Şefkati ya da gerçek adıyla Yaşar Büyükgedik 1951 yılında, Ankara’nın Beypazarı ilçesi, Uruş bucağında doğmuştur. Nüfus cüzdanındaki resmi ismi ise Muhammet Reşat BÜYÜKGEDİK’tir. Asıl mesleği mobilyacılık ve marangozluk olup, ilkokul mezunudur. Evli ve beş çocuk babasıdır. Şefkati, 2 yıla yakın Uruş Belediye Başkanı olarak da yöresine hizmet etmiştir. Şefkati’ye, Şefkati mahlasını Fevzi Halıcı vermiştir. Katıldığı yarışmalarda birçok dereceler alan Şefkati halen Uruş’ta hayatını sürdürmektedir. Ağartma Taşı, Yaradana İltica, Kan Çiçekleri ve Üvey Evlatlar adı altında dört şiir kitabı yayınlanmış olan Ozan’ın beşinci şiir kitabının yayın hazırlıkları devam etmektedir.
Âşık Şefkati (Yaşar Büyük Gedik) yalnızca yaşadığı yörenin sorunlarına karşı duyarlı ve bu sorunları dile getiren bir halk ozanı değildir. Mahalli gözlemlerinin ve yöresel sorunların yanı sıra, ülkenin ve toplumun içinde bulunduğu sorunlar da Ozanımızın şiirlerinde ayrıcalıklı bir şekilde yer bulur. Okumayı çok seven Ozan bununla da yetinmez, insanlığın sorunlarına da yakın ilgi gösterir ve onlara şiirlerinde yer verir.
Köydeki üretim araçlarının sınırlılığı ve iş olanaklarının kıtlığının yanı sıra, genç kızların evlenmek için şehirde yaşayan ve çalışan erkekleri tercih etme eğilimleri ve evlendiklerinde eşlerinin şehre göç etmeye zorlamaları da, göçün hızını arttıran bir başka olgudur. Halk ozanı, Uruşlu Âşık Şefkati bu durumu “Miras” isimli şiirinde, şu dizeleri ile vurgulu bir şekilde dile getirir (Arslan, 1992; 1991):
“Göç büyüdü dostum köylerden kente
Güzelim köyleri yoz bıraktılar.
İlkokul bittiyse, haydi git sen de
Gence bir vedalık söz bıraktılar
***
Anaların bağrı mangala döndü
Nice göz gurbete bakarak söndü
Sevdalar gurbetin yolunda yandı
Geride bir yürek, köz bıraktılar.
***
Tarlalar bakıma muhtacı arttı
Ancak ekmeksize göç etmek şarttı
Düşünceyi heves kapattı, örttü
Geride çok yaşlı göz bıraktılar
***
Kız vermez oldular köyde kalana
Söz verdiler kentten haber salana
Fırsat verip köy gencini talana
Yeşilin yerine boz bıraktılar
***
Bakımsız bakımsız bağlar dağ oldu
Keçiler kemirdi, hırsızlar yoldu
Baharda dalların çiçeği soldu
Geride bir harap iz bıraktılar
***
Şefkati gerçeğin dilinden yazdın
Ananın, babanın halinden yazdın
Kendini bilmeyen gelinden yazdın
Sana da kalemle saz bıraktılar”.
Halkın halinden ve dilinden yazmayı kendilerine vazife edinmiş olan halk ozanlarının , komşuları ile olan ilişkileri, onların yaşam kalitesi üzerinde de belirleyici rol oynar. Ozan Şefkati de Uruş ve havalisinde yaptığı gözlemlerden yola çıkarak, göçün toplumsal ilişkilerde ve özellikle de komşuluk ilişkilerinde ne derin yaralar açtığını, “Komşularım Nerdesiniz?” şiiriyle özlü bir şekilde dile getirir. Yakın ilişki içinde olduğu komşularını, yöresel lakapları ile tek tek sayarak, onların göç ederek yöreyi terk etmelerinin günlük hayata yansımalarını şöyle dillendirir:
KOMŞULARIM NERDESİNİZ?
Mahallede her kapıda bir kilit,
Hani komşu olanlarım nerede?
Soruyorum bakıp bakıp irkilip,
Bu evlere gelenlerim nerede.
*
Dut dibinde şenlik bitmiş ses bitmiş,
Harmancılar çayırlayı terk etmiş,
Alıçcı’nın bacaları buz tutmuş,
Kahkahayla gülenlerim nerede?
*
Düğün olur köy şenlenir coşardı,
İmeceye bütün gençler koşardı,
Hep komşular beraberlik yaşardı,
Dost yolunda ölenlerim nerede?
*
İğdeciler, Desticiler, Kaltallar,
Nerde hani yaşlılardan masallar,
Bir kâbus ki anlatamaz misaller,
Dost dilinden bilenlerim nerede?
*
Ömür gitti bahar gitti yaz gitti,
Mehmet ağa, Ahmet ağa tez gitti,
Onlarınan nükte gitti söz gitti,
Şu kapıyı çalanlarım nerede?
*
Koca evi viran koydu kadılar,
İstanbul’a yanın eydi Badı’lar,
Sordum sebeb ekmek derdi dediler,
Filanlarım filanlarım nerede?
*
Derviş ağa, Çobanlar, Kelteciler,
Hacı Osman’ı harap etti acılar,
Yedi dağa yuva kurdu Eciler,
Erginlerim, delenlerim nerede?
Bilom vardı tükürürdü teklerdi,
Halil usta binbir kahır saklardı,
Komşularım ne kadarda çoklardı,
Ağırlarım çelenlerim nerede?
*
Terzioğlar, İçağsılar, Balcılar,
Karadede, Şükrüefendi, Çölcüler,
Osman komşu, Kestürükle Zilciler,
Bize adı kalanlarım nerede?
*
Gide gide tükettiler yolları,
Boş mu kaldı Şefkatinin elleri,
Etliebeler, Avoları, Çölleri,
Gözyaşımı silenlerim nerede.
*
Bir resmini gördüm hatıra olmuş
tanımakta güçlük çektiğim sevdiğim
inceledim biraz dedim ne olmuş
utancımdan ölecektim sevdiğim
*
başından örtüyü atıp açmışsın
olduğundan uzaklara kaçmışsın
o sevdiğim iffetin geçmişsin
ağlamasam gülecektim sevdiğim
*
neyi vardı güzelliğin saf iken
özenti mi seni taklide çeken
hayret senmisin bu kabından çıkan
bunuda mı görecektim sevdiğim
*
sazı pek severdin bir zamanları
cazı red ederdin bir zamanları
bardak mı ettiler eski çamları
sebebini soracaktım sevdiğim…
*
seyraniye nazire
Hoş destan yazmanın zamanı deyil,
Eridi tarihi destan olanlar.
Sözlerimi anlar bana yetişir,
Azda kalsa ehli irfan olanlar.
Çoğu döndü bile şarap küpüne,
Cahil meyillendi insan tipine,
Elbette sarılır hakkın ipine,
İçinde bir nebze iman olanlar.
Camilerde deyil toplumda bile,
Kalkmalı ayağa heyecan ile,
Milletin önünde en kutlu yola,
Düşmeli hafızı kuran olanlar.
Sultanlarda anılmıyor dengiyle,
İlgi saygı parasının rengiyle,
Fatihasız çiçek ile çengiyle,
Anılır hak ile yeksan olanlar.
Adalet kör topal,hatibi tatar,
Vekili asilin sırtında öter,
Halkına fakirlik masalı satar,
Gecesi gündüzü bayram olanlar.
Milletin dinine ananesine,
El atar korumak bahanesine,
O kutsal mayaya Türk anasına,
Saldırır f……nist hayvan olanlar.
Yoğun fitnelerden üzüntü çeker,
Ayrılık gayrılık içini yakar,
Türk islam yaşayıp göz yaşı döker,
Yolunda halıktan fermen olanlar.
Garipsen sürürler ölünü bile,
Özgün yaftan olur ömründe çile,
Yüz katil işlese,binbirde hile,
Kurtulur ağası kalkan olanlar.
Kapital kölesi el cümle beşer,
Bu günkü bey yarın ayağa düşer,
Kedinin elinde tebdili şaşar,
Toz gibi ezilir aslan olanlar.
Derman haktan bilen hakikat ehli,
Doktor çare diyen yük etmiş cehli,
Çare bulsa idi tababet ehli,
Ölürmüydü kendi lokman olanlar.
Zaman şahit cehilin en körüne,
Bu günkü gaf tuzak oldu yarına,
Atalara ana baba yerine,
Moruk diyor sabi sübyan olanlar.
Ahmağın gözüne cicidir şimdi,
Şeytanın vurucu gücüdür şimdi,
Medyanın başının tacıdır şimdi,
Namustan ahlaktan üryün olanlar.
Cihat meydanından kaçmaz çekilmez,
Haktan gayrısına boynu bükülmez,
Yaratılmışlardan korkmaz yıkılmaz,
Sevdiği rahimürrahman olanlar.
Soysuzluğu tam alnına kazıtmış,
Allahın mülkünde ona azıtmış,
İslam düşmanlığı yemini etmiş,
Ustası çırağı şeytan olanlar.
Sarayı gönüldür kendin bilenin,
Öz dostu ölümdür ibret alanın,
Aklı tatildedir çokça gülenin,
Gülüyor siyasi sultan olanlar.
Şefkatiyim sözüm anlasın arıf,
Anlayana lüzum edermi tarif,
Destanımı seven fatihayı şerif,
Okusun ruhuma insan olanlar,
Aşık Şefkati
Fındık beyinlere büyük davayı,
Aldırabilirsen aşk olsun sana.
Yeni yetmelere bizim havayı,
Çaldırabilirsen aşk olsun sana.
Ortadan kaldırdık birlik zevkini,
Başağa durmadan biçtik ekini,
Küflü beyinlerden öfkeyi kini,
Öldürebilirsen aşk olsun sana.
Bilirsen dertlere çare kendini,
Evvela kendinde ara kendini,
Kendini kaybetmişlere kendini,
Buldurabilirsen aşk olsun sana.
Sürgüne yolladık komşulukları,
Zehirledik çiçekleri baharı,
Aradan lüzumsuz ayrılıkları,
Kaldırabilirsen aşk olsun sana.
Kalmamışsa insanlığı hayası,
Yürekleri tam granit kayası,
Böyle yüreklere sevgi mayası,
Çaldırabilirsen aşk olsun sana.
Umutsuzluk işgal etmiş özünü,
Çaresizin kan doldurmuş gözünü,
Fakirlerin,yetimlerin yüzünü,
Güldürebilirsen aşk olsun sana.
İşe başlamalı mihenk taşından,
Herkes kurtulmalı aş telaşından,
Cehalet zulmünü halkın başından,
Sildirebilirsen aşk olsun sana.
Zaman örter koy kenara şaşkını,
Şefkatiyi ne anlasın pişkini,
Gönüllere Allah Vatan aşkını,
Doldurabilirsen aşk olsun sana.
Aşık Şefkati
İnsanlar gelişmek kalkınmak diye,
Batağın içine battılar yavrum.
Sarıldılar sofralarda İçkiye,
Hergün akşam murdar yattılar yavrum.
Her ota bir zehir üretti gâvur,
Gizli katliamlar devri bu devir,
Bunca tahribata konulmaz tavır,
Irmaklara zehir kattılar yavrum.
Bahir derdik,umman derdik bir zaman,
Çeşit çeşit balık yerdik bir zaman,
Kıyısında hayal kurduk bir zaman,
Denizleri çöpe attılar yavrum.
Ormanlar süslerdi dört bir köşeyi,
Önce devlet vurdu köke kaşeyi,
Göknarı,gürgeni,çamı meşeyi,
Baltalı motorlu yuttular yavrum.
Kör gözlüğü takıp çıkmışlar yola,
Yıkıcılar bir an vermiyor mola,
Dünyanın bedeli boyayla cila,
Güzeli çirkine sattılar yavrum.
Kırdılar yıktılar dehşet saçtılar,
Atmosfere bile delik açtılar,
Herşeye maddeyle değer biçtiler,
Her pisliğe çanak tuttular yavrum.
Şefkati çok üzgün bunca körlükten,
Hâlâ vazgeçmezler canavarlıktan,
Tabiat katloldu bu uygarlıktan,
Dünyanın içine ettiler yavrum.
Aşık Şefkati
KAN ÇİÇEKLERİ
Bayrakta saygıyla esas dururken,
Tarihten el sallar şan çiçekleri.
Güneşte doğumun sancısı varken,
El verdi toprağa tan çiçekleri.
Fitnenin tahribi gitti ağrına,
Vatanın sancısı girdi böğrüne,
Hain rüzgar esti kara bağrına,
Can evinden vurdu san çiçekleri.
Türk islam andıyla koyuldu yola,
Ve o ışık ile girdi kol kola,
Çoğu musallada alırken mola,
Domurcukta soldu can çiçekleri.
Yolundan dönmedi gönlü gamlılar,
Ölüm kustu durdu hain namlular,
Birer Vatan oldu delikanlılar,
Bayrağa taşıdı kan çiçekleri.
Vatanın bağrında açan kan çiçeklerinin şefaatine nail oluruz inşaallah.
URUŞLU AŞIK ŞEFKATİ
{basicyoutube}sLUUsI50a68{/basicyoutube}
KAYNAKÇA :
ARSLAN, Durmuş Ali (1992). Kalkınma Dönemecinde Kavaközü. Konya: Selçuk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü (Lisans Tezi).
ARSLAN, Durmuş Ali (1991). Uruşlu Âşık: Âşık Şefkati. Konya: Selçuk Üniversitesi Halk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi (Folklor Derleme Çalışması).
Dr. D. Ali Arslan ,Gülten Arslan, Halk kültürünün temel bileşenlerinden halk ozanlarının dizelerinde göç olgusu doç.