Türküler Şiiri

Ali Akbaş Ağabey demiş ki;
“Leyla’nın başına örttüğü tül kadar ince
Dolunay bir buluta bürününce
Şiir oluyor.
Kumsalda bir kedi gibi uysal
Dalgalar ayağımı yalıyor
Şiir oluyor.
Bahçede çim biçiyor bir ihtiyar
Kokusu genzime doluyor
Şiir oluyor.
Apansız bir yıldız düşüyor göğümüzden
İçimize köz düşüyor
Şiir oluyor.
Siyeci bozulmuş viran bahçelerde
Güller soluyor
Şiir oluyor.
Kelimeler gözlerimde bir avuç kum
Çıkarıyorum
Şiir oluyor.”
 
Geçenlerde Yetik Ozan’ın ( Dr. Turgut Günay’ın) Bağlama şiirini koymuştum.
Ali Akbaş Ağabey de Türküler şiirini “Yetik Ozan’ın aziz hatırasına” ithaf etmiş.
O şiiri okuyalım bugün.
Türküler
Yetik Ozan’ın aziz hatırasına
Bin yılda yoğurduk her mısraını
Yüzüğe kaş ettik Ağrı Dağını
Dünyaya değişmem bir aksağını
Gönlüme göredir bizim türküler.
Türküler bilirim Vanlı, Yemenli,
Yemen’in yolları güllü çemenli
Söylemiş gelinler gözleri nemli,
Künyedir, kuradır bizim türküler.
Kavruldum ateşte, boğuldum gamda
Hepsi ayrı hava, ayrı makamda
Bir gelini sel aparmış Mugan’da
Sellerde Sara’dır bizim türküler.
Yıkılmış siyeci, bozulmuş bağlar
Davullar ah çeker, zurnalar ağlar
Bu gelin gönülsüz, salmayın dağlar!
Bir bahtı karadır bizim türküler.
Bizim kızlar bulmayınca dengini
Kimi türkü yakar, kimi kendini
Bahar seli gibi yıkar bendini
Bir kanlı deredir bizim türküler.
Ay karanlık, bulamamış yolunu
Seferberlik yaman bükmüş belini
Karanlık gecede sinsin yalımı,
Zulmette çıradır bizim türküler.
Barak dedikleri bir ince ağrı
Yükselir her gece sabaha doğru.
Uğuldayıp durur dağların bağrı
Tılsımlı mağradır bizim türküler.
Ekinler biçilir toy-düğün olur,
Güzün gün kısalır, bir süyüm olur
Her çeşme başında kırk güğüm olur
Nöbettir, sıradır bizim türküler.
Elif ördek olur, göllerde yüzer
Suyun aynasında saçını çözer
Ceylanlar peşinde avcılar gezer
Bir mîri meradır bizim türküler.
Suları ürperten bir Nîda olur,
Aksi seda veren Altındağ olur
Bir merhaba olur, elveda olur,
Ne kutlu töredir bizim türküler.
Veysel susar, Davut Sulari söyler
Kırımdan gelirken serdarı söyler
Köylüsü-kentlisi, hünkarı söyler
Fermanda tuğradır bizim türküler.
Köroğlu dağlarda kalır mı naçar
Hızır himmet eder, kuş olur uçar.
Beyler unutursa Keloğlan açar
Sihirli sofradır bizim türküler.
Bin dereden su taşımış elekle,
Bin senedir kavgası var felekle
Tırmanır sırtında ağır şelekle
Ağrı’dır, Hîra’dır bizim türküler.
Bülbül gibi gül dalında dem çeker
Kara günde gam dağıtır, gam çeker
Türkülerin çektiğini kim çeker?
Kervanda buğradır bizim türküler.
Toplansın aşıklar çağrım üstüne,
Ağrı bulunur mu ağrım üstüne,
Kara saplı bıçak, bağrım üstüne,
Onulmaz yaradır bizim türküler.
Nağmeler delisi Sarısözen’i
Anmayınca tutmaz sazlar düzeni
Türküler peşinde gezmiş fizanı
Belhü Buhara’dır bizim türküler.
Bağlama dediğin üç tel bir tahta
Ne şaha baş eğmiş, ne taca tahta
Tüm dertleri özetlemiş bir ah’ta
Bozkırda naradır bizim türküler
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen