Türk-Rus Münasebetlerinde Pan-Türkizm Konusu Ve Hüseyin Bilgiç

                

“Dahi odur ki, ileride herkesin takdir ve kabul edeceği şeyleri ilk ortaya koyduğu zaman herkes ona delilik der.”

                                                                                                                                                           Mustafa Kemal Atatürk

       Hüseyin Bilgiç’i Türk düşünce tarihi sahasında gençlik yıllarını eriten bir fedakâr kişilik olarak tanıdık. Yılların süzgecinden geçirip fikir dünyamıza bahşettiği “PAN-TÜRKİZM” adlı kitap onun çok değerli çalışmasının bir meyvesi olarak kısa bir zaman önce bastırılıp okuyucuya sunuldu. Çok geniş bir coğrafyada yüzlerce kaynağı titiz bir çalışmayla derinlemesine inceleyen Bilgiç’in “Türk Düşünce Dünyası” nda önemli bir boşluğu dolduran bu kitabı gelecek nesillere ışık tutan bir eser olarak da kabul edilebilir.

      Onu 1990 lı yılların sonu ile 2000 li yılların başında Türk Dünyasının manevi merkezi olarak bilinen Türkistan’da Ahmet Yesevi Üniversitesindeki öğrencilik yıllarından tanırım. Daha o yıllarda Türk tarihi ve coğrafyasını ne kadar yakın bir alaka içinde takip ettiğini gıpta ile izlerdik. Birilerinin günlük yaşadığı yıllarda o geleceğe eser bırakacak belgeler arasında kendi gençliğini Türk düşünce dünyasına vakfederek çok yoğun, prensipli ve aynı zamanda da verimli bir çalışma içindeydi. Günlerini hatta gecelerini Türk Dünyasının gelecek yıllardaki birlikteliği için gayret eden bir kişilik olarak dikkat çekiyordu. Stalin zulmüyle 1938 yılında ortadan kaldırılan büyük Kazak düşünürü Turar Rıskul’un aşağıdaki sözlerini kendisine adeta şiar edinmişti. 

      “Hıyanet ve intikam dolu dünyadan ben giderim. Türk ırkının başındaki her kötülüğü bizimle beraber kaybolup, dünyaya iyi niyetli, dost canlısı, cesur, akıllı ve gururlu bir nesil gelsin. Türk Âlemi bir olsun.”

      Hüseyin Bilgiç, bir taraftan Turar Rıskul’ın kominizim dünyasındaki tezatlarla dolu düşüncelerini hissedip üzülürken diğer taraftan da Pakistan’ın büyük şair ve filozofu Muhammet İkbal gibi büyük mücadele adamının “İslam âleminde bilince erişmiş tek millet Türklerdir.” Sözlerinin özlü anlamını yüreğinde hisseden bir karakterdi.

   Bilgiç, daha kitabının ön söz girişinde okuyucu sarıp sarmalayan bir ifadeyle konuyu ele alması onun ele aldığı mevzuya ne kadar vakıf olduğunun da işaretini vermektedir.

   “Rusya aslında Pan-Türkizmi kullanmak isterken kendi açmazına saplanıp kalmaktadır. Rusya Pan-Türkizmi biçimlendirirken çoklu bölünmüşlüğü savunan düşünce yapısı içinde temele bağlı sonuç almak istemektedir. Bundan dolayı bir doktrin çerçevesine sığdırılmak istenen Pan-Türkizm Rusya’nın bilinçaltını dışa vurmaktadır. Ve Rusya’nın iç çelişkileri ile birlikte tarihi tuzaklarını ortaya koymaktadır. Yani Rusya nelerin yapılmaması gerektiğini söylerken nelerin yapılması gerektiğini söylemektedir. Türkiye ve Rusya Pan-Türkizm üzerinden tarihi yoğurmak isterken tarih içinde yoğrulmaktadır.”

     Böyle cesur, bilgili ve ülkücü büyük kalemleri izlerken aklımda hep Hüseyin Bilgiç’in de kitabında konu başlıklarından biri olarak seçtiği Türk’ün yüce Başbuğu Atatürk’ümüzün aşağıdaki veciz sözünü hatırlamışımdır. “Efendiler, sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki cevheri-i asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin.” Hele ki, çağımız Türk düşünce dünyasının köşe taşlarından biri olarak kabul edilen Durmuş Hocaoğlu’nun şu anlamlı cümlesini kitabında paylaşması onun bu değerli kitabına daha da anlamlı bir değer katmıştır. “Bilgi kudrettir. Ve dahi, kişiler gibi toplumlar da bilmedikleri karşısında peşinen mağlupturlar. Ve dahi bilinmelidir ki, tarih yere düşenlerin cesaretlerine basarak ilerler.”

     Hüseyin Bilgiç’in Türk-Rus münasebetleri konusunda kitabın 177. sayfasında aşağıdaki değerlendirmesi çok ama çok gerçekçi bir yaklaşım olsa gerek. “Balkanlardan Çin Denizi’ne uzanan coğrafyanın diğer tabirle Avrasya’nın ana-temel omurgasını oluşturan iki millet vardır: Türkler ve Ruslar… Bu coğrafyanın siyasi, dini, tarihi, kültürel, medeni, stratejik vaziyeti bu iki milletin münasebetlerini incelemeden, araştırmadan ve çözümlemeden anlaşılamaz. Dolayısıyla Türkiye ve Rusya Avrasya’nın Janus’[1]udur.  Bu bağlamda Türk-Rus münasebetleri de Janus’un yüzüne benzer. Türkistan ise Janus’un bugünkü yüzüdür. Türk Kuşağı ise bundan önce de belirttiğimiz gibi Avrasya’nın çift başlı kartalıdır. 

    Çok zahmetli bir aşamadan geçip büyük bir emeğin nişanesi olarak okuyucuyla buluşan bu eserin ortaya çıkmasına vesile olduğu için Hüseyin Bilgiç’e teşekkür ederim. Umarım tarih muhteşem bir kalemin büyük gayretler sonucu ortaya çıkardığı “Pan-Türkizm” kitabı ile bu eserin müellifi olan Hüseyin Bilgiç’in değerini mutlaka bilecek ve onu hak ettiği tahta oturtacaktır.

    Ahmet Yesevi ocağında feyz alıp kendi alanlarında üstün başarılara koşan nice Hüseyin Bilgiç, İkbal Vurucu, Alperen Kaya, İbrahim Şahin, Akif Ali Şaban, Arif Akbaş gibi daha nice değerli şahsiyetler gelecek yıllarda da seslerini duyurur ve onları gururla okur ve izleriz.

Dipnot

[1] Janus: Bir yüzü geçmişe, bir yüzü geleceğe bakan Roma tanrısı.

Yazar
Cemal ŞAFAK

Cemal ŞAFAK 1952 yılında Ardahan ili, Çıldır ilçesi, Aşık Şenlik köyünde dünyaya geldi. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Kars’ta tamamladı. Erzurum Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsünden mezun oldu. Eskişehir Anadolu Ünive... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen