Vuslatın Uzun ve Serin Şarkısı: Ak Köprü

 

Sait EBİNÇ[i]

Bizim nesil için şehir ve medeniyet bağ, bahçe biraz da suların uğultusu demektir. Bu kadim şehri asırlarca evvel kuranlar istemişler ki şehir göğsüne yaslandığı ihtiyar Erek Dağı’ndan güneşin berrak ışıltılarıyla sularını kavurduğu sessizliğin koynundaki aşağıdaki denizin Van Gölünün rüyâsına dalsın. Kitab-ı Mukaddesin Eski Ahidinde Nuh tufanından kurtulan şehirlerden biri olarak Şinar ülkesinin yüksek deniz ülkesi Erek şehrinden bahseder ki o şehir Van’dır işte. Kucağında yaşadığımız bu şehrin kıdemi pek çok şehri kıskandıracak kadar eski uygarlıkların birikimine sahiptir.

Medeniyet denilen nimet ve fazilet ekseriyetle şehirlerin deniz kenarlarında ve nehir boylarında, bir şerit halinde geçerek, bağ ve bahçelere hayat veren esâs yapıcı unsurları oluşturur. Bu şehrin medeniyetinin kurucu unsurlarından biri de bu şehrin doğusunu boydan boya kuşatan İhtiyar Erek Dağının bağrında topladığı bütün bu suların menbâsıdır. İhtiyar dağın rüzgârları, her daim zirvesini kaplayan kar suları olmasaydı ümran ve uygarlıktan nasıl söz edebilirdik. Şamran onun hediyesidir. Akköprü Çayı da. Zerneabad bütün Kehrizler onun hediyesidir. Evet su nerdeyse medeniyet oradadır. Van bir zamanlar baştan başa su şehriydi. Kehrizleriyle, Kenkanlarıyla Şamranıyla Akköprü Çayıyla Zernabat suyuyla arklarıyla çeşmeleriyle baştan başa su medeniyetinin şehriydi.

Akköprü dağdan gelen vuslatın uzun serin bir şarkısıdır. Bu çay Erek Dağının tepesindeki Keşiş gölünden başlayarak Ereğin kuzey tarafındaki eteklerinden hız alıp köpüre köpüre aşağıya doğru Kopanıs (Değirmenköy) Zırvandanıs köylerini geçtikten sonra Sıhke bostanlarının bir zamanlar o akıllara sezâ güzel kokulu kavunlarını sulayarak aşağıya doğru yol alır. Düze vardığında Toprakkale’nin kenarında birkaç Kehrizin suyunu da toplayarak Van çarşısının kuzeyinden geçerek Akköprüdeki değirmenlerinin çarklarını döndüre döndüre Norşin mahallesini kât ederdi. İlkbaharda neşeden çağıldayan çayın suları Akköprü mezarlığına geldiğinde derin bir sükûnete bürünerek yavaşlar. Akköprünün dağdan yükleyip getirdiği suları Mezarlığın yanı başından geçerken şehrin ölülerine hüzünlü bir asâlet içinde selama durur. Mezarlığı ûhrevi ve dokunaklı sükunet içinde geçtikten sonra beş yüz metre aşağıda Polatoğlu mevkiînde Şamran suyuyla birleşirdi. Şamran Mijingirden yola çıkıp bozkırları ağaca, yeşile, çiçeğe ümrana ve uygarlığa çevire çevire eli altı kilometrelik yolu kat edip Edremit ve Şamranaltı bağlarına hayat vererek uzun gurbet akşamında sılasına dönen sevgilinin vûslatı gibi Polatoğlu mevkiinde birbirlerine kavuşarak dolana dolana ağaçların bağların bahçelerin arasından menziline doğru sessizce yol alırdı. Hiç dikkat ettiniz mi Akköprü’nün uğultusuna karşı Şamran her daim iki bin yıllık yaşının kemaliyle muttasıl hep sessiz akardı.

Bir şehri ruhundan kavramak istiyorsanız onun bir vakitler o güzel saat ve zamanlarını yakalamanız icap eder. Akköprü bizim nesil için sadece bir çay değil aynı zamanda Van’ın en güzel mesiregâhlarından biriydi. Hıderellezlerde bütün gece boyunca şehrin sâkinleri, kadınları kızları büyük bir eğlence içinde gezerlerdi. Çocukken Ak Köprü Deresine indiğimizde muhayyilemde değirmenlerin uğultusunu duyar gibi olurdum. Neşe içinde çağlayan suların sesinde sessiz bir çalgıya sarılıp bu ruha kendim de içimden yüksele yüksele varıyor muşum gibi hissederdim. 

Bu muhittde eski zaman Akköprü beylerinin evleri, yaşlı söğüt ağaçları, değirmen uğultuları bostanlar itikafa çekilmiş bir ruhun şarkısını besteliyor gibi hissederdim. Işıklar, gölgeler, serinlikler ve iğde ağaçlarının kokusu sağ tarafta ihtiyar bostancının sepeti. Ve bütün bunlar ruhuma hitap eden ikinci mahrem bir dil gibiydi. Bu güzellik âleminin ruhuna vakıf olmak için yaşlı söğüt ağaçlarının vakârını yayan serin ahenkli sükûtu altında dalıp giderdik. Su kenarındaki bayırlar, ağaçlar ve renkler kalbimizin muhabbetli hisleri kadar yumuşak munis göz ve gönül lezzetlerini oluştururdu. Mavi, rüzgârlı sular beyaz ve geçici bulutlar, bu birleşik güzellikler bize mutlaka annelerimizin şefkâtlerini, çocukluk günlerimizin his ve hayâl dolu saatlerini, dünyanın bize iyi olduğu zamanları hatırlatırdı.

Galiba bizim nesil Akköprü Çayı’nın ak olarak aktığına şahitlik eden son nesildi. Geçtiği mahalleye ve şehrin mezarlığına da adını veren Akköprü çayı aynı zamanda mahallenin kıdemli âsli sâkinlerine isim veren Akköprü beylerinin de mûkim olduğu bir mahaldi. Akköprü çayı yatağı boyunca sıralanan kırk kadar değirmen dolapları bir vakitler derenin sağında ve solunda sıralanan bostanlara şu taşırlarmış. Van’da güz aylarında turşu kurulacak mevsimlerde Akköprü deresinin sağında ve solundaki bostanlardaki envai türlü sebzenin salatalığın, domatesin kokusu hâlâ hayâl ve hafızamızda eski günleri yâd etmektedir. Bir vakitler Akköprü’deki bu bostanların tarihini bilmeyen bir insan bu güzellikleri bilemez. Onun için Ak Köprü bizim nesil için şehrin bağlarını bostanlarını dolduran kutsal bir hatıradır.

Şimdi ne Şamran ne de Ak Köprü eski günlerdeki gibi akmıyor artık.

———————————

[i]Dr. Öğr.Üyesi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü

Yazar
Sait EBİNÇ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen