Halil Atılgan Ağabey bugüne kadar yazmış olduğu otuz altı kitaba üç cilt daha ilave etti; Türkülerle Gönlümüze Düşenler.
Mersin Büyükşehir Belediyesi yayınlarından, büyük boy ve tam bin sekiz yüz elli sayfa.
Dalında bir ilk.
Türk Müziğine gönül verenler, sanatçılar yaptıkları çalışmalarla, plâklarla, çevirdikleri filmlerle, hayat hikâyeleri ile birlikte anlatılmış. Hayatta olmayanların hayat hikâyeleri yakınları, tanıdıkları ve çeşitli kaynaklardan yararlanarak kaleme alınmış.
Halil Atılgan Ağabey bu çalışma için bir ömür birikimini ortaya koymuş. Bin bir çiçeği gezip, o güzel Anzer Balı’nı gönül soframıza bırakmış.
Abdurrahman Kızılay’dan Muharrem Ertaş’a, Hamit Çine’den Saadet Yılmaz Bircan’a, Sadi Yaver Ataman’dan Zehra Bilir’e kadar tam doksan dört sanatçı yer almış kitaplarda.
İlk sırada Abdurrahman Kızılay var.
Kerkük’te bir ramazan günü herkes damda yatıyor. Sahurda selâ okumaya başlıyor. Hayranlıkla dinliyor insanlar. Daha çocuk o zamanlarda. Kerkük’ün nüfusu o tarihlerde bir milyon.
Ertesi sabah Kerkük’ün ileri gelenlerinden birisi ud getirip hediye ediyor.
Sonra yolu Türkiye’ye uzanıyor Abdurrahman Kızılay’ın.
Yüzün üzerinde Kerkük Türküsü kazandırıyor repertuara.
İlk türkü Altın Hızmav Mülayım. Nida Tüfekçi eşlik ediyor sazıyla.
Bu türküde ;
“Altın hızmav incidir” diye başlayan bir kıta var, devamını “Gömleğim nar içidir” diye okuyorlar bazen. “Nar içi” değil “narınçı” efendim. Yani narenciye renginde.
Kerkük bizim sevdamız.
İskender Öksüz Ağabey’in Niçin Geri Kaldık adlı kitabında okumuştum.
Bir tarihte Bağdat Sefaretimizde istihbarat görevlisi bir elemanımızın, merkeze gönderdiği raporda bir Türkmen’den bahsediliyor. Hayatını ve ailesini riske atarak Türk yetkililerine sürekli istihbarat veren bir insandan… İstihbaratçımız bu kişinin Turancı eğilimleri olduğunu, dolayısıyla dikkatli olunması, pek itibar edilmemesi gerektiği kanaatini ifade etmiş.
Ama iyi ki bu “eğilimde” olan insanlar olmuş.
Bunlardan biri de Yetik Ozan ( Dr. Turgut Günay).
Şöyle yazmış yıllar önce.
Baht Otağı
Balam Kerkük, yeller düşmüş bağrına;
Boz baharda tozar tozar gidersin,
Yel neme ne, eller düşmüş bağrına;
Lokmalanır, azar azar gidersin.
“Ele kalma,
Bele kal, ele kalma,
Özüm özüne kurban
Menim ol, ele kalma.”
Kaderin bir kara çizgide kırgın,
Oban bir karışık dizgide kırgın,
Umudun bir içli ezgide kırgın;
Hoyratlanır uzar uzar gidersin.
“Oba hanı,
Ev göçüp oba hanı?
Yoluna can verirem
“Kim verem o bahanı.”
Yiğidin yarası can üzerine;
Tasalanma, şandır şan üzerine;
Gün olur kuruyan kan üzerine
Sınırını çizer çizer gidersin.
“Kurula,
Göz yaşını kurula,
Bayraksız bağrın üzre
Baht otağı kurula.”
Yetik Ozan
Bir Kerkük Hoyratı da şöyleydi;
Kerkük’ten geçer Hassa,
Hassa batıpdı yasa,
Kerkük’ü viran etti,
Yad ayyağ bassa bassa.”
…
Allah Halil Atılgan Ağabey’den razı olsun, kalemine güç versin. O yazsın biz okuyalım.