Üretmeden zengin olma tutkusu

Tam boy görmek için tıklayın.

 

Prof.Dr. Feyzullah EROĞLU

Zengin ülkeler, sömürgecilik yoluyla elde etikleri sermaye birikimini, bilim ve teknolojiye dayalı girişimcilik olgusuyla birleştirmek suretiyle büyük bir üretim gücüne ulaştılar. Ekonomik zenginlik sayesinde tüketim düzeylerini artırdılar. Zenginliğin sürdürülmesi için diğer ekonomik coğrafyaları, kendi ürünlerinin tedarik, üretim ve pazar yeri olarak gördüler.

Yaygın Girişimcilik ve Toplumsal Gelişme

Zengin toplumlardaki ekonomik gelişme, üretkenlik ve verimlilik ilkelerine göre çalışan geniş bir girişimci sınıf tarafından sağlanmıştır. Başlangıçta, imtiyazlı küçük bir topluluğun sermaye birikimi sayesinde ekonomik büyüme meydana gelmişti. Fırsat eşitliğine dayalı yaratıcı eğitimin gelişmesi, siyaset kurumunun demokratikleşmesi ve hukuk kurallarına bağlılık gibi etkenlere bağlı olarak girişimcilik kültürü toplumsal tabana yayıldı.

Girişimcilik, belirli bir risk üstlenmek suretiyle sermaye, emek, toprak (fiziki mekân) gibi üretim faktörlerini bir araya getirerek üretim yapma ve katma değer yaratma sürecidir. Yaygın girişimcilik sayesinde ülkenin ekonomik ve insan kaynakları üretken ve verimli bir biçimde kullanıldı. Çok sayıda girişimcinin, ülke ekonomisine yaptığı katma değer sayesinde genel kârlılık ve ücret düzeyi yükseldi. Orta sınıflaşma eğilimi arttı. Toplumun sağlık, eğitim, sosyal güvenlik ve genel yaşam düzeyinde nispeten hakkaniyetli bir artış oldu. Ayrıca, zenginlerin üretkenliği nedeniyle enflasyon ve işsizlik önlendi. Yalnızca işveren ve iş görenlerin değil, tedarikçiler, esnaf ve kamu maliyesi vb. gibi diğer paydaşların kazançlarında da belirli oranda iyileşme oldu.

Üretken Olan İsrafı Sevmez!

Toplumda üretkenlik ve emek verilerek kazanılan gelir, çoğunlukla dengeli bir tüketim alışkanlığı sağlıyor ve başkalarına karşı gösteriş yapma ihtiyacı duyulmadan harcanıyor. Gerçek ‘itibar’, üretmek ve katma değer yaratmak üzerinden yaşandığı için -başkalarının gözüne batırırcasına- israf ve lüks yoluyla sanal bir ‘itibar’ edinme ihtiyacı duyulmuyor. ‘İsraf’ yapma sapkınlığına sapmadan kazancın tüketilmeyen kısmıyla yeni yatırım ve iş kurma heyecanı yaşanıyor.

Ekonomik anlamda üretken ve katma değer yaratmış olan zenginlik, toplumsal bağlamda da hak edilmiş oluyor. Meşru yollardan kazancı artan girişimcilerin hayatında meydana gelen nispeten refahlı ve rahat yaşam tarzı, özellikle genç insanları özendirerek onların girişimcilik eğilimlerini harekete geçiriyor. Genç girişimci yetenekler, iş aramak yerine iş kurmak ve başka insanları üretim sürecine kazandırmak suretiyle yüksek bir öz güvene kavuşuyor.

Hak Edilmiş Zenginlik ve Haksız Zenginleşme

Kişi ve aileler, toplum ortalamasına göre genel olarak üç yoldan zenginleşir. İlki, emek ve çabayla zamanın ruhuna uygun bir girişimcilik yoluyla zenginleşmedir. Bu zenginleşme, topluma sağlanan üretkenlik ve katma değer sayesinde hak edilmiştir. Bir anlamda, ‘kazanılmış’ olan zenginlik statüsü, gerçek bir ‘itibar/saygınlığı temsil eder. İkinci olarak, aile büyüklerinin bıraktığı miras yoluyla zenginleşme meydana gelebilir. Bu zenginleşme, topluma yeni bir katma değer yaratmadan, yalnızca var olanın dağılımı olup ‘verilmiş’ bir statüdür. Aslında, buradan toplumsal bir itibar doğmuyor. Üçüncü olarak kaotik toplumlarda tamamen haksız zenginleşmedir. Zenginleşme, çoğunlukla yolsuzluk, hırsızlık, vergiden kaçınma, kara para aklama, başkalarının hakkını ve emeğini sömürerek haksız bir biçimde gerçekleşir. Başkalarının hak ve emeklerine çökme yoluyla zenginleşmedir.

Tüketim Yoluyla Kişilik Tamamlama Psikolojisi

Herhangi bir toplumda zenginlerin tüketim davranışları ve alışkanlıkları, aslında gelir ve servetlerin nasıl kazanıldığını gösteren önemli bir göstergedir. Üretkenlik ve girişimcilik üzerinden gelir kazananlar, yetkin bir şahsiyet olmanın verdiği öz güven ile israf veya gösteriş yoluyla kendilerine yapay statüler edinme ihtiyacı duymazlar.

Yetenek, bilgi ve liyakate dayalı ‘bir eser meydana getirme’ duygusu, yetkin bir insan olmanın temel şartıdır. ‘Mirasyediler’, ‘vurguncular’ ve haksız yoldan gelir elde edenler, bu insani duygudan büyük ölçüde yoksun olmaları nedeniyle kendi içsel eksikliklerini, israf ve lüks eşya tüketimiyle tamamlamaya çalışırlar. Lüks ve israfı besleyecek kolay gelir imkanı -söz gelimi denetimsiz kamu bütçeleri gibi- elde ettikleri ölçüde, toplumun sırtından bu tutkulu tüketimi yapmadan duramazlar.

‘Mirasyedi’ tipler ile vurguncu zenginlerin, kendilerini israfa ve gösterişe dayalı tüketimle özdeşleştiren bir ‘itibar’ takıntıları vardır. Gelir akışı olduğu sürece gösteriş yapmaktan kendilerini alıkoyamazlar. Sırf gösteriş tüketimi yoluyla elde ettikleri yapay itibarı sürdürmek uğruna her yolu mübah görürler.

Zenginler Gibi Yaşama Takıntısı

Küreselleşme öncülüğü yapan zengin toplumlar, belirli bir refah düzeyine ulaştıktan sonra tüketim düzeylerini yükselttiler. Yalnızca belirli bir yönetici ve egemen sınıfın değil, toplumun önemli bir kesimi için rahat yaşama standartları yükselmiş oldu.

Yoksul ülkeler, kendi doğal kaynaklarını ve yetişmiş insan güçlerini yeterince kullanamıyor. Bu ülkelerde, üretimi, istihdamı, ihracatı ve satın alma gücünü artırıcı yatırımlar yapılamıyor. Popülist demokraside ‘görsellik’ kutsandığı için gösteriş yatırımı ve harcamaları birer propaganda aracı olarak kullanılıyor.

Yolsuzluğa bulaşan otoriter yöneticiler, kendilerine her şartta biat edecek kişilerle çalışma tercihleri nedeniyle kamu kaynakları üzerinde kolayca kişisel bir tahakküm kurma imkânına sahip oluyor. Bu yüzden, yaratılan türedi yöneticiler ile yandaş zengin sınıfın lüks tüketimleri üzerinden bir toplumsal itibar masalı anlatılıyor.

Yoksul halkın bir kesimi, kendi açlığına rağmen zevkusefa içinde yaşayan yöneticilere karşı tuhaf bir gurur(!) duyuyor. Kendilerinin özleyip de yaşayamadıklarını, sevdiği yöneticilerin yaşıyor olmasından sanki sanal bir doyum yaşıyorlar. Kolay ve emeksiz kazanca alışmış bir kesim ise halkın çoğunluğunun açlığına ve yoksulluğuna rağmen, hak edilmemiş lüks ve gösterişli hayatlarını bir tutkuya dönüştürüyor.

Kendi Zenginini Yaratırken Toplumu Çürütmek!

Türk ekonomisinde, satılan kamu işletmeleri ve mülklerinden elde edilen gelirler ile iç ve dış borçlanmalardan gelen kaynaklar, gelir getirici yatırımlara değil de çoğunlukla tüketimi artırıcı alanlara kaydırıldı. Adrese teslim ve şeffaf olmayan ihaleler, nepotizm ve kayırmacılık gibi yönetim tercihleri yüzünden çok kısa sürede sermaye el değiştirdi. Girişimcilik niteliği oldukça düşük olup ciddi bir somut katma değeri yaratmayan ve üretkenliği pek bulunmayan yeni bir siyasal İslâmcı burjuvazi türedi.

Yeni nesil zengin sınıfın en belirgin yönü, daha önceden bastırılmış bir tüketim iştahının varlığı ile dikkat çekmesi. Bu yüzden, kamu sırtından kolay yoldan elde edilen ya da ‘elde ettirilen’ gelirler, katma değer yaratacak yatırımlara değil, büyük ölçüde gösteriş ve lüks yaşama aktarıldı. Bilinen geleneksel siyasal İslâmcı simgelere ek olarak, yeni dönem ihaleci zenginlerin ihtişam göstergesi olarak lüks otomobil ve konut sektöründe âdeta patlama oldu.

Yeni nesil siyasal İslâmcı burjuvazinin, kamu kaynaklarına yaslanarak yaptığı gösteriş tüketimi, bir kısım gençlerin üretmeden ve meşru olmayan yollardan zengin olma tutkusunu tetikliyor. Hak edilmeden ve doğru dürüst bir katma değer yaratılmadan sahiplenilen lüks otomobiller ve konutlar, çaresizliğe itelenmiş insanları baştan çıkarıyor. Ülkede uyuşturucu ticaret ve kullanımında, sanal kumar ve yasa dışı bahislerde, kayıt dışı ekonomide ve dolandırıcılık gibi suçlar da büyük bir artış meydana geldi. Eskiden beri bilinen suçlara (dinsel anlamda günahlara), henüz dünyaya yeni gelmiş ve vatan toprağına ayak basmamış bebeklerin bir miktar para için katledilmesi gibi yeni günahlar icat(!) edildi.

Sonuç olarak, önceden ‘laikçi’ denilen yerli burjuvazi, topluma tepeden bakardı; günümüz siyasal İslâmcı burjuvazinin yol açtığı yaygın ‘açgözlülük’ yüzünden toplumun altı oyuluyor.

—————————————-

Kaynak:

https://millidusunce.com/misak/uretmeden-zengin-olma-tutkusu/

Yazar
Feyzullah EROĞLU

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen