Pazar Günleri saat 16.05 de Halil Atılgan Ağabey TRT Türkü Radyo’da “Dilde Telde Anadolu” adlı program yapıyor.
Bu Pazar Sarıcakaya’ya doğru giderken yolumuzu ıssız köylere düşürdük. Nice hatıraları saklayan, belki de dertlerinin ağırlığından çökmüş evler vardı mavi gök altında.
Radyoda Halil Ağabey’in programı başladı. “Turnalar” idi konusu. Bircan Pullukçuoğlu söyledi önce “İki Turnam Gelir Aklı Kareli.”
Biz göğü severdik. En sevdiğimiz renk de maviydi zaten. Meşeler bile yapraklanırken “göğerirdi.”
Turna ötelerden, ta Ahmet Yesevi’den gelirdi. Selam getirir götürürdü. Kanadına ne sevdalar yüklerdik.
Hani mektup yazardık askerden babamıza, en son da “cümleye selâm” söyleyin derken içinde sevdiğimizi sıkıştırırdık, anlayan anlardı zaten. “Allı Turnam Bizi Ele Varırsan, Şeker Söyle Kaymak Söyle Bal Söyle” derdik ama esas söylemek istediğimiz sondaydı, “Eğer Bizi Sual Eden Olursa, Benzi Soluk Boynu Bükük Yâr Söyle”nmeliydi.
Sonra Reyhani’den bahsetti. Asıl adı Yaşar Yılmaz’dı. 1932 de Erzurum, Alvar da doğmuştu. Hanımı vefat edince “Derli” mahlasıyla söylemeye başlamıştı, daha sonra Bayburt’lu Hicrani “Reyhani” mahlasını vermişti. Reyhani Ağabey’in bir plağından Turna türküsü okundu. Şöyle bitiyordu;
“Sorarlar Reyhanî, deyin ki yasta,
Derlerse gelmez mi, deyin heveste,
Yasin’dir mektubum, İhlâs’tır posta,
Fatiha pulumdur, verin turnalar..”
Turnalar bizde göğü anlatıyordu. Bolluk bereketi anlatıyordu, “uçmak”ı anlatıyordu. Hazreti Ali’nin avazıydı;
“Hazret-i Şâh’ın avâzı
Turna derler bir kuştadır”
Her programda türküleri anlatan bir şiir okuyor Halil Atılgan Ağabey. Bu hafta sıra Ozan Arif’te idi;
Türkü demek, Türk demektir hemşerim,
O sebepten bizde boldur türküler…
Ben onu bilirim onu söylerim,
Türklerdeki özel haldır türküler…
Öyle özel hal ki bilenler gelsin,
Türkü bilmiyorsan Türk de değilsin,
Türkü dinlemeyen Türk‘ü ne bilsin?
Türklerde töredir, ildir türküler…
Azerbaycan, Türkmeneli, Kırım var,
Var var ama dar geliyor hepsi dar!
Çin Seddi‘nden tut da Tuna’ya kadar,
Ortak duygu, ortak dildir türküler…
…
Yeşil Kurbağalar, Erzincan, Eğin!
Dinlesem doyamam ölene değin,
Bazen yeşil başlı göğel ördeğin,
Derine daldığı göldür türküler…
…
Mert olan zalime olur mu tabi?
Zulümdür isyanın seri sebebi,
Dadaloğlu gibi, Köroğlu gibi,
Bazen kılıç tutan eldir türküler…
…
Topraktır, havadır, sudur, ateş, kor…
Nasıl saysın Arif, sayılması zor,
Türküyü sevdalı yüreklere sor,
Gönülden gönüle yoldur türküler…
Sonra Eskişehir’den bir türkü başladı.
“Turnam gelir gona kalka,
Ganedinde gümüş halka,
Yârim gelir bu yaz, hafta,
İşte geldim gidiyorum,
Sılayı terkediyorum.”
Eskişehir’de yaşayan Aşık Pervani Ağabey var. Artvin Yusufeli’den, 1931 doğumlu. Yaşayan, geleneği en iyi bilen, en büyük aşıklarımızdan biri. Babam vefat ettiğinde teybinde Pervani Ağabey’in kasetinin olduğunu görmüştüm.
Aşık Reyhani Ağabey Eskişehir’de hastanede yatarken bir şiir söylemişti Pervani Ağabey;
Sayın meslektaşım Aşık Reyhani,
Ziyarete yaren ihvan bekleriz.
Böyledir dünyanın çarhi devranı,
Gençlik gelir geçer hazan bekleriz.
Dost elina esen bad-ı sebalar,
Nice aşıkanlar nice simalar,
Cenabı Mevlâ’dan acil şifalar,
Kereminden lütfü ihsan bekleriz.
Yürürüz menzile bu doğru rahtan,
Şefaat dileriz Resülüllah’tan,
Sebep doktorlardan çare Allah’tan,
Derdinize çare derman bekleriz.
Uzun bir şiir bu. 30 Mart 2002 de yazmış Pervani Ağabey. Daktilo edip bana vermişti.
Pervani Ağabey’in de Turnalar ile ilgili güzel bir şiiri var. Yaşadığı Eskişehir’den başlamış, doğduğu Yusufeli’ne uğramış, sonra…
Onunla bitirelim yazıyı.
Turnalar
Zincirleme
Yeşil turnam durun ben de geleyim,
Sucattin Veli’ye erin turnalar.
Seydi Battal Gaziye de uğrayın,
Huzurunda divan durun turnalar.
Avcılar vurmasın çıkın havaya,
Emanet olunuz yüce Mevlâ’ya,
Nasrettin Hoca’dan Yunus Emre’ye,
Türbesine kanat gerin turnalar.
Adûlar girmesin Beytülharam’a,
Ankara’ya varın Hacı Bayram’a,
Bektaşi Veli’de durun selâma,
Mübarek nurundan derin turnalar.
Gözlerim görmüyor kan ile yaştan,
Muhabbet eyleyin her iki baştan,
Aşk şarabı için Hacı Bektaş’tan,
Ordan Mevlâna’ya varın turnalar.
Mevlana hünkârı edin ziyaret,
Mesnevi kitaptan okuyun ayet,
Yola devam edin olun selâmet,
Şemsi Sivasî’ye erin turnalar.
Şemsi Sivasî’nin müritlerine,
Hall ozanlarına sadıklarına,
Veysel Baba’sına aşıklarına,
Niksar’da Emrah’ı sorun turnalar.
Şemsi Sivasi’de eyleyin mola,
Aşkın muhabbeti kalbine dola,
Ordan havalanın koyulun yola,
Erzurum Dağları serin turnalar.
Nazar edin Palandöken Dağı’na,
Kar düşmüş mü bakın göğsün ağına,
Selam İbrahim Hakkı Hazretlerine,
Hak-i pâya yüzün sürün turnalar.
Palandöken Dağlarında eğlenin,
İçin soğuk sularını dinlenin,
Narman’da Aşık Sümmani’ye uğrayın,
Mezarına postu serin turnalar.
Alçaktan gitmeyin yüksekten uçun,
Serhat kalesine muhabbet saçın,
Ceyhuni Baba’dan Çıldır’a geçin,
Şenliki Baba’yı sarın turnalar.
Tadarsınız peynirinden, yağından,
Gül toplayın ovasından bağından,
Allahüekber’in geçin sağından,
Kaçkar Dağlar’da oturun turnalar.
Kaçkar Dağlarının esen yelinin,
Lale nergisinin gonca gülünün,
Artvin vilayeti Yusufeli’nin,
Aşıklar yurduna girin turnalar.
Turnam kulak verin Çoruh sesine,
Kırmızı gülüne menekşesine,
İkrari, Mahiri, Muhibbi’sine,
Lâl ü gevherini görün turnalar.
Kaçkar’dan ayrılın yüksekten uçun,
Basra’ya uğrayın, Bağdat’ı geçin,
Abdulkadir Geylani’ye muhabbet açın,
Kerbelâ’da mekân kurun turnalar.
Kerbelâ Çölü’ne varın oturun,
İmam Hüseyin’e selâm götürün,
Mübarek nuruna varın yüz sürün,
Ehl-i Beyt’e kıyam durun turnalar.
Kerbelâ’dan kalkın çıkın havaya,
Emanet olunuz yüce Mevlâ’ya,
Kudüs’e uğrayın, gidin Kâbe’ye,
Kutsal topraklara girin turnalar.
Bey’tül Mukaddesten çıkın Mina’ya,
Ravze-i Şerifi şol kibriyaya,
Resul-i Ekrem’i görün turnalar,
Pervani’den selâm verin turnalar.
Aşık Pervani ( İsmail Çelik)