Zirve’de teşkilatın yeni adının “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak ilan edilmesi, Türkmenistan’ın “gözlemci üye” olarak katılması ve Bildiri’de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin anılması gibi çok önemli gelişmeleri özellikle kaydetmek gerekir. Bu Zirve, tabii ki sadece Sonuç Bildirisi’nin analiziyle yorumlanmamalı; son otuz yılda yapılanlara ve yapılmayanlara bir bütün olarak bakmalıyız. Gerek dünya jeopolitiği gerekse her bir ülkenin iç ve dış meseleleri yüzünden 1990’ların başlarındaki heyecanlı ve idealist tanışma döneminin beklentileri zaman içerisinde gerçekçiliğin soğuk duvarlarıyla karşılaşmamıza yol açmıştı. Ancak bütün bunlara rağmen gelinen noktanın çok önemli ve değerli olduğunu tespit ve teslim etmemiz gerekir.
*****
Prof.Dr. Mehmet ÖZ
Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasıyla daha önce Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti vasfıyla o birliğin içinde yer alan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın bağımsızlıklarına kavuşması, Rusya Federasyonu içindeki Türk topluluklarının özerkliklerinin güçlenmesi -ki zaman içerisinde maalesef bu eğilim tersine dönmüştür- 21. yüzyılın Türk Yüzyılı olacağı yönündeki ümit ve beklentileri güçlendirmiştir. Dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın “Türkiye’nin önünde hacet kapıları açılmıştır.” ifadesi, Başbakan ve bir sonraki Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türk Dünyası” ifadeleri, bu atmosferin iki ifadesinden başka bir şey değildi. Bütün dünyayı etkileyen bu büyük hadiseye karşı ne kadar hazırlıklı olduğumuz ise bir başka önemli soru idi. Uzun yıllar Çarlık, 70 yılı aşkın bir süre de Sovyet rejimi altında yaşayan kardeşlerimizin bu yeni ortama geçişlerinin sancılı olacağı açıktı. Rusya’nın tarihinden ve coğrafyasından kaynaklanan çıkarlarının bir kenara kolayca atılamayacağı da aşikârdı.
İşte bu yeni süreçte Türk devletleri arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve dünya siyasetinde yeni bir güç merkezi olarak ortaya çıkması imkânları belirmiştir. Tabii ki bu konuda pek çok zorluk ve engelin olduğu da muhakkaktı. İdealizm ile realizmi bağdaştıran/telif eden bir yaklaşıma ihtiyaç açıktı. Ortak bir tarihe ve kültür değerlerine sahip olan toplulukların ve onların devletlerinin arasında, zamanın ördüğü bazı duvarların yıkılması, bazı çukurların doldurulması gerekiyordu. 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında, ömrünü Türk toplulukları arasında “Dilde, Fikirde, İşde Birlik” idealini matbuat ve cedit okulları vasıtasıyla hayata geçirmeye feda eden Kırım Türk’ü İsmail Bey Gaspıralı’nın örneği bize ışık tutuyordu. Devlet adamları, akademisyenler, iş adamları, gazeteciler velhasıl bütün kesimler önce asgari seviyede de olsa ortak bir fikir etrafında, zamanımızın gerçeklerinden kopmadan hangi işlerde nasıl işbirliği yapacağımız üzerinde durdular. Bu çerçevede, özellikle yakınlaşma ve birbirini gerçekliğiyle tanıma açısından merhum Alparslan Türkeş’in öncülük ettiği Türk kurultaylarını özellikle hatırlamamız gerekir.
İlki 21-23 Mart 1993 tarihlerinde Antalya’da yapılan ve tam adı “Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı” olan toplantıların düzenlenmesinde temel ilkeleri belirleyip bir proje hâlinde dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e sunan Alparslan Türkeş, kurultaylar için devlet yönetiminin desteğini de almıştır. TÜDEV yönetimi tarafından oluşturulan bir düzenleme kurulunun organize ettiği 11 kurultay yapılmıştır.
Kurultaylara katılımcı ülkelerden bürokratlar, alanlarında uzman, akademisyen, işadamları ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katılmıştır. Kurultaylarda ortaya atılan fikirlerin bir bölümü, devletler tarafından hayata geçirilmiştir. Bu kapsamda Türkiye’de TİKA’nın kuruluşu önemli bir adımdır. Yunus Emre Enstitüsü, TRT Türk ve TRT Avaz Kanalları gibi Türk dünyasına dönük yapıların oluşturulması, Büyük öğrenci değişimi, Türk Dünyası Üniversiteler Birliğinin sağlanması, Kazakistan’da Türk-Kazak ortaklığı ile kurulan Ahmet Yesevi Üniversitesi, Kırgızistan’da kurulan Manas Üniversitesi, Türk dünyası Erasmus’u olarak da değerlendirilebilecek Mevlana Değişim Programı gibi eğitim alanında iş birliğine dönük kurumsal yapıların ve programların oluşturulması, Türk dünyası aydınlarının bu kurultaylarda seslendirdikleri ve gerçekleşmesini arzuladıkları hayati önemi haiz konulardan bir kaçıdır.
Ortak Türk dili ve Latin esaslı “Ortak Türk Alfabesi”negeçilmesi yönünde alınan kararlar, bu zamana kadar tam olarak gerçekleştirilemese de Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan ve Gagauzeli gibi Türk ülkelerinde Latin esaslı alfabelerin kabul edilip uygulandığını görmekteyiz. 2017’de Latin alfabesine geçme hususunda karar veren Kazakistan, 2021-2023 arasında kademeli olarak Latin alfabesine geçiş programını açıklamıştır.
Şurası açıktır ki, iş birliği alanında en üst düzeydeki yapılanma, 2009 Nahçıvan Sözleşmesi ile Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye tarafından oluşturulan, sonraki yıllarda Türkmenistan’ın konuk olarak toplantılarda yer aldığı ve Macaristan’ın gözlemci, Özbekistan’ın asli üye olduğu Türk Keneşi’nin (Türk Konseyi) kuruluşudur.
Türk Keneşi’nin ilk Zirve Toplantısı, “Ekonomik ve Ticari İşbirliği” temasıyla 20-21 Ekim 2011 tarihlerinde Almatı’da gerçekleştirilmiştir. Toplantı vesilesiyle Türk Keneşi’ninkurumsallaşmasına ilişkin anlaşma ve tüzükler sonuçlandırılmıştır. Ayrıca Zirve münasebetiyle, üye ülkelerin iş çevrelerini bir araya getirecek “Türk İş Konseyi” tesis edilmiştir. İkinci Zirve, “Eğitim, Bilim ve Kültürel İşbirliği” temasıyla 22-23 Ağustos 2012 tarihlerinde Bişkek’te düzenlenmiştir. Zirve’de alınan kararlarla birlikte, Türk Keneşiçatısı altında yeni kuruluşlar tesis edilmiş; bu çerçevede Astana’da “Türk Akademisi” ile Bakü’de bir “Türk Kültür ve Mirası Vakfı”nın kurulmasına ilişkin anlaşmalar imzalanmıştır. Türk Keneşi’nin Üçüncü Zirvesi, 15-16 Ağustos 2013 tarihlerinde Azerbaycan’ın Gebele şehrinde “Ulaştırma” temasıyla gerçekleştirilmiştir. Zirve vesilesiyle “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Dışişleri Bakanlıkları Arasında İşbirliği Protokolü” imzalanmıştır.
Türk Keneşi’nin Dördüncü Zirvesi, 5 Haziran 2014 tarihinde “Turizm Alanında İş Birliği” temasıyla Bodrum’da düzenlenmiş; Türkmenistan Cumhurbaşkanı Sayın Gurbanguli Berdimuhamedov da Zirve toplantısına katılmıştır. Beşinci Zirve, “Medya ve Enformasyon İş Birliği” temasıyla, Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Nursultan Nazarbayev’in evsahipliğinde 11 Eylül 2015 tarihinde Astana’da, 6. Zirve ise Kırgız Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Sooronbay Ceenbekov’un ev sahipliğinde “Gençlik ve Spor Oyunları” temasıyla 3 Eylül 2018 tarihinde Çolpon Ata’da gerçekleştirilmiştir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev, Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Nursultan Nazarbayev ve Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın iştirak ettiği Zirve`ye, Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Şevket Mirziyoyev ile Macaristan Başbakanı Sayın Viktor Orbán da ev sahibi ülkenin konuğu olarak katılmıştır.
Türk Keneşi’nin Yedinci Zirvesi, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in ev sahipliğinde, Kazakistan Cumhuriyeti Birinci Cumhurbaşkanı Elbaşı Nursultan Nazarbayev, Kırgız Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı SooronbayCeenbekov, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Özbekistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, Türkmenistan Bakanlar Kurulu Başkan Yardımcısı Purli Agamyradov ve Türk KeneşiGenel Sekreteri Baghdad Amreyev’in iştirakiyle “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin (KOBİ) Desteklenmesi” temasıyla 15 Ekim 2019 tarihinde Bakü’de düzenlenmiştir. Zirve, Türk Keneşi’ni kuran Nahçıvan Anlaşması’nın 10. yıl dönümü ile aynı tarihe denk gelmesi ve Özbekistan’ın örgüte tam üye olmasından ötürü ayrı bir öneme haizdir. 7. Zirve’de Kazakistan’ın kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in konuşmasında, artık “keneş” adında “Türk dili konuşan ülkeler” yerine “Türk Cumhuriyetleri” tabirinin kullanılmasını teklif etmesi son derecede anlamlı ve önemli bir işaret olmuştur.
Geçtiğimiz günlerde “Dijital Çağda Yeşil Teknolojiler ve Akıllı Şehirler” temasıyla 12 Kasım 2021’de İstanbul’da toplanan Türk Keneşi 8. Zirvesi’nin sonuç bildirisi, “Türk Devletleri Teşkilatı Sekizinci Zirve Bildirisi” olarak kamuoyuna açıklandı. Bu, esasen bir önceki Zirve’den beri beklenen bir sonuçtu. Türkmenistan’ın gözlemci üye olarak katıldığı bu Zirve, Türk devletleri arasında 30 yıl boyunca süregelen ilişkilerde yeni ve çok kritik bir safhaya geçildiğini açıkça ortaya koymuştur.
Zirve Sonuç Bildirisi şöyle başlamaktadır:
“Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Konseyi, 12 Kasım 2021’de İstanbul’da ‘Dijital Çağda Yeşil Teknolojiler ve Akıllı Şehirler’ temasıyla toplanmıştır. Toplantıya Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan başkanlık etmiş olup Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev, Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Kasım Cömert Tokayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sayın Sadır Caparov, Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Şevket Mirziyoyev, Türkmenistan Cumhurbaşkanı Sayın Gurbangulu Berdimuhamedov, Macaristan Başbakanı Sayın Viktor Orbán ve Türk Devletleri Teşkilatı Genel Sekreteri Sayın Bağdat Amreyev katılmıştır. Türk Devletleri Teşkilatı Onursal Başkanı ve Kazakistan Cumhuriyeti Birinci Cumhurbaşkanı-Elbaşı Sayın NursultanNazarbayev toplantıda bir video mesaj ile hitap etmiştir.”
Zirve’de teşkilatın yeni adının “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak ilan edilmesi, Türkmenistan’ın “gözlemci üye” olarak katılması ve Bildiri’de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin anılması gibi çok önemli gelişmeleri özellikle kaydetmek gerekir. Bu Zirve, tabii ki sadece Sonuç Bildirisi’nin analiziyle yorumlanmamalı; son otuz yılda yapılanlara ve yapılmayanlara bir bütün olarak bakmalıyız. Gerek dünya jeopolitiği gerekse her bir ülkenin iç ve dış meseleleriyüzünden 1990’ların başlarındaki heyecanlı ve idealist tanışma döneminin beklentileri zaman içerisinde gerçekçiliğin soğuk duvarlarıyla karşılaşmamıza yol açmıştı. Ancak bütün bunlara rağmen gelinen noktanın çok önemli ve değerli olduğunu tespit ve teslim etmemiz gerekir.
Burada, şimdi geldiğimiz aşamadan daha ileriye nasıl gideceğimizin ipuçlarını da barındıran Sonuç Bildirisi’ni ana hatlarıyla tahlil etmeye çalışacağız.
“Siyasi Konular, Dış Politika ve Güvenlik Konularında İşbirliği” başlığı altında ilk zikredilen hususlar, “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi”nin adının “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak değiştirilmesi ve Kazakistan Cumhuriyeti Birinci Cumhurbaşkanı – Elbaşı ve Türk Devletleri Teşkilatı Onursal Başkanı Sayın Nursultan Nazarbayev tarafından başlatılan “Türk Dünyası 2040 Vizyonu”nun, Türk devletlerinin ortak çıkarlarının bulunduğu muhtelif alanlarda geleceğe dönük işbirliğine rehberlik edecek stratejik bir belge olarak kabul edilmesi ve uygulanması için “2022-2026 Türk Devletleri Teşkilatı Stratejik Yol Haritası” hazırlanması talimatı verilmesidir.
Daha sonra Azerbaycan’ın 44 günlük Vatan Muharebesi’ndeki başarısından ve Türkmenistan’ın “gözlemci üye” olarak teşkilata katılmasına kadar bazı konulardan duyulan memnuniyet; üye ve gözlemci devletlerin, COVID-19 salgını sırasında söz konusu küresel tehdidin olumsuz etkilerini azaltmak için Türk Devletleri Teşkilatı çerçevesindeki ikili dayanışma ve işbirliğinin devam ettirilmesine verdikleri önem gibi bir dizi konu vurgulanmıştır. Bu kapsamda Türk Devlet Başkanlarının “temel ve eşit haklarını güvence altına alma arzusunu taşıyan Kıbrıs Türk halkıyla olan dayanışmalarını ifade ettiklerini ve Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkının Türk Devletleri Teşkilatı’nın ilgili faaliyetlerine katılmaya davet edilmeleri talebini tanıdıklarını” ifade etmeleri dikkat çekicidir.
Bildiri’nin bu bölümünde; terör ve bölücülüğe karşı mücadelenin yanında, kısa bir paragrafla da olsa, Devlet Başkanlarının “Ortak çıkarlara ilişkin güvenlik meselelerinde yakın eşgüdüm ve işbirliği gerçekleştirmek üzere Üye Devletlerin ilgili makamları arasında Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde düzenli olarak yapılan güvenlik istişarelerinin sürdürülmesi yönünde” talimat verdiklerinin yer alması, güvenlik ve askerî iş birliği alanlarında gelecekte yapılacak ortak çalışmalar açısından önemlidir:
“Ekonomik ve Sektörel İşbirliği” başlığı altında, karşılıklı ticaret ve yatırımı kolaylaştırmak için daha önce alınan kararların uygulanmasının izlenmesine işaret edildikten sonra çok önemli alt başlıklar yer alıyor. Bu çerçevede, Türk Yatırım Fonu’nun Kuruluş Anlaşması’nın en geç 1 Eylül 2022 tarihine kadar eşit sermaye katkısı ve eşit oy hakkı ilkesine dayanılarak nihai hâle getirilmesi, Üye ve Gözlemci Devletlerin, aralarındaki ticareti, ihracat potansiyelini ve yatırımları artırmak amacıyla Türk Ticaret Evleri’nin (TTE) kurulması için çalışma başlatılmasını kabul etmeleri; Kazakistan’ın Hazar Geçişli Uluslararası Doğu-Batı Orta Koridoru da dâhil olmak üzere, Türk devletleri arasındaki ekonomik işbirliğini ve bağlantısallığı güçlendirmek amacıyla Türkistan’da Türk devletleri için kurulacak ‘TURANSEZ’ özel ekonomik bölgesine katılma davetinin memnuniyetle karşılanması, Üye Devletlerin ilgili Bakanlıklarının, yeşil teknolojiler ve akıllı şehirler konusunda işbirliğini çok taraflı bir biçimde başlatmaları yönünde talimatlandırılması; Üye Devletlerin ilgili Bakanlıklarına, bölgede sürdürülebilir tarımsal büyüme ve istikrarlı gıda arzına yönelik çok taraflı işbirliğini güçlendirmeleri talimatı verilmesi; yenilenebilir enerji alanında işbirliğini genişletmek de dâhil olmak üzere, enerji sektöründe işbirliğini artırma çağrısında bulunulması; enerji projelerinin bağlantısallığını güçlendirerek ve gelecekteki altyapı projelerinde aralarındaki bağlantısallığı temel bir unsur olarak kabul ederek Üye Devletlerin enerji güvenliğinin öneminin vurgulanması; Hazar Geçişli Uluslararası Doğu-Batı Orta Koridoru boyunca taşımacılık işlerini kolaylaştırmak için önemli bir adım olan ‘Türk Devletleri Teşkilatı Üye Ülkeleri Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşması’nın nihai hâle getirilmesi talimatı verilmesi; Zengezur Koridoru’nun Hazar Geçişli Uluslararası Doğu-Batı Orta Koridoru kapsamında bağlantısallığın daha iyi sağlanması için ortaya çıkan bir fırsat olduğunun vurgulanması ve Koridor’un en kısa sürede faaliyete geçirilmesi için Üye Devletlerin ilgili makamlarının, Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti’nin çabalarını desteklemeye davet edilmesi” vb. önemli hususlar var.
Gıdadan enerjiye farklı alanlarda işbirliği ve Türk devletleri arasındaki ticaretin kolaylaştırılmasına yönelik pek çok öneri ve yeni kurumlaşmalar dikkati çekiyor. Zengezur Koridoru ise ekonomik açıdan öneminin yanında Türk devletlerinin siyasi, stratejik ve askerî işbirliği ve dayanışması açısından kritik önemi haiz bir konudur.
Devamında internet bağlantılarından iklim değişmelerinin yol açtığı meselelere, aşı ve sağlık konularına, uzay araştırmalarına ve turizm alanındaki işbirliğine kadar bazı hususlarda yapılmakta olan veya yapılaması planlanan işbirliği üzerinde durulmaktadır. Bu kapsamda “Türk Dünyası Turizm Başkenti” girişiminin başlatılması ve Özbekistan Cumhuriyeti’nin Hokand şehrinin ilk “Türk Dünyası Turizm Başkenti” ilan edilmesinden ötürü Özbek tarafının takdir edilmesi de not edilmelidir. Türk devletlerinde yaşayan insanların birbirlerini daha yakından tanımaları ve neticede “Dilde, Fikirde, İşde Birlik” ülküsünün gerçekleşmesinde bu hususun önemi izahtan varestedir.
Halklar arası işbirliği kısmında üye ülkelerin diaspora kurumları arasında tecrübe paylaşımı ve ortak eylem planı üzerinde durulmakta; yeni oluşan ve gelişmekte olan medya platformlarında ve ulusal TV kanalları ile haber ajansları arasındaki işbirliğini artırmak için ilgili kurumların teşvik edildiği belirtilmektedir. Bu kapsamda Kazakistan’ın, merkezi Türkistan şehrinde bulunacak olan uluslararası TV kanalı kurma girişiminin önemini kaydeden devlet başkanları, “2022 yılında Türkiye’de gerçekleştirilecek Üye Devletlerin eğitim uzmanlarına yönelik ‘Orhun Eğitim Değişim Programı Yönetmeliği’nin’ kabulünü memnuniyetle karşıladıklarını ve Üye Devletlerin ortaokul/liseleri arasında 2022 yılında Kazakistan’da düzenlenecek Üçüncü Öğrenci Değişim Programı hususunda ilgili makamlara gerekli tedbirleri almaları talimatını verdiklerini” de eklemişlerdir.
Üniversiteler arası işbirliğinin geliştirilmesine yönelik çabaların yanında orta öğretim seviyesinde böyle bir girişimin başlatılması, “Dilde, Fikirde, İşde Birlik” ülküsü açısından son derecede önemli bir adım olacaktır. Eğitim alanında “Ortak Türk Tarihi”, “Türk Dünyası Coğrafyası” ve “Ortak Türk Edebiyatı” ders kitaplarının hazırlanmasında son aşamaya geçiş çalışmalarının hızlandırılmasını sağlamak üzere Türk Akademisi temsilcilerinden ve Üye Devletlerin ilgili kuruluşlarının temsilcileri ile bilirkişilerinden oluşacak komisyonun kurulması kararı da takdirle karşılanmıştır. Bu kısım, gençlik ve spor alanında yapılmış olan ve planlanan çalışmalara dair maddelerle sona ermektedir.
Türk dünyasında kurumsal işbirliğine dair bölümde ise TÜRKPA, TÜRKSOY, Türk Akademisi ve Türk Kültür ve Miras Vakfı (TKMV) faaliyetleri övgüyle karşılandıktan sonra bunlar teker teker değerlendirilmiştir. Türk Akademisi’nin “Türk Dünyası Tarih ve Coğrafya Atlası”nın oluşturulmasına ilişkin projesinin tamamlanması takdirle karşılanırken “Türk Dünyasının Kutsal Mekânları” ve “Türk Dünyasının Seçkin Kişilikleri” projelerinin de tamamlanması talimatı verilmiştir.
Üçüncü taraflarla işbirliğine dair kısımda, Türk Devletleri Teşkilatı’nın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nda (İİT) gözlemci statüsü kazanması için ortak çabaların arttırılmasının teşvik edilmesi hususunun vurgulanması büyük önemi haizdir. 121 maddeden oluşan metnin son bölümü, teşkilat konularına dairdir. Burada Türk Devletleri Teşkilatı’nın Dokuzuncu Zirvesi’nin 2022’de Özbekistan Cumhuriyeti’nde düzenlenmesine karar verildiği ifade edilmiştir.
Hiç şüphesiz bu metnin tamamı, 30 yıllık süreçte yapılanlar, yapılamayanlar, önümüzdeki dönemde yapılması planlananlar ve yapılacaklar çerçevesinde kapsamlı ve derinlikli analizleri hak ediyor. Amiyane tabirle, bardağın dolu tarafından baktığımızda çok önemli bir eşiği aştığımızı söylemek gerekir. Ticaretin kolaylaştırılması için atılan adımlar bir gümrük birliğine, ortak para birimine doğru evrilecek mi? Siyasi konulardaki ortaklaşma ve dayanışma daha sıkı bir birlikteliğe götürecek mi? Eğitim ve bilim alanlarındaki işbirliklerimiz ülkü birliğimizi güçlendirecek mi? Bu gibi soruları çoğaltabiliriz. Türk Devletleri Teşkilatı güçlendikçe Türk dünyasının kanayan yaralarına merhem olma kapasitemizin de artacağına inancım var. Ne denli güçlü veya büyük olurlarsa olsunlar ABD, Rusya, Çin gibi devletler, Türk devletlerinin teşkil edeceği güç odağıyla iyi ilişkiler kurmak zorundadırlar. Bu da bugün Doğu Türkistan ve Kırım başta olmak üzere zulüm ve haksızlığa uğrayan kardeşlerimizin lehine gelişmeleri beraberinde getirecektir. Bunun zor ve çetin bir yol olduğu muhakkak ama biz her zaman umutlu olmalıyız.
Bu vesileyle İsmail Bey Gaspıralı’dan Başbuğ Alparslan Türkeş’e kadar Türk dünyasının birliği ülküsü için mücadele etmiş ve beka âlemine göçmüş olan devlet, fikir, sanat ve siyaset erbabını rahmet ve şükranla yâd ediyorum.
Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan
Vatan büyük ve müebbed bir ülkedir: TURAN!
————————————-
Kaynak:
https://www.turkocaklari.org.tr/yazar/mehmet-oz/turk-kenesi-nin-sekizinci-zirvesinden-turan-a-giden-uzun-ince-bir-yol-turk-devletleri-teskilati-10510