Yazar: Prof.Dr. Cemalettin Taşkıran
Yayınevi: Babıali Kültür Yayıncılğı
ISBN: 9789944118286
Sayfa Sayısı: 207
Yayım Tarihi: 2014
Baskı: 5.
Hazırlayan: Mehmet MEMİŞ, (E) Öğretmen
Oniki Ada, yeni nesiller tarafından hemen hemen tanınmayan, bilinmeyen, yakın tarihimize ait dramatik kayıplar zincirinin çok önemli bir halkasıdır. Unutmak, tarihe ve gelecek zamanlara kötülüktür. Köklü milletler zaman ve mekân muhasebesi yapar, kendisiyle hesaplaşırlar. Bu eser, bir yüzleşme ve hesaplaşma başlangıcıdır.Oniki Ada ismi verilen Osmanlı mirası adalardaki Türk eserlerinin ihtiyacı olan acil bakım ve onarımlarına izin verilmemektedir. Böylece adalardaki Türk eserleri zamanın tahribatına bırakılmış durumdadır. Osmanlı Türkleri tarafından yaptırılan camiler, medreseler, çeşmeler ve diğer sanat eserleri birer birer yok olmaktadır. Oysa bunlar adaların yakın döneminin tapularıdır. İstenilen, bu “tapu”ların ortadan kaldırılması ve buralardaki Türk izlerinin hafızalardan silinmesidir. Türkler, bugün bu adalarda bir avuç azınlık haline düşürülmüşlerdir. İşin en acı taraflarından biri de kendilerine azınlık muamelesi bile yapılmamaktadır.Türkiye’nin AB ile üyelik müzakerelerinin başarıyla sonuçlanması için Kıbrıs ve Ege Denizi ile ilgili meseleleri halletmesinin bir mecburiyet olduğu açıktır. Yunanistan, Ege Denizinde Türkiye ile ilgili problemlerini AB çerçevesine taşıyarak hem hareket alanını genişletmiş hem de Türkiye’yi hiç de gerekli olmayan birçok yükümlülüklerin içine çekmiştir. Öyle görünmektedir ki Türkiye gelecekte, AB üyeliği karşılığında Ege Denizi’ndeki egemenlik haklarından ve milli çıkarlarından taviz vermek durumunda kalacaktır. Son 3-4 yıldır Kıbrıs konusunda yaşananlar hatırlanırsa benzer tavizlerin yakın bir zamanda Ege adaları ve bunların ortaya çıkardığı problemlerde de görülebileceği endişesi yaygındır.(Kapak Yazısı)
****
Türkiye’ nin uzun yıllardan beri devam eden ve edeceğe de benzeyen kangren olmuş meseleleri vardır. Bu meseleler hakkındaki sathi bilgilerimiz çoğu zaman kafa karışıklığına, ilgisizliğe ve unutmaya yol açmaktadır. Milletimizin bilinçli bir ferdi olarak bu meseleler hakkında doğru bilgiye sahip olmak, kavramlara vakıf olmak ve olayları bu açıdan değerlendirme gibi bir mecburiyetimiz vardır.
Prof.Dr. Cemalaettin Taşkıran, Ürkek Bir Siyasetin Tarih Önündeki Ağır Vebali, Hatalı Kararlar, Acı Kayıplar adlı esrinde bir milli meselemizi ele alıyor. Kitapta Oniki Ada meselesi tarihi coğrafyafi ve siyasi yönleri ile inceleniyor. Burada Oniki Ada’nın aslında on iki ada olmayıp Türkiye’nin güney batısında bulunan Rodos Adası ile Sakız Adası arasında “bir tesbih taneleri” gibi dizilmiş yirmi kadar ada ve bu adaların çevresindeki küçük adalar olduğunu ve Anadolunun tabii uznantısı olduğunu öğreniyoruz. Oniki Ada adı, bu adaların yönetimini eskiden beri ve Osmanlılar devrinde de yürüten on iki kişilik meclisten gelmektedir. Adaların tarihini okurken esasında Ege Adaları’nın Yunanlılardan değil de Ceneviz ve Venediklilerden alındığını ve Oniki Ada’nın elimizde çıkışanındaki ‘ hatalı kararları ve acı kayıpları’ öğreniyoruz. Halbuki, adalar Uşi Anlaşması ile Osmanlılara bırakılmış fakat devletin o zamanki ağır problemleri (Balkan Savaşının başlaması) ve devlet adamlarının liyakatsizliği sebebi ile boşaltılamamış, Lozanda Anadolu’ya yakın birkaç ada alınarak Oniki Ada’nı silahsızlandırılması konusunda mutabık kalınmış ve İkinci Dünya Savaşından sonra da galip devletler tarafından Yunanistan’a devredilmiştir.
Hâlbuki stratejik açıdan Oniki Ada Türkiye’nin Akdeniz’e açılması hususunda kilit konumundadır. Üstelik anlaşmalara aykırı olarak bu adalar silahlandırılarak sürekli tahkim edilmektedir. Yunanistan adalara bakışını, Atina’da ‘Günlük Gazeteler Birliği’nce yayınlanan bir yazı ile açıkça şu değerlendirmeyle belirtmektedir: ”Yunan ana karası ve içine aldığı adalar mozaiğiyle birlikte bir bütün olarak Ege Denizi, hayatî derecede stratejik öneme haiz bir bölgedir; bu önem askerî operasyonlara sağladığı destekten gelmektedir. Aynı zamanda bu bölge derinlikte ortaya konabilecek savunma engellerini de oluşturur. Zira, Boğazların bir uzantısıdır ve her kim buralara hakim olursa , Ege Denizi’nden Ak Deniz’e çıkışı kontrol eder ve Girit Adası ile birlikte güneydoğu Akdeniz bölgesinde deniz yollarının tam kontrolünü eline alır.”