Türk Milliyetçilerinin Geçmeyen Ergenliği Mi, Yoksa Üzerine Oynanan Oyunlara Aymazlığı Mı?

“Dışı eli yakar, içi beni yakar” deyiminin Türk milliyetçilerinin günümüzdeki hal-i pür melaline uyması ne acı. Daha hüzünlü olanın ise Türk milletinin ve İslam âleminin son umudu olduğuna can-ı gönülden inandığımız Türk milliyetçilerinin hiçbir şeyden haberleri yokmuş gibi şen şakrak yaşıyor olmaları. Hâlbuki sokaklarda kıyamet kopuyor. Milletin ve devletin geleceğine kast etmeyi bekleyen nice kem niyetler karanlık mihraklarda ellerini ovuşturuyor.

Kökü Türk milletinin tarihi ile eş olduğu söylenebilecek bu fikir mensuplarının, geldiğimiz noktada üzerine dökülen “ölü toprağına” tepkisizliği fikren yetersizliği olsa talihsiz kader der sineye çekeriz. Bırakın tarihin derinliklerini Osmanlı devletinin başına gelecek zararları görerek en erken zamanda yüreklerini taşın altına koyarak Türkiye Cumhuriyetini kuran ve onun başı her ne zaman sıkışsa hamiliğine soyunan Türk milliyetçileri nasıl olurda “toy delikanlılar” misali sorumsuz, umarsız dahası pervasız davranışlar gösterir. Yetmişli yılların herc-ü mercinde daha gençliklerinin baharında bir millete merdane nasıl kurban olunurun destanını yazan bu fikir mensupları şimdilerde nasıl olurda o dasıtani zenginliği kendi heva-ü hevesleri için bozdurur, harcar?

Memleket ne zaman dara düşse, millet ne zaman umutsuzluğa kapılsa merdane meydana dalıp devletinin elinden tutup, milletini sinesine alan Türk milliyetçilerinin devlet ve millet hayatını çekip, çevirerek, onun her türlü derdine derman olacak bir fikri seviyeye sahip nice fikir ve gönül erbaplarına, Türk milliyetçiliğinin Türk milleti için ne kadar elzem olduğunu ortaya koyabilmiş nice âlimlere, üstadlara, fikir adamlarına sahip olduğunu yakın tarihimizden de bilmemize rağmen, hal içindeki durumumuzu ne ile açıklayabiliriz? Daha evvellerde de ifade ettik ki bu anemik halin tedbiri bir an evvel alınmalıdır.

Türk milliyetçilerine “ebleh”, “iflah olmaz magandalar” muamelesi yapan ve onları sadece duygu ve heyecanlarından oltaladıklarını zannedenlerin hesabı bozularak bir an evvel “icaplarına” bakılmalıdır. Türk milliyetçilerine hayâsızca yapışan keneler temizlenerek Türk milliyetçilerinin kendi gündemlerinin takipçisi olmaları sağlanmalıdır. Türk milliyetçileri artık bir olmaları gereğini idrak ederek, birliklerine halel getirecek davranışları gösterenleri ya ıslah eylemeli ya da “tekdir” ederek bir miktar dinlenmelerini sağlamalılar.

Elbette ki fikir ayrılıklarına tahammülsüzlük değildir söylemeye çalıştığımız. Ama fikirlerimiz farklı olacak diye kutuplarımızı kaybedemeyiz. İstikametini kaybeden topluluklar birbirini de kaybeder zira. Niye, memleket ve millet için nasıl feda olunurun destanını yazanlar, fikir mekteplerini o kadar geçen yıllara rağmen bir türlü inşa edemezler?

Kimse kusura bakmasın var olduğu zannedilen birkaç köhne teşkilat ile bırakın Turan’a ulaşmayı Türkiye’yi bile bir arada tutamaz durumdayız. Herkes başını ellerinin arasına alıp “neler söylenip”, “nasıl” yapılabileceğine dair muhakeme eylemeli. Türk milliyetçilerinin ataları neler söylemiş, neler yapmışlar ortaya dökülüp herkes payına düşen sorumluluğu kimsenin emretmesine bakmadan yerine getirmeli.

Kimse kafasına göre Türk milliyetçilerine bir kulp bulmaya çalışmamalı. Türk milliyetçileri, Türk milliyetçisidir. Ne Atatürkçüğe, ne de “Nişantaşı Türkçülerine” meze yapılmamalıdır. Ülkücü – Türk milliyetçiliği tarihinin medeniyetinin hem banisi hem de vasisi oldukları şuuruyla, bütün Türk milletinin atisinin kurucusu bir iddia ve o iddianın ruhunu oluşturan mektepleri kurarak hem dünyasını hem de ahiretini mamur edecek eylemleri bir an evvel gerçekleştirmelidirler.

Türk milliyetçiliği Atatürkçülere ve Nişantaşı Türkçülerine meze edilemez.”

Peki, kimdir bu Atatürkçüler ve Nişantaşı Türkçüleri?

Bu kavramlar ile Türk milletinin tarihi müktesabatı ile hiçbir illiyeti olmayan, batıcı, laik yaşam tarzını şahsi hazları için kendine siper edinen tipleri kastediyoruz. Bu kişiler Türk milletinin medeniyet derinliğini bilmedikleri gibi devlet ve milletin istikbaline dair bir tasavvur ortaya koyamayan, Türk milletinin hakikatinden utanan ve uzak yaşayan arabesk ve lümpen topluluklara yuvalanan “cafe” radikalleridir. Buna rağmen sosyal medya vasıtasıyla sanki bir değerleri varmış gibi Türklüğe dair ipe sapa gelmez fikirlerle topluma kötülük yayıyorlar. Esas düşmanla uğraşmaya, bunların zehirli fikirleriyle uğraşmaktan zaman bulamıyor insan. Türk deyince kısım kısım, boy boy yalan yanlış bir sürü kanaat oluşuyor toplumun içinde. Bu durum tabi ki Türk milletinin düşmanları için iyi bir ortam oluşturuyor. Türk milliyetçilerinin içerisinde otorite boşluğu da ekmeğine yağ sürüyor bu kişilerin. Olan da Türk milletine ve devletine oluyor.

Bu iki kavram aslında birbirinin mütemmim cüzleridir ve hangisi diğerinden evveldir, sonradır, kestirmek zor. Koca bir memleketin imkânlarını zimmetlerine geçiren dedelerinin mirasyedileri olarak, Türk milletinin aleyhine çalışan fikir ya da gizli servislere yataklık etmekten başka bir behreleri yoktur. Birçok sol fraksiyonun, batıcı kulüplerin hatta PKK’nın fideliğidir bunlar. Bunlar değil midir 1980 öncesi Türk milliyetçisi ülkücü gençleri sokaklarda kızıl kurşunlarla şehit edenler? Kırk yıldır Türk’ün her değerini imhaya uğraşan PKK terör başlarının kamufle olduğu yerler 1980 öncesi CHP başta olmak üzere Atatürkçü, solcu örgütler değil midir? MHP-CHP mücadelesinde CHP’lilerin temel düşünce aidiyeti Atatürkçülük değil miydi? Atatürkçü Düşünce Derneği değil miydi 28 Şubat ismiyle kavramlaşan dönemin değnekçisi örgüt?

Dahası başta rahmetli Gün Sazak olmak üzere binlerce ülkücünün katilleri değil mi bunlar. Koca bir devletin askerini kullanarak yaptıkları 12 Eylül ihtilali ile cezaevlerinde türlü işkenceleri yapıp Dokuz ışığa nispet edercesine dokuz ülkücüyü asan diktatörler neyin temsiline soyunmuştu?

Yazıktır, günahtır, bir Türk milliyetçisinin Atatürkçülük kimliğini terennüm etmesi bütün o dasıtani maziyi ve şehitlerin ruhunu taciz etmektir.

Ey Türk milliyetçileri ne zaman titreyipte kendine döneceksin, zamanıdır artık…

Dr. Cüneyt CESUR
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi

Yazar
Cüneyt CESUR

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen