Türkiye ile ilişkilerinden normalleşme ivmesi yakalayamayan İsrail’in bir taraftan Doğu Akdeniz Gaz Forumu (DAGF) ve EastMed projeleri üzerinden Doğu Akdeniz’e komşu ülkelerle (bilhassa Yunanistan ve GKRY) ilişkilerini ilerlettiği, bazı Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleriyle normalleşme sürecine girdiği görülmüştür. İsrail’in Doğu Akdeniz’deki girişimleri, muhatap ülkelerden bazılarının Türkiye ile sorunlu ilişkilere sahip olması nedeniyle birçok gözlemci tarafından Türkiye’nin bölgesel yaklaşımlarına karşı bir ittifak olarak değerlendirilmiştir. Zira güçlü tarihi bağlara sahip olmayan bu ülkelerin yakınlaşma sürecinin motivasyonlarına daha detaylı olarak bakıldığında Türkiye ile olan sorunlu ilişkilerin en temel ortak nokta olduğu doğrudan göze çarpmaktadır.
*****
Seher BULUT
Türkiye ve İsrail arasındaki diplomatik ilişkiler 30 Mayıs 2010 tarihinde vuku bulan Mavi Marmara saldırısı sonrasında kopmuş ve yaklaşık 6 yıl sonra gerçekleşen müzakerelerin ardından 2016 yılında normalleşme sürecine girmiştir. İsrail eski Başbakanı Binyamin Netanyahu, dönemin ABD Başkanı Obama’nın da bulunduğu bir ortamda Türkiye’yi arayarak Mavi Marmara saldırısından dolayı dönemin T.C. Başbakanı Erdoğan’a özürlerini iletmiştir. Bahsi geçen görüşmenin Suriye krizi ve Doğu Akdeniz bağlamında yaşanan gelişmeler nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkilere ivme kazandırması beklense de önemli bir gelişme kaydedilememiştir.
Normalleşme sürecinin başlaması sonrasında iki ülke arasındaki gerilimin İsrail’in Filistin -bilhassa Gazze- ve Türkiye’nin Hamas politikaları üzerinden derinleşerek devam ettiği görülmüştür. İzleyen dönemde İsrail tarafından ortaya konulan çıkar tanımlamalarının ABD Başkanı Trump tarafından önemli ölçüde desteklenmesi nedeniyle İsrail’in bölgesel ilişkilerinde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu süreçte yaşanan önemli gelişmelerden birisi şüphesiz Trump yönetiminin 2017 yılında tek taraflı olarak Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak kabul edildiğini açıklaması olmuştur. Bu karar sonrası ABD Büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması kararının alınması İsrail tarafından büyük bir siyasi başarı olarak tanımlanmıştır. Gelişmelere diplomatik açıdan kayıtsız kalmayan Türkiye, yaşanan gelişmelerin bölgesel barış ve istikrara zarar veren eylemler olduğunu ifade etmiş, Birleşmiş Milletler (BM) ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi uluslararası platformlarda kararın hukuksuz ve tek taraflı olduğunun altını çizmiştir.
İsrail’in Mayıs 2018 tarihinde ABD’nin Kudüs’teki büyükelçilik açılışını protesto eden Filistinlilere karşı uyguladığı şiddet sonucu 60 Filistinlinin hayatını kaybetmesi ve yaklaşık 2 bin 700 kişinin yaralanmasına Türkiye tarafından sert tepki gösterilmiştir. Bu tepkiler sebebiyle sosyal medya hesabı üzerinden açıklamalar yapan dönemin İsrail Başbakanı Netanyahu, Türkiye’nin Hamas politikası üzerinden bu tepkilere karşılık vermiş ve iki ülke karşılıklı olarak büyükelçilerini çekme kararı almıştır. Tüm bu gelişmeler, 2016 yılında imzalanan normalleşme anlaşmasının sonuçsuz kalmasına neden olmuştur.
Türkiye ile ilişkilerinden normalleşme ivmesi yakalayamayan İsrail’in bir taraftan Doğu Akdeniz Gaz Forumu (DAGF) ve EastMed projeleri üzerinden Doğu Akdeniz’e komşu ülkelerle (bilhassa Yunanistan ve GKRY) ilişkilerini ilerlettiği, bazı Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleriyle normalleşme sürecine girdiği görülmüştür. İsrail’in Doğu Akdeniz’deki girişimleri, muhatap ülkelerden bazılarının Türkiye ile sorunlu ilişkilere sahip olması nedeniyle birçok gözlemci tarafından Türkiye’nin bölgesel yaklaşımlarına karşı bir ittifak olarak değerlendirilmiştir. Zira güçlü tarihi bağlara sahip olmayan bu ülkelerin yakınlaşma sürecinin motivasyonlarına daha detaylı olarak bakıldığında Türkiye ile olan sorunlu ilişkilerin en temel ortak nokta olduğu doğrudan göze çarpmaktadır.
2016 yılında Türkiye-İsrail arasında normalleşme sürecinin başlaması sonrasında yaşanan gelişmeler, İsrail kamuoyunda Türkiye ile ilişkilerin geleceği konusunda iki farklı yaklaşımın ortaya çıktığını göstermektedir. İkili ilişkilerin gerek sadece İsrail ve Türkiye açısından değil tüm bölge açısından önemli olduğunu vurgulayan gruba göre Türkiye, Ortadoğu ve Asya’da önemli nüfuz alanına ve aynı zamanda İran ile mesafeli ilişkilere sahiptir ve İsrail açısından daha iyi ilişkiler geliştirilmesi gereken önemli bir ülke konumundadır. Azınlık olduğu bilinen ikinci gurup ise çözülemeyen sorunlar nedeniyle Türkiye-İsrail ilişkilerinin geleceğinin umut verici olduğuna inanmamakta ve Türkiye’den gelen iyi niyet açıklamalarını samimi bulmamaktadır.
İsrail’de devlet başkanı ve hükûmet düzeyinde yaşanan değişikliklerin ardından son dönemlerde Türkiye-İsrail arasında yeni bir hareketlenmenin ortaya çıktığı dikkat çekmektedir. Bu bağlamda son gelişmeleri ve İsrail’de farklı aktörler tarafından sürecin ve ilişkilerin geleceğinin nasıl değerlendirildiğini anlamak önem arz etmektedir. Çalışma, son gelişmelerin İsrail makamları tarafından nasıl algılandığını, yapılan açıklamalar çerçevesinde değerlendirmeyi hedeflemektedir.