Türkiye “Stratejik Derinlikten” “Stratejik Özerkliğe” mi Savrulma Niyetinde?

Tam boy görmek için tıklayın.

Prof. Dr. Sema KALAYCIOĞLU

Türkiye’nin BRICS+ grubuna üyelik hevesi ile ilgili ne gibi girişimlerde bulunulduğu pek belli değil. Ama toplanan her zirve artık yeni bir tantanalı seyahat fırsatı.

“Gezelim-  görelim” durduğu yerde duramayan bürokrasinin gezgin yüzü. Ama uluslararası tercihler açısından daha çok “serseri mayın” psikozu gibi. Patlarken hükmü kalmayacak, belki kendi kucağında patlayarak, yine kendine zarar verecek bir mayının bilinçsiz, amaçsız hareketleri belki daha iyi bir teşhis olur.  Genişleyen BRICS, BRICS+ olarak 22 Ekim 2024 de Kazan’da toplandığında bu toplantı bir anlamda ev sahibi Rusya’ya, Ukrayna’ya karşı verilen destek mahiyeti taşıdı. Türkiye’nin Kazan zirvesindeki arz-ı endamı, savaşan iki ülke arasında bir tür “tavşana kaç, tazıya tut” politikası uygulamanın ispat ettiği tarafsızlığın çok ötesinde. Tarafsızlığın ödülü daha çok tahıl anlaşmasının devam etmesine bağlı olduğuna göre, Kazan zirvesine alkışlanmak için gidilmedi. Ama asıl anlaşılmayan konu, Türkiye’nin bu coğrafi tesanütten yoksun BRICS+ ya olan merakı ve üye olma hevesi.

Alternatif Arayışı veya Çeşitlendirme mi?  

Kurucu üye olarak Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyetinin, resmi olarak Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri(BAE) ile yapacağı ilk zirve olan Kazan Zirvesi, 10 üyesinin toplam GSYİH, dünya ticareti payı gibi istatistikler açısından bir ağır sıklet olabilir. Ama böyle bir toplama yapmanın hatası kadar, sorun, bu ülkelerin “yenidünya düzeni” iddiası ile oynayacaklarını düşündükleri rolün tanımındaki belirsizlik. BRICS+  içinde yer alan her üye kendi başına veya ittifaklarla dünyanın jeopolitik tablosuna yeni fırça darbeleriyle şekil verebilir. Dünya gündemini işgal edecek savaşlar, tehditler yaratabilir. Ama “yenidünya düzeni” dedikleri kurmaca ortamda açlığa, sefalete, savaşlara, iklim değişikliği, küresel ısınma, kadın ve çocuk ölümlerine ne çözüm vaat ettikleri belirsiz veya henüz cevaplanmamış durumda. Dünya Bankası’na alternatif bir banka kurup, “Yeni Kalkınma Bankası” dediler.  “Koşullu Rezerv Düzenlemesi” (Contingent Reserve Arrangement) diye bir sistem önerip, IMF ye alternatif yaratma ve ABD Dolarını tahtından indirme planları yaptılar. Ama grup içinde bile bu planlara kafa sallayıp düzenlemeye katılmayacak birçok üye var. Henüz çabanın akademik başarısını övmekten öte bir aşamaya gelinmiş değil. Bu nedenle Rusya Kazan’da bu teknik hazırlık üzerine kurduğu ABD ekonomisini yıkma planlarını hayata geçirmek için daha çok bekler. Ya Türkiye ne yaptığının farkında mı? Paramız çok mu ki ortak bankaya yatıralım? NATO ve AB ye alternatif aramanın sınırı ne? Kalabalıklaştıkça işlev yitirmesi kaçınılmaz bir gruba katılma ısrarının, şahsi görünürlük sağlamak ve debdebeli seyahatlerde katmerli yolluk ve yevmiye almaktan öte ne faydası var? Zaten BRICS+ içinde bulunan ülkelerin her biri ile imzaladığımız ve hangilerinin TBMM de onandığını izleyemediğimiz o kadar çok ikili anlaşma var ki!

Günü Birlik Gidip Yatıya Kalmak İstemek

BRICS+ bir Güney-Güney işbirliği platformu ise orada Rusya’nın işi ne? Coğrafi yönleri mi şaşırdık acaba? Yoksa Rusya’nın küresel egemenlik alanını genişleten bir kuruluş olarak BRICS+ üyeleri, Kırım’ın ilhakını ve Ukrayna’ya yönelik Rusya saldırılarını, İran’ın Orta Doğu’daki pasif saldırganlığını ve kadın hakları ihlalini, Hindistan’da Hindu Milliyetçilerinin Hint Müslümanlarına reva gördüğü muameleyi onaylıyor mu da zirveden zirveye koşuyor? Türkiye bütün bunlara ilaveten Çin’in fakirliği aşma basiretini takdir etse bile Uygurları mahrum bıraktığı hakları görmezden mi geliyor da davet edilmeden BRICS+ ya girmeye çalışıyor? Gözlemci belki. Ama üyelik için çırpınış abes. Yoksa aklına esince “Türkiye’yi bir doğal gaz merkez yapabiliriz” çıkışı yapan Putin’in, bunun için koyacağı koşulları veya şahsi avantaları öğrenmeye mi gidildi? Galiba israfı itibarla karıştıran iktidar, kafa karışıklığı içinde bir NATO üyesi olduğunu unutarak, kendini benzer zihin yapısında liderler arasında daha güvende hissediyor. NATO’dan kopmak gibi bir arzusu yok. Üyelikten çıkarılma durumu ve AB üyesi olma ihtimali de yok. Nasılsa NATO, AB, ABD ve başta Almanya olmak üzere her bir Batı Avrupa ülkesi Türkiye’ye her istediğini yaptırabiliyor. Bu durumda BRICS+ ya davetsiz misafir gidip, yatıya kalmak istemesinin muhtemel açıklamasını The Economist dergisinin 17 Ekim 2024 sayısı, “Stratejik Özerklik” elde etme isteği olarak nitelemiş[1]. Batıdan kopmama, ama Rusya’ya daha yaklaşma. Çin’le anlaşma, ama ABD ile bozuşmama birkaç cami arasında bi namaz kalmak gibi. Dergi Ukrayna’ya insansız silahlı hava aracı satarken Rusya ile iyi geçinip, yaptırımlara rağmen yıllık ikili ticaret hacmini 56 milyar Dolarlık bir düzeyde tutabilmenin becerisini de değerlendirmiş.

Kazan derken Kahraman Kazan’dan Olmak

Tabii ülkenin ilk nükleer enerji üretim merkezini Rusya’nın inşa etmekte olmasının Rusya’ya Mersin’de sağladığı ayrıcalığa değinmemiş. Kazan’a giderken değil, ama Rusya ile ilişkilerde aynı sepete çok şey konmasının bir NATO ülkesi için yaratabileceği sakıncalara da açıkça dikkat çekmemiş. Ancak Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyadaki tüm sorunları saymış dökmüş. Bir de Putin’in “Türkiye hararetle BRICS+ ya katılmak istiyor” açıklamasına karşı Ankara’nın böyle bir şeyin olmayabileceği karşılığı üzerinde durmuş. Türkiye’nin üyelik söylentisini bir şantaj veya kumar gibi gören Batının buna kulak asmadığına önemle dikkat çemiş. Toplantının sonunda zaten farklı nedenlerden dolayı BRICS+ nın yeni üye kabulüne açık olmadığı anlaşıldı. Türkiye’nin karşılayamayacağı taahhütlere girmesinin yaratacağı sakıncalar açık. Ekonomik koşulların kritik dönemecinde ülke olarak kapasitesinin sınırlarını zorlaması, gerçekten Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmayı sonuçlandırabilir. Ülkenin harim-i ismetine 23 Ekim’de yapılan terör saldırısı ile derin bir teessüre kapıldık. Şimdi Kazan derken Kahraman Kazan’dan olmanın bedeli olabilecek siyasi zafiyet görüntüsünü aşma zamanı. BRICS+ ısrarı zamanı değil.

[1] The limits of Turkey’s strategic autonomy, Choosing between autocrats and democracies (17 October 2024), https://www.economist.com/europe/2024/10/17/the-limits-of-turkeys-strategic-autonomy

————————————–

Kaynak:

https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/turkiye-stratejik-derinlikten-stratejik-ozerklige-mi-savrulma-niyetinde

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen