Türk Milliyetçiliği

Ahmet URFALI

Atalarımızın milletleşme süreciyle başlayan Türk milliyetçiliği düşüncesi, kültür ve tarih hayatımızda her zaman gündemde ve revaçta olmuştur. Türk milliyetçiliği düşüncesi, milletimize kılavuzluk yaparak tarihin derinliklerinden günümüze kadar varlığını ve canlılığını sürdürüp gelmiştir. Zira bu yüce düşünce, Türk milletinin ana cevheri ve özüdür. Bizim milliyetçiliğimiz, başka milletlerin veya halkların gözyaşları üzerinde yükselmez. Aksine, egemenlik alanına dahil edilen milletler barış ve kardeşlik içerisinde yaşamışlardır. Geçmişte milletlere sağlanan kültür ve inançta serbest yaşama hakkı bugün kaosa yakalanmış toplulukların hasretle hatırladıkları bir olgudur.

Türk devletlerinin kuruluş dönemlerinde etken, zeval vakitlerinde edilgen bir hâl alan Türk milliyetçiliği günümüzde siyasi bir bölünmüşlük arz etmekte, bu da ister istemez tasası ve tasavvuru vatan-millet olan kitleleri karamsarlığa sevk etmektedir. Şunu inanarak belirtmek isteriz ki; ortak akıl, milli tecrübe ve Allah’ın yardımıyla zor vakitler atlatılacaktır.

Türk milliyetçiğine karşı durmak, dış kaynaklı olup yerli işbirlikçiler aracılığıyla yürütülmektedir. Ne büyük bir çelişkidir ki, bu zevat Türk milliyetçiğine saldırırken kendi etnik kimliklerini hep öne çıkarmaktadır.

Türkçülük, Türk milliyetçiliğidir.  Türk milliyetçiliği ırkçı olamaz, olmamıştır. Zira imparatorluklar kurmuş Türk milleti, çeşitli halkları içinde yaşatmış, soykırım ve asimile uygulamamıştır.

Millet bilincini kazanmış herkes, içinden çıktığı milletin kültürel değerlenin benimseyerek, o değerleri sever, korur ve yaşatmak için gayret sarf eder. Millet: bir ve beraber yaşamayı, içten samimi olarak kabul eden müşterek bir tarihe ve ortak bir geçmişe sahip,  gelecekte de, her türlü şartlarda bir ve beraber olmayı, ortak tarihini, ortak hedeflerine ulaşmayı, ortak değerlerini gelecek nesillere devretmeyi, böylece ortak inanç ve iradeleriyle geçmiş nesilleri, gelecek nesillerle birleştiren “bütünlük ruhuna” dayalı bir toplumdan oluşur. Milletin siyasi yönden örgütlenerek hukuki bir statü kazanmasıyla devletleşme sağlanır. Bu durum bizim açımızdan tarih boyunca büyük bir önem arz eder. Türk, tarihin hiçbir döneminde devletsiz kalmamış, teşkilat kurmadaki maharetiyle ün kazanmıştır. Devletin olabilmesi için; ülke, millet, egemenlik ve milli irade temel unsurlardır.

İşte Türk milliyetçiliği, bu ana noktadan hareketle; millet, devlet, vatan egemenlik ve milli iradeyi esas alarak tarih boyunca şekillenerek günümüze kadar gelmiştir. Türk milliyetçiliği, Türk milletinin tarih sahnesine çıkmasıyla başlamıştır. Bu düşüncenin, Fransız Devrimiyle, Almanya ve İtalya’da ortaya çıkan nasyonalizm ve faşizmle de hiç bağlantısı yoktur. Türk milliyetçiliği, yerli ve milli bir düşünce sistemidir. Türk milliyetçiliği; milli varlığımızı yozlaştırmak isteyenlere karşı yegane savunma yoludur. Aziz milletimizi soysuzlaştırmak, yozlaştırmak isteyenlerin saldırıları, öncelikle bizi biz yapan  kültürel değerlerdir. Türk tarihini unutturmak, Türk dilini bozmak, dini ve ahlaki kutsallardan soğutmak milletimizi ortadan kaldırmaya çalışanların başvurdukları yıkıcı ve bölücü faaliyetlerdir.

Türk milliyetçiliği; milletlerarası uyumu reddetmez, aksine açık olmayı, dünya ile ahenkli yaşamayı ön planda tutar. Bir millet, milli şahsiyetine sahip olduğu nispette milletlerarası ailede itibar sahibi olur ve silik bir varlık olmaktan kurtulur.   

Millet, ırki özelliklerinin dışında, kök kültürel değerlerin ortaklaşa olarak yaşanmasıyla vücut bulur. Milleti; biyolojik özellikler değil, milli cevher oluşturur. Bir millet, yalnızca yaşayanlar insanlardan değil, ölülerden ve doğacak çocuklardan da meydana gelir. Bu, üç zamanlı bir yapıdır.

Bir milletin yok olması için en tehlikeli süreç, iç dağılma hâlidir. Yukardan beri saya geldiğimiz ortak kültürel değerler, bizi bir arada tutmaya, dayanışmaya, birlik ve beraberliği yeterlidir. Bölücü ve yıkıcı faaliyetler maalesef çok mesafe almıştır. Bunda iktidarın eksik ve yanlışları olduğu kadar, Türk milliyetçilerinin de kabahat ve kusurları bulunmaktadır. Milliyetçi düşünceye sahip olanlar, bu konuyu tekrar ele alıp kardeşlik, birlik ve beraberlik konularını yeniden tesis etme yollarını aramalıdır.

Türk milliyetçilerinin eza ve cefaya uğradıkları, işkence gördükleri, yargılandıkları gün olan 3 Mayıs 1944 tarihi  “TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ” kabul edilmiştir.

Vatan ve millet yolunda yılmadan, yıkılmadan azimle çalışmanın şevklendirildiği bir gündür o gün. 

“NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE” sözünü yüreğinden haykıranların TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ kutlu olsun.

Yazar
Ahmet URFALI

AHMET URFALI’NIN ÖZGEÇMİŞİ1955 yılında Emirdağ’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini memleketinde tamamladı. Üniversite tahsilini, Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı ile Sosyoloji üzerine lisans eğitimi gördü. Yurdun değ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen