Türkiye 15 Temmuzun bir numarasını ABD’den istedi. ABD vermediği gibi Halk Bankası genel müdür yardımcısı Hakan Atilla’yı tutuklayarak Türkiye’ye meydan okudu.
Özcan YENİÇERİ
Türkiye 15 Temmuzun perde arkasındakilerinin üzerine gidince ABD kontrolden çıktı. CIA hesabına Türkiye’de faaliyet gösteren hem FETÖ’yü hem de PKK’yı Türkiye’ye karşı kullananların serbest bırakılmasını istedi.
Türkiye’ye karşı Trump, ekonomik bir savaş başlatmış bulunmaktadır. Türk ekonomisi üzerinde tsunami etkisi yaratması için ABD, doları, kredi derecelendirme kuruluşlarını, gümrükleri, medyayı kısacası her şeyi kullanıyor.
Son olarak Trump, attığı tweet’te “Bizim insanımızı bizden alamazsınız, ne olacağını göreceksiniz…Türkiye uzun yıllar ABD’den yararlandı. Rahibi tutuklu tutuyorlar. Masum bir adamın serbest bırakılması için hiçbir şey ödemeyeceğiz, Türkiye ile ilişkilerimizi azaltıyoruz.”
ABD’nin ambargo uygulamaları, gümrükleri yükseltmesi ve Trump’ın attığı tehdit tweetleri Türkiye’deki yönetimi uykudan uyandırmıştır. Milli ekonominin ne anlama geldiğinin iktidar iliklerine kadar farkına varmıştır.
Küstahlığın da bir derecesi vardır.
ABD’nin bazı Türk ürünlerinin vergisini artırması üzerine Türkiye’de karşı tedbir aldı. Bunun üzerine ABD “Türkiye’nin ek ithalat vergileri üzücü. Yanlış yönde atılmış bir adım. Bizimki ulusal güvenlik nedeniyle yapılmış bir şey, onların vergileri ise misilleme.” Diyor.
ABD’li yetkililer Türkiye/ABD ilişkilerini iki ülke arasındaki ilişki olarak değil ABD ile sömürge ülke ilişkileri olarak görüyor. Bu nedenle Türkiye’nin hukuku değil gücü esas alarak Rahibi serbest bırakmasını istiyor.
ABD’nin Türkiye’ye karşı yaptığı dayatmalar maddenin (gücün) nasıl zalimleşebileceğini göstermektedir. Emperyalizm de zaten budur.
George Soros’un bir zamanlar ifade ettiği gibi, “Uluslararası ilişkiler hukukun değil, gücün ilişkisidir; güç hükmeder ve hukuk hükmedeni meşru kılar”. Bu büyük ölçüde ABD’nin uluslararası ilişkilere yüklediği anlamdır.
ABD’nın ve başkanının felsefesi ve yaptığı da tamı tamına budur.
Soros ayrıca “Amerika’nın diğer ülkelerin iç işlerine karışmadan edemeyeceğini” yazmıştır. O, ABD’nin ülkelerin iç işlerine karışırken “bu işi sadece meşru temeller üzerinden” yapması gerektiğini söylemeyi de ihmal etmemişti.
ABD, yaptırımları yalnız Türkiye’ye karşı değil yeri geldiğinde müttefik ve hasım ülke ayrımı yapmaksızın bütün dünyaya karşı uyguluyor. ABD kendi dışındaki dünyaya karşı ilan edilmemiş bir çeşit “küresel savaş” yürütmektedir.
Bu savaşta kullanılan enstrüman ticarettir. Trump yönetiminde ABD, ticareti ulusal güvenlik sorununa indirgemiş durumdadır. Bu durumun orta vadede ABD için birçok olumsuz sonuçları olacaktır. Nitekim Trump’ın uyguladığı ek vergilere karşı bütün dünyadan ABD’ye karşı eninde sonunda misilleme gelecek, bunun ABD açısından bedeli ağır olacaktır.
ABD’nin akıl dışı tavrı dünyanın önde gelen ekonomilerini hem korkutuyor hem de ABD’ye karşı bir araya getiriyor. Bütün dünyada doları ve gümrükleri silah olarak kullanan ABD’ye karşı ortak bir ticari savunma hattı oluşuyor.
Nitekim Türkiye’ye yönelik yaptırım konusunda Rusya, Çin, Almanya, İtalya ve Fransa’dan gelen desteğin tek sebebi Ankara’nın krize girmesinin onları da olumsuz etkilemesi değildir.
Daha çok, Trump’ın uluslararası ilişkileri, yaptırım ilişkilerine indirgemesi ülkeleri korkutuyor. Dünyanın birçok ülkesi Trump’ın bu tutumundan şikâyetçidir. Milli paraya geçiş arayışları uluslararası piyasalardaki dolar hâkimiyetinin oluşturduğu tehdidi önlemeye yöneliktir.
ABD’nin baskısı Türkiye’yi zayıflatmıyor aksine güçlendiriyor. ABD’nin Türkiye’ye diz çöktürmeye çalıştırması, Ankara- Brüksel hattında olumlu gelişmeler yaratmıştır. Türkiye-AB ilişkilerinde iyileşme yaratacak potansiyel oluşturmuştur.
Trump’ın tehditleri Türkiye’de üretimin, ihracatın, istihdamın, verimliliğin ve Türk Parasının daha çok konuşulmasına neden olmuştur. ABD’nin kabadayı tavrı Türk halkını bir araya getirmiş, emperyalist baskılara karşı birlik içine sokmuştur. Bu az bir kazanç değildir.
Kaynak Yeniçağ: Uyuyan Türkiye’yi uyandırmak! –