“Kuçelere su serpmişem,
Yâr gelende toz olmasın” deriz.
Yârimiz diğer yarımızdır bizim.
O üşürse biz yaprak dökeriz.
Yıkandığımız aşk denizidir.
İnciyi taşla değişiriz bazen.
Sevda büyütürüz yara yara.
Batar gideriz ötelere ama;
Aşık kara toprağa girse de aşkının ateşi sönmezmiş.
“Mezarımı yol üstüne kazsınlar,
Yâr geçende belki bana can gelir” diye söyleniriz iç çekerek.
Bir ümit melhemi ararız, bitmez bir yolda.
Biz biteriz.
…
Aklımı Başımdan…
“Gözler yeşildir, mavidir, elâdır ama gözbebekleri daima siyahtır, siyah kalacaktır.” demiş Arif Nihat Asya.
Gözler Leyla’da yunmuş cansuyudur.
Sevdayı zamana sunar onlar.
Ah’lı gecelerde böler uykumuzu,
Sonra başucumuza konar bir bir.
Ceren’i vururlar, biz Ceren’e vuruluruz.
“Gerilse gönül yayı,
Aşk kuşatır dünyayı,
Dağ bekleyen sevdayı,
Dağsız bilesi değil… deriz.
O, bizim dağın Ceren’idir.
Gözü olana sabah ışımıştır zaten.
…
Bir Çift Turna Gördüm
Bazen bir çift göz sarsar bizi aniden… İrkiliriz.
Ya da bir yıldırım düşer içerimize.
Yaprak yaprak kımıldar yüreğimiz.
Turnalar kanat çırpar.
Anahtar görmeyen kilide bir göz uzanmıştır.
Göğüs dolusu nefesimiz olur birden.
Bir gülüş bekleriz gözlerimize sürmek için.
Sustuğumuz sese sığınırız.
Bir aşık tele vurur, ses gelir ötelerden.
Teldeki sesler toplanır bir bir.
Bir türkü olur yüreğimizde çiçeklenen…
Bir Sevda Yorgunu
İki dağın arasında sıkışır kalırız bazen.
Yorgun geceler taşırız ötelere.
Arkamızda acı çeken mevsimler kalır.
Güneşli günde yıldırım düşer üstümüze.
Gün, yanarak erir.
Bir pencere açılır sabahlara, sabahlar karanlıktır artık.
Çiçek kokan, yayla kokan sevdamız can kokar, kan kokar.
Yarınlar vurulur bir bir.
Üzerimize dağlar devrilir.
Üşüyerek yanarız.
Yarınlar buz tutmuştur artık.
Susmak
Sessizlik içimizde susa susa büyür, kocaman olur, içimize sığmaz.
Ne ağır gölgeler olur yürüyen kara kara.
Gölgeleri tuta tuta kararır dağlar.
Dağların tuttukları gölgeler mi, ümitler mi, yarınlar mı bilinmez.
Derin bir uçurum olur gözleri düşmekle bitmez.
Gördüklerimiz takılır boğazımıza.
Gözümüzün yağmurları ırmak ırmak denizleri ıslatır.
Balıklar yosun kokar.
Bir ağıtla suları kınalarız, bilenler bilir.
Sonra türkülerimizi dağlara sereriz.
Sudaki balık da, gökteki kuş da bizi götürür yıllar ötesine.
Başımızda turnalar dönerken, bir pınarın başında avuç avuç içtiğimiz hep o kınalı türkülerdir bizim.
Mehmet Ali Kalkan