Türkistan ve Uzak Doğu Seyahatnamesi

Tam boy görmek için tıklayın.

Türkistan ve Uzak Doğu Seyahatnamesi
Yazar: Defterdâr seyfi Çelebi
ISBN: 978-605-4944-01-9
Hazırlayan ve Notlandıran:Srekan Acar
Yayınevi: Selenge  Yayınları
Basım Yılı: 2014
Sayfa Sayısı: 158

Hazırlayan: Mehmet MEMİŞ, (E) Öğretmen

Türkistan ve Uzak Doğu Seyahatnamesi

Defterdâr Seyfi Çelebi tarafından yazılan ve Serkan Acar tarafından yayına hazırlanan  ‘Türkistan ve Uzak Doğu Seyahatnâmesi’ adlı eser Türkistan tarihi hakkında yazılmış az sayıda kitaptan biridir. Serkan Acar , önsözden sonra   Defterdâr Seyfi Çelebi ve Eserine Dair, bölümünde kitap hakkında bilgi ve değerlendirmeler vermiştir. Burada anlatılanlara göre günümüze iki nüshası ulaşan kitap ilk olarak Fransız Tarihçi Josephe Matuz tarafından  Fransızcaya tercüme edilerek 1968 yılında yayınlanmıştır. Serkan Acar kitaba dâir değerlendirmede, Seyfi Çelebi ‘nin,  Seyahatnâmesinde,  o devrin diğer seyyahları gibi, yolculuk notlarının dışında yazılı ve sözlü kaynaklardan da yararlandığını söylemektedir.

 Türkistan ve Uzak Doğu Seyahatnâmesi anlaşılır ve akıcı bir Osmanlı Türkçesiyle yazılmıştır.Serkan Acar kitaba koyduğu  ayrıntılı ve uzun  notlarla anlatılanlara açıklık getirmiş, bazı maddi hataların düzeltmelerini yapmıştır. Kitapta ana metinden sonra   zengin  bir bibliyografya, Osmanlıca orijinal metin ve karma dizin ilave edilmiştir..

Defterdâr Seyfi Çelebi, kitabına bir Sernâme ile başlamış; Fasl-ı Evvel, Fasl-ı Sânî, Fasl-ı Sâlis, Fasl-ı Râbi, Fasl-ı Hâmis, Fasl-ı Sâdis, Fasl-ı Sâbi, Fasl-ı Sâmin ve Fasl-ı Tâsi şeklinde 9 bölümü olarak tertip etmiştir. Bu bölümler  sırası ile Çin, Kaşkar ve Kazakistan, Keşmir, Hindistan, Mâverâünnehir,başka Hindistan vilayetleri,son ikisi  ise İran  hakkındadır. Bu bölümlerde baştaki bey ve padişahlardan başka o ülkenin tarihi coğrafyası, kavimleri ,din ve gelenekleri hakkında bilgiler vermiştir.

*****

Osmanlı İmparatorluğu’nun her bakımdan zirvede bulunduğu XVI. asırda nevi şahsına münhasır bir eser telif eden Seyfi Çelebi, Osmanlı bürokrasisi içerisinde defterdâr olarak görev yapmıştı. Bu zat, yaşadığı dönemde Türkistan, Çin, Hint ve İran hâkimleri hakkında türüne az rastlanan bir tarihî-coğrafya yazmış; ama günümüze dek eserine neredeyse hiç kimse alâka göstermemişti. Esasen bu hakikat, her devrin siyasî ikliminde esen muhtelif rüzgârlarla yelkenlerini doldurma hususunda fıtrî istidat sahibi olan ve Türkistan meselelerine asla ilgi duymayan derbeder Türk entelektüellerinin alâmet-i fârikasıydı. Ata yurdumuza karşı bilinçli ve sistematik bir kayıtsızlığa gark olan bu günahkâr entelektüellerimizin aksine, hamiyet ve irfan sahibi bazı müstesna şahsiyetler de yok değildi. Örneğin merhum allâmemiz, büyük tarihçi Zeki Velidî Togan, Seyfi Çelebi’nin eserine dikkat çekip ehemmiyetini vurgulamıştı. Hatta Afet İnan’a yazdığı bir mektupta söz konusu eseri notlandırarak neşretmeyi tasarladığını dahi bildirmiş, ama ömrü vefa etmemişti… (Arka kapak yazısı)

****

Osmanlı bibliyografyalarında adı geçmeyen, nerede ise unutulmuş, sadece birkaç bilim adamının haberdar olduğu  bu seyahatnamenin günümüze sadece iki nüshası ulaşabilmiştir. İlk defa Fransa’da 1968’de basılmış olan kitap ülkemize daha sonra gelmiştir. Osmanlı devletinin en parlak döneni olan Kanunî devrinde yazılan bu eser, o dönemin ruhunu yansıtırken tarihi ve coğrafi değerinin yanında ilginç folklorik bilgiler de veriyor.

 

Kitaptan

 Serkan Acar, önsözde “Türk Dünyası mefhumu en yalın anlamıyla  Türklerin yaşadıkları sahaları imleyen geçmişten günümüze tarihi, coğrafi ve kültürel bir kavramdır. Anadolu, Türkistan, İran, Kuzey Hindistan, Afganistan, Kuzey Irak, Balkanlar, Kafkaslar, Tataristan, Kırım ve Kıbrıs gibi pek çok bölge Türk Dünyası’nın hudutlarına dâhildir. Zikredilen  memleketler 16. asırda muhtelif  Türk hanedanları tarafından idare edilmiş ise de zamanla emperyal  güçlerin tahakkümü altına girmekten kurtulamamış  ve Türk Dünyası’nın esaret devrinin başlamıştır. Mamafih  1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Türk Dünyası’nın önemli bir kolunu teşkil eden “Rus Mahkûmu  milletler” bağımsızlığına kavuşmuştur. Gerçekten , halihazırdaki tüm menfi koşullara rağmen,  Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan ve Kırgızistan gibi bağımsız Türk cumhuriyetlerinim mevcudiyeti Türk Dünyası’ndaki  dirilişinin en açık emareleridir.

 

Seyahatnamede Çin Hükümdarının Müslüman Olmasını Şöyle Anlatılıyor

Hıtây (Çin) ki şark vilâyetinin öte ucudur ve tahtına (başşehir) Hânbâllık dirler ki pâdişâhları anda oturur. Şimdi pâdişahın adı Cüneydi’dir lakabına “hâkân” dirler ve “fağfür” dahi dirler. Hıtây dilince ve Hıtây’da mütemekkin (yaşayan) Müselmanlar da’ima “Han” dirler Türkice. Zîrâ ki Hıtây’da Müselmânlar çoktur ve Hıtây’ın şimdiki padişahı adına Cendî dirler. Kâfirdir puta taparlar ve hâşâ güneşi kıble bilürler. Ve Hıtây vilâyeti otuz bölükdür her bölüğinde bir beğlerbeği oturur on sancakbeği anun eli altındadır.

Bu hâkândan evvel bir hakan vardı bu hâkanın ammuzâdesi idi. Adı Şimu idi 960 târihinde Hazret-i Resûl-i ekrem Sallalahü aleyh ve sellem bir gice vakıa’sına (rüyasına) girüp; “Müselmân ol” deyü emr itdi. Ana (ona) buyurdu ki, “senün âhûrunda bir seyis vardır ana var ki sana İslâm telkin eylesün”. Ol dahi gice nısfında (yarısı) âhûra segirdüb vardı. Gördi ki ahur kapusında ol aziz hâkâna karşu geldi zira ki anun dahi vâkı’asına Resül-i Ekrem girüp buyurmuşlar ki “Şimdi hâkân sana gelür ana İslâm telkin idesin” deyü hâkânla buluşup imân telkin eyledi. Ve âhür halkı ol mahalde haberdâr olup ta’aceüb etdiler zirâ ki Hıtây pâdişâhları kânununda taşra çıkup kimse ile söyleşmek yokdur.

Sabâh olicak cemi’an vüzerâ ve erkân-ı devlet ve a`yin-ı saltanat hâkânin huzüruna geldiler. Hâkân dahi bunlara buyurdı ki, “bu gice Hazret-i Risâletpenâh benim vâkı’ama girdi Müselmân ol” deyü buyurdı. “Ben dahi İslâma geldim siz dahi isteyanınız Müselmân olsun istemeyanınız kendi dininde olsun” deyü bunlara cevâb virdi ve Hıtây halkından ba’zı kimse Müselmân oldı ba`zısı Müselmân olmadı. Ol sebebden şimdi Hıtây’da Müselmân çokdur, şöyle ki bir beglerbegiliginde üç yüz cuma mescidi var ve hâkân kendü adını Muhammed kodı. Ve hâkân’a islam telkin idenün adı Abdussamed idi, Buhara’dan gitme idi. Ana vezaret teklif itti, kabul etmeyüp şeyhi oldu ve Hâkân islama geldikten sonra on dört yıl padişahlık eyledi. Kendüsi ile Müselman olanlara külli ri’ayet eyledi.

 

Seyfi Çelebi Tarih İlminin Ehemmiyetini de Şöyle Dile Getiriyor

“Ulema-yı kibardan mervidir ki tevarih (tarih) bir ‘ilm-i şerifdir’ ki anun bilmesinden hem dünya hasıl olur ve hem ahiret zira ki geçmiş padişahların ve vüzeranın ne vechle saltanatı ve vezareti sürdüklerin okuyup bilmekte re’y ü tedbir sahibi olup padişahlar katında makbûl olur dünya bu vechle hasıl olur ve hem geçen padişahların ve vüzerânın bu fâni dünyada kalmayup geçdüklerin bilüp dünyaya muhabbet etmez Hakk Tealanın ibadetine meşgûl olur âhiret bu vechle hasıl olur pes ekabire tevarih bilmek lazımdır”

Yazar
Kirmızılar Kitap

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen