Ömer AĞAÇLI
Evren (varoluş) Allah’ın her an, sürekli olarak yaratma faaliyetlerinden (fiiller) ibarettir. Evren, Allah’ın isimleri ve bu isimlere dayanan fiillerdir.
Seyid Hüseyin Nasır’in ifadesiyle ; alemler en yüce hakikat kitabıdır. Evrenin bizzat kendisi insana sürekli hakikatin ebedi mesajını bildirmektedir. Evrendeki her şeyin sonlu ve sınırlı formları O sonsuz kudretin varlığının izlerini açığa vurmaktadır. Şu kadar ki sonlu ve sınırlı varoluş, sonsuz ve mutlak olanın kendi varlığını delilleriyle gösteren ayna gibidir. Ve insanı mutlak olan varlığa götürür.
Allah, evreni bir şeyden yarattığını beyan ediyor. Kur’an’da geçen o bir şey, Allah’ın zatından olan “ NUR” dur. Evrendeki her varlık bu nurdan tezahürdür. Bu ilahi düzen gereği evrendeki her varlığın özü bu nura dayanır ki bu nur, BİR in bir olarak zuhur etmesidir. Bütün kutsal metinlerin de anlattığı da budur. Bunun adı tevhiddir. İslam kavramı tevhidin anlatımı ve bunun bilinmesi ve buna göre yaşanmasıdır.
Evrende varolanlar, hakk’ın isimlerinin suretleridir. Bu isimler kevni yani ontolojik bir içeriğe de haizdirler. İnsan da bu kevni öze, duruma, konuma sahiptir. İnsan, bütünsel bir varlık olarak, bu ontolojik duruma göre yaşamak, beslenmek, dayanmak zorundadır. Evrendeki bütün varlıkları birbirine bağlayan Allah’ın kudretidir. Bunun adı ilahi bağdır. Yani ontolojik bağdır. Bu ilahi bağ güven üzeredir. Allah bütün varlıklara hayat bahşederek onlara güven verir. Bütün varlıklar bu ilahi düzene göre Allah’a dayanırlar.
İnsanın varoluştaki ontolojik duruma göre yaşamasının adı “FITRAT” olarak isimlendirilmiştir. 30/30 ayette bu durum açıklanır: “Sen yüzünü, yolunu Allah’ı birleyici olduğu doğru dine çevir. Allah’ın yaratma yasasına uygun olan dine, insanları ona göre yaratmıştır. İŞTE DOĞRU DİN YOLU BUDUR.” Burada yeniden tekrar edelim. Fıtrat insanın Allah’ın yarattığı ontolojik varlık yapısının adıdır.
Her Peygamberin asıl misyonu bunu açıklamka ve insanları fıtrat dairesinin dışına çıkmamasını açıklamaktır. Fakat insan bu ilahi önermeye nefsinin etkisiyle daima fıtrat dışına çıkarak karşılık vermiştir. Günahlar fıtrat dairesi dışına çıkmakla ortaya çıkanlardan ibarettir. Değerli Ali Osma Gündoğan “Günahlar, ilahi iradeye muhalefetin adıdır.” Demiştir ki ne de güzel demiştir.
Din kuralları olan ibadetler ve ahlak hükümleri fıtrat üzere yaşamanın adıdır. Din kurallarının tek amacı, insanı fıtrat dairesine yeniden sokmak ve fıtrat üzere yaşamasın sağlamaktır.
İnsan ontolojik olarak Hak ile halkın arasında vasıta ve bütünsel bir varlıktır. İnsanın ontolojik durmu, konumu daima ilişkiler içindedir. İşte bu noktada diyebiliriz ki, insan hem hakk hem de halkla ilişkilerini bu durmu, fıtrata uygun sürdürmek zorundadır ki fıtrata uygun ilişkilerin merkezinde “ GÜVEN “ bulunur.
“GÜVEN”, varoluşun ruhudur. Ruh alanına aittir. Yani manevidir. İnsan güveni duygu olarak yaşar.
“FITRAT”, ahlak üzeredir.
İnsanın hem Allah ile hem de halk ile ilişkileri ahlak üzere kurulmuştur.
Varoluş, ahlak üzredir. AHLAK GÜVENİ SAĞLAR. GÜVEN DE MUHABBETİ.
Varoluşta güven evrenin ruhudur. Ve Allah’ın “MÜMİNÜ” isimine tekabül eder. Allah, mümin ismiyle bütün var ettiklerine güven verir. Onları güvenle besler ve her türlü zulümden emin eder.
Kur’an’ın insanı inşaa etmek istediği hal, onu mümin kılmaktır. Mümin, fıtrat dairesinde yaşayan, güven veren, güvenilir bir insan tipidir. Tasavvufi dille söyleyecek olursak mümin, fıtrat merkezinde özü ile bağlı olduğu nura ulaşmış, ona bağlanmış kimsedir.
Şu kadar ki fıtrat dairesine girmeden ne hakk’a ne de halka yaklaşmak mümkün değildir. Kur’an’da müminlere Allah’a dayanmaları söylenir. 4/175: “Allah’a inanan, ona dayananları Allah, kendinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendine varan yola iletecektir.”
3/122: “İman edenler Allah’a dayansınlar.”
Vaoluştaki “GÜVEN”, beşeri zeminde de önemli, zorunludur. Bütün insan ilişkileri güven temelli kurulmak zorundadır. Güven, varoluştur. Güvensizlik ise özden kopuş ve yok oluştur. Toplumsal hayat güven merkezli kurulmak zorundadır. Güvensizlik her türlü ilişkiyi, bağları yıkar, yok eder. Güven aynı zamanda muhabbeti çeker. Başarıyı sağlar. Allah’ın insana verdiği sekinet, iç huzur güven sonucudur. 5/6: “Allah’ın rahmeti iyilerin üzerinedir.” İlahi rahmeti çeken güvendir. Medenyetin temeli güvendir. Güven giti mi insanın hakk ve halkla ilişkileri de kuş olup uçar gider. MEDENİYET AHLAKTIR. AHLAK, GÜVENİ SAĞLAR. BU NEDENLE AHLAK İLİMDEN ÖNCE GELİR.