Yemen’e giden askerlerimizin ardından; evladını bekleyen anaların babaların, sevdiğini bekleyen gelinlerin, kardeşini bekleyen bacıların, babasını bekleyen körpe yavruların gözleri hep yolda kalmış, hicran duygusu ve hasret yüreklerde âteşin bir kor olmuştur. Gönül dağını saran ve için için büyüyen bu yangın her geçen gün daha çok alevlenirken yürekten çağlayıp dile dökülen duygular Yemen türkülerinde yanık bir ağıt hâline gelmiştir. Bu sebeple Yemen’i yâd edince oğlunu şehit veren anaların feryadı “âsûmânın fânusu”na sığmamış, gelinler yarım kalmış vuslatları sebebiyle boğazlarda düğümlenen hıçkırıklarla inlemiş, kardeşini kaybeden bacıların çığlıkları cihânı sarmış ve duygularını dile dökmeyen, ancak gözyaşlarını yüreklerine akıtan çilekeş babaların acılarını da ağıtlar dile getirmiştir. Ve Mehmetçiklerin dertleri de, sitemleri de, kahırları da, çâresizlikleri de, açlıkları da, susuzlukları da, hastalıkları da, hasretleri de, kelâma sığmayan her türlü hissiyat ve düşünceleri de Yemen türkülerinde can bulmuştur.
Yemen gurbetinde evlâdını şehit veren Türk anaları, kimi zaman kendi duygularını dizelere dökerek âh u figan koparmış,kimi zaman da evlâdının ağzından ağıtlar yakmıştır: Bâzen; “Mızıkalar çalınıyor / On altılı gelsin diye / On beşliden asker m’olur / Topluyorlar ölsün diye / Askerler geldi derildi / Söylerim dilim yoruldu / Kurban olurum yüzbaşı / Biri Gazze’de (Yemen’de) vuruldu”[1] diye yürekleri dağlamış, bâzen; “Zâten kaderimiz kara / Kafasından almış yara / Gurbet elde vurulanım / Yaraların kimler sara”[2] demiş ve gönüllere ateş düşüren sözleriyle gözyaşlarımızı sel eylemiş, bâzen bir askerimizin ağzından ağıtlar yakılarak; “Yemen’in kahrına girdik gireli / Keder denizine düştük düşeli / Arpaya buğdaya bak hasret kaldık / Aç açına aşmadayız dağlardan / Otuyla toprağı yeriz bağlardan / Yemen’in dağları çoktur uludur / Her kumu da cehennemin yoludur / Ulu Mevlâm attı bizi Yemen’e / Kaldık hasret gülle bülbül çemene”[3] diye seslenilmiş, bâzen de Yemen’de şehit düşen oğlu Hüseyin’in sesini meleklerin işittiğini; “Gökte uçan kırlangıçlar / Siz Yemen’i biliniz mi / Guzularım şehit mi m’oldu / Siz onları gördünüz mü”;“Nesini deyim nesini / Kim bulmuş kanlı fesini / Gökte melekler işitmiş / Hüseyin’imin sesini.”[4] sözleriyle dile getirmiştir. Kimi zaman da Yemen’e gidip dönmeyen Pınarbaşı’nın Çanakpınar Köyü’nden babayiğitliği dillere destan olan Avşar Musa’nın ardından yakılan ağıtta şunlar söylenmiştir: “Yemen’in ardı dağlar / Yağlığını kıvrak bağlar / Koyurun da Musa’m gelsin / Yemen’de oturan bağler / Söylenir âlemde yapısı vardır / Bu imiş insana feleğin işi / Ara yere gitti Musa’nın başı / Yemen illerinin türlü kumaşı / Yanar dağlarını gördüğüm vardır.”[5]
Yemen’de şehit düşen eşinin acısıyla ağıt yakan Muş’lu bir gelin de, hepimizin çok iyi bildiği “Havada bulut yok bu ne dumandır / Mehlede ölüm yok bu ne şivandır / Bu Yemen elleri ne de yamandır / Ano Yemen’dir gülü çemendir / Giden gelmiyor acep nedendir / Burası Muş’tur yolu yokuştur / Giden gelmiyor acep ne iştir (Nakarat)” o meşhur “Yemen Türküsü”ne şu eklemeleri yapmış ve; Mongok’un suları ovaya akar / Ağam asker olmuş yüreğim yakar / Gözlerim kan çanak ağama bakar (Nakarat) / Gider isen ağam sana köleyim / Cemâlin bir gülsün ben de geleyim / Yemen çöllerinde senle öleyim (Nakarat) / Şafağın atmış da terkisin bağlar / Yavuklun oturmuş için kan ağlar / Hasretin dayanmaz bostanlar bağlar (Nakarat) / Saçımın telini edem hedâyet / Günâhım yoktur ki dilem nedâmet / Muş’tan başka yok mu burda vilâyet (Nakarat) / Tez gel ağam tez gel eğlenmeyesin / İngiliz hayındır güvenmeyesin / Arap da dilber çok evlenmeyesin (Nakarat) / Tüfekler çatıldı kaşlar çatıldı / Ağam mavzer ile öne atıldı / Alkanlar içinde kuma yatıldı (Nakarat) / Tez gel ağam tez gel dayanamirem / Uyku gaflet basmış uyanamirem / Ağam öldüğüne inanamirem (Nakarat)”[6] diye feryat etmiştir.
İstediği kız ile nişanlanmadan Yemen’e gidip geri dönmeyen kimi askerin yüreği yaralı bacısı “Yemen kuşu ötmem demiş / Lâle, sümbül bitmem demiş / Tebdil hava gelen gardaş / Ben evime gitmem demiş / Gitme Yemen’e Yemen’e / Yemen yolu toz kardeşim / Kapımızdan suya gitti / İstediğin kız kardeşim”[7] diye hıçkırıklarını gözyaşlarıyla ıslattığı ağıtlar yakmıştır. Mehmetçiğin Yemen’e gittiğine gönlü râzı olmayan nişanlısı için kimisi şehit askerin ağzından; “Tüfeğim kayada asılı kaldı / Esvabım sandıkta basılı kaldı / Nişanlım ben ile küsülü kaldı”[8]dizeleriyle ak alnına kara yazıldığını dile getirmiş, kimisi de altı aylık evlâdını babasız bırakıp Yemen çöllerine gittiği için; “Gümüş cezvelerim kaynar ocakta / Yemen çöllerinde kaldım sıcakta / Altı aylık yavrum kaldı kucakta”[9]diyerek; efkâr bastığında gönül dağlarına sığmayan duygularındaki hüznün ve sitemin sesini, Yemen’den Anadolu’ya / Rumeli’ye duyurmak istemiştir.
Bu ağıtlar kimi zaman; “Yemen’e gidenin hangisi döndü / Kapandı kapısı ocağı söndü / Yıkılası Huş’ta niceler yandı / Yemen bize figan oldu gel hele / Koskoca paşadan ne emir gelir / Yemen’e gidenler murat mı alır / Yâr dediğin Arap kıymet mi bilir / Yemen eli hep kan oldu gel hele / Yemen kurtuldu mu orda ölünce / Yavrular ortada yetim kalınca / Anası ne desin baba sorunca / Yemen bizden kaç can aldı gel hele…”[10] diye seslenmiş; kimi zaman; “Yemen’e gidenin yüzü gülmez mi / Yeter Yemen yeter kurtulam senden / Göz’yaşlı anaya bu dert yetmez mi / Yeter Yemen yeter kurtulam senden / Dermânı olmayan bu garip dertten / Köyümün üstüne baykuş tünemiş / Anam aklını da benlen yitirmiş / Babam umudunu çoktan tüketmiş / Yeter Yemen yeter kurtulama senden / Dermânı olmayan canım bu garip dertten / Tüfeğim gardaşıma yâdigâr olsun / Oğlu olduğunda adımı koysun / Sazımı duvarda aslı tutsun / Yeter Yemen yeter kurtulam senden / Dermânı olmayan bu garip dertten” diyerek kalplere ateş düşürmüş; kimi zaman da; “Ora Yemen değil, yaman bir eldir / Giden asker değil, bir canlı seldir / Ölüm orda esen bir karayeldir / Yemen’i andıkça gözler kan ağlar / Yemen’in ateşi bağrımı dağlar”[11] diye ciğerlerimizi dağlamıştır.
Bir başka Yemen türkümüzde ise umut kandillerini söndürmeden Yemen’den gelecek eşini dört gözle bekleyen, Seferberlikten dönen az sayıdaki askerin içinde eşinin olmadığını gören ve büyük bir üzüntüye duygularını dizelere döken bir gelin ise; “Gözlerim yolda kaldı / Dönecem demiştin ya / Sözlerin nerde kaldı / Beni de al yanına / Dola beni boynuna / Gel birlikte ölelim gel” diye feryâd etmiştir. Kimi zaman “Aç acına aşmadayız dağlardan / Otları toprağı yeriz bağlardan / Yemen’in dağları çoktur uludur / Kumsalları cehennemin yoludur / Ulu Mevlâm attı bizi Yemen’e / Kaldık hasret gül bülbüle çemene / Burası Türk kabri gel bir bak hele / Bir taşın altında girmiş beş ocak.”[12] diye yüreğindeki kahır ve elemini dile getirerek âh-u zâr etmiş; kimi zaman Yemen’e giden bir askerin eşiyle vedâlaşma ânı dokunaklı bir türkü olmuş; “Gider oldum tedârikim görüldü / Bizim kısmet Yemen ele verildi / Gitme deyin yar boynuma sarıldı” dizeleri dile gelmiştir. Kimi zaman da; “Pay-i taht’tan ferman gelmiş / Sevkiyat başlar kışladan / Analar bacılar ağlar / Ayrılıklar başlamadan / Ah Yemen Yemen Yemen / Vah Yemen Yemen Yemen /Haber salın da anama / Belki de geri dönemem / Saray önünü millet hanı / Yiğitlik askerin şânı / Yemen ellerinde çölde / Yitirdik binlerce canı / Dört tümen vardı Yemen’de / Sahrada, Asir’de, çölde / Nice künyeler kazıldı / Hicaz, San’a, Hudeyde’de / Ah Yemen Yemen Yemen / Vah Yemen Yemen Yemen / Haber salın da anama / Belki de geri dönemem”[13] denmiş, bu ıstırap ve teessür dolu ağıtlarla feleğe ve devlete sitem edilmiştir.
Bir mehter marşımızda “Ey gâziler yol göründü gene garip serime / Dağlar taşlar dayanamaz benim âh-u zârıma” diye ifâde edilen, Anadolu ve Rumeli’ndeki Türk hânelerinde erkek evlat neslini azaltan savaşlar içinde; Birinci Cihan Harbi’ndeki verdiğimiz şehitler ve Yemen isyanlarındaki asker kayıplarımız en ön sıradadır. Bu sebeple gidenin gelmediği Yemen’e sevki çıkan askerin yakınlarının gönlüne ateş düşmesi sebebiyle, evin gelininin dilinden söylenen bir Yemen türküsünde; “Yemen bizim neyimize / Şivan düştü evimize / Hep yavrular yetim kaldı / Güvenmeyin beyinize”[14]diye yürek yakan çok acı ifâdeler terennüm edilmiştir. Çukurova yöresine âit bir başka Yemen ağıdında ise, kocası Yemen’e giden bir gelinin ağzından, padişah Sultan Abdülaziz’e yârinin terhis edilmesi için sitemkâr bir talepte bulunulmuş ve şunlar söylemiştir: “Merhametsiz padişahlar, askeri / On senedir bekletiyor Hicaz’da / Genç iken kocadım, yitirdim yâri / Soyka Yemen yiğit koymadı bizde / N’olur karlı dağlar, n’olur / Asker yârim gelse / Yaralarım ey’olur / Padişaha söyle’n, yâri göndersin / Bu kanunu, bu nizâmı döndersin / On seneyi bir seneye indirsin / Hiç mi merhamet yok Sultan Aziz’de / N’olur karlı dağlar, n’olur / Asker yârim gelse / Yaralarım ey’olur / Gelin ömrüm geçti, ben mozuluyom / Kara saçım ağ ördürdüm, düzlüyom / On senedir asker yolu gözlüyom / Saçım ağırdı, fer kalmadı gözde / N’olur karlı dağlar, n’olur / Asker yârim gelse / Yaralarım ey’olur. / On yıl oldu yârimden ayrılalı / Söyleyin Sultan Aziz’e göndersin yârimi.”[15] Bir başka gelin ise Sultan Mehmed Reşad’a kahrını;“Trabzon’un dört tarafı iskele / Ne aylık var, ne yıllık var askere / Sultan Reşad vermez bize tezkere”[16] dizeleriyle dile getirmiştir.
Uzun hava olarak söylenen bir başka Yemen ağıdının; “Ahırın yanı yıkıldı / Oturacak yer kalmadı / Üç yiğidi asker ettim / Hani ya biri dönmedi / Hani ya bacım hani ya / Bunu duyanlar acıya / Künye gelmiş okunuyor / Gardaş koysun salacaya”[17] dizelerini ve yürek yakan ezgilerini duyduğumuzda içimiz burkulur ve gözlerimiz bulutlanırken, Karaman’da Yemen’e ellerine doğru seslenen ve; “Karaman’dan çıktım yolum Yemen’e / Asker çantasını vurdum sineme / Ayrılık nâmesin verdin elime / Tenhâlarda bul da ver seher yeli”[18] diyen bir dertli bir nağme duyulunca da yüreğimiz ezilir ve boğazımıza düğüm düğüm bir şeyler dizilir…
Rumeli / Kırcaali’d e söylenen bir Yemen Türküsünde ise, “bedel” konusundaki serzeniş ve isyan dile getirilmiştir: “Alı da verin püsküllü çantamı takayım koluma / Babam bana bedeller tutmuyor gideyim yoluma / Gel gitme be gelin eşim gel gitme böyle yatalım / Al çeyizimi satalım be babam, yâre bedel tutalım / Şu karşıdan görünen babam ot mu yaprak mı / Benim de yârimi Yemen’e götüren su mu, toprak mı / Sesle ey garip anam Yemen’i sesle / Yemen’den yolladığım kuru üzümle Emineyi besle / Vursun davullar kaba zurnalar bahçemde çalınsın / Babam da bana bir düğün yapsın cihanda anılsın”[19] Rumeli / İskeçe’de söylenen ve “Kurlar Kışlaları” diye bilinen bir Yemen ağıdında da yine bedel” mevzu farklı dizelerle dile dökülmüş ve; “Alıver anneciğim alıver çantamı asayım koluma / Babam bana bedeller tutmadı gideyim yoluma / Kurlar Kışlaları annem taş değil tahta / Redif askerleri annem kalkıyor bu hafta / Sesle annem sesle annem Yemen’i sesle / Yemen’den yolladığım üzümle Emine’mi besle / Aşağı ki mahleden yukar ki mahleye kavaklar yellenir / Varın sorun nazlı Emine’me kimlere tellenir / Çalınsın davullar yaylada çalınsın / İki kardeş bir düğün yapalım ölünce anılsın”[20] diyen sözleri ve yürek yakan nağmeleriyle dinleyenin gözlerini terletmiştir.
Kırcaali’de söylenen bir başka Yemen türküsünde ise, yeni düğün yapan, cepheye giden bir askerin duygu ve düşüncelerini; “Yemen, Yemen şanlı Yemen / Toprakları kanlı Yemen / Ben Yemen’e dayanamam / Nazlı yardan ayrılamam / İstihkâma indirdiler / Allı gömlek giydirdiler / Bir ananın bir oğlunu / Tâ Yemen’e gönderdiler.”[21]diye dile getirirken içimizdeki yarayı bir kez daha deşmiştir. Bu ağıdın Edirne’de söylenen bir başka versiyonunun sözleriyse; “Yemen, Yemen şanlı Yemen / Taşı toprağı kanlı Yemen / Ben Yemen’e dayanamam / Verin beni Edirne’ye / Elma attım eziliyor / Asker yola diziliyor / Ben bu gece misafirim / Ela gözler süzülüyor / Ana ana canım ana / Daha doymadım ben sana / Ben bu gece misafirim / Helâl eyle sütün’ bana.”[22] şeklinde ifâde edilmiştir. Rumeli bölgesine âit başka bir Yemen ağıdı da; “Yemen senin çölün kumdan / Ne istedin sen yavrumdan / Ne yolun ne iz bilirim / Hemen yavrumu özlerim / Oy Yemen soyka Yemen / Bülbül ötmez gülün çemen / Gelinim hasta yatıyor Üç yetimle ben ney edem / Yiğidim canın veriyor / Üç yetimle ben ney edem / Şu Yemen’de zalim paşa / Kuzgun gibi döner başa / Param yok ki bedel verim / Hemen yavrumu özlerim.”[23] dizeleriyle terennüm edilmiştir.
Çukurova’da söylenen bir Yemen ağıdında ise seferberlik îlân edilince yaşı küçük olan oğlunu Yemen’e gönderen bir ananın acı feryadı işitilmiş ve; “Ana gel yanıma otur / Elini yarama getir / El kızına bel bağlama / Yavruyu yanıma yatır / Anam kirazdan geliyor / Sesi beni del’ ediyor / Sen gurbete asker verdin / Nasıl uykunuz geliyor / Gitme Yemen’e Yemen’e / Yemen sıcak dayanaman / Dan borusu er vurunca / Sen cahalsın uyanaman / Terzi bastan oğlum terzi / Gitti gurbet eli gezdi / Soysuz imiş elin kızı / Evimin düzenin’ bozdu / Top karşıdan gürledi mi / Gülleleri parladı mı / Top kekilli bastan oğlum / Ecel telin telledi mi.”[24] denilmiştir.
Bir Muğla türküsü; “Bir İncecik Yolum Gider Yemen’e / Ilgıt ılgıt kanım damlar çimene / Ölüm varmış güzelleri sevene / Ay karanlık gece vurdular beni / Yârin çevresine sardılar beni”[25] derken, benzer sözlere sâhip olan ve Bilecik yöresinden derlenen bir başka Yemen türkümüz ise; “Bir incecik yolum gider Yemen’e / Ilgıt ılgıt kanım damlar çimene / Çok yalvardım gelmediler îmana / Öldürün Sayid’i gıyman Ali’ye / Kellesini bahşiş çekin vâliye / Bozuldu mu Ertuğrul’un alayı / Silindi mi hamaylının kalayı / Yok mu da beyler gurtulmanın kolayı” [26] dizeleriyle söylenmiştir.
Erzurum yöresine ait olan ve bir annenin Yemen’e gönderdiği oğlunun arkasından yaktığı bir ağıdın yürekleri dağlayan sözleriyse şöyledir: “Eledim eledim höllük eledim / Aynalı beşikte canan bebek beledim / Büyüttüm besledim asker eyledim / Gitti de gelmedi canan buna ne çâre / Bir güzel sîmâdır aklımı alan / Aşkın sevdâsını cânan serime salan / Bizi kınamasın ehli din olan / Yandı ciğerim cânan buna ne çare / Gitti de gelmedi cânan buna ne çâre.”[27]
Maraşlı analar da Yemen isyanlarını bastırmak için giden kara yağız “ede”lere; “Küçük Maraş, büyük Maraş / Ulaş mavi donlum ulaş / Ağzı başa davul tutun / Yemen’de dutuldu güleş.”[28] diyerek; Maraşlının, güreş meydanlarında oldu gibi çöl Yemen’de de isyancıların sırtını yere getirmesini tembihlemiş ve tez dönmesini de; “Evimizin önü arpa / Biçemedim sele serpe / Tez gel Memmedim tez gel / Gelinin arkada körpe”[29] dizeleriyle ifâde etmiştir. Seferberlik îlan edilince cepheye gönderdiği üç evlâdından birisinin şehit düştüğünü dil getiren Maraş’ın çilekeş anası; “Üç oğlum var üç taburda / Silahlar dolu kuburda / Aman sabır eyle oğlum / Çok kerâmet var sabırda / Bir kurt dadandı desteme / Bir oğlan düştü hisseme / Kâğıt yazar tel çekerim / Sadırazam, Şeyhislâma.”[30] derken; hem iki ciğerini birden kavuracak ikinci bir kayba tahammül edemeyeceğini ârifâne bir lisanla söylemiş, hem oğluna sabretmesini tavsiye etmiş, hem de Devlet-i Aliyye’ye olan talep ve serzenişini de bu sitemkâr ağıtla dile getirmiştir. Kezâ Seferberlik sebebiyle cepheye giden gencecik beş yeğeninden hiç birisinin memleketine dönmemesi üzerine Afşin’li Döndü Hala, yaşadığı büyük acıyla Yemen şehitlerimiz için şu ağıdı yakmıştır: “Ecelden kapı açıldı / Altından keçe biçildi / Ergen olanlar seçildi / Ya ben nidem dal boyunu / Bir ok attım sarı saza / Okum gitti sıza sıza / Aşiretten anam gıza / Duysa o da gelir bize / Kaya dibinde beşine / Guşlar konar üleşine / Şu sehile haber salsam / Ulaşılır mı ki eşime / Şu Yemen’de (Beze’de) olan işi / Emiş bacım duydu mola / İnce eşimin gözünü / Böcükler de oydu m’ola.”[31]
Yozgat yöresine âit olan bir Yemen türküsünde ise; Yemen’e giden askerlerin arkada bıraktığı yakınlarının yüreklerine su serpmek, gidenlerin geri döneceğini belirtmek ve Mehmetçiklerin gâyesini ifâde etmek için şu dizeler dile gelmiştir: “Kışlanın önünde sıra söğütler / Oturmuş binbaşı asker öğütler/ Yemen’e gidiyor babayiğitler / Ağlaman analar yine geliriz / Din millet yoluna kurban oluruz / Kışlanın kapısı demir değil mi / İçinde oturan Emir değil mi / Yemen’e giden gelir değil mi / Ağlaman analar yine geliriz / Din millet yoluna kurban oluruz / Kışlanın içinde bir dolu testi / Askerin üstüne fermanlar esti / Analar babalar umudun kesti / Ağlaman analar yine geliriz / Din millet yoluna kurban oluruz.”[32]
İzmir yöresinden derlenen ve “Uçun Kuşlar Uçun” diye bilinen bir Yemen türküsü de şöyledir: “Asker ettiler beni kıdemli çavuş / Yemen çöllerinde oldum bir baykuş / Anadan, babadan, yârdan bir haber yok muş / Uçun kuşlar uçun İzmir’e doğru / Güverteye çıktım uzandım yattım / Komutan gelince selâma kalktım / Anayı, babayı, yâri sılaya attım / Uçun kuşlar uçun İzmir’e doğru.”[33] İzmir Karaburun yöresinde söylenen ve “Asmalı mencere” diye de bilinen bir Yemen ağıdında da şunlar dile getirilmiştir: “Kaleden indirdiler / Kırata bindirdiler / Üç günlük güvey iken / Yemen’e gönderdiler / Olur mu böyle / Kara gözlüm derdini söyle.”[34]
Rize / Çayeli’nden derlenen bir Yemen türküsünde de, askerin ağzından şöyle seslenilmiştir: “Asker ettiler beni de / Kuram çıktı Yemen’e / Vuruldum sol taraftan / Kanım akar çöllere / Askerim gideyirım / Uğradım handan hana / Ateş oldi yanayı / Bizi doğuran ana / Ay vuruyi vuruyi / Vuruyi de duruyi / Konuştuğumuz yerin de / Çimenleri kuruyi.”[35] Kezâ Yemen yolundaki bir askerin diliyle söylenen, içli ezgilerle terennüm edilen ve Giresun yöresinden derlenen bir Yemen ağıdında ise; “Kırat kırat nallı kırat / Yemen’in yolları ırak / Ben Yemen’e dayanamam / Beni Erzincan’a bırak / Elma dalı eydi m’ola / Ucu yere deydi m’ola / Asker çavuş öldü derler / Vâlidesi duydu m’ola”[36] denilmiştir.
Günay Şimşek’ten derlenen ve diğer Yemen türkülerinden de alıntılar yapılmış olan bu Yemen ağıdında; dile getirilen acı, diğer türkülerde ele alınan konuların ortak hüznüyle buluşmuş ve; “Ora Yemen değil yaman bir eldir / Giden asker değil bir canlı seldir / Kavurur güneşi, susuzdur çölü / Ölüm orada esen bir karayeldir / Yemen’i andıkça gözler kan ağlar / Yemen’in ateşi bağrımı dağlar / Karaydı saçları ak oldu gitti / Yurdundan uzakta yok oldu gitti / Garipler mezarı kumlu tepeler / Onlar da sonunda yıkıldı gitti / Ah o Yemen’dir gül-i çemendir / Gidenler gelmiyor acep nedendir / Bu ıssız çöllerde sanki nesi var / Ne izi kalmıştır ne gölgesi var / Her şeyi kaybolmuş kaybolmaz ancak / Gönülden gönüle giden sesi var / Havada bulut yok bu ne dumandır / Sesimiz kısıldı be ne figandır”[37] dizeleri terennüm edilmiştir.
Hâsılı Yemen ağıtlarını dinleyen her vatan evlâdının gönlüne târiflere sığmayan bir ateş düşmüş, büyük acılardan arta kalan yürek yangınlarının közünü yeniden alevlendirmiş, kalbimizin küllenmiş ateşini kızıl kor hâline getirmiş ve yüz binlerce Yemen şehidinin içimizi yakan ateşinde kavrulan sözler ağıt olurken, gönül tellerimizi titreten nağmeler de gözyaşlarımızı ceyhûn eylemiştir.
“Anaların, gelinlerin ve nice yetimlerin ıssız yerlerde döktüğü gözyaşları yağmur olup Yemen Çölü’nün üzerine yağsaydı bağrında ormanlar fışkırırdı”[38]; “Bir milletin ölüsü bir toprağı vatan yapmaya yetseydi, Yemen’in Türk vatanı olduğundan kim şüphe edebilirdi?”[39] diyen ve “Yemen!.. Âh!… Yemen” romanında Yemen’deki hâl-i pür melâli bütün yönleriyle dile getiren Mehmet Niyâzi Özdemir’i rahmetle anarken, Anadolu’daki anaların yüreklerinden fışkıran Yemen türkülerini her dinleyenin Yemen çöllerinde yatan Mehmetçiklerimizi unutmaması ve onlara birer Fâtiha göndermesi hem dînî bir vecîbe, hem millî bir vazîfe, hem de her Türk’ün kahraman ecdâdına bir gönül borcudur…
Dr. Mehmet GÜNEŞ
(Devam edecek)
Kaynaklar;
[1] Ö. Faruk Dikici, İhsan Köker, H. Uğur Tor, Ahmet Kır, Cabir Tercan, Mehmet Öztürk, Afşin’in Ağıtları, Şehide Ağıt, 32, Afşin İlçe Millî Eğitim Müd. Kültür Yayınları Serisi 1, Medipres Yayıncılık, Malatya, 2008.
[2] Ö. Faruk Dikici, İhsan Köker, H. Uğur Tor, Ahmet Kır, Cabir Tercan, Mehmet Öztürk, a.g.e., Şehide Ağıt, 72
[3] Timur Yılmaz, Âşıklardan Halk Hikâyeleri, I, 50, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2011
[4] Ahmet Şükrü Esen, Anadolu Ağıtları, 100, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1982.
[5] Timur Yılmaz, a.g.e., I, 178
[6] Emekli Mülkiye Müfettişi Nuri Yaman’ın Ankara Üniversitesi TÖMER Dil Dergisi’nde (Mayıs 1995, Sayı 31) yayınlanan “Havada bulut yok” türküsünün az bilinen sözleri.
[7] Ahmet Zeki Özdemir, Öyküleriyle Ağıtlar, 57, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1994
[8] Cahit Öztelli, Evlerinin Önü, 640, Hürriyet Yayınları, İstanbul, 1972
[9] Cahit Öztelli, a.g.e., 640
[10] Ümit Bilgin, Yemen Ağıdı
[11] Ora Yemen Değil Yaman Bir Eldir, Hasan Ali Yücel, Kaynak: Günay Şimşek
[12]Timur Yılmaz, Âşıklardan Halk Hikâyeleri, I, 178
[13] Urfalı Abdullah Algın
[14] Salih Turhan, Abuzer Akbıyık, Şu Yemen Elleri – Yemen Türküleri, 164, Yemen Bizim Neyimize, Söz: Anonim, Kültür Ajans Yayınları, Cem Veb Ofset, Ankara, 2010.
[15] Çukurova bölgesinin anonim bir Yemen ağıdı, Yaşar Kemal, Sarı Defterdekiler: Folklor Derlemeleri, 158, Yapı Kredi Yayınları, Ocak, 1997; Cahit Öztelli, Evlerinin Önü, 643, Hürriyet Yayınları, İstanbul, 1972
[16] Trabzon yöresine âit anonim bir Yemen türküsü
[17] Sivas / Şarkışla’da söylenen bir Yemen ağıdı
[18] Karaman’da söylenen bir Yemen türküsü
[19]Alı da verin püsküllü çantamı takayım koluma, TRT Müzik Dairesi Başkanlığı, THM Repertuar Nu: 4379, Yöresi: Rumeli / Kırcali, Kaynak Kişi: Hasan Rodoplu, Derleyen: Nihat Kaya.
[20] Alıver Anneciğim Alıver Çantamı Asayım Koluma, Rumeli-İskeçe yöresi anonim Yemen ağıdı, Derleyen: İnsel Hasanoğlu.
[21] Yemen, Yemen Şanlı Yemen, TRT Müzik Dairesi Başkanlığı, Repertuar Nu: 3747, Yöresi: Rumeli / Kırcali, Kaynak Kişi: Hasan Rodoplu, Cemil Şâban, Derleyen ve Notaya Alan: Rıfat Kaya-Ahmet Turan Şan.
[22] Batı Trakya’da söylenen ve İlkay Şırak’tan alınan Yemen, Yemen Şanlı Yemen türküsü
[23] Yemen Senin Çölün Kumdan, Kaynak: Ali Yavuz Yöre: Anonim
[24] Anam Gel Yanıma Otur, Çukurova bölgesinin anonim Yemen Ağıdı, Yaşar Kemal, Ağıtlar, 186,187
[25] Ümral Deveci, Deniz Üstü Köpürür Muğla Türküleri ve Hikâyeleri, 246, Muğla İl Kültür Müdürlüğü Yayınları, Muğla, 2007; Salih Turhan, Abuzer Akbıyık, Şu Yemen Elleri – Yemen Türküleri, 97
[26] Bir İncecik Yolum Gider Yemen’e, TRT Müzik Dairesi Başkanlığı, Repertuar Nu: 4401, Yöresi: Bilecik, Kaynak Kişi: Muhittin Tartan-Hasan Oymak-Neşet Ergüvenç-Necdet Aruca, Derleyen ve Notaya Alan: Ankara Devlet Konservatuvarı, Derleme Tarihi:1949.
[27] Eledim Eledim Höllük Eledim, TRT Müzik Dairesi Başkanlığı, Repertuar Nu: 1289, Yöresi: Erzurum,
Kaynak Kişi: Muharrem Akkuş, Derleyen ve Notalayan: Yücel Paşmakçı-Muharrem Akkuş, Derleme Tarihi:1966.
[28] Yaşar Kemal, Ağıtlar, 187
[29] Yaşar Kemal, a.g.e., 187
[30] Asker Şükrü Esen, Anadolu Ağıtları, Asker Ağıdı, 165
[31] Ö. Faruk Dikici, İhsan Köker, H. Uğur Tor, Ahmet Kır, Cabir Tercan, Mehmet Öztürk, Afşin’in Ağıtları, Şehide Ağıt, 249, Derleyen: Serdar Sığıner, Kaynak Kişi: Döndü Alkılınç.
[32] Kışlanın Önünde Sıra Söğütler, Yozgat yöresinde söylenen anonim bir Yemen türküsü Derleyen: Bahri Koçoğlu; (Osmanlı’nın Son Dönemlerinde Yemen İsyanlarının Türkü Metinleri Üzerine Etkileri, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çiğdem Erdoğan 2017 Yüksek Lisans Tezi, sayfa 65)
[33] Asker Ettiler Beni, TRT Müzik Dairesi Başkanlığı, THM Repertuarı Nu: 3902, Yöresi: İzmir, Kaynak Kişi: Zeki Oğuz, Derleyen ve Notaya Alan: Hüseyin Yaltırık.
[34] Asmalı Mencere, TRT Müzik Dairesi Başkanlığı, Yöresi: İzmir-Karaburun, Kaynak Kişi: Müjgân
Ağaoğlu, Derleyen ve Notaya Alan: Muzaffer Sarısözen, Derleme Tarihi:1947.
[35] Asker Ettiler Beni Kuram Çıktı Yemen’e, TRT Müzik Dairesi Başkanlığı, THM Repertuar NU: 2903,
Yöresi: Rize-Çayeli, Kaynak Kişi: Dursun Tanyaş, Derleyen ve Notaya Alan: İbrahim Can.
[36] Kırat Kırat Nallı Kırat, Asım Karakaş ve Mehmet Nefes’ten alınan anonim bir Giresun bölgesine âit bir yemen türküsü, Derleyen: Ankara Devlet Konservatuvarı, Derleme Tarihi:1943.
[37] Günay Şimşek’ten derlenen anonim bir Yemen türküsü
[38] Mehmet Niyâzi Özdemir, Yemen! Âh! Yemen!, 7
[39] Mehmet Niyâzi Özdemir, a.g.e., 435