Odgurmuş: “Milletlerin dostları yoktur. Milletlerin düşmanları da yoktur. Milletlerin menfaatleri vardır.” denilir bu konuda bir izah getirebilir misiniz?
Ögdülmüş: Bu konu İngilizler tarafından geliştirilen ve adlandırılan bir tabirdir. Bu tabiri bizler de çoğu zaman duyar bazen de beğenir ve yeri gelince söyler-kullanırız. Bu söz İngilizler için geçerlidir. Belki de onlar için doğrudur. Onlar her şeye menfaat açısından baktıkları için onlar için çok geçerli bir sözdür.
Yeryüzünde bulunan milletlerin de sadece ve sadece kendi menfaatleri için çalıştıkları ve menfaatlerini gözettikleri ifade ediliyor. Milletler dostluklarını ve düşmanlıklarını sadece kendi milli menfaatleri doğrultusunda kullanırlar demek isteniyor.
Batı kendi menfaatleri için doğuyu her zaman sömürülecek ve güdülecek bir şekilde görmüştür. Doğunun ve Afrika’nın zenginliklerini çok acımasız bir şekilde sömürmüş gerektiğinde soykırımlar yaparak menfaatlerini korumuş ve kollamıştır. Bu durumda dostlar yok, düşmanlar yok sadece sömürülecek topraklar ve menfaatler var.
Ayrıca batı bizim gözümüze ve şuuraltımıza Afrika için “yamyamlar ülkesi, iptidai toplumlar, hiçbir gelişmişlik yaşamamış, ormanlarda, çöllerde yaşayan geri toplumlar” olarak takdim etti. Buna karşılık, batının sermayesi ve kapitalistleri aç kurtlar gibi Afrika’nın zenginliklerini çeşitli yollardan sömürme yoluna girdiler. Günümüz dünyasında hala Afrika ülkelerinden yıllık vergi alan Avrupalı devletler var. Afrika’nın bir yarısı Fransa ve bir yarısı da İngilizler tarafından sömürülmektedir. Afrika’nın sömürülmesinin yolu ise Afrika devletlerinin istikrarsızlıklar içinde olması, el altından destekledikleri terör örgütleri yoluyla karışıklıklar çıkarılması yolundan geçiyordu. Nitekim onu yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar.
Fakat şurası unutulmamalıdır ki biz Türk Milleti için durum değişir. Biz tarihte olaylara Milletimizin menfaati açısından bakmadık. Bizim başka hedeflerimiz vardı; “Allah’ın adını yükseltmek, İnsanlığa hizmet etmek, adaleti tesis etmek” biz Türk milleti olarak her zaman dışımızdaki insanlara böyle baktık. Bize saldırı olmadıkça biz kimseye saldırmadık, kimseyi arkadan vurmadık, masum insanlara zulüm yapmadık. Tüm insanları Allah’ın emaneti olarak kabul ettik. Tarihte bizim yöneticilerimiz Atam Oğuz Handan beri böyle gördüler, böyle uyguladılar. Çevremizde bulunan devletlerle ve dünyada bulunan diğer devletlerle ilişkilerimize bu açıdan baktık. İlişkilerimiz ona göre şekillendi.
Odgurmuş: Yani, biz batılılar gibi emperyalist amaçlarla hareket etmedik. Hiçbir ülkeyi sömürmedik. Emperyalist amaçlarla yaklaşmadık diyorsunuz.
Ögdülmüş: Evet tam da bunu söylüyorum, biz asla emperyalist olmadık. Bizim kimsenin toprağında gözümüz olmadı, şimdi de kimsenin toprağında gözümüz yoktur. Kimsenin iç işlerine karışmayı düşünmedik. Oralarda bulunan akrabalarımıza elimizden bir şey gelmediği zamanlarda sadece üzüldük, kardeş ve akrabalarımızı asla unutmadık. Birlikte yaşadığımız topluluklara hep değer verdik.
Komşularımızda meydana gelen olaylara da bu açıdan yaklaştık, hak etmedikleri iktidarları diktatörce kullanan ve halkını ezen yönetimlerle (onlar bizim düşmanlarımız değil ama) problemimiz olacaktır. Oralarda bulunan akrabalarımızın hakkını koruyup kollamak her zaman bize düşer.
Odgurmuş: Peki bizim ezeli ebedi düşmanlarımız ve ebedi dostlarımız yok mudur?
Ögdülmüş: Bizim yani milletimizin düşmanları elbette vardır, fakat bizim kimseye düşmanlığımız yoktur bizim nefret edebiyatımız da yoktur. Biz sevdiklerimizi ve düşmanlarımızı Allah’ın emri doğrultusunda sever ve düşmanlık yaparız. Bizim temel prensibimiz müsamaha ve hoşgörüye dayanır. Ne kadar uzakta olursa olsun yeryüzünde dostlarımız vardır. O dostlarımızın hakkını gözetmekte bizim vazifemizdir.
Bazı çevreler tarafından sanki bir gurur kaynağı imiş gibi söylenen “Türkün Türk’ten başka dostu yoktur” düşüncesi tarihi gerçeklerle bağdaşmaz. Çünkü yeryüzünde birlikte olduğumuz, birlikte devletler kurduğumuz, onlar için hak ve adalet mücadelesi de yaptığımız pek çok topluluk ve bun un yanı sıra da devletler vardı. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” derken bir Pakistan’ı nereye koyacağız, Ruslar tarafından işgale uğradıktan sonra istikrarsızlığa sürüklenen ve bir takım karışıklıklar çıkartılmış olsaydı Afganistan’ı nereye koyacağız. Bir sözü söylerken tarihi gerçeklere uyup uymadığına da bakmak lazım. Bu gün Türk devletini yıkmak ve parçalamak için faaliyet gösteren Marksist guruplarının pek çoğu Türk kökeninden geldikleri halde ne yazık ki Türk dostları olarak görülemiyor.
“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” derken esasında sanki Türk’ü yalnızlaştırma, şuuraltına hiç dostu olmayan geçimsiz bir millet algısı yerleştirilmeye çalışılıyor gibi.
Kısaca içerde ve dışarıda “Türk’ün Türk’ten başka hem dostları vardır, hem de düşmanları vardır”. Cümleyi ters çevirerek tekrarlarsak “Türk’ün Türk’ten düşmanları vardır, Türk’ün Türk’ten gayrı dostları da vardır.” Olaya böyle bakmak gerekir.
Sözün başına dönecek olursak; Başka milletler gibi davranacak olursak bizim de ebedi düşmanlarımız olması gerekir ama yoktur, Bizim bize sığınan herkese kapımız açıktır.
Yüzyıllarca savaştığımız, büyümesi genişlemesi bizim toprak kaybımız sebebiyle olmuş olan Rusya’da 1917 ihtilali sonucunda Lenin iktidara gelince, rejim muhalifleri İstanbul’a sığınmışlardır. Hâlbuki belki de yüzyıllardır aramızda savaşlar olmuş husumet olmuş, pek çok toprağımız ellerine geçmiş olmasına rağmen yine de kendilerine sığınak olarak biz Türkleri görmüşlerdir. Neden çünkü: Türk milletinin adaleti dünyada dillere destandır. Bizim idaremizde yüzyıllarca yaşayan çeşitli dilden, çeşitli dinden ve çeşitli ırktan insan topluluklarını, biri birlerinin hakkını diğerine yedirmeden adaletle hükmettiğimizi dünya bilmektedir. Çünkü tarihte de böyle günümüzde de böyledir ve boşuna “Osmanlı insanlığın son adasıdır “ denilmemiştir.
Son söz:
Dündar Taşer’in dediği gibi Türk Milleti’nin temel vasfı: “Türk’e zarar vermeyene müsamaha, Türk’e fayda vereni himayedir.”