Ömer AĞAÇLI
Var oluş, mutlak varlık olan Allah’ın kendinin bilinmesi amacıyla zuhurundan başkası değildir. Var oluş “ akıl” ve “ aşk” ın ürünüdür. Allah tüm mükevvenatı kendinin bilinmesi amacıyla ilim ve aşkla yarattığını beyan ediyor. Bu noktada aşk, yaratıcı bir aktivitedir. Yaratılmış olan her şeyin özü Allah’ın nuru olduğundan, bu nur aşkın da kaynağıdır. Konusu ne olursa olsun, her türlü ilgi ve temayül bu kaynaktandır. Yani Allah aşkın kıblesidir. Bütün aşklar O’dan gelir, O’na döner. Allah’ın tecellileri sonsuz çokluktadır. Aşk bu tecellilerdendir. Kim neyi seviyorsa neye ilgi duyuyorsa hep aynı kaynaktan gelir. Yani aynı ve tek olan nur’un farklı tezahürleridir. Kimi sufilerin “ aşk” ı mecazi ve ilahi olarak iki kateogoride ele almaları ve mecazi aşkı önemsememelerine katılmak mümkün değildir. İlahi aşkın kaidesi insani aşktadır. İlahi aşk bile kendini insani aşkta gösterir.
Aşk, insanın her şey ile yaratıcı ilişkiler kurmasıdır pratik hayatta. İnsan birlikte var olan bir varlıktır. Aşk insanı birlikte vareden ilahi tecellidir. Birlik tevhiddir. Bu nedenle aşk, birliğe, tevhide, gerçek hayata yükseliş, özün tecrübesidir. Tevhidin gerçekliğinin tadılmasıdr. ALLAH bilinç ve sevinç değil midir?…
İman kuru bir iddia değildir, özün kaynağın tecrübesidir. İlahi olanın insani olana akışıdır, onu kapsaması, kuşatmasıdır. Din alanında iman ve aşk aynı anlama gelir, tabiki idrak edenlere. Aşk imana binektir. Aşk insani bütünlüğe götürendir. Tevhidi inşaa edendir aşk. Aşk bütün varlığın ortak dilidir. Tüm yaratıcı faaliyetleri yaratarak insanı, toplumu ve insanlığı inşaa edendir.
Allah var oluşu fiilleriyle ortaya çıkarınca, aşk var oluşta kendini izhar etti. Bu ilahi tecelli insan tarafından kabul edilen, yaşanan oldu. Yani aşk insanda mekan buldu. İşte bu noktada Allah’ın rahmeti insanın marifeti oldu. Yaşadığımız hayat, aşkın tecellilerinden başkası değildir.
Mutlak varlık, var oluş arasındaki bağ aşk olunca insanda da kadın, erkek arasındaki bağ aşk üzere oldu. Aşk , her zaman, her yerde ve her an bir tek kaynaktan gelen aynı aşktır. Demem o ki ilahi aşkın kaidesi insani aşkın kitabına düştü, onda açığa çıktı. Şu kadar var ki, Aşkta iki taraf vardır. Seven ve sevilen. Aşk, seven ve sevilen arasındaki Allah’ın tecellisinden başka şey değildir. Mutlak varlık, her an var oluşa kendi varlığı ile inayet eder, yani destek olur. Yaratılış olup bitmiş bir şey değildir her an süreklidir. Her an yeni bir andır. Aşk, yaratıcıdan gelen yaratıcı bir kudrettir. İnsan bu tecelliyi her an kabul edebilecek durumdadır. İnsan her an bu tecellilerin mekanı ve mazhardır. İbn Arabi : “ Aşkı en iyi tecrübe ettiren mazhar kadındır” der. Ve kadına “ dişi yaratıcı” der. O’na göre maddi bir temel olmadan Allah’ı müşahede etmek mümkün değildir. Çünkü Allah alemlerden ötedir. Hakk’ın müşahedesi mutlaka maddi bir mazhar yeriyle mümkündür. Bu da en mükemmel şekilde erkek ve kadın arasında ortaya çıkar. Erkek Hakk’ı kadında müşahede eder. Ancak bu müşahede nikahla olmak kaydıyla. Nikah ilahi ahlakın bir gereğidir. Nikahın kudsiyeti bundan dolayıdır. Nikah dışı ilişkiler vuslatı değil cehennemin dibine gitmeyi sağlar (Zina edene mahrumiyet vardır.). sözü ile bu hususa işaret edilir. Mahrumiyet vuslattan, ilahi tecelliden mahrumiyettir. Yani Allah’tan uzaklaşma halidir. Böyle bir hale düşen insan manevi zevklerden mahrum olur. Bu hale düşen kimselere maneviyat kapıları kapanır, gök yüzüne çıkamazlar. Onlar yer yüzünün filleri olarak sadece yer yüzünde dolaşırlar. Yine dönelim Arabi’ye diyor ki” Kadına düşkünlük olgunluktur. Kadına ilahi gözle bakmamak hamlıktır. Kadını inciten Allah’ı incitir. Kadına saygısızlık Allah’a saygısızlıktır.”
İbn Hazm” Aşk imanla bir çelişki içinde değildir. Aşk hem fiziki güzellikte hem de ruhsal güzellikte Allah’ın varlığını insana hatırlatan, onu bildiren ve ona tanıklık eden bir tecellidir. Güzellik ve aşk insanı Allah bilincine götüren kudrettir. Anladığım kadarıyla aşk, insanı insani boyuttan ilahi boyuta yükselten merdiven gibidir (Manevi merdiven). Bu da insanın aşkınlığa aşk ile yükseldiğini gösterir. Aşk öyle bir manevi haldir ki insanı tüm bencilliklerden arıtan ilaç gibidir. Aşk gibi nefs hastalıklarından kurtaran başka bir iksir yoktur.
Tecrübe ile idrak ettiğim bilgi şudur: Hayatta yapılan her işi severek yapacaksınız. Severek yapılan her iş insana yük olmadığı gibi anlam da katıyor. Yani seven hep kazanıyor.