Türk Telekom Özelleştirmesi

Size Türk Telekom özelleştirmesini, öncesi ve sonrası ile kısa, öz ve net bir biçimde anlatacağım… Kararı siz verin?

PTT’nin Kuruluşundan Özelleştirmeye…

23 Ekim 1840 tarihinde PTT kuruldu. Ülkemizde ilk Telgraf haberleşmesi 9 Ağustos 1847 tarihinde ilk telefon görüşmesi de Temmuz 1881’de gerçekleşti.

6 Mayıs 1911’de İstanbul ve çevresinin telefon imtiyazı Herbert Lows Webb’e verildi. Webb, İstanbul Telefon Anonim Şirketi adıyla bir şirket kurdu. Atatürk’ün emriyle; 9 Nisan 1936’da İstanbul Telefon Şirketi, 24 Ocak 1938’de İzmir Telefon İşletmesi bedelleri ödenerek devletleştirildi.

PTT telekomünikasyon alanında; mühendisinin, teknisyeninin, işçisinin, memurunun emeği ile atılım üzerine atılım yaptı. Ülkeyi dört baştan önce kurşun, sonra bakır, daha sonra da fiber kablolarla döşedi Çok yüksek bir sayısallaşma oranına ulaştı, kazancıyla uzaya uydular attı, onları işletti, Dünyanın 13. Büyük Sabit Telefon Operatörü olmayı başardı.

Ancak 1980’lerde esmeye başlayan özelleştirme rüzgârı PTT’yi de etkiledi

Özelleştirme savunucularına göre, özelleştirme sayesinde; mülkiyet halka yayılacak, zarar eden kuruluşlar kâr etmeye başlayacak, halk, ekonomiye doğrudan doğruya katılacak, yolsuzluklar azalacak, KİT’ler artık  devlete yük olmaktan çıkacak, Özelleşen kurumlar daha fazla yatırım yapacak ve teknoloji  yenilenecek, istihdam artacak, ülke kaynakları daha akılcı kullanılacak, Devletin vergi gelirleri  artacak, siyasetin ekonomiye müdahalesi azalacak, tam rekabet gerçekleşecek, fiyatlar  ucuzlayacak, fiyatların ucuzlaması talebi tetikleyecek, dolayısıyla ekonomi canlanacak, üretim  artacaktı…Kısacası kurtulacaktık…

Önce PTT’nin iştiraki TELETAŞ özelleştirildi ve milli telekomünikasyon tesisimiz, bir montaj ve pazarlama şirketine dönüştü… NETAŞ’taki PTT hisseleri Northern Electric’e satıldı… Özelleştirme, Türk Telekomünikasyon sektörüne böylece darbe üzerine darbe vurdu.

Her ekonomik krizde, her büyük yolsuzlukta, fatura özelleştirilmenin istenilen boyutta gerçekleşmemesine , özellikle PTT’nin T’sinin özelleştirilememesine kesildi…  Öyle bir kamu oyu oluşturuldu ki,  Telekom özelleşmesine karşı çıkmak vatana ihanetle eş  tutuldu…

Uluslar arası Finans Kuruluşları (Dünya Bankası, IMF), AB ve ABD Türk Telekom’un özelleştirilmesini istiyordu. Bu istek çoğu zaman baskıya dönüştü. Defalarca PTT’nin T’sinin özelleştirmesi için kanunlar çıkarıldı ama kanunlar Anayasa Mahkemesi tarafından bozuldu. Ama bozulmasa da özelleştirmenin gerçekleşmesi mümkün değildi. Talip çıkmazdı. İki nedenle talip çıkmazdı: Birincisi telekomünikasyon hizmetleri  PTT bünyesinde idi. İkincisi de asgari ve azami fiyatları belirleyecek, sektörü düzenleyecek bir kurum yoktu.

1995 yılında PTT bölünerek 24 Nisan 1995 tarihinde Türk Telekom Kuruldu

2000 yılında sektörde düzenlemeleri yapacak Telekomünikasyon Kurulu oluşturuldu.

Türk Telekom 2000 Yılında 4. GSM Operatörü Aycell’i kurdu, Aycell için Lisans bedeli olarak hazineye 2 milyar 500 milyon dolar ödedi… 3. GSM Operatörü Aria işletmecilikte sorunlarla karşılaşınca, Berlosconi ve Erdoğan’ın devreye girmesi sonucu; Aria’nın hissedarları (Telecom Italia Mobile (TIM) ve İşbank) ve Aycell’in hissedarı Türk Telekom mobil telefon operasyonlarını yeni bir şirkette birleştirme kararı aldılar. 19 Şubat 2004 tarihinde kurulan TT&TIM İletişim Hizmetleri A.Ş.’nin ticari ismi 15 Ekim 2004 tarihinde ‘Avea İletişim Hizmetleri A.Ş.’ olarak değiştirildi.

2000 yılından sonra danışman firmalara özelleştirme yöntemi hakkında çeşitli çalışmalar yaptırıldı. Bu çalışmaların kapsamında Türk Telekom’un iş sahalarına göre beş şirkete bölünmesi (Mobil, Data, Uydu, Sabit Telefon, Altyapı)  bunlardan Alt Yapı Şirketinin devlette kalması diğerlerinin özelleştirilmesi öngörülmüştü. Telekomünikasyon altyapısı tekel niteliğinde olduğu için   altyapının da özelleştirilmesi halimde devlet tekeli yerine özel sektör tekeli oluşacak, piyasaya yeni girecek aktörler altyapı hizmetlerini altyapıya sahip özel sektör tekelinden kiralayacakları için iletişimde gerçek bir rekabet sağlanmayacaktı.  Ama altyapının kamuda kalması halinde sektörde hizmet verecek tüm şirketler altyapıyı kamu şirketinden eşit fiyatla kullanacakları için piyasada rekabet de sağlanacaktı. Ama özelleştirme sırasında ne danışman şirketin Türk Telekom çalışanları ile birlikte oluşturduğu bu modele, ne de bazı sendika ve derneklerin önerdiği hisse senedi arzı ile özelleştirme düşüncesine itibar edilmedi. İşletme hakkının %55inin blok satışı yöntemiyle özelleştirilmesi benimsendi.

TÜRK TELEKOM Özelleşme öncesinde; 21.500.000 Hatlık Santral Kapasitesine, 80.000 Ankesörlü Telefona, 19.500.000 Sabit Telefon, 250.000 TT Net, 750.000 ADSL abonesine, Yüzbinlerce Kiralık Devre, F/R, Turpak, ISDN/PRI, ISDN/BA,NMT Müşterisine, 850 İşyerine, 3000 Telekom Bayisine, 35 milyon km’yi bulan bakır kablo şebekesine, 100 bin km’nin üzerinde F/O kabloya, AVEA’nın % 40 Hissesine, sahipti.

TÜRK TELEKOM dış veya iç kredi kullanmayan, borcu bulunmayan, tamamen özkaynaklarıyla yetinen, Dünyadaki nadir Telekom operatörlerinden biriydi. Hiç SSK ve Vergi borcu yoktu. 1999-2004 yılları arasında personel sayısında 15.000 azaltma gerçekleştirmişti… 2000, 2002, 2003 ve 2004 yıllarında en fazla Kurumlar Vergisi ödeyen ülkenin en kârlı ve en büyük şirketiydi.

Üstelik Bu başarıya; partizanca yapılan atamalara, yatırımların kısıtlanmasına, Hazine Müsteşarlığının, Rekabet Kurulu ve Telekomünikasyon Kurumu’nun engellemelerine, Kamu İhale Kanununun kısıtlamalarına, Yalnızca 1700 mühendisle hizmet vermesine, Finans, Pazarlama ve İşletme konusunda uzman eleman sayısının çok sınırlı olmasına, politik yönlendirmelere, personelinin 10 yıldır, özelleştirme stresi altında hizmet vermesine, GSM firmaları ile Türk Telekom aleyhine yapılan-yaptırılan ara bağlantı anlaşmalarına, gerek sahip oldukları, gerekse büyük reklam bütçeleri ile yönlendirdikleri medya kuruluşları aracılığı ile Türk Telekom aleyhine baskı unsuru oluşturan rakiplerine rağmen ulaşmıştı.

Avrupa ülkelerinin çoğunda ana Telekomünikasyon şirketleri tamamen devlet kuruluşuydu, özelleşmemişti. Özelleşme yapılan ülkelerde de hisse senetlerinin halka arzı yöntemiyle yapılmıştı. Dünyada altyapıya sahip telekomünikasyon şirketlerini yönetimini yabancılara bırakan hiçbir gelişmiş ülke yoktu.

Ama Türk Telekom’un %55’i blok olarak uluslararası bir ihalede yerli-yabancı ayırımı yapılmadan satışa çıkarılıyordu. Bu Türkiye’nin stratejik öneme sahip kuruluşunun yönetimini yabancı ülkeye teslimi demekti.

Özelleştirme gerçekleşmeden önce bir yasal düzenleme daha yapılması gerekiyordu. 16.06.2005 tarih ve 5369 Sayılı Evrensel Hizmetin Sağlanması Hakkındaki Kanun çıkarılarak bu eksiklik de giderildi. Bu yasaya göre, bir yerde hizmet sunulması ekonomik değilse, bu yatırımların mali külfeti “Evrensel Hizmet Fonu”ndan karşılanacaktır. Türk Telekom’a özelleştirme sonrası kırsal alanlara, kârlı olmayan yörelere yapacağı yatırımların bedeli Fon’dan, yani kamu kaynaklarından aktarılacaktı. Bunun da maliyetinin yılda yaklaşık beş yüz milyon dolar olduğu tahmin edilmektedir.

406 Sayılı yasada yapılan değişikliklerle Türk Telekom üzerinde mali yük getiren ve kârlı olmayan  Uydu İşletmeciliği ve Kablo Tv. İşletmeciliği, 2 Temmuz 2004 tarih ve 5189 sayılı kanunun Ek 33. maddesi uyarınca kurulmuş 22 Temmuz 2004 tarihi itibarıyla da faaliyete geçen TÜRKSAT AŞ’ye devredilerek, özelleştirilecek Türk Telekom daha kârlı bir hale getirildi.

Özelleştirme Süreci

2005 Yılı Ocak ayına gelindiğinde, Telekom ihalesinde; 11 firma , ortak girişim veya konsosiyum ön yeterlik aldı.

Türk Telekom’u almaya en istekli firmalardan İspanyol Telefonica 21.04.2005 tarihinde Avea’nın yönetin yapısının belli olmamasını gerekçe göstererek ihaleden çekildiğini açıkladı.

Başbakan Erdoğan, 14 Şubat 2005’de bir suikast sonucu öldürülen Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin ailesine başsağlığı için 15 Haziran 2005 tarihinde Lübnan’a gitti. Erdoğan’ın Türk Telekom İhalesi öncesi Oger Telekom’un sahibi Hariri’leri ziyareti konuyu yakından takip edenlerce dikkat çekici bulundu.

21 Haziran 2005 günü Etisalat, Koç Holding, Oger, Turktell ihale için oluşturdukları konsorsiyumlar ile ön yeterlilik aldılar ve 24 Haziran 2005 tarihinde ihaleye katılacaklarını bildirdiler.  01 Temmuz 2005 tarihinde nihai pazarlık görüşmesi yapıldı. En yüksek teklifi 6 milyar 550 milyon dolar ile Harriri’lerin sahibi olduğu Oger verdi. Etisalat-Çalık grubu 6,5 milyar dolar teklif etti. Bu sonuçla Türkiye’nin en büyük özelleştirmesi yapılmış oldu. İhale sonucuna göre Telekom’un değeri 11.9 milyar dolar olarak tespit edilmiş oldu.

Medya Türk Telekom Özelleştirmesini, “Rekor Fiyat”, “Türkiye Zor Engeli Aştı”, “Özelleştirmede Rekor Büyüklük”, “En Büyük Özelleştirme” başlıkları ile verdi. “Türk Telekom’un değeri 2 milyar doları geçmez”, “Türk Telekom değerini kaybetti” diye şartlanan kafalar için, Türk Telekom’un %55’i için verilen 6.5 milyar dolar “Rekor Fiyat” tı.

Oysa Türk Telekom’un satış bedelinin içinde Avea’nın % 40 payı da vardır. Avea , İtalyan TİM’e ait Aria ve Türk Telekom’a ait Aycell’in birleşmesi ile oluşmuştur. Aria Lisans bedelini yapılan ihale ile 2,5 Milyar Dolara almıştır. Aynı miktarı Türk Telekom Aycell için Hazineye ödemişti. Yani Avea için Hazineye ödenen Lisans Bedeli 5 Milyar dolardır. Bunlara bir de yapılan yatırımları, kazanılan aboneleri ekleyin. En kötümser değerlendirmeyle Avea’daki Türk Telekom hissesinin değeri bir milyar doların üzerindedir.

Hiçbir satıcı; “malım kötü” demez. Ama nedense 2002 ‘den sonra Türk Telekom’un başına gelen yöneticiler TÜRK TELEKOM’u kötülemek için elinden geleni yaptılar; “Türk Telekom bugüne kadar kötü yönetilmiştir.”, “Türk Telekom’da ihtiyacın çok üzerinde personel var”, “Türk Telekom’da yalnızca 1000 vasıflı eleman var”, “Kârı sürekli gündeme taşıyıp, Telekom ihalesinden abartılı bir rakam beklemek doğru değildir.”

Türk Telekom ihalesinden 10 gün önce, 5 milyon aboneli, 500 milyon dolar kâr eden Pakistan Telekom’un % 26’sının 2,6 milyar dolara satıldığı, yani tamamına 10 milyar dolar değer biçildiği dikkate alındığında durumun vahameti daha iyi anlaşılır. Türk Telekom’un Avea’daki payını dikkate almayın. Pakistan Telekom’un % 26’sını alan şirketin yönetimde söz sahibi olamayacağını da görmezlikten gelin. Yalnızca abone sayısı ve kârını baz aldığınız zaman bile, gerek abone sayısı gerekse kârı Pakistan Telekom’un 4 katı olan Türk Telekom’un toplam değerinin asgari 40 milyar dolar, %55’inin değerinin de asgari 22 milyar dolar etmesi gerekirdi.

4 Ağustos 2006 tarihinde bir demeç veren Türk Telekom CEO’su Paul Doany, Telekom özelleştirmesi öncesinde Şirketin 10 Milyar Doların altında satılmayacağını düşündüklerini, kaybetmeye hazır olduklarını söyledikten sonra  “Telekom Stratejikti, Ben Etisalat ile Koç’un tekliflerine şaşırdım. Neden düşük fiyat verdiler?” Diyordu. Paul Doany’nin bu açıklaması bile tek başına Türk Telekom’un ederinin çok altında satıldığını göstermektedir.

Bütün bunların yanında, Türk Telekom’un satış fiyatı, son iki yılın (2004-2005) brüt kârının (yaklaşık 5,23 Milyar ABD Doları) biraz üzerindedir.

İhalede Bazı İlginç Tesadüfler

Türk Telekom İhalesinde son dörde kalan firmalardan Koç Holding’in Tüpraş ihalesini kazanması, Çalık Grubu’nun da limanları ve Medya şirketlerini alması, Çalık grubu ile Türk Telekom’un Arnavutluk Telekom’u birlikte satın almaları,

26.07.2006 tarihli Sabah gazetesinde ; “Telekom`un özelleştirilmesi öncesinde Dubai`deki bir bankada açılan hesaba, özelleştirme işlemlerini yapan yetkililere ulaşabilecek şekilde 2.5 milyar dolar para yatırıldı.” iddiasına yer verilmesi, ama o olayın üzerine bir süre sonra sessizlik ve görünmezlik tülü örtülmesi,

Başbakan Erdoğan’ın özelleştirme ihalesinden kısa bir süre önce Refik Hariri’nin vefatı nedeniyle başsağlığı için Lübnan’a gitmesi Harriri ailesi ile görüşmesi,

Berlusconi’nin o tarihlerde Türkiye’yi mesken tutması, 10.08.2003 tarihinde Bilal Erdoğan’ın nikah şahidi olması, 8 Nisan 2004’de tarihinde de zor durumda olan İtalyanTİM&İş Bankası ortaklığı Aria’nın Türk Telekom’un GSM şirketi Aycell ile birleşmesi, özelleşme sonrası 2006 yılında  İtalyanların Avea’daki hisselerini Türk Telekom’a satması,

Türk Telekom İhalesinden önce İtalyan TİM; AVEA’nın ‘yönetim, ortaklık, hisse’ meselesi çözülmezse ‘ihaleye girmeyeceğini, Türkiye’den çekileceğini, Uluslararası tahkime gideceğini’ ilan edip, Türk Devletini tehdit etmesi, özelleştirme sonrası AVEA’daki İtalyan hisselerinin Türk Telekom tarafından satın alınması,

Becerikli Abdullah Bey olarak bilinen, Arap sermayesi le yakın ilişkileri bulunan Abdullah Tivnikli’nin  Türk Telekom Özelleştirmesinde rolü olduğu, Türk Telekom’un özelleştirmesinde aracılık ettiği ve Türk Telekom’u perde arkasından yönettiği iddialarını gündeme getiren soru önergelerinin “Sorularda yer alan hususlara ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nda bilgi bulunmamaktadır.” gibi toplumu tatmin etmekten uzak cevaplarla geçiştirilmesi,

İlginç tesadüfler olarak o günlerde sektörü bilenler ve özelleştirmeyi takip edenlerce çok konuşuldu.

İhaleden Sonra İhale Şartlarını Değiştiren Gelişmeler

Türk Telekom özelleştirmesinde ihaleden hemen sonra yapılan bazı değişiklikler var ki, daha önce yapılsaydı Türk Telekom daha deneyimli şirketler daha yüksek fiyatlarla alabilirlerdi. Şimdi o gelişmelere bakalım.

Kamu Personelini  kiraya vermek

406 Sayılı Kanunun Ek 29. Maddesi, Türk Telekom da çalışan 399 Sayılı KHK tabi ve kapsamdışı personele devir tarihinden itibaren 180 gün içerisinde kamuya geçme veya Türk Telekomda kalma arasında tercih yapma imkanı tanımıştı. Ocak 2006 ayı ortalarına gelindiğinde kamuya geçiş hakkı olan 24 bin Türk Telekom çalışanından 11 bini kamuya geçiş hakkını kullanmak için dilekçe vermişlerdi. Sayı sürekli artıyordu. Türk Telekom Süre sonunda hizmetlerin sağlıklı yürümesini sağlayacak yeterli personel bulmakta zorlanacak gibi görünüyordu. Durumun vahametini gören Türk Telekom yönetimi soruna çözüm arar ve bulunur: kamuya geçiş hakkı olan Personelin Türk Telekom’da geçici olarak kalma süresini uzatacak bir kanun çıkarılması. Bu kanunun teklifini Hükümet verse, TBMM’deki çoğunluğu ile rahatlıkla çıkarırdı. Ancak , bu kez özelleştirmenin şaibeli olduğu, ihale şartlarının değiştiği gibi hususlar gündeme gelebilirdi. Bazı Türk Telekom yöneticileri Türk Telekom’daki sendika ve dernek temsilcileri ile irtibata geçerler, sözde özelleşmeye karşı olan ama özelleştirme karşıtı ortak bir eylem ortaya koyamayan farklı siyasi çizgideki üç Sendika (Kamusen, Kesk ve Memursen’e bağlı sendikalar) ve bazı dernekler bilmeden Hariri’nin çıkarı için mücadele tarihlerinde ilk kez bir konuda işbirliğine giderek parlamentoda temsil edilen partilerin yöneticileri ile görüşürler, hazırlanan taslak, sendika ve dernek temsilcilerinin görüşü gibi partilere sunulur. Ve Kamuya geçiş hakkı olan Türk Telekom personelinin Türk Telekom’da kalabilme süresini 180 günden 5 yıla çıkaran tasarı 09.02.2006 tarihinde TBMM’de kabul edilir. 15.02.2006 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 5457 sayılı Kanun böylece yürürlüğe girer. CHP kendi desteği ile görüşmeleri öne çekilen ve yasalaşmasında payı bulunan 5457 sayılı Kanun’un iptali için Anayasa Mahkemesine başvurur ama iş işten geçmiştir. Anayasa Mahkemesi bu başvuruyu reddeder.

Türk Telekom 1 ila 5 yıl süreyle çalıştırdıktan sonra, İhtiyaç Fazlası Personel olarak kamuya aktardığı yaklaşık 14000 personelin bu çalışma sürelerine ilişkin kıdem tazminatı veya emekli ikramiyelerine hiçbir katkıda bulunmamıştır. Bugüne kadar hiçbir özel sektör kuruluşunun yararlanmadığı “Devlet Memuru Kiralama” ayrıcalığından yararlanmıştır. Bu yasanın çıkmasıyla Türk Telekom’un ödediği düşük ücret, ödemediği kıdem tazminatı, insan kaynaklarını çok verimli kullanması gibi  nedenlerle edindiği gelir bir milyar dolar civarındadır.

Özelleştirme sırasında şartname alan pek çok batılı Telekom Şirketi sırf yasadaki sürenin, çalışan  personeli değerlendirmek açısından yetersizliği nedeni ile ihaleye katılmadığı bilinmektedir. Eğer yasadaki süre daha önce beş yıl olarak değiştirseydi ihaleye çok daha fazla sayıda firma katılacak ve ihale fiyatı daha yüksek belirlenecekti. Bu uygulama ile Harriri ailesine bir ayrıcalık tanınmıştır.

Kurumlar Vergisi Avantajı,

Türk Telekom özelleştikten sonra 21.06.2006 Tarih ve 5520 Sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi oranı %30’dan %20’ye düşürülmüştür. Türk Telekom 2000 yılından bu yana ülkemizin en fazla Kurumlar Vergisi ödeyen kurumu olduğu için bu yasadan en fazla yararlanan şirket Türk Telekom olmuştur. Sadece 2006-2009 yılları arasında Türk Telekom bir milyar dolar daha az vergi ödemiştir…

Türk Telekom’a her yıl için sağlanan %10 Kurumlar Vergisi Avantajı da İhale Şartlarını değiştiren bir gelişmedir. İhaleye katılan firmalar, KV oranının 10 puan düşeceğini bilselerdi daha farklı teklifler sunabilirlerdi.

Bu düzenleme Türk Telekom’u alanları memnun etmiştir ama, hazine dört yılda Türk Telekom’un satışından elde ettiği gelirin iki misli gelirden mahrum kalmıştır.

Kurumlar Vergisi oranının düşürülmesinin gerçek amacı, Türk Telekom’un yeni sahiplerini kollamak değil de sermaye yatırımlarının yaygınlaşması, yabancı sermayenin çekilmesi ise durum daha vahimdir. Bu düzenlemenin Türk Telekom’un  satış fiyatını olumlu yönde etkileyeceği öngörülüp bu düzenlemenin Türk Telekom’un satışından önce yapılmaması en hafif tanımlamayla beceriksizliktir.

Özelleştirme Sonrası

İhaleye katılmaları onaylanan “Oger Telecoms Ortak Girişim Grubu”’nu oluşturan, Oger Telecoms L.L.C. ve Saudi Oger Ltd.’in iş tecrübesi ise; 2001 yılı Kasım ayında Güney Afrika’da kurulan ve 2004 yıl sonu itibariyle 466.000 faturalı abonesi olan bir GSM Şirketi‘nin %60 hissesi (Cell C), Romanya’da 2001 yılında faaliyete geçen 300.000 Aktif Faturalı abonesi olan (CDMA2000-450) Şirketi ‘nin %45 hissesine sahipti. Deneyimi dünyanın 13. büyük sabit telefon operatörü olan Türk Telekom’u yönetmeye yeterli olmadığı için “Oger Telecoms Ortak Girişim Grubu” ihaleye katılabilmek için İhale Şartnamesi gereğince British Telecom ile yönetim danışmanlığı sözleşmesi imzalamak durumunda kaldı. “Oger Telecoms Ortak Girişim Grubu” Türk yasalarına göre çalışabilmek amacıyla 26 Ağustos 2005’de  “Ojer Telekomünikasyon AŞ” isimli şirket kurdu ve Türk Telekom’u bu şirket üzerinden yönetti.

Oger Telekom’un deneyiminin yeterli olmaması yanında mali yeterliğinin de tartışmalı olduğu ileri sürülüyordu.   Daha sonra Cumhurbaşkanı Ekonomi Danışmanı ve Türk Telekom Yönetim Kurulu Üyesi olacak olan Yiğit Bulut 6 Şubat 2007 tarihli Radikal Gazetesindeki köşe yazısında “Türk Telekom’un işletme tecrübesi ve mali durumu yeterli olmayan Oger Telekom’a satılması ve yaptığı sayısız ‘Peşin öderiz, kredi alırız’ açıklamalarına rağmen ortada hâlâ bir şey olmaması özelleştirme tarihimizdeki en büyük skandaldır…” diyordu.

2006 yılında özelleştirme bedelinin 1.4 Milyar dolarlık ilk taksitini öz kaynaklarından ödeyen OTAŞ, daha sonra TT hisselerini -sözleşme şartlarına aykırı olarak- garanti göstererek aldığı krediyle Oger Telecom 2007 yılında Türk Telekom özelleştirmesinde kalan borcunu peşin ödedi.

Türk Telekom’dan elde ettiği kârları yurtdışına transfer eden OTAŞ bankalara borçlarını düzenli olarak ödemedi. OTAŞ Türk Telekom’dan temettü almaya devam etmek için borçlarını yeniden yapılandırdı…  22 Mayıs 2013 tarihinde Türkiye’de faaliyette bulunan bankalardan 4.5 milyar dolar ve 212 bin Avro tutarında bir kredi aldı. OTAŞ bu kredinin taksitlerini Eylül 2016’dan itibaren öde(ye)mez hale geldi…

Aldığı kredi taksitlerinin büyük bölümünü ödemeyen OTAŞ 2006 yılından 2018 yılı haziran ayı arasında Türk Telekom’dan 6,4 milyar dolar karşılığı kar payı aldı.[1]

Verdikleri kredileri alamayan Akbank, Garanti Bankası, İş Bankası ve diğer alacaklı bankalar LYY Telekomünikasyon[2] adıyla bir şirket kurarak OTAŞ’ın kendilerine teminat olarak verdiği Türk Telekom’un yüzde 55’lik hissesini 29.08.2018 tarihinde devraldılar… LYV Bu hisseleri elden çıkarmak istemesine rağmen, Türk Telekom’un lisans süresi 2026 başında sona ereceği için uygun bir fiyat veren müşteri bulamadılar.

Bunun üzerine Türkiye Varlık Fonu devreye girdi. TVF ile LYY arasında yapılan anlaşma neticesinde Türk Telekom’un toplam sermayesinin yüzde 55’ini temsil eden payları 10 Mart 2022 tarihinde 1 milyar 650 milyon ABD Dolar karşılığı Türkiye Varlık Fonunun oldu. Türk Telekom’un yüzde 55’lik hissesinin piyasa değeri yaklaşık 1,3 milyar dolar iken ve toplu hisse alımlarının daha düşük gerçekleşmesi olağan olmasına karşılık Piyasa değerinin üzerinde bir fiyatla devrin gerçekleşmesi ekonomi çevrelerinde Oger Telekom’a verdikleri krediler nedeni ile mağdur olan bankaların devlet tarafından kollanması olarak yorumlandı. Bu işlemin sonucunda Türk Telekom yeniden sermayesinin %100 Kamuya ait bir şirket haline dönüştü.

Sonuç:

Türk Telekom Özelleştirmesine bir bütün olarak baktığımızda;

Özelleştirmenin, özelleştirmeyi savunanların iddia ettiği gibi rekabeti ve ucuzluğu getirmesi, hizmet kalitesini artırması, teknolojik yenilikler ile tanıştırmasının söz konusu olmaması bir yana; fiyatların yükselmesine, hizmet kalitesinin düşmesine neden oldu. Yapılması gereken teknolojik yatırımlar yapılamadı. Kısacası Türk Telekom özelleştirmesinin en büyük mağduru Türk Milleti oldu.

İkinci büyük mağdur Türk Telekom çalışanları oldu. Türk Telekom’a kurumsal bağı çok yüksek olan vasıflı TT çalışanları başka kurumlarda birikimleri ile ilgisiz iş ve hizmetlerde çalıştırıldılar. Onlardan gerekli verim alınamadı. Çoğunun psikolojisi bozuldu. Gittikleri kurumlarda mobinge uğradılar.

Bu işten en kârlı çıkan şüphesiz OTAŞ daha net deyimle Harriri ailesi oldu. Hariri’ler ihale bedelinin yalnızca 1,4 milyar dolarını öz kaynaklarından karşıladı… İhale bedelinin kalanını Türk Telekom hisselerini teminat göstermek suretiyle bankalardan temin ettiği kredi ile defaten ödedi. Buna karşılık OTAŞ 2006 yılından 2018 yılı haziran ayı arasında Türk Telekom’dan 6,4 milyar dolar karşılığı kar payı aldı. Daha net bir deyimle Harriri ailesi 2006’da yatırdığı 1.4 Milyara dolara karşılık 2006-2018 yılları arasında 6.4 Milyar Doları ülkesine transfer etti… Ve Türk Bankalarından aldığı kredileri ödemeyerek, çekti, gitti… Bu işi tek başlarına mı yaptılar? Gizli ortakları var mıydı? Soruları zihinleri kurcalasa da bir cevap bulunamadı.

Hazinenin kasasına ilk etapta 6,5 milyar dolar girdiği için Hazine’yi de kârlı saymak mümkünse de, hazinenin Kurumlar Vergisi oranındaki indirim, Türk Telekom’daki hazine hisselerinin azalması ve Türk Telekom’un zaman içinde karlılığını kaybetmesi nedeni ile kâr payındaki azalma, Evrensel Hizmet Fonu’na yapılan aktarmalar, Türk Telekom’dan ayrılıp başka kurumlara geçen personelin bütçeye getirdiği yük, Türk Telekom özelleştirmesi sonucunda alınan 6,5 milyar doların kat kat fazlası hazineden çıkmasına neden oldu.. Ayrıca. Özelleştirme sürecinde ülkeye dışarıdan  yalnızca 1,4 milyar dolar girmesine karşılık 6,4 milyar dolar yurtdışına transfer edildiği için bu özelleştirme döviz dengesini de olumsuz etkiledi. Yani Hazine de özelleştirmenin mağdurları arasında yer almaktadır.

Özelleştirme sonrası Türk Telekom da çok kan kaybetti. Özelleştirme öncesi Türkiye’nin en çok kurumlar vergisi ödeyen şirketi, 2008’den sonra listede sürekli geriledi. 2018’den sonra en fazla kurumlar vergisi ödeyen ilk yüz şirket arasında yer bulamayan Türk Telekom Bazı yıllar hiç Kurumlar Vergisi ödemedi. Özelleştiğinde hiç borcu olmayan Türk Telekom’un 2023 yılı sonu itibariyle borcu 40 milyar liraya ulaştı. Yapılması gereken yatırımları yapamadı. Bunların yanında özelleştirme yapıldığında bir gayrimenkul zengini olan Türk Telekom 2018’e gelindiğinde elindeki satılabilecek gayrimenkullerin büyük bölümünü satmıştı… Tabii satılan gayrimenkuller bilançoya kâr olarak yansıdı. Dolayısıyla Oger Telekom’un kâr payına…

Hikâyenin başka mağdurları da var: Kredi veren bankalar… Beş milyar doların üzerindeki alacaklarını tahsil edemediler… 2019-2021 yılları kar payları ile Türk Telekom Hisselerinin Varlık Fonu’na satışı sırasında elde ettikleri 1.650.000 dolar alacaklarının ancak bir bölümünü karşıladı…

Sahi, Türkiye’nin en güçlü, kredi verirken kılı kırk yaran bankaları bu kadar riskli bir krediyi neden ve niçin vermiştir? İnsan düşünmeden edemiyor; acaba arada ricacılar var mıdır?

Öte yandan Türk Telekom Yönetim Kurulunda hazine paylarını genellikle devletin girdisini çıktısını çok iyi bilen üst düzey bürokratlar temsil etmişlerdir. Mesela; Efkan Ala, Fahri Kasırga,  Fuat Oktay İsmet Yılmaz, Habib Soluk, Nurettin Nebati, Ömer Faruk Sayan… Bu seçkin bürokratların yukarıda sıralanan sonuçları görememeleri gerçekten hayret verici…

Yazar
Fazlı KÖKSAL

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen