Uluslararası Stratejik Kültür Yansımaları Işığında Türk İşbirliği Ve Koordinasyon Ajansı (TİKA)

Dünya tarihi boyunca her dönemde iletişim haline bulunan insanlar, birey ve toplum düzeyinde sürekli bir biçimde birbirlerini etkilemiş ve birbirlerinden etkilenmişlerdir. İnsanlık tarihi süresince bu etkileşim süreci kültürel, siyasi, askeri, diplomatik, toplumsal düzeylerde devamlı ilerleyerek günümüz dünya sistemlerine temel oluşturmuştur. Günümüz dünya sistemlerinin tamamı bu birikimin bir yansımasıdır. Siyasî-Politik anlamda devletlerin geniş ölçekte karar alma süreçlerinde en etkili ve işlevsel yol tarihsel derinliktir. Tarihsel derinlik de beraberinde kültürel birikim kavramıyla stratejik tercihleri etkiler. Stratejik tercihler ve hedefler  planlanırken bu süreçte devletlerin faydalandığı faktörlerin başında stratejik kültür gelmektedir. Bunun yanında sadece bu alanlar da dış politika tercihlerini anlamada tamamen etkili ve yeterli değildir.

Dış politika tercihleri sadece rasyonel tercihlerle ve önceden tanımlanmış verili ‘millî çıkar’ şablonlarıyla şekillenmez. Tercihlerin arka planında yer alan norm ve mitlerin oluşumu ve karar alma sürecindeki etkilerini araştırmadan sadece toplum ve tarih-dışı kategorilerle dış politik tercihler anlaşılamaz. 

Stratejik kültür kavramını inceleyecek olursak: Stratejik kültür, “bir toplumun üyelerinin stratejik tercihle ilgili eğitim ya da taklit yoluyla edindikleri ve birbirleriyle paylaştıkları alışılagelmiş davranış kalıplarının, şartlı duygusal reflekslerin ve fikirlerin toplamı olarak tanımlanabilir”. Başka bir ifadeyle, temel karar verici aktörler, ulusal ve uluslararası sorunların çözümüne yönelik tercihlerini belirlerken aynı zamanda kültürel tercihlerin kurucu etkisi altındadır. Kültür-pratik birlikteliği stratejik kültürleri oluşturan temel veridir. Elbette, stratejik kültürler devletlerin sadece diplomatik retoriğini değil, tutum ve davranışlarını etkileyebildiği ölçüde önemlidir. 

Stratejik kültürün temel inceleme alanları bir toplumdaki güç kullanımı konusunda ve savaş ve barış hakkındaki ortak tutum ve davranışları ve davranışlarına yön veren zihin haritalarıdır. Bu tür bir inceleme yoluyla inanç ve değerlerin güvenlik ve dış politika konuları üzerindeki etkisi bilinebilir. 

Colin S. Gray’e göre stratejik kültür kavramı ” kendimizi, ötekini ve ötekinin kendimiz hakkındaki düşüncesini daha iyi kavramada kullanışlı bir araç “tır. 

Tarihsel tecrübenin bir yansıması olan stratejik kültür, Ken Booth’ a göre uluslararası politikada kuvvet kullanımı, sivil-asker ilişkileri ve stratejik doktrinler gibi konularda aktörlerin davranışlarının şekillenmesinde önemli bir rol oynayan tarihten, coğrafyadan ve siyasal kültürden türetilen bir kavramdır. 

Paylaşılan bir stratejik kültür farklı siyasal, politik ve askerî kültüre sahip ülkelerin ortak bir strateji etrafında hareket edebilmelerine olanak sağlar. Uluslararası sistemde devletlerin stratejik tercihlerinin arkasında yatan temel girdilerden biri de düşünsel ve kültürel alanlarda aranmalıdır. Stratejik düşüncenin çevresini kuşatan oluşturulan semboller sistemi devletlerin karar almalarında etkindir. 

Tarihsel bağlarımızın geçmişten günümüze artarak devam ettiği Avrasya Coğrafyası veya Türkî Cumhuriyetler her dönemde önemini korumuş, devamlı gelişmiş bir bölgesel güç faktörüdür. Bu nedenle de etkileşim bazı dönemlerde (Örneğin SSCB dönemi) azalmış, engellenmeye çalışılmış olsa da asla tam anlamıyla kopmamıştır. Dünyanın yaşamış olduğu tarihî dönemler ülkemiz ve etkileşim halinde bulunduğumuz coğrafya ve devletlere her alanda tecrübe kazandırmıştır.

1991’de Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin (SSCB) dağılmasıyla birlikte dünyada önemli değişimler yaşanmıştır. Birçok yeni ulus devlet tarih sahnesine çıkmış, ortak tarihi ve kültürel değerlere sahip olduğumuz bu yeni ulus devletlerin Türkiye’den büyük beklentileri olmuştur.

Bu bağlamda konjonktürel olarak başta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere, ülkemizin tarihi, kültürel bağlarla sıkı sıkıya bağlı olduğu tabii coğrafyası ile güçlü bir işbirliği geliştirmek üzere 1992 yılında TİKA kurulmuştur.

Teşkilât Şeması: Orta Doğu ve Afrika Dairesi Başkanlığı/  Doğu ve Güney Asya, Pasifik ve Latin Amerika Dairesi Başkanlığı/ Balkanlar ve Doğu Avrupa Dairesi Başkanlığı/ Dış İlişkiler ve Ortaklıklar Dairesi Başkanlığı/ Orta Asya ve Kafkaslar Dairesi Başkanlığı şeklinde organize edilmiştir. 

1992 yılında daha çok orta asya ülkelerinde faaliyet göstermesi hedeflenerek devreye sokulan TİKA’nın kuruluş amacı şöyle ifade edilmektedir: …Başta Türk dilinin konuşulduğu ülkeler ve Türkiye’ye komşu ülkeler olmak üzere, gelişme yolundaki ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmak, bu ülkelerle; ekonomik, ticari, teknik, sosyal, kültürel, eğitim alanlarında işbirliğini projeler ve programlar aracılığı ile geliştirmek…

TİKA özellikle Türkçe konuşan dört devletin  bağımsızlığının yerleşip kökleşmesine, bu ülkelerin piyasa ekonomisine geçişte kurumsal yapılarının oluşumuna destek verecekti. Kuruluşunda ‘Orta Asya ve Kafkaslar’ı kapsayan bir çalışma alanı vardı, 1994-1995 yılında ise Bosna üzerinden Balkan ülkelerine açılmaya başladı ve hemen ardından Arnavutluk da faaliyet alanına girdi. 

2004 yılından sonra faaliyet alanına Ortadoğu ve Sahra altı Afrika ülkeleri de katılmaya başladı. Bugün TİKA, Orta Asya’ da bağımsızlığına yeni kavuşmuş devletlere yardım eden, Balkanlar’ da azınlık bölgelerine yoğunlaşan, Afrika’ da tamamen insani yardımlara yönelen, Afganistan’ da (TİKA’ nın en yoğun faaliyet gösterdiği ülke.) yer yer çatışma ortamı içinde gayret gösteren bir örgüt haline geldi.  

TİKA’ nın faaliyet konuları, ilgili ülkenin ihtiyaçları esas alınarak belirlenir. İçme suyu, sağlık, yol yapımı gibi bölge halkıyla doğrudan temas kurma imkânı sağlayacak projelere öncelik veriyor. 

Projeler hayata geçirilirken temel yaklaşım, dış politikanın temel prensipleriyle uyumlu biçimde belirleniyor. Bunlardan biri de bölgelerde ‘çok kültürlülüğün korunması’ olarak söylenebilir.

2011 yılına gelindiğinde dinamik dış politika yönelimleri, küresel ve bölgesel düzeyde yaşanan büyük değişimlerin itici etkisi ve kalkınma işbirliği sürecinin etkinliğinin artırılabilmesi amacı ile Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın organizasyon yapısı gözden geçirilmiş ve TİKA yeniden yapılandırılmıştır. Bu da bize bu kuruluşun çağdaşlaşma çerçevesinde zamanın gereklerine uyum sağlama yeteneğinin ne kadar gelişmiş olduğunu göstermektedir.

24 Ekim 2011 tarihli Kanun Hükmünde Kararname ile teşkilat kanunu ve adı güncellenen Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), kavuştuğu esnek ve hızlı karar alabilen yapısıyla faaliyetlerine daha güçlü bir biçimde devam etmiştir.

Kurumsal büyümesine de hız kesmeden devam eden TİKA, her yıl daha fazla ülkede ofisler açarak, Orta Asya ve Balkanlar’dan Afrika, Latin Amerika ve Pasifik adalarına kadar çok geniş bir coğrafyada, doğumdan ölüme kadar insan hayatını ilgilendiren her sektörde nitelikli projeler üretmeye devam etmiştir.

15 Temmuz 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan “Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar İle Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” nin “Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı”  başlıklı bölümünde yer alan “Kuruluş ve Teşkilat” başlıklı maddesinde, Başkanlık, kamu tüzel kişiliğine haiz ve özel bütçeli olarak nitelendirilmiş olup Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin izlemiş olduğu aktif ve ilkeli dış politikaya bağlı olarak çalışma yaptığı ülkelerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı bugün 60 ülkede 62 Program Koordinasyon Ofisi ile 150 ülkede faaliyet göstermektedir. Türkiye nin, TİKA aracılığı ile dost, kardeş ve akraba ülkelere yönelik olarak yaptığı çalışmaların temelinde bir barış kuşağı oluşturma çabası bulunmaktadır. Bu barış kuşağı fikri, çabası, çalışmaları sadece TİKA bünyesinde değil; Türk Konseyi, İslam İşbirliği Teşkilatı, Uluslararası Kültürel Antlaşmalar ağırlıkta olmak üzere birçok kuruluş, çalışma, çalıştay ile arttırılmaya devam ettirilmektedir. Bu ve buna benzer birlikteliklerin zamanla köklü sonuçlar verdiğinden dolayı ilerleyen yıllarda ne kadar stratejik, tarihî, konjonktürel açılardan olumlu olduğu her anlamda anlaşılacaktır.

KAYNAKLAR

  • KARDAŞ, Tuncay. ERDOĞAN, Ramazan. “Türkiye Dış Politikasında Stratejik Kültür “. Stratejik Zihniyet. ed. Talha Köse, Ahmet Okumuş, Burhanettin Duran. 276, 277. İstanbul: Küre Yayınları, 2014.
  • Zengin, Erol. Hoca/Türk Dış Politikasında “Davutoğlu Etkisi”. İstanbul: İnkılap Kitabevi, 2015.

Yazar
Fırat KÖSE

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen