1980 İhtilali sonrasında Sosyalist ve Milliyetçi ideolojilerin önü kesilirken, İslâmcı ideolojinin önü açılmıştır.
İslâmcılık 40 yıllık süreçte yakaladığı fırsatı değerlendiremedi.
İslâmcılığın devleti dönüştürme saplantısından kurtulması gerekirdi.
Hz. Yusuf’u örnek gösteriyorum.
Hz. Yusuf, kendisini haksız yere zindana atan siyasal merkeze diş bilememiş ve yönetime gelirken “erdemlilik” ilkesini çiğnememiştir.
Yusuf’un amacı ülkeyi kıtlığa hazırlamaktı.
Hz. Yusuf’un yerinde günümüz İslâmcı ideologları olsaydı, nasıl bir mücadele programı ortaya koyacaklardı?
Kanaatimce İslâmcılar, Hz. Yusuf zamanında yaşasaydı, “rejim bizi ezdi, o halde rejimle mücadele edelim” derlerdi.
Hz. Yusuf böyle yapmamış ve hatta halka din dayatmamıştı.
Türk Milliyetçiliği, İslâmcılığın 40 yıllık tecrübesinden ders almalıdır.
İslâmcılar 1980-2000 arasında Milli Görüş hareketine eleştirel yaklaştılar. 2000 sonrasında pek çok İslâmcı aydın siyasete girdi, politikacı oldu.
Bugün Milliyetçi rüzgarın akması gereken yer başkadır.
Milliyetçilik, bütün Milliyetçi ekolleri kuşatan bir teori haline gelmeli ve 21 asrı nasıl okuyacağı hususunda pragmatizmden uzak bir ilkeler hiyerarşisi ortaya koymalıdır.
Görüyorum ki günümüz Milliyetçileri bu husustan uzak şekilde “iktidar” amaçlı kavgaya tutuşmuştur.
Türk Milliyetçileri 14 Mayıs seçimleri ile ilk defa HDP-PKK’nın “Kürtlerin temsilcisi” olma iddiasının pazarlık gücünü kırmıştır.
Bu anlamda 14 Mayıs seçimi önemli bir eşiktir.
Milliyetçilik 28 Mayıs seçimlerinde taraf olmamalıdır.
Milliyetçilik bu tarafsızlığı ortaya koyarsa ve tüm milliyetçileri kuşatan ilkeler belirlerse önümüzdeki seçimlerde herhangi bir ittifaka dahil olmadan hareket edecektir.