Nebahat Tanrıverdi YAŞAR
Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi 12 yıl sonra ilk kez Türkiye’yi ziyaret etti. Bu ziyaret kuşkusuz normalleşme sürecindeki Türkiye-Mısır ilişkilerinde bir dönüm noktası. Geçtiğimiz Şubat ayında gerçekleşen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kahire ziyareti üzerine kaleme aldığım ve iki ülke arasındaki yakınlaşmaya gerçekçi bir iyimserlikle yaklaşmak gerektiğini ifade ettiğim görüşlerimi koruyorum.
Hem Türkiye hem de Mısır için bu yakınlaşma, değişen bölgesel dinamikler ve ekonomi başta olmak üzere içerdeki baskıların yönlendirdiği bir dış politika değişikliğiyle mümkün oldu. Türkiye özelinde ise Mısır ile yakınlaşma, Orta Doğu’daki jeopolitik izolasyonu aşmak için son yıllarda izlediği bölgesel normalleşme diyebileceğimiz daha geniş bir stratejinin bir parçası. Türkiye, 2021’den beri Suudi Arabistan, BAE ve şimdi de Mısır dâhil olmak üzere çeşitli bölgesel rakipleriyle ilişkilerini büyük oranda düzeltti.
Körfez ülkeleriyle ilişkilerin yeniden tesisine kıyasla, Mısır ile süreç biraz daha geriden geldi. Bu nedenle de Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin Türkiye’yi ziyaret etmesi, 2013’ten beri gergin seyreden ilişkilerin onarılmasında önemli bir adım. Ayrıca ziyaret ilk defa gerçekleşen Türkiye-Mısır Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyi’nin açılış toplantısını da kapsadı ve iki ülke arasında büyük çoğunluğu ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine katkı yapacak 17 adet anlaşma imzalandı.
İlişkilerin kuvvetli sütunu ekonomi
Mısır’daki Türk yatırımları, özellikle 2021’de ilişkilerin normalleşmesinin başlamasından bu yana önemli bir büyüme kaydetti. 2024’ün başlarında, Mısır pazarında faaliyet gösteren Türk şirketlerinin sayısı 720’ye yükseldi. Arçelik’ten Şişecam’a, Temsa’dan Yıldız Holding’e kadar pek çok sektörden dev Türk firmaları Mısır’da üretime başladı ve Mısır’daki Türk yatırımları Şubat 2024’te yaklaşık 2,5 milyar dolara ulaştı. Yıl sonuna kadar bu oranın kadar 3 milyar dolara çıkması bekleniyor.
Mısır’daki Türk yatırımlarında aslan payı tekstil sektöründe. 2007 yılında Mısır ile serbest ticaret anlaşmasının imzalanmasından beri tekstil sektöründe faaliyet gösterenler başta olmak üzere çok sayıda Türk yatırımcı üretimini Mısır’a taşıdı. Örneğin, 2008 yılında Mısır’da iki fabrika açan Yeşim Tekstil, bugün Mısır’ın en büyük hazır giyim ihracatçısı oldu.
Mısır’ın Ortadoğu ve Afrika’da Lübnan, Ürdün, Suriye, Irak, Libya, Fas ve Tunus ile serbest ticaret, AB ile ortaklık anlaşması ve İsrail-ABD ile ortak nitelikli sanayi bölgesi bulunuyor. Ayrıca COMESA (Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı) üyesi. Mısır’daki Türk Sanayi bölgesi de ilişkilerdeki normalleşmeyle birlikte hızla genişlemeye başladı. Bu nedenle Türk üretimci için Mısır hem düşük maliyetli üretim hem de çok sayıda ülkeye ihracatta gümrük muafiyeti nedeniyle daha cazip hale geliyor.
Cumhurbaşkanı Sisi’nin Türkiye’ye yaptığı son ziyaretin ve imzalanan yeni anlaşmaların, bu yatırım eğilimlerini daha da güçlendirmesi kaçınılmaz. Hem görüşmelerde hem de ortak basın toplantısında iki ülkenin ekonomik bağların derinleşmesi ön plana çıkan hususlardan oldu. Cumhurbaşkanı Sisi’de basın açıklamasında, Türkiye’nin bölge ihracatında Mısır’ın bir üretim merkezi haline gelmesi dileği bu açıdan önemli bir detay. Kahire’nin odak noktası, hem Mısır’daki Türk yatırımlarının üretim kapasitelerini arttırmak hem de yalnızca Mısır pazarına değil aynı zamanda Afrika ve diğer bölgelere ihracatın genişlemesi için Mısır’daki üretimi daha da yerelleştirmek olacaktır. Bu Türkiye’nin Kuzey ve Sahra-altı Afrika’daki politikalarıyla oldukça uyumlu bir vizyon aslında.
Burada dikkate alınması gereken öncelikli risk, kırılgan Mısır ekonomisinden kaynaklı olumsuz senaryolar. Mısır bir süredir derin bir ekonomik açmaz içinde; dış borç baskısı ve döviz krizine enerji krizi de eklenmiş durumda. Bir de Mısır’ın askeri devlet kapitalizmi, şimdilerde hem Körfez ve Avrupalı yatırımcıları çekmek hem de bu iki bloğun artan reform ve özelleştirme taleplerini dengeleyebilmek adına yeni yollar arayışında. Bu nedenle de yakınlaşmanın faydalarını en üst düzeye çıkarmak ve olası risklerden kaçınmanın yolu Afrika’daki yatırım stratejilerini çeşitlendirmekten geçiyor.
Ayrıca, Mısır’ın Etiyopya ile ilişkileri ve diğer bölgesel dinamikler gibi jeopolitik hususlar, Türk yatırımlarının niteliğini ve kapsamını etkileyebilir. Bu nedenle Türk yatırımcıların dış yatırım potansiyelini, daha geniş bölgesel dinamikleri göz önünde bulundurarak, diğer Afrika pazarlarıyla dikkatlice dengelemek hem riskleri azaltmaya ve hem de Türkiye’nin stratejik çıkarlarıyla uyumlu jeoekonomik açılımlara yardımcı olabilir.
Savunma sanayi ve bölgesel güvenlik iş birliği, stratejik uyum olmadan ne kadar mümkün?
Mısır ile yakınlaşmanın gündeme getirdiği bir diğer gündem maddesi ise iki ülke arasındaki savunma sanayi işbirliği. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bir röportajda yaptığı açıklamaya göre Mısır’a insansız hava araçları satışı bile gündemde. Mayıs ayında Mısır’dan gelen Mısır’dan gelen üst düzey bir askeri heyetin, Türkiye’nin iki büyük insansız hava aracı üreticisi olan Baykar ve TAI’yi ziyaret etmesi, temkinli de olsa Kahire’nin bu seçeneği değerlendirdiğine işaret. Bu ziyaretin hemen öncesinde, Türk yapımı HÜRJET’in Akdeniz’i aşarak Mısır’da düzenlenen Uluslararası Mısır Havacılık Fuarı’na katılması, savunma sanayi ihracatı konusunda Ankara’nın da istekliliğini koruduğunu gösteriyor.
Yalnız böylesi bir iş birliği, iki ülke arasında çok sayıdaki bölgesel meseledeki farklılıklarını aşmalarını ve stratejik bir uyumu gerektirmekte. Bu yılın ilk aylarına kıyasla, iki ülkenin çatışmalı da olsa işbirliği modeli içerisinde başta Doğu Afrika’da giderek yakınlaşan çıkarları ve pozisyonları nedeniyle, çok sayıda bölgesel uyuşmazlıkların çözümünde birlikte çalışma olasılığı artmış durumda.
Bir süredir Ankara-Kahire hattında, özellikle Libya, Gazze ve Sudan başta olmak üzere bölgesel çatışmaların yönetilmesi konusunda Mısır’la ortak pozisyonlar oluşturmaya yönelik yoğun var. Keza, Mısır lideri Sisi bölgesel konularda “insani krizlerin önüne geçme konusunda beraber çalışma kararı” aldıklarını dile getirmesi de bunu teyit ediyor. Kısa bir süre önce, Ağustos ayında Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Mısır’ı ziyaret etmişti. Yeni Mısır Dışişleri Bakanı’nın göreve başlamasından bu yana ilk üst düzey temas olması açısından son derece önemli olan bu ziyaret, ayrıca Bakan Fidan’ın bölgesel diplomasi trafiğinin de önemli bir ayağıydı. Bakan, Kahire’ye gelmeden önce Addis Ababa’daydı. Ziyaret, Somali ile Etiyopya arasındaki arabuluculuk sürecinde ikinci tur görüşmelerinden hemen önce gerçekleşti.
Karmaşık bölgesel dinamiklerde yol almak
Türkiye’nin bölgesel normalleşmesi, muhtemelen Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz’de Mısır ile bazı dış politika yakınlaşmalarına yardımcı olacak. Somali ve Sudan’da iki ülkenin pozisyonları birbirine yakın. Örneğin Türkiye ve Mısır’ın Sudan’da farklı ancak örtüşen dış politikaları var. Türkiye, Sudan’daki iç savaşın Libya ve Somali’yi de istikrarsızlaştırma riskini de dikkate alarak, devam eden iç savaşa doğrudan dâhil olmaktan kaçınarak Sudan’da ihtiyatlı bir politika izliyor. Hala Sudan ile ilişkiler stratejik olarak önemli. Bunu Türkiye’nin 2019’da Geçiş Konseyi için anayasa bildirgesinin imza törenine bir heyet göndermesinden ve ülkenin Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah El-Burhan’ın Ağustos 2021’de Türkiye’ye yaptığı ziyaretten açıkça anlıyoruz. Fakat şimdilik Türkiye, Sudan’da iç savaşa müdahil olmadan yumuşak güç unsurları üzerinden angajmanını muhafaza etmeye çalışıyor.
Mısır’ın Sudan’a yönelik dış politikası ise özellikle Nil Nehri ve sınır güvenliğiyle ilgili güvenlik endişeleriyle şekilleniyor. Kahire için, Sudan, Etiyopya ve Büyük Etiyopya Rönesans Barajı (GERD) projesi de dâhil olmak üzere bölgesel tehditleri dengelemeye yardımcı olabilecek bir bölgesel müttefik, bu nedenle de Sudan’daki istikrarsızlığın Etiyopya’ya karşı Rönesans Barajı meselesinde konumunu zayıflatacağından korkmakta. Bu yüzden de Sudan’ın geçiş hükümetine önemli diplomatik ve askeri destek sağlıyor. Öte yandan Mısır’ın desteklediği Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Burhan, rakibi Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) ile savaşını kazabilmek için İran ile yakınlaşma sinyalleri veriyor. BAE, Sudan’da HDK’ya insansız hava araçları sağlarken, Burhan da İran’dan satın aldığı IHA kullandığı basına yansıdı. İran’ın Sudan’daki artan etkisi, Ankara ve Kahire’nin Sudan iç savaşında stratejik uyumu açısında bir kaldıraç etkisi göstermesi oldukça muhtemel.
Yine de bölgede her zaman bir artı bir iki etmiyor. Türkiye’nin Libya’da Sudan iç savaşından kaynaklı endişeleri var demiştik. BAE’nin destek verdiği HDK ve lideri General Muhammed Hamdan Dagalo ile Libya Ulusal Ordusu lideri General Halife Haftar iki yakın müttefik. Sudan-Libya sınırını kontrol eden Halife Hafter, Sudan’da Dagalo ile birlikte Kızıldeniz’den Akdeniz’e açılan hatta, BAE ile birlikte hem yasal hem de yasadışı geniş ekonomik ekosistemi idare ediyorlar. Ve bu yatırımların bir diğer ayağının Rus Wagner şirketinin Afrika faaliyetlerine ve Rusya’ya bağlandığına ciddi iddialar bulunuyor. Hal böyleyken, Sudan iç savaşının Libya’da tüm taşları yerinden oynatması hiç de zor değil. Hele hele Libya’da tansiyon son iki yılda hiç olmadığı kadar yükselmişken.
Öte yandan hazır Libya demişken, bu, Türkiye ve Mısır yakınlaşmasının, stratejik hizalanmayla sonuçlanmasının belli zorluklar içerdiği bir diğer dış politika meselesi. Cumhurbaşkanı Sisi, Türkiye’deki basın açıklamasında Kahire’nin pozisyonunu yeniden tekrarladı: Libya’da seçimlerin gerçekleştirilmesi, güvenliğin sağlanması ve meşru olmayan silahlı güçlerin Libya’dan çekilmesi. Her ne kadar 2020 yılındaki tehdit algısı aşılmış olsa da, Mısır’ın Türkiye’nin Libya’dan çekilmesini, orta ve uzun vadede dış politikasında tutmaya devam ettiğiniz görüyoruz. Libya’da taşların yerinden oynaması ve yeniden silahlı çatışmaların alevlenmesi durumunda sahadaki gelişmeleri bu hedefi için kullanıp kullanmayacağı ise büyük oranda böylesi bir senaryoda Mısır’ın içinde bulunacağı ahvalin şartlarına bağlı olacağa benziyor.
Benzer şekilde çıkarların örtüşmediği bir diğer mesele ise Etiyopya ve Somali arasında alevlenen son anlaşmazlık. Ağustos ortasında Somali ile bir savunma anlaşması imzalayan Mısır, ülkeye hem asker hem de silah sevk ediyor. Mısır, bir yandan Etiyopya’ya karşı konumunu güçlendirmek diğer yandan Somali’de askeri bir varlık oluşturabilmek için Etiyopya-Somali anlaşmazlığından yararlanıyor. Mısır’ın bu stratejisi, Türkiye’nin arabuluculuk çabalarını da yokuşa sürüklüyor.
Bir de Mısır’ın Çin ile yakınlaşması ve BRICS üyeliği meselesi var. Yakın zamanda BRICS’in Ortadoğu ve Afrika genişlemesiyle üye olan Mısır, yeni finansal ve politik manevra alanlarına da kavuştu. Kahire içinde bulunduğu ekonomik zorlukları ve Gazze’deki işgalin yarattığı sıkışmışlığın içinde hem BRICS üyeliği hem de Çin ile yakınlaşmasını ustaca kullanarak yeni finansal ve siyasi kaldıraçlar inşa ediyor. Mısır’ın savrulmasından endişelenen AB ve ABD ise Mısır’ı yakında tutmak için stratejik ayarlamalarla bu gelişmelere cevap veriyorlar. AB’nin Mısır ile ilişki düzeyinin stratejik ve kapsamlı ortaklığa yükseltilmesi deklarasyonu imzalaması ve geniş bir finans destek paketinde uzlaşması, ABD’nin Sudan krizinin çözümünde devreye soktuğu Cenevre sürecini Mısır’ın arabulduğuyla yakından koordine etmesi bunun çarpıcı örnekleri. Yani BRICS üyeliğinin iyice ivmelendirdiği çoklu hizalama politikasıyla, Mısır, başta Afrika’da bölgesel liderlik olmak üzere farklı dış politika rolleri üstlenmek ve farklı stratejiler izlemek arzusunda. Önümüzdeki yıllarda Afrika ve Ortadoğu’daki ticaret yolları, enerji kaynakları ve askeri nüfuz gibi konularla ilgili bölgesel tartışmalarda sahip olduğu bu yeni manevra alanı ve avantajlarıyla güçlenmiş, daha aktif bir Mısır görebiliriz. Bu kuşkusuz, Mısır karşısında Türkiye’nin daha dezavantajlı bir durumda kalması riskini de doğurabilir. Ayrıca Kahire-Ankara hattında beklenmedik yeni bölgesel rekabet ve çıkar çatışmaları da getirebilir.
Peki, ne yapmalı?
Yazının başında da ifade ettiğim gibi, ekonomide Mısır’daki ekonomik istikrarsızlık ve bölgesel dengelerin dinamikliği göz önüne alındığında, Türkiye yatırımlarının Mısır’da yoğunlaşmasının getirdiği fırsatları ve riskleri iyi analiz etmek gerekiyor. Ayrıca Somali ve Etiyopya arasındaki gerilimin büyümesi, Türkiye’nin Etiyopya’daki ekonomik yatırımlarını ve çıkarlarını da olumsuz etkileyebilir. Mısır’ın üretimi yerelleştirme ve ithalat maliyetlerini düşürme konusundaki ilgisi, Türkiye’nin çıkarlarıyla örtüşüyor, ancak ortaklığın sürdürülebilirliği, bu rekabet eden önceliklerin dikkatli bir şekilde yönetilmesine bağlı.
Mısır ile yakınlaşmasının daha geniş jeopolitik etkilerininim yönetilmesi oldukça önemli. Kahire ile yakın ilişkiler Ankara’ya bölgesel diplomaside kuşkusuz daha fazla manevra alanı sağlıyor, ancak yakınlaşma, hem Etiyopya gibi ekonomik, siyasi ve askeri ilişkilerin derin olduğu ülkelerle ilişkilerin korunması hem de alevlenen çok sayıda bölgesel krizin yönetimi için hassas bir dengelemeyi de gerektiriyor.
——————————————-
Kaynak:
https://fikirturu.com/jeo-politika/turkiye-misir-ihtiyatli-iyimser-rzgarlr/