticiler ilgili kurumun personelinin görüşü alınmaksızın tepeden atanmaktadır. Dolayısıyla üst ve orta düzey yöneticiler, kendilerini sadece atandıkları üst kişi/kurumlara karşı sorumlu hissetme eğilimindedirler. Sonuçta üst/orta düzey yöneticiler, astlarına ve vatandaşlarına karşı ilgisiz ve kayıtsız kalmaktadır. İşte bunlar kamu kurumlarında liderliğin ve lider yöneticiliğin olmamasının sonuçlarıdır. Liderlik yetisini taşımayan yöneticiler, maalesef sistemimizde çoktur (Yıldız Özsalmanlı, 2005: 145). Ülkemiz kamu yönetimi işleyişi içinde liderlik kavramına verilen değer ve çağın getirdiği yeni kavramlardan birisi olan lider yöneticiliğe yönelme yok denecek kadar azdır (Yıldız Özsalmanlı, 2005: 137). Günümüzde kamu yöneticisinin en önemli görevi, değişimi anlamak ve yönetebilmekken (Gül ve Taşdan, 2014: 18) Türkiye, basiretsiz yöneticilerin neden olduğu israfa katlanmak zorunda kalmaktadır (Ada, 2008: 48).
Türk kamu yönetim sisteminin temel sorunu, bürokrasisi ile kamusal hizmetlerin sürdürülmeye çalışılmasıdır. Merkeziyetçi ve hiyerarşik yapı esneklik ve değişime uyumdan mahrumdur (Gül ve Taşdan, 2014: 19). Kurallar ve yönetmeliklerle bağlı, yaratıcılığa yer vermeyen, performans ve çıktıyı değerlendirmeye almayan bir yapı, kamu yönetiminin özelliklerini oluşturmaya devam etmektedir. Kamu personel sistemindeki ana sorunlar ise, geniş kapsamlı bir sınıflandırma sisteminin benimsenmiş olması, düşük ücret, üst kademelere kadar yükselmenin nasıl olacağı yönünde net kriterlerin olmaması, hizmet içi eğitimin şekilsel oluşu ve personelin değerlendirilmesinin yalnızca yöneticilerin inisiyatifine kalmış olması şeklinde kısaca ifade edilebilir (Akçakaya ve Yücel, 2007: 26-27). Sistemin bürokratik kültür üzerine oturtulmuş olması, kamu örgütlerinde katılımcı ve demokratik yönetimin gerektirdiği niteliklere sahip liderlik yapısının gelişmesini de engellemektedir(Saran, 2004: 254).
Kuralcılık, personelin kendilerini denetim riskinden korumak için başvurdukları bir yöntemdir; çünkü personel işlemlerin kurallara uygun yürütülüp yürütülmediğine göre değerlendirilmektedir. Türkiye’de kamu hizmetlerinin yürütülmesinin ayrıntılı kurallara bağlanmış olması, yönetimin işleyişini yavaşlatmakta ve tembel yöneticiye mazeret kaynağı oluşturmaktadır. Ayrıntılı kurallar zamanla yeni koşullara göre güncellenmek durumunda kalınca sürekli bir mevzuat değişikliği zorunlu hale gelmektedir. Yöneticilere takdir yetkisi verilmemesi ve her soruna hukuk kurallarının lafzına dayanılarak çözüm aranması, yöneticilerin karar verme yetkisi olmadığı bu sorunlara cevap olmak için bürokrasiyi sürekli olarak mevzuat üretmeye yöneltmiştir (Yılmaz ve Kılavuz, 2002: 19; Güven, 2007: 37). Yönetimin siyasallaşmasının aşırı boyutlarda olması, yönetimin tarafsızlığını zedelemekte, özellikle üst düzey yöneticilerin sık sık değiştirilmesi yönetimde tutarlılığı ve istikrarı bozmaktadır (Yılmaz ve Kılavuz, 2002: 20).
Ülkemizdeki bürokratik sistem ve kuralcılık birçok yöneticinin liderlik yapmasını imkânsızlaştırmaktadır. Gül ve Taşdan’ın (2013) araştırma sonuçları, kamuda başarılarıyla öne çıkan birçok kaymakamın kişisel inisiyatif kullanması istenirken, bu kaymakamların siyasilerce normal yetkilerinin dahi kullanmasının engellendiğini göstermektedir. Ayrıca, ilgili yöneticiler çeşitli sıkıntı, engel ya da soruşturmalarla karşılaşmakta ve hatta cezalandırılabilmektedir. Bu durumda, yöneticiler inisiyatif almaktan kaçınmakta ve yeni bir soruşturma geçirmemek için aşırı kuralcılığa sığınabilmektedir. Bunun yanında kuralcılık, sorumluluktan kaçmak isteyen ve iş yapmak istemeyen yöneticiler için de bir sığınma aracı olabilmektedir. Böylece, kamu yönetimimizde lisansüstü eğitim almış birçok yöneticimiz dahi, üstlerin ve siyasilerin olumsuz tutumları, mevzuattan ve çalışanların özelliklerinden kaynaklanan kısıtlar gibi sorunlar yüzünden lider yöneticilik icra edememektedirler (Gül ve Taşdan, 2014: 20).
Kamu örgütlerinde, günümüzde uygulanmakta olan atama ve yükselme prensipleri yeniliğe kapalı ve motivasyondan yoksundur (Akçakaya ve Yücel, 2007: 25). Bürokratik yapımızdaki siyasallaşma, siyasal kayırmacılık (Günay, 2014: 92), üst düzey yöneticilerin her iktidar değişikliğinde değiştirilmesi, kamu yönetimimizdeki örgütlenme yetersizlikleri (Özsemerci, 2003: 88), ülkemizde liyakat ve kariyer esasının belirli alanlar dışında “bütünüyle terk edildiğine” kanıt teşkil etmektedir. Atamalarda ölçü liderlik değil, “siyasi mensubiyet” olmaktadır (Ada, 2008: 51). Yönetici atama konusundaki kurallar ve kriterler, kamu yönetiminin en önemli problemi olmakla birlikte, kurumların geleceğini atanan yöneticilerin kişilik, bilgi, beceri ve tutumları belirlemektedir. Kabiliyetsiz bir yönetim ülkenin kalkınmasını engelleyecektir (Özgür, 2004: 22).
4.2.2. Türk Kamu Yönetiminde Yönetici Yetiştirme Sorunu
Türk kamu yönetiminde amir-memur ilişkileri daha çok bir mevzuat konusu olarak ele alınmakta; iş ilişkileri sosyal ve psikolojik yönleri üzerinde durulamaktadır. Yöneticilerin otokratik tavırları benimsemeleri ve de memurların itaat eden kişi olmaları lider yönetici yetiştirilmesini engellemektedir. Kamu yönetiminde, gerçekten başarılı olunmak isteniyorsa lider yöneticilik seviyelerinin tespit edilmesi ve bu ölçüye göre atamaların yapılması gerekmektedir. Kamu yönetiminde en önemli problemlerden biri, yönetici seçiminde karakter unsuruna gereken önemin verilmemesidir. Karakter olgusunun kusurlu olduğu bu kişiler profesyonel liderlik kabiliyetiyle donatılmış olsalar dahi, profesyonel oluşları “kravatlı hırsızlar” olmalarına engel değildir. Karakter özellikleri kişinin bilgi ve becerileri ile insan ilişkilerini hangi amaçlar için ve nasıl kullanacağını belirleyen ölçülerdir ve yöneticide olmazsa olmaz bir öneme sahiptir (Özgür, 2004: 26-27).
İnsan kaynaklarının verimli kullanımıyla maddi kaynaklar ve zamanın etkin kullanımı önem arz eden bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. “Bir kuruluşun performansının gelişmesinde en önemli faktör insandır.” Kamu kurumlarında ise insan hep ikinci plandadır. İnsanın niteliklerinden ziyade sayısı, eğitim seviyesi, siyasi mensubiyeti daha çok önemsenmektedir. Hâlbuki yöneticilerin nitelikleri ve buna bağlı olarak sergiledikleri tavır ve davranışları, maiyetlerinde çalışan personelin davranışlarını ve verimliliklerini önemli derecede etkilemektedir (Özgür, 2004: 3). Nitelikli ve lider özellikli yöneticilerin kamuda sayısal yetersizliğinin yanında, var olanların etkin kullanımına müsaade edilmemesi de yönetici yetiştirme konusunda diğer önemli sorunlarımızdandır (Gül ve Taşdan, 2014: 19).
Küreselleşme tartışmalarının sosyal bilimlerin tüm alanlarında etkisini hissettirdiği görülmektedir. Bu tartışmalar kamu yönetiminin örgütlenme, personel yönetimi, planlama, denetim gibi temel alanlarının yanı sıra kamu yönetimi eğitimini de etkilemektedir. Tüm dünyada vatandaşların kamu yönetiminden beklentileri arttığından personelin profesyonelleşmesi zaruret halini almıştır. Kamuda çalışanları ya da çalışacak olanları eğiten ve yetiştiren üniversite ve okulların sundukları eğitimin niteliği bütün ülkeler için bu bağlamda büyük önem taşımaktadır (Akdoğan, 2010: 44).
Dünya ölçeğinde Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü öğrencilerinin eğitim durumlarına birkaç örnek üzerinden bakmak faydalı olacaktır. Yale Üniversitesi’nde dersler dünya ölçeğindeki değişimi anlama ve yönlendirme amacını taşımakta, bölüm hem ABD’de hem de diğer bölgelerdeki ciddi sorunlara eğilmektedir. Programın amacı, dünya siyasetini anlamak ve etkileyecek yolları ve araçları üretmektir. Harvard Üniversitesi Yönetim Bölümü’nde ise derslerin atölyelerle desteklenmesi dikkate değerdir. Oxford Üniversitesi Siyaset Bilimi programında, öğrencilere kazandırılması amaçlanan hem entelektüel, hem de araştırma ve uygulama yetenek ve yeterlikleri, öğrenme/öğretme yöntem ve stratejileridir. Oxford Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünde eğitim, konferans, seminer/sınıf çalışmaları, tartışmaları ve birkaç öğrencinin bir öğretim elemanıyla birebir belirli konularda çalışmalar yürütmesi ile desteklenmektedir (Bağce, 2010: 28-29). Dünyanın önde gelen siyaset bilimi bölümlerinde, anabilim dallarının her birinde yeterli sayıda öğretim üyesi ve yardımcısı istihdam edilmekte ve de lisansüstü öğrencilerinden etkili şekilde yararlanılmaktadır (Bağce, 2010: 32).
Türkiye’de ise yönetici eğitimine ilişkin en üstün meziyetler sergileyen Osmanlı dönemi Enderun Mektepleri sisteminin yıkılmasının ardından, 1859 yılında devlete üstün nitelikte yöneticiler yetiştirmek amacıyla kurulan Mülkiye Mektebi ve devamı Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) öğretim programları itibarıyla, geniş bir yelpazede birçok konuda eğitim vermiştir; ancak siyasi etkilerle eleman yetiştirme süreci zedelenmiştir (Günay, 2004: 153). 1952 yılında kurulan TODAİE’nin genel amacı, kamu yönetiminin çağdaş düşüncelere ve yaklaşımlara uygun olarak gelişmesine yardımcı çalışmalarda bulunarak, yönetim sanatına eleman yetiştirmek ve memurların yönetim alanında olgunlaşıp uzmanlaşmalarını sağlamaktır. Enstitü bu ana amaçlarına ulaşabilmek için “öğretim ve yetiştirme, araştırma ve yardım, derleme ve yayın” şeklinde üç temel görev yüklenmiştir; ancak ne akademik ve yönetsel öneriler ne de kalkınma planlarından kaynaklanan zorunluluklar enstitünün yüksek yönetici yetiştirme konusunda istenilen düzeyde eğitim vermesini sağlayamamıştır; çünkü siyasal yöneticiler yetiştirilen kişileri yönetim görevine getirmemektedirler (Günay, 2004: 163164).
Türkiye’de ‘siyaset bilimi’, ‘siyaset bilimi ve kamu yönetimi’, ‘siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler’ ve ‘kamu yönetimi’ adı altında faaliyet gösteren üniversitelerin ders programlarında belirli bir standart bulunmadığı görülmektedir (Bağce, 2010: 35). İlgili bölümlerde öğrenci ve sorun çözmeye odaklı bir eğitimin benimsenmemektedir. Danışmanlık, kariyer planlaması ve mezunlarla ilişkiler çok güçlü değildir. Bölümler, mezunlarının hangi alanlarda çalıştıklarına dair sağlıklı bilgiye dahi sahip olamamıştır. Bu durum, eğitim planlamasını olumsuz etkilemektedir (Bağce, 2010:40). Bu durumdan hareketle Türkiye’de yapılan bir araştırmanın sonuçları dikkat çekicidir. Çalışmayla Kamu Yönetimi bölümü öğrencilerinin kütüphaneden yararlanmaları ve kültürel-eğitsel ve sportif etkinliklere katılımlarının düşük olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin önemli bir bölümünün düzenli ders çalışma alışkanlığı bulunmamakla birlikte, öğrencilerin kamu yönetimi öğretiminden beklentilerinin “kendini geliştirme, iyi bir iş edinme, kariyer, saygınlık ve yüksek ücret” (Altan ve diğ., 2009: 250) olduğu ifade edilmiştir.
4.3. Türk Kamu Yönetimi’nin Lider İhtiyacı
Lider, kendisini tanıyan ve dinlemesini bilen kişi olmakla birlikte, işinde uzman olan, işleri basitleştiren, çalışanlarına güvenen, personelini iyi tanıyan, amaçları belirleyen, doğru ve hızlı karar veren, sonuçları denetleyen, işleri basitleştiren, kararlara katılımı sağlayan, geleceği görebilen, sabırlı ve kararlı, alçak gönüllü, zamanı iyi kullanan ve risk alabilen kişidir (Şahin ve Temizel, 2007:183; Özgür, 2004: 25). Liderlik ise örgüt amaçlarının gerçekleştirilmesi için, örgüt personelinin ihtiyaçlarını karşılayarak bireyler, gruplar ve çevre arasındaki ilişkileri düzenleyen ve iletişimi sağlayan bir süreç olarak tanımlanmaktadır (Yıldız Özsalmanlı, 2005: 138).
“Liderlik” faktörüne gereken önemin verilmemesi nedeniyle kamu yönetiminde istenilen sonuçlara ulaşılamamaktadır. Yönetim sisteminin etkin ve verimli çalışmasında, yöneticilerin rolü yaşamsal öneme sahiptir. İyi bir yönetici kötü işleyen bir birimi her zaman kurtarabilmektedir. Bu sebeple, özellikle üst düzey yönetici seçimi ve yetiştirilmesi, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur (Hasanoğlu, 2004: 56,58). Liderlikten yoksun yöneticilik uygulamaları yönetim sistemine zarar vermektedir. Sonuç olarak, örgütlerin asli ve tali amaçlarına ulaşabilmesi için öncelikli koşul ya liderlik özelliklerine sahip kişilerin yönetim kademelerine getirilmesi ya da yönetim kademelerine getirilmiş kişilerin liderlik özelliklerini kendilerinde taşımalarıdır (Yıldız Özsalmanlı, 2005: 144-145) şeklinde ifadede bulunmak hiç de abartı olmayacaktır.
Küreselleşen dünyamızda,”nitelikli insan” kaynağı en önemli ulusal servet haline gelmektedir. Bu kaynağın verimli bir şekilde yönlendirilmesi ve kullanımı ülkemize yeni açılımlar kazandıracak; ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde daha güçlü ve işlevsel kılacaktır (Bilgili, 2004: 44). Bir liderin arkasından gitme şeklinde geleneksel ve toplumsal alışkanlığı olan ülkemizde iyi yöneticinin, kamuda iyi yönetimin sağlanmasında önemli bir etken olacağı açıktır. Sağlanacak yönetici yetiştirme uygulaması ile “yeterli” yöneticiler tarafından, iyi yönetilecek olan kamu yönetimi; bir yandan yönetilenler ile yönetenler arasındaki güvensizlik sorununu ortadan kaldıracak diğer taraftan da kamuda görev yapan personelin üst yönetim görevlerine yükselmek için daha çok çalışmasını teşvik edecektir. Ülkemizin sonsuza dek varlığını sürdürebilmesi, yöneticilerin yetiştirilmesi ve atamaların bu yetiştirilmiş yöneticiler arasından yapılmasına bağlıdır (Günay, 2014: 94). Ayrıca üst kademe kamu görevlileri sosyolojik yasalar gereği toplumun örnek aldığı kimselerdir. Onlar çalışanları ve toplum için her yönüyle örnek olacaklardır. Bu nedenle, geleceğin üst kademe yöneticilerinin seçilmesi ve yetiştirilmesinin ayrı bir önemi vardır. Üst kademedekiler iyi olmazsa halk da bozulacaktır (İnan, 1999: 3).
Ülkemizde değişik dönemlerde uygulanan kamu yönetimi reformu çalışmalarının istenilen sonuçları vermemesinin önemli sebeplerinden biri personel sistemi ve reformunda yönetici yetiştirme konusunun ihmal edilmiş olmasıdır. Kamu yönetiminde ulaşılmak istenen etkinlik, verimlilik ve kalite gibi hedeflerin hayata geçirilmesi, iyi yetişmiş kamu personelinin varlığı ile yakından ilişkilidir. Reform çabaları yönetici sorunlarından dolayı her seferinde boşa çıkmaktadır. Kamu sektöründe yönetici yetiştirilmesiyle ilgili bir sistemin olmamasının bir başka olumsuz neticesi, kamu yöneticileri arasında algılama ve dil birliğinin olmamasıdır (Turgut, 2013: 67). Günümüzde her yönetici, başarılı olabilmek için liderlik özelliklerine sahip olmalıdır. Örgütlerin klasik yöneticilerle artık bir yere varamayacakları açıktır (Özgür, 2004: 25).
5. Yönetici Sorunumuzun Çözümünde Enderun Mektepleri
5.1. Enderun Mekteplerinin Dünya Ölçeğinde Önemi ve Dünya’daki Uygulamaları
Önde gelen tanınmış psikologlardan Amerikalı Lewis Terman, Enderun Mektebine alınan çocukların zekâ testiyle okula alınması yönteminin dünyada ilk defa OsmanlIlarda uygulandığını ifâde etmiştir. Bu sistem, dünya eğitim tarihinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Pek çok batılı kaynak Osmanlının 600 sene ömür sürmesinin sebebini bu seçkinlere mâl etmektedir. Amerika’da Enderun Mektepleri hakkında yapılmış 350’ye yakın akademik çalışma vardır. 20. yüzyılın başında Amerikalı Eğitimci-Psikolog John Dewey’in “Çocuğa Göre Eğitim İlkesi” diye adlandırdığı yöntemle çağdaş eğitimin öncülüğünü yaptığı dönemden yüzlerce yıl önce bu ilke Osmanlıda uygulanmıştır (https://asivemagrur.wordpress.com, 2011: 1).
Mandevill, güvenliği ve refahı temin edecek olanın erdem olduğunu, dehaları şerde değil erdemi hâkim kılacak şekilde yetiştirdiklerinde çağa ışık tutacağını, Enderun sisteminin batılı olan soylu anlayışı kırdığını ve yetenek esasına göre köklü bir anlayış getirdiğini ifade etmiştir (Tozlu, 2004: 209). Fransız sarayının resmî temsilcisi olan Michel Boudier “Sarayın Genel Bir Tarihi” adlı eserinde; Enderun eğitiminin Türkleri güçlü ve varlıklı yaptığını, onların, büyük sayıdaki gençler arasından en yeteneklilerini seçip onları dürüst insanlar hâline getirecek disiplinli bir eğitim vermesini çok iyi bildiklerini ifâde etmiştir (Coşkun, 2012: 1).
Miller, Enderun’u padişahlarının ülkeye liderlik edecek sıra dışı yeteneğe sahip gençleri keşfedip, yetiştirmesi (Akarsu, 2004: 54) şeklinde ifâde etmektedir. Fransız tarihçilerinden Blaise Vigner ise Enderun’u, sultanın bütün gücünün temel dayanağının yetenekli gençler için kurulmuş olan bir okul olduğunu ifâde etmiştir. 1668’de zamanın İngiliz seferinin kâtibi olan Sir Paul Rycaut ise Enderun’un, incelenip değerlendirildiği takdirde dünyanın politik değeri en belirgin olan kuruluşlarından birisi olduğunun fark edileceğini dile getirmiştir. Bu değerli kaynakların yanı başında, belki de onlardan daha ilginç ve önemli olanı XV. yüzyıldan beri “Venedikli, Cenevizli, Avusturyalı, Fransız ve İngiliz” gözleri ve yazarlarının, Enderun konusunda özet olarak imparatorluğun güç ve refahının temel dayanaklarından birisi olduğu ve bu öğrencilerin seçim ve eğitiminde gösterilen isabet ve etkinliğin, bu devletin batılıların çoğu zaman inanmayı tercih ettikleri barbarlığın değil ileri ve üstün bir uygarlığın belirtisi olduğunu dile getirmişlerdir (Enç, 2004: 25).
Yeni Zelanda’nın eğitim sisteminde öğrenciler, hızlarına göre sınıf veya seviyeye seçilmekte ve bilen öğrenciler, bilgisi zayıf olanlara belletmenlik yapmaktadırlar. Ders kitapları ise canlı resimlerle dolu, dizgi, baskı, sayfa düzeni, okumayı teşvik edecek seviyededir. Başarılı öğrenciler derste daha bağımsız öğrenmeye sevk edilirken, zayıf öğrencilere yoğun danışmanlık hizmeti verilmektedir. Haftalık kayıtlar tutularak öğrencilerin o konudaki ilerleme hızları kaydedilmekte ve zümre değerlendirmelerine tabi tutulmaktadır. Öğrencilerin anlayacağı dilde yazılan kitaplar basılmadan önce bütün ülkedeki okullara gönderilip öğretmenlerin görüşleri alınmaktadır. Yeni ZelandalIların bu metodu Osmanlı Medreselerinde tatbik edilen metottur (Aydın, 1992: 2-3).
Fransa, 1945’te üst düzey yönetim kadrolarına memur seçmek ve yetiştirmek için Ulusal Yöneticiler Okulu (Ecole National Administration) kurmuş ve bugün bu okul Fransız yönetiminin, kendisinden vazgeçilemeyen bir parçası durumuna gelmiştir. Bugünkü Cumhurbaşkanı dâhil, 1945’ten beri başbakan ve bakan düzeyindeki pek çok devlet adamı, yargı ve yürütme organlarının üst düzeyindeki elemanlarının büyük çoğunluğu ENA’dan yetişmiştir (https://www.tbmm.gov.tr, 1985: 191). Bu okula girebilmek için öğrenciler, çetin şartlar ve de zor sınavlarla mücadele etmektedirler. Fransa, bu kurumu Osmanlı Devletinin Enderun Mektebinden esinlenerek gerçekleştirmiştir (Günay, 2004: 172). ENA’nın benimsediği sistem, yönetici adaylarına analiz yapma, karar verme, yönetme özelliklerini kazandırmaya ve sorunları gerçekçi bir biçimde tespit etme, sorunlara uygun gerekçeli çözümler önerebilme yetenekleri güçlendirilmeye yöneliktir (Şengül, 2009: 10).
Kulaksızoğlu’na göre, Türkiye’de üstün zekâlı ve üstün yetenekli çocukların eğitiminde çok geç kalınmıştır; çünkü İsrail başta olmak üzere birçok devlet bu çocukların eğitimini devlet politikası haline getirmiş ve bu konuda özel politikalar geliştirmiştir. Bu sebeple, Enderun geleneği olan bir ülkenin bu sistemi uygulamamasının hata olduğu bir gerçektir (Kulaksızoğlu, 2011: 1).
2000’li yılları yaşayacak olan ve yarının büyüklerini yetiştirmeyi birinci hedef bilen ülkeleri yakından incelediğimizde; onları geleceğe taşıyacak eğitim sisteminin, aslında Osmanlıların dünyada eşine rastlanmayan ve ilk defa uygulanan Enderun Mektebinin yapı ve işleyişine benzemekte olduğu görülmektedir (http://www.enderuncocukuniversitesi.com, t.y.:1).
5.2. Enderun Mekteplerinin Diğer Eğitim Sistemlerinden Farkı
Enderun’da “yönetim” konusundaki eğitim etkili olmakla birlikte, askerlik eğitimi küçük yaşlarda başlamıştır. Eğitim, günün en iyi şartlarına göre yapılmıştır. Batıda bugünkü yönetim ve organizasyon ilkelerinin gelişmesine katkı sağlayan bilgilerin bir kısmının kökeninin Türk askerî uygulamalarına dayanması ve bunların bazı devletler tarafından modellenmesi (İsveç ordusu), yönetim konusundaki eğitime verilen önemin bir delilidir. Devletin en önemli kademelerinde yer alacak kişilerin sevk ve idareyi en iyi şekilde öğrenmeleri için açılan bu okuldaki eğitim uygulamaları (Özkul, 2012: 230) dönemin örneklerinden çok farklıdır.
Enderun’da “diğer okullarda bu kadar fazlası olmayan bilgi ve edep eğitiminin yanında” beden eğitimi dersi de hatırı sayılır şekilde verilmiştir. Güreş, atlama, koşu, meç, okçuluk, binicilik, atıcılık, cirit, tomak gibi oyunlar ve yarışmalar düzenlenmiştir. Bir Enderunlu, saraydan harice bilgi sızdırmamış, öğrencilere sarayda iken tam bir tecrit uygulanmış ve çoğunlukla haremden çırak çıkarılan bir hanımla evlendirildiklerinden her ikisi de birbirini denetlemiş, bir bakıma sarayın sır koruma mekanizması bu şekilde işletilmiştir (Armağan, t.y.: 2).
Enderun’un ideal eğitim anlayışı için şunları söyleyebiliriz:1)Öğrenciler çok titiz seçilerek alınıyordu, 2)Teorik eğitimin yanında uygulamalı eğitime geniş yer veriliyordu, 3)El becerileri kazandırılması çok önemliydi, 4)Öğreticilerin seçkin olması önemliydi, 5)Sınıf atlamanın şartı zaman ya da yaş değil, liyakat ve başarıydı, 6)Üst yöneticilerin alt yöneticilere rehberlik etme görevi vardı, 7)Öğrencilerin bedenen ve ruhen sağlıklı olmalarına dikkat edilirdi, 8) Öğrencilerin yeteneklerine göre bir güzel sanatla ilgilenmesi sağlanırdı, 9)Bireysel ilgiler ve yetenekler desteklenirdi, 10)Öğrencilerin kalkış, yemek, yatış vs. hep bir disiplin içindeydi, 11)Başarıların en küçüğü dahi ödüllendirilirdi, 12)Öğrencilerin başıboş tavırları ve zaman harcamaları cezalandırılırdı (Deri, 2013: 6), 13)Programda karakter ve kişilik eğitimlerine ağırlık verilirdi, 14)Dini bilgilerin yanı sıra astronomi gibi dersler de anlatılırdı (Ödemiş, 2014: 69).
Enderun mektepleri çok etkili bir şekilde kamuya hizmet edecek insanlara ülkenin kültür ve değerlerini benimseterek yöneten ile yönetilen arasındaki kültürel kopukluk ve farklılıkların önüne geçiyordu. Türk dili, kültürü ve medeniyetini çok farklı din, milliyet ve geleneklerden gelen ve devletin mukadderatında söz sahibi olacak geleceğin yönetici kadrolarına benimsetiyor ve onların yeni kimliğini kazandırıyordu (İpşirli, 2013: 380).
Enderun Mekteplerinin Türkiye İçin Gerekliliği ve Uygulanabilirliği
Kamu yöneticilerinin bürokrasi kültürünü devam ettiren ve riski en aza indirme adına kurallara sıkı sıkıya bağlılığına ilişkin tavırları günümüz şartlarında devamını sürdüremeyecektir; çünkü yenidünyaya eski yöntem ve anlayışlarla uyum sağlamak güçtür. Günümüzde insanları ya da yönettikleri grubu değişime ve yeniliklere ikna edebilen; öğrenebilen ve etkileyebilen; gücünü yetenek, bilgi ve deneyimleri ile iletişimdeki ve ilişkilerindeki başarısından alan lider yöneticilere ihtiyaç artmıştır. Bu tür yöneticiler yeniliğe açıktır ve belirsizlik, başarısızlık ve çatışma ile baş etme gibi yetenekleri gelişmiştir. Lider kamu yöneticisi, farklılıkları ve çeşitliliği hoş görür, çalışanları yetkilendirir ve yaratıcılıklarını ortaya koymalarına ve kendilerini gerçekleştirmelerine olanak tanır. Bunun için, lider kamu yöneticisi çalışanlarına demokratik ortam sağlar ve hesap verebilirliğe imkân tanır. Bunu gerçekleştirmek, özellikle nitelikli ve uzman çalışanların çoğunlukta olduğu kamu kurumlarında daha kolaydır (Gül ve Taşdan, 2014: 19; Akçakaya ve Yücel, 2007: 29).
Türkiye Cumhuriyeti sivil ve asker yöneticileri yetiştiren Mülkiye, Harbiye gibi okulların devamını sağlamış ve kamu yöneticilerini yetiştirmek üzere Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü kurulmuşsa da Osmanlıda olduğu gibi özel bir yönetici yetiştirme sistemi oluşturmamıştır (Günay, 2004: 130). Yönetici kabiliyeti yüksek olan insanların yönetim kadrolarına gelmesini beklemek yerine, yönetici nitelikleri olarak belirlenen özelliklerin, yönetici adaylarına, “kurulacak yeni bir yönetici yetiştirme sistemi” ile kazandırılması, yönetici olarak yetişen ve deneyim kazanan bu kişilerin arasından da üst düzey yöneticilerin belirlenmesi mümkün kılınmalıdır. Yani yönetici olacak kişileri, yetenek ve nitelikleri açısından geliştirip yetiştirecek bir sistem kurulmalıdır. Bu sistemle sadece teorik bilgiler verilmekle kalınmayıp mutlaka uygulama yapılmalı; eski deneyim ve tecrübeler bu yöneticilere aktarılmalıdır (Günay, 2014: 92-93). Gül ve Taşdan’ın (2014) mülki amirler üzerinde yaptığı çalışmada elde ettiği verilere göre; hiyerarşik amirlerin, alt düzey yöneticiler arasında motivasyonu sağlamada ve liderliği teşvik etmede yetersiz oldukları ve dolayısıyla, liderlik eğitimlerinin, valiler ve kaymakamlar dâhil, tüm mülki idare amirleri için gerekli olduğuna işaret etmektedir (Gül ve Taşdan, 2014: 20). Bu sebeple üstün yetenekli çocuklara yönelik düzenlenecek disiplinli bir eğitim yapılanması, ülkenin bilim, sanat, sanayi ve teknoloji alanlarında da beklenenin üzerinde yararlar getireceği ve ülkemizi “çağdaş uygarlık düzeyi”ne ulaştıracağı açıktır (Deniz, 2014: 153).
Kamuda yöneticilik yapacak kişilerin bir yandan yönetim alanında bilmesi gereken; temel hukuk, ekonomi, planlama, örgütleme, insan kaynaklarını belirleme ve seçme, yönlendirme, yönetim becerilerini geliştirme, liderlik, etkin ve verimli çalışma, yetki devretme, takım ruhu oluşturma, toplantı, proje, kriz ve zaman yönetimi, verimlilik artırma ve maliyet düşürme, uzak görüşlülük oluşturma, sunuş teknikleri gibi konularda eğitilmeleri tamamlanmalı ve bir yandan da bir kamu yöneticisinde olması gereken davranış ve anlayış biçimi edindirilmeye çalışılmalıdır. Yöneticiler kamu adına ülkenin kaynaklarını kullanarak insanlarına hizmet edeceklerinden kamu yararı, toplumsal çıkar gibi kavramlar öğretilmeli ve de benimsetilmelidir (Günay, 2014: 94).
Ülkemizde 3 yaşında okuma yazma öğrenmiş bireyin 18 yaşına gelmeden liseyi bitirmesine müsaade edilmemektedir. Amerika ve Hindistan’da ise bu kabiliyette bir çocuk 14-15 yaşında üniversiteye alınmakta ve toplumla uyuşabilip akrabalarını dışlamamaları için empati duygusunu geliştirme, belirli insanî değerleri ve ahlakî değerleri öğretme çalışmaları yapılmaktadır. Enderun’daki gibi dürüstlük, doğruluk, iyilik, yardımseverlik, çalışma gibi temel değerler öğretilmektedir. Aksi takdirde bu çocukların zekâlarını, kabiliyetlerini, liderlik özelliklerini ve başkalarını etkileme özelliklerini Hitler gibi kullanabilme tehlikesi söz konusu olabilecektir (Kulaksızoğlu, 2011: 5).
1970 yılı Güney Kore örneğine baktığımızda, maden ve yerüstü kaynağı fakir olan ve iklimi kavurucu ve de kutup soğuğu şeklinde olan bu ülkenin kişi başına düşen milli gelirinin 300 dolar civarında olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayken aynı yıl “Üstün zekâlı öğrenciler geleceğimizdir” anlayışıyla “Üstün Yetenekliler” eğitiminin bir devlet politikasına dönüştürülmesi, öğretmenlerin yurtdışı ve yurt içinde hızla eğitilmesi ve “Öğrenci Tanılama” envanterlerinin geliştirilmesi sayesinde 2011 yılında kişi başına düşen milli gelirin 300 Dolar yerine 21.000 Dolar olduğunu görmekteyiz (http://mebk12.meb.gov.tr, t.y.: 8-11). Bugün dünyada yöneticilerin yetiştirilmesi gerektiğine ilişkin algı geniş ölçüde kabul görmektedir. Sadece Fransa’da değil, İngiltere, Japonya, İtalya ve diğer pek çok ülkede yönetici yetiştiren kurumlar oluşturulmuş olup, yöneticiler bu alanda yetiştirilerek atanmaya çalışılmaktadır. Hatta Japonya gibi bazı ülkeler bu atamaları yapan, personel politikasını oluşturan kuruluşları, hükümetler karşısında yarı bağımsız kuruluşlar olarak örgütlemişlerdir (Günay, 2004: 173). Dünyada özel şirketler de Enderun Mektebinde olduğu gibi kendi liderlerini yetiştirmek için programlar uygulamaktadır. Şirketlerde yapılan araştırmalarda, yöneticilerin tanımladığı en büyük sorun, “liderlik gelişimi sorunu”dur. İnsan kaynakları departmanlarının %82’si yönetici aday bulamamaktan şikâyetçidir. Günümüz işletmeleri bu soruna bir çözüm olarak birer birer çağdaş Enderunlar kurmaktadır. Amerika’da üst düzey yönetici yetiştirmek için yılda 14 milyar dolar ayrıldığı düşünüldüğünde ve de gelecek yıllarda liderlere olan ihtiyacın artacağı hesap edildiğinde (Türkmenoğlu, t.y.: 1) Enderun’a verilmesi gereken önem daha da artacaktır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yönetimin üst kademelerine aday memurları eğitmek için “Federal Bxecutive institute” adını taşıyan enstitü kurulmuştur. Enstitünün amacı, değişen şartlara esnek yöneticiler yetiştirmek, onların kabiliyetlerini geliştirmek ve işbirliği içinde çalışabilmelerine ilişkin eğitim vermektir. Bugün İngiltere’de, Japonya’da, Pilipinler’de, Avustralya’da, Pakistan’da, Hindistan’da da kamu idaresi kolejleri veya enstitüleri açılmıştır (https://www.tbmm.gov.tr, 1985: 191). Türkiye’de de üstün yetenekli öğrencilere eğitim vermeye ilişkin Bilim ve Sanat Merkezleri kurulmuştur. İlki Ankara’da 1995 yılında açılmış olan bu kurumun hazırlanan programla üstün yetenekli öğrencilere okulların dışındaki sürede hizmet vermesi planlanmıştır. BİLSEM’lere öğrenci seçiminde zekâ testi uygulanmakta ve zekâ bölümü 130 ve üzerinde olan öğrenciler kabul edilmektedir. Türkiye’de 57 ilde 63 BİLSEM bulunmaktadır (Kaya, 2013: 117).
M. Baudler, Enderun mekteplerinin kazanımlarını inceleyip Türk milletinin başarılarına şaşmamak gerektiğini ifade ederek, Türklerin elit kadroları nasıl yetiştireceklerini, gençleri nasıl disipline edeceklerini, onları nasıl mükemmel insan hâline getireceklerini ve kabiliyetlerine göre nasıl taltif edeceklerini bildiklerine dikkat çekmektedir (Örnekli, 1990: 3). Nihai olarak dünyada bir ilki başaran ecdadımızın geliştirmiş olduğu mükemmel eğitim sisteminden yola çıkarak yeni bir eğitim modeli geliştirip milli ve manevi değerlerimize sahip çıkacak, zamanımızın erdemli, birikimli, ufku geniş ve tüm insanlığa yön verecek Fatihlerini, Mimar Sinanlarını, Kâtip Çelebilerini yetiştirmek (Coşkun, 2012: 2) bu bilgiler ışığında mümkün görünmektedir.
Enderun mektebinin genel analizi yapıldığında, uygulamasıyla ilgili olarak şunlar söylenebilir: Öncelikle Enderun sistemi bir proje dâhilinde çözümlenerek günümüz koşullarında nasıl faydalanılacağı tespit edilmelidir. Bakanlık ve üniversiteler bünyesinde oluşturulan bir komisyonla seçim ve sınıflama kriterleri belirlenmelidir. Bu kriterlere göre üstün zekâ ve yetenekliler her ilin Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde belirlenmelidir. Tespiti yapılan öğrenciler yeteneklere ayrılmış liselere gönderilmelidir. Bu öğrenciler, ilgili branş liselerinden mezun olup kabiliyetlerine ilişkin üniversitelere ve gerekirse lisansüstü eğitime devam etmelidirler. Bu öğrencilere sürekli uygulama yaptırılarak, çalışmaları hem devlet tarafından izlenmeli hem de desteklenmelidir. En önemlisi bu yetenekler devletin en üst kademelerinde istihdam edilmelidir. Böylece çok iyi yetişmiş bir elit yönetici kadroya devlet güvenle emanet edilmiş olacaktır. Bu eğitim sürecinin devamı esnasında disiplin ve motivasyon etkin kullanılabilir. Ayrıca yatılı bir eğitimle süreç desteklenebilir. Bu öğrencilerin farklı isteklerine her zaman farklı danışmanlık uzman hizmetleriyle ve üst sınıfta eğitim gören lisansüstü öğrencilerle cevap verilebilir. Öğrenciler spor, satranç ve güzel sanat gibi sosyal etkinliklerle motive edilebilir. Ayrıca öğrenciye sosyal hayatta karşılaşabilecekleri durumda nasıl davranacaklarının bilgisini pratik olarak sunan adab-ı muaşeret kuralları öğretilmelidir (Bilgili, 2004: 43-44).
6. Sonuç ve Değerlendirme
Küresel etkiler, “kamu hizmetleri devletin vatandaşa sunduğu bir lütuftur” algısını değiştirerek bu hizmetlerin kamu yöneticileri için bir görev ve sorumluluk olduğunu, görevleri süresinde yaptıkları işlerde “hesap verebilirlik” ilkesini benimsemek mecburiyetinde olduklarını kabul ettirmiştir. Ancak bu durum, sorunların çözülmesi için tek başına yeterli değildir. Osmanlı eğitim sistemi kamu yöneticisi yetiştiren ve yetenekli gençleri kabiliyetlerine göre mesleklendiren mükemmel bir sistemi, dünyaya miras olarak bırakmıştır. Bu miras, Osmanlının ilerleyen ömründe bir şekilde bizden koparılmış ve dünyanın birçok ülkesinde bizler uykudayken uygulanmaya devam etmiştir. Ülkemizde eğitim sistemi sürekli değiştirilmekte ve istenen başarı yakalanamamaktadır. Bu soruna apaçık çözüm,”Enderun Sistemi”dir. Biz çalışmamızda, bu sistemin en azından liderlerimizi yetiştirme konusunda kullanılmasını ve kullanılabilirliğini ortaya koymaya çalıştık. Bununla birlikte, bu çalışmanın Enderun sistemini tüm öğrencileri mesleklendirme konusunda geliştirip kullanmanın mümkün olabilirliğine ilişkin başka bir çalışmaya da fikir vereceğini düşünmekteyiz.
Ülkemizde eğitim konusunda gerçekçi çözüm sunan bir sistem yoktur. Enderun sisteminin çeşitli düsturları aslında farklı okullarımızda uygulanmaktadır. Bugün eğitim disiplini anlayışı polis okullarımızda ve askeri okullarımızda görülmektedir. Öğrencileri kabiliyetine göre seçip yatılı olarak yetiştirme sistemimiz askeri okullara öğrenci seçimi ve yıllar süren öğrencilik dönemlerinde uygulanmakta ve askerlik kabiliyetlerine ilişkin savaş taktikleri uygulamalarla öğretilmektedir. Bugün Fen liselerine öğrenci seçiminde öğrencilere çok zor sınavlar uygulanmakta ve sınavda başarılı olanlar okula kazandırılmaktadır. Sanat okullarımızın birçoğu el kabiliyetlerine göre seçim yapmakta ve beden eğitimi okullarımız spordan başarılı olanları okullarına kaydetmektedirler. Uygulamalı eğitimin en mükemmelini sağlık personelimizde görmekteyiz. Liseden itibaren hastanelerde aşı yapıp kollarımızı morartarak uygulamalı eğitime başlarlar. Öte taraftan baktığımızda imam-hatip öğrencilerinin gördüğü din eğitiminin çok küçük bir kısmı dahi diğer okullarımızda zorlukla verilebilmektedir. Okullarımızda bireysel eğitim dendiğinde akıllara özel dersler ve dershaneler gelmektedir. Ahlak eğitimi dendiğinde ise bugün kamu kurumlarımızda ve özel sektör alanlarında etik eğitimi veriliyor olması yoksunluğumuzu ve bu konuda eğitim alamadığımızı ortaya koymaktadır. Kişilik ve ahlak bozukluğuna göz yummaya başladığımızdan beri ülkemizde yolsuzluk, kayırmacılık ve liyakatsizliğin ortaya çıktığını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Ülkemizde eğitim; Enderun’daki gibi teorik, uygulama, spor, ahlak ve din eğitimi şeklinde sistemli olarak birbirini tamamlamadığı sürece hep bir eksiklik olacak ve sistem sağlıklı şekilde işleyemeyecektir. Ancak ülkemizde yöneticimiz; liyakatiyle seçilmiş ve yetiştirilmiş olduğunda, ülkemizi emanet ettiğimiz bu eller bizi zirveye taşıyacaktır.
Kaynakça
ADA, Burcu. (2008). “Türk Kamu Personelinin Performans Değerlendirmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Atılım Üniversitesi, Ankara.
AKARSU, Füsun. (2004). “Enderun: Üstün Yetenekliler İçin Saray Okulu”, İç. M. R. ŞİRİN, A.KULAkSIZOĞLU ve A. E. BİLGİLİ(Hazırlayanlar), Üstün Yetenekli Çocuklar Seçilmiş Makaleler Kitabı, Çocuk Vakfı Yayınları, İstanbul.
AKÇAKAYA, Murat ve Nazlı YÜCEL. (2007). “Değişim Mühendisliği Ve Türk Kamu Yönetiminde Uygulanabilirliği”, Sayıştay Dergisi, Sayı: 66-67, ss:3:34.
AKDOĞAN, Akif Argun. (2010). “Kamu Yönetimi Eğitiminde Küreselleşme”, İç. İ. E. TAŞ ve A. H. AYDIN (ed.) Küreselleşme Sürecinde Kamu Yönetiminde Eğitim Ve Araştırma, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Kahramanmaraş, ss:44-64.
AKKUTAY, Ülker. (2004). “Osmanlı Eğitim Sisteminde Enderun Mektebi”, İç. M. R. ŞİRİN, A.KULAKSİZOĞLU ve A. E. BİLGİLİ(Hazırlayanlar), Üstün Yetenekli Çocuklar Seçilmiş Makaleler Kitabı, Çocuk Vakfı Yayınları, İstanbul.
AKKUTAY, Ülker. (t.y.). “Osmanlı Eğitim Sisteminde Enderun Mektebi”, Erişim Tarihi: 05.05.2015, http://www.ustunzekalilar.org/egitim-programlari/makaleler/182-osmanl-egitim-sisteminde-enderun-mektebi.html
ALTAN, Yakup, Uysal KERMAN ve Mehmet AKTEL. (2009). “Kamu Yönetiminde Lisans Öğretimi: Kamu Yönetimi Öğrencileri Üzerinde Bir Araştırma”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2009, Sayı:20, ss.227-252.
ARMAĞAN, Mustafa. (t.y.). “Osmanlı’da Üstün Yetenekliler Fabrikası: Enderun Mektebi”, Erişim Tarihi:05.05.2015, http://ozelmer.beun.edu.tr/wp-content/uploads/2014/01/armagan-mustafa-osmanli%E2%80%99da-ustun- yetenekliler-fabrikasi-enderun-mektebi.pdf
AYDIN, Selim. (1992). “Değişik Eğitim Sistemleri ve Örnek Geçmişimiz”, Pedagoji, Erişim Tarihi:05.05.2015, http://www.sizinti .com.tr/konular/ayrinti/degisik-egitim- sistemleri-ve-ornek gecmisimiz.html
BAĞCE, H. Emre. (2010). “Dünyada ve Türkiye’de Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümleri Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme”, İç. İ. E. TAŞ ve A. H. AYDIN (ed.) Küreselleşme Sürecinde Kamu Yönetiminde Eğitim Ve Araştırma, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Kahramanmaraş, ss:28-43.
BİLGİLİ, Ahmet Emre. (2004). “Bir Türk Eğitim Geleneği Olarak Enderun’un Yeniden İnşası”, İç. A. KULAKSIZOĞLU, A. E. BİLGİLİ ve M. R. ŞİRİN (Hazırlayanlar), Üstün Yetenekli Çocuklar Bildiriler Kitabı, Çocuk Vakfı Yayınları, İstanbul.
COŞKUN, Tunahan. (2012). “Dâhilerin Okulu “Enderun”, Erişim Tarihi: 05.05.2015, http://tunahancoskun.blogspot.com.tr/2012/05/dahilerin-okulu-enderun.html
DENİZ, Muzaffer. (2014). “Üstünlerin Eğitiminin Tarihçesi: Dünyadan Güncel Örnekler ve Enderun Mektebi” , ISHE 2014 Tam Metinler, ss:152-160.
DERİ, Mehmet. (2013). “Enderun Mektebi Nedir”, Erişim Tarihi:04.05.2015, http://enderun-> mektebi.nedir.org/
EKİNCİ, Ekrem Buğra. (2011). “Amerika’ya Numune Olan Devşirme Usulü”, Erişim Tarihi: 04.05.2015, http://www.ekrembugraekinci.com/makale.asp?id=338
ENÇ, Mitat. (2004). “Enderun”, İç. M. R. ŞİRİN, A.KULAKSIZOĞLU ve A. E. BİLGİLİ (Hazırlayanlar), Üstün Yetenekli Çocuklar Seçilmiş Makaleler Kitabı, Çocuk Vakfı Yayınları, İstanbul.
GÜL, Hüseyin ve Nevzat TAŞDAN. (2014). “Lider Kamu Yöneticiliği, Mülki İdare, Sorunlar ve Çözüm Arayışları”, İdarecinin Sesi, Temmuz – Ağustos – Eylül 2014, ss:18-22.
GÜNAY, Ö. Faruk. (2004). “Üst Düzey Kamu Yöneticilerinin Yetiştirilmesi”, Doktora Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara Üniversitesi, Ankara.
GÜNAY, Ömer Faruk. (2014). “Geçen 17. Türk Devleti Olmak İstemiyorsak Yöneticilerimizi Yetiştirmek ve Atamaları Yetiştirilenler Arasından Yapmak Zorundayız”, İdarecinin Sesi, Temmuz – Ağustos – Eylül 2014, ss:92-95.
GÜVEN, Ahmet. (2007). “Kamu Yöneticilerinin Davranış Tarzlarının Kamu Personelinin Motivasyonu Üzerine Etkileri: Tokat İl Milli Eğitim Müdürlüğünde Çalışan Öğretmenler Üzerinde Bir Uygulama”, Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tokat.
HASANOĞLU, Mürteza. (2004). “Türk Kamu Yönetiminde Örgüt Kültürü Ve Önemi”, Sayıştay Dergisi, Sayı: 52, ss:43-60.
http://mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/34/34/970178/dosyalar/2013_03/20033935_dnyadavelkemizdest.yet..pptx, (t.y.). ’’Dünyada Üstün Yeteneklilere Yönelik Çalışma Örnekleri”, Erişim Tarihi: 05.05.2015.
https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d17/c012/tbmm17012051.pdf,
(1985). T.B.M.M. Tutanak Dergisi, 51. Birleşim, Dönem:17, Cilt: 12, Yasama Yılı:2, 09.01.1985, s:191.
https://asivemagrur.wordpress.com/2011/03/10/ ,(2011). “Dünyanın İlk Kamu Yönetimi Okulu Enderun Mektebi”.
http://www.kkk.tsk.tr/Okullar/kuleli/MyBtWebPages/hakkinda/genelbilgi/dundenbugune.pdf , (2007). “Dünden Bugüne Kuleli Askerî Lisesi”, Kuleli Askerî Lisesi Matbaası, İstanbul.
http://www.enderuncocukuniversitesi.com/Tarihte-Enderun/21 -Enderun’un-ve-Egitim- Sistemleri , (t.y.). “Enderun’un ve Eğitim Sistemleri”, Erişim Tarihi:04.05.2015.
İNAN, Atilla. (1999). “Üst Kademe Yöneticilerinin Ve Yargıçların Yetiştirilmesi”, Sayıştay Dergisi Sayı 32, ss:3-14
İPŞİRLİ, Mehmet. (1995). “Enderun”, Türk İslam Ansiklopedisi, Cilt: 11, İstanbul, ss:185- 187.
İPŞİRLİ, Mehmet. (2013). “İstanbul’da İlim ve Kültür Hayatı (15 – 16. Asırlar)”, I. Uluslararası Osmanlı İstanbulu Sempozyumu, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi, http://osmanliistanbulu.org/tr/images/osmanliistanbulu-1/20 mehmet-ipsirli.pdf
KAYA, Nisa Gökden. (2013). “Üstün Yetenekli Öğrencilerin Eğitimi ve BİLSEM’ler”, Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt: 15, Sayı:1, ss: 115-122.
KILIÇ, Mustafa. (2012). “Türkiye’de Mesleki Teknik Eğitimi Şekillendiren Eğitim Kurumlarından Ahilik, Gedik, Lonca, Enderun Mektebi’nin Tarihi Gelişimleri”, e- Journal of New World Sciences Academy NWSA-Vocational Education, 7, (4), ss:63-73.
KULAKSIZOĞLU, Adnan. (2011). “İsrail Dahilerini Enderun Modeliyle Buluyor ve Eğitiyor”, Erişim Tarihi:05.05.2015, https://mehmetarikan70.wordpress.com/2011/01/26/israil-dahilerini-enderun-modeliyle-buluyor-ve-egitiyor/
ÖDEMİŞ, İbrahim Serkan. (2014). “Enderun Mektebi Ve Demokratik Eğitim Modeli Perspektifinden Mesleki Eğitim: Teorik Bir Çözümleme”, Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, Ağustos 2014, Cilt: 3, Sayı: 3, ss:65-75.
ÖRNEKLİ, Cemil. (1990). “Enderun Mektebi”, Sızıntı Aylık İlim Kültür Dergisi, Sayı:140, Erişim Tarihi:05.05.2015, http://www.sizinti .com.tr/konular/ayrinti/enderun-mektebi.html
ÖZDEMİR, Murat. (2008). “Kamu Yönetiminde Etik”, ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 7, ss:179-195.
ÖZGÜR, Bünyamin. (2004). “Kamu Yönetiminde Yönetici Çıkmazı”, Maliye Dergisi, Sayı: 145 / Ocak-Nisan, 2004, ss:1-53.
ÖZKUL, Ahmet Sait. (2012). “19. Yüzyıl Türk Yükseköğretiminde İşletme Eğitimi”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 2012/2, Sayı:16, ss:223-241.
ÖZSEMERCİ, Kemal. (2003). “Türk Kamu Yönetiminde Yolsuzluklar, Nedenleri, Zararları ve Çözüm Önerileri”, Araştırma Baş denetçi, Ekim 2003, Araştırma/İnceleme/Çeviri Dizisi: 27, TC Sayıştay Başkanlığı Balgat Ankara.
SAKAOĞLU, Necdet. (t.y.). “14. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türkiye’de Eğitim Ön Bilgi Raporu”, Hedef 2023, İstanbul Forum, Erişim Tarihi: 04.05.2015, http://www.forumistanbul.com/documents/Turkiye’de_Egitim.pdf
SARAN, Ulvi. (2004). “Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma”, Atlas Yayıncılık, Ankara.
ŞAHİN, Ali ve Handan TEMİZEL. (2007). “Bilgi Toplumunun Örgütsel Ve Yönetsel Yapılar Üzerine Etkileri Bağlamında Türk Kamu Yönetiminde Liderlik Anlayışı: Bir Anket Çalışması”, Maliye Dergisi, Sayı:153, Temmuz-Aralık 2007, ss:179-194.
ŞENGÜL, Ramazan. (2009). “Kamu Yönetiminde Yüksek Yöneticilerin Yetiştirilmesinde Okul Modeli: Fransa’da ENA Örneği”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:24, ss:1-18.
TAŞKIN, Ünal. (2008). “Klâsik Dönem Osmanlı Eğitim Kurumları”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Volume 1/3 Spring 2008, ss:343-366.
TEKİN, Zeki. (2014), “Türk Eğitim Tarihi”, Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi, Erişim Tarihi:05.05.2015, http://edebiyat.karabuk.edu.tr/pformasyon/icerikler/ztekin/12.%20HAFTA.pdf
TERECİ, Hidayet, Murat AYDIN ve Metin ORBAY. (2008). “Bilim Ve Sanat Merkezlerine Devam Eden Öğrencilerin Fen Tutumlarının İncelenmesi: Amasya Bilsem Örneği”, Üstün Zekâlı ve Yetenekli Çocuklar Kongresi, 16-17 Mayıs 2008, Ankara.
TOZLU, Necmettin. (2004). “Türkiye’nin Merkezi (Eksen) Bir Güç Olmasında Üstün Yeteneklilerin Eğitimi Üzerine Bir Tartışma”, İç. A. KULAKSIZOĞLU, A. E. BİLGİLİ ve M. R. ŞİRİN (Hazırlayanlar), Üstün Yetenekli Çocuklar Bildiriler Kitabı, Çocuk Vakfı Yayınları, İstanbul.
TURAN, Abdullah. (2011). “Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı Bağlamında Örgüt Kültürü Ve Liderlik Etkileşimi”, Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Karaman.
TURGUT, Kasım. (2013). “Kamu Yönetimi ve Kamu Personel Sistemi Üzerine Bir Değerlendirme”, İdarecinin Sesi, Ocak – Şubat / 2013, ss:65-68.
TÜRKMENOĞLU, İdil. (t.y.). “Liderlere Enderun Mektepleri”, Milliyet, Erişim Tarihi: 05.05.2015, http://www.kigem.com/liderlere-enderun-mektebi.html.
YILDIZ ÖZSALMANLI, Ayşe. (2005). “Türkiye’de Kamu Yönetiminde Liderlik Ve Lider Yöneticilik”, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:13, Bişkek, Kırgızistan, ss:137-146.
YILMAZ, Abdullah ve Raci KILAVUZ. (2002). “Türk Kamu Bürokrasisinin İşlemsel Sorunları Üzerine Notlar”, C. Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt:3, Sayı:2, ss:17-31.
ZEYREK, Suat ve Ali ERKEN, (2009). “Bir Saray Okulu: Enderun”, In: 1st International Symposium on Sustainable Development, June 9-10, Sarajevo, Bosnia and Herzegovina, ss: 346-350.
——————————————————————-
Kaynak:
I. TÜRK İSLAM SİYASİ DÜŞÜNCESİ KONGRESİ BİLDİRİLER KİTABI, 8 – 10 Ekim 2015, Aksaray, Sf. 593-614
[1]Harplerde alınan esirlerden devlet hissesine düşen beşte birine pençik denilmektedir.
[i] Aksaray Üniversitesi, Şereflikoçhisar Berat Cömertoğlu Meslek Yüksekokulu, Öğretim Görevlisi, [email protected]
[ii] Aksaray Üniversitesi, Şereflikoçhisar Berat Cömertoğlu Meslek Yüksekokulu, Okutman, [email protected]