Esat ARSLAN
En çok sevdiğim, yerlerden biridir, Osmanlı’nın Kosova vilayetinin kent merkezi Üsküp. Eylül’ün ikinci haftasının başında döndüm, ana yadigari Balkanlardan anavatanım Türkiyeye… Balkan Savaşı’nı bitiren 10 Ağustos 1913 tarihinde imzalanan Bükreş Antlaşmasıyla Sırbistan’ın payına düşen bölümdür bugünkü Makedonya coğrafyası. Ayrımsallıkları kurumsallaştıran Güney Slav Birliği anlamındaki Tito Yugoslavya’sının beş cumhuriyetinden biridir, Makedonya Cumhuriyeti. Anımsayınız o günleri, Tito’nun ölümüyle birlikte, çıkan iç savaş sonrası, Tito’nun güçlü kişiliği ve yapay bağlarla ayakta duran Yugoslavya çatır çatır dağılıvermişti. Yugoslavya’nın dağılmasından sonra 1991 yılında bağımsızlığına kavuşan Makedonya, sadece ve sadece 26 yıllık bir geçmişe sahip bir ülkedir. Bu ülkenin NATO’ya ve AB’ye girmesinde devamlı pürüz çıkaran Yunanistan’ın uluslararası arenada olağanüstü çalışmaları sayesinde hâlâ devletin resmi ismi “Eski Yugoslavya Makedonya Cumhuriyeti”(FYMR)dir. Yüzyıllardır tatillerini Tarihi Makedonya’nın başkenti Selanik kıyılarında geçirmeye alışkın Makedonya Cumhuriyeti vatandaşının hem de biometrik pasaportları Yunanistan tarafından tanınmamaktadır. İlginçtir, Yunanistana giriş/çıkışlar Pasavan Kağıtları üzerinden yapılmaktadır. Üstüne üstlük, adına siz ne derseniz deyin, Makedonyayı simgeleyen plakalardaki, “MK”nın tanınmadığını tüm Avrupaya gösterebilmek için araç camlarına da “Bu işaret Yunanistan tarafından tanınmamaktadır”İngilizce pankartlar bile yapıştırılmaktadır. Bu, bir paradoksal niyettir, korktuğunuz, alt şuurunuza yerleşmiş olan nefret ettiğiniz nesneden kaçınmak için harekete geçirilen bir mekanizmanın harekete geçirilmesidir. Temel olarak endişe verici böyle durumlardan her kaçış, başa çıkma alışkanlığınıza zarar verir, bilmem Yunanlılar bunun farkındalar mı?
Oysa ki bunun nedeni de tarihten gelen süreçte ayan beyan apaçıktır. Makedonya Balkan Savaşından sonra parçalanmış ülke konumunu hâlâ devam ettirmekten medet umanlar Yunan politikacılarıdır.
Tekraren ifade etmek gerekir ki, 1849’da Telgrafhane açan, 1873’de Selanik’le tren bağlantısı kuran, 1906’da Şevket Paşa adıyla ilk tiyatro binasını yaptırıp 1907’de ilk film gösterimini yapan Osmanlı Birinci Balkan Savaşı’ndan sonra, 1912’de Üsküp’ten dolayısıyla Vardar Makedonyası’ndan çekilmiştir. Oysa Makedonya Yıldırım Bayezid zamanında Paşa Yiğit Bey tarafından 1389 yılında fethedilmiş, neredeyse bu coğrafyada 550 yıl hüküm sürmüştür, Osmanlı Devleti. Bugün adından bahsettiğimiz Makedonya, Balkan savaşından sonra Sırpların işgal ettikleri Vardar Makedonya’sıdır. Ege Makedonya’sı Yunanistan’ın; Vidin Makedonya’sı ise hâlâ Bulgaristan’ın işgali altındadır. Koskoca Balkanları yitirdiğimizde, Makedonya Eyaleti, o zamanları Vilayet-i Selase denilen “Selanik, Manastır ve Kosova” olmak üzere üç ilden oluşuyordu. Ve de meraklısı için söyleyelim, Antik Makedonya’da da durum aynıydı, ABD’deki “state” anlamında eyaletin merkezi de Selanik’ti. Yunanistan ile Makedonya’nın ortak geçmişi her ikisinin de antik tarihten beslenmeleridir. Yunanistan’ı yakından tanıyan, son zamanlarda artan “kurvaziyer turizmi” sayesinde Yunan adalarını kapı komşusu yapan Türk insanı için Yunanları bir arada tutan şeyin antik tarih olduğu da yakinen şahit olunan bilinen bir gerçektir. Yunanlılarla Helen kültürü, Akropol birleştirilir ama şimdiki Yunan milletiyle, Helen kültürünün uzaktan ve yakından bir alakası yoktur.
Antik tarih bilinciyle yola koyulan ve de antik tarihle ilgili alt yapıdan yoksun olan Makedon siyasetçileri başkent Üsküp’teki heykel fetişizmi işine bu yüzden 200 milyon Euro yatırmış durumdadır. Ortalama ücretin 200-300 Euro olduğu, IMF’den aldığı kredilerle ayakta kalmaya çalışan bir ülke için 200 milyon Euro oldukça büyük paradır. Üsküp Meydanı ve Vardar Nehri kıyısı devasa heykellerle doldurulmuş, yeni yapılan köprü üstleri, bina önleri, çatıları aklınıza neresi gelirse heykellerle bezenmeye çalışılmıştır. Onlarca heykellerle bezenmiş Üsküp kent merkezi ve Vardar’ın üzerindeki köprüler bu fetişizme yetmemiş, daha çok heykellerle doldurabilmek için Vardar üzerine yeni köprüler inşa edilmektedir. Restoran ve kafe amaçları için inşa edilen üç Viking gemisiyle bereber neredeyse Vardar’ın üstü görülemiyecek duruma gelmiştir.
Başta Makedonya Kralı Büyük İskender, babası II Filip ve Birinci Bulgar İmparatorluğu’nun Makedonya doğumlu hükümdarı Çar Samuil’i ile Kiril alfabesini bulan Cyril ve Methodius kardeşlerin heykelleri önde gelen antik tarih figürleri olarak Üsküp meydanını lebaleb doldurmuştur. Ancak Yunanistan’ı da ürkütmemek için 22 metre yüksekliğindeki yapılan Büyük İskender heykelini o adla anılamamaktadır. Makedonya’yı tanıtan renkli ve kuşe kağıtlara basılan prestij kitaplarında bile Büyük İskender’in adı; ancak “Atlı Savaşçı” olarak kendine yer bulabilmiştir. Antik tarihten büyük bir atlama yapılarak XIX. yüzyılın sonlarıyla XX. Yüzyılın başlarında Osmanlı’ya isyan eden çoğu Bulgar asıllı tedhiş sabotajcılarının heykelleri de ötekileşmenin parametreleri olarak heykel çılgınlığında yerini almış durumdadır. Ayrıca Üsküp’teki Türk Çarşısı’nın girişine yaptırılan, İslamiyet’ten çıkarak Katolik olan ve 25 yıl Osmanlı’ya karşı savaş veren Arnavut lider İskender Bey’in (Gjergi Kastrioti) heykeli, yakinen şahit olduğum gibi, çarşıda iş yeri bulunan çok sayıda Müslüman Türk’ü ve Arnavut’u rahatsız etmektedir. Eski bir Osmanlı Paşası olan İskender Bey, II. Murad ve Fatih Sultan Mehmet zamanında 25 yıl boyunca Arnavutluk’un bağımsızlığı için mücadele vermiş, Papa III. Kaliks(Alphonso Bourgia) tarafından kendisine, “Osmanlı akıncılarını bozguna uğrattığı için Mukaddes Mekanın Genel Komutanı” unvanı verilen İskender Bey, Fatih tarafından düzenlenen II. Arnavutluk seferi sırasında hastalanmış ve 1468 yılında ölmüştür. Sorarım size, bu heykelin Türk Çarşısı’nın girişine dikilmesi, burada bir arada yaşayan iki halk arasına atılmış fitne değil de nedir?
Makedonya hükümetinin, Üsküp’ün merkez meydanına “Büyük İskender”, Meclis binası önüne “Nikola Karev”, Taşköprü üzerine “Gotze Delçev” ile “Pitu Guli”nin heykellerinin dikilmesi için aldığı karar, iktidar ile muhalefet arasında gerginliğe yol açtığı da bilinmektedir. Bunun yanı sıra Makedonya’daki Osmanlı egemenliğinin simgeleri camileri karşı da bir haç fetişizmi de alabildiğince yaygınlaşmıştır. Üsküp’ün en yüksek tepesi Vodna’ya dikilen devasa ışıklı ‘haç’, Üsküp kentinin Hristiyanlarla mukim yerlerine dikilen ışıklı dev haçlar bir yerde İslâm-Cami karşıtlığının simgelemektedir. bir Türk Şirketinin büyük emeklerle kurduğu, yeni bir Türk yerleşim bölgesi olmaya aday, 40’ar katlı dört gökdelenin önüne büyük bir inatla dev bir haç inşa edilmiştir. Ohrid’teki Turgutlu Caminin bir şekilde kırılan hilatı yerine kubbeye bile haç konulmuştur. Bu yüzden halk bu camiye şimdilerde “Kırst(haç) Camii” demektedir.
Makedon siyasetçisi, tabii bütün bunları nüfusu yüzde 35’e yaklaşan Müslüman seçmene nasıl anlatabilecektir? Zordur. Konuya derine inmeden bakıldığında, ötekileşmenin tüm parametreleri yerleşmeğe başlamış olduğu, Müslüman ve Hıristiyan mahalleleri Vardar Nehrinin her iki yakasında kesin çizgileriyle birbirinden ayrılmaya başladığı görülmektedir. Meraklar buyurmayınız, sevgili okurlar, siyasetçi dünyanın her yerinde üç aşağı beş yukarı aynıdır. Aynen “Kanal İstanbul Projesi” gibi, Makedon halkına da heykeller sayesinde Üsküp’ün turizmde Paris’le yarışacağı anlatılmaktadır. Bizde projeler daha çok rant üzerine kurulu. Onlar da “Rant” yok ama, onların da göğüslerinin kabaracağını önceden haber verelim. Osmanlı’ya isyan eden komitacıların heykelleri de çekecekmiş, turistleri… Yap Osmanlıya isyan eden yedi terörist tedhişçinin heykelini, bir de ellerine patlatma makinasını ver, sonra da terör nutukları at. Sanki gelen turist hiçbir şey okumadan gelen, her biri andavallı, Osmanlı’dan kalma sanat ve tarih abidesi onca cami, külliye, medrese, köprüler ve kaleyi bir tarafa bırakacak, Büyük İskender’in babasının 2012 model heykeli için Üsküp’e gelecek. Mantık bu. Gelen bilinçli Avrupalı turist ne yapsın, Birinci Bulgar İmparatorluğu’nun Makedonya doğumlu hükümdarı Çar Samuil’i, n’apsın Kiril alfabesini bulan Selanik’li Cyril ve Methodius kardeşlerin heykellerini. Ülkede, neredeyse Makedonya’nın her şehrine, her üniversitesine ve eğitim kurumlarına kadar dikilmiş amatörce yapılmış ve bütünüyle milliyetçi ve fundamentalist Hristiyan heykel ve haç fetişizmi hüküm sürmektedir. Duyduk duymadık demeyin, heykel ve haç ile bir millet inşa ediyorsunuz. Mahkeme Binasının önüne bile kamalı bir Bulgar eşkıyasının heykeli dikilmiştir. Adaleti simgeleyen elinde terazi tutan gözleri örtülü kadın heykeli yerine, tarihi camilerin, çarşının bulunduğu Arnavut ve Türk Müslümanlarla meskûn yere karşı alelacele dikilen öldürme amaçlı kamasını sallayan bir Bulgar eşkıyası heykeli. Karşı çaprazındaki elini uzatmış Osmanlı Düşün Adamları heykellerine inat. Bütün bunları neden anlattım sevgili okurlar, şimdi sormak lazım değil mi? Hani nerede Fransız ihtilalinin Kardeşlik, Eşitlik Özgürlük büyük üçlemesinin simgeleri. Hani nerede, toplumlararası barış sembolleri. Ey Makedon siyasetçiler, masum milliyetçilik yerine çok kültürlü ayrımsallığı, çok uluslu bir ülkede bütünleşme yerine toplumsal ayrışmayı, sevgi ve barış ortamı yerine kin ve nefret inşa ediyorsunuz , haberiniz olsun,.