Ya İdraksiz Sabır Küfre Dönerse!

“Oğlum,
Sabır, tecellî-i İlâhî’yi, belâ saydığın herhangi bir halde ve sana ilk değdiği an anlamaktır.

Sabır uyanıklığın adıdır.
Hakk ile beraber olanın ahlâkı sabırdır.
Onun düşüncesine göre fâil dâimâ Allah olduğundan, müsbet tecellîye şükür ile “belâ” addolunan bir tecellî arasında aslî öznesi itibarıyle fark görmediğinden, sabır sahici bir mü’min indinde şükrün diğer hâli olmalıdır…

“Sabır ahlâkı”, insana Hakk ile berâber oluşu sebebiyle, tasavvur üstü bir güç katar!
Sabır hem sıkıntısı yönüyle zahmet mânâsıyla güçtür, ama hem de insanın Hakk’ı hissedişi, duyuşuyla sabredende doğan bir Rahmânî “güç”…

İnsanların çoğu zilleti sabır sanırlar.

Halbuki sabrın gerçeğinde Kudret-i İlâhi’yi tanıyış, biliş, buluş, boyun eğiş berâberdir… O güç, rızâsıyla boyun eğen kulun kalbine de akar… O sebeple “mazlumun âhı” ile tehdit edilir zâlimler!

Sabır hâlinde bir mü’min kalbe dokunmak, gayretullah’a da dokunmaktır çünki…
Sabrı şükür ve rızâdan ayırmadan anla.
Sabır rızâsızsa, isyânın gizli hali olur.

Sabır şükürsüz ise, muhâtap olduğun “kudret”i zâlime atfa yol açar ki, işte orada sabır kahredici bir mağlûbiyete döner!…

Gerçek sabırda muhâtabın Hak olduğundan gaflete, şüpheye yer yoktur… Öyle olunca da sabır, şükür ve rızâ ile buluşur…

Sana demiyorum ki gayretten geri dur!
Gayret ve şartlarını iyileştirme çabası da sabra dâhil.

Demem o ki, sabır alanını Allahsız sanmayasın!
…”
Canlar canı Hocam Hayri Bilecik’ten hatırladığım sabır nasihatleri bunlar… Mağfiret-i İlâhî’ye gark olsun…

“Sabır alanını Allah’tan ayrı” addetmek!
Sabrı îmânın alâmetiyken bir şirkin kamuflajı kılmak!
Tevhit tefekkürünü nefsin emrine alabileceğini sanarak, Allah’ı ardına alıp zalimle zalimce vuruşmada kullanabileceğini sanmak!
Güyâ sabrederken küfrün rengine boyanmak!..

İşlediğimiz günahı gerçekten görüp kabullenmek, “ben” dediğimiz şeyin nasıl bir “kör özne”yi zât edindiğini göstermez mi?

O kör muhterisin alternatifi Hakk’a dönmek, O’nu zât edinmek ammaa…
Bu kararı aldığın andan itibaren de her adımda bir tuzağa hazır olmak şart.
Çünki…
Nefs, kendisine kılıç çekildiği an bir hîle dehâsı kesilecek.
Sabırdan rızâya varmak, çok defa o masallardaki şehzâdenin altı ay bir güz gidip bir arpa boyu yol alamayışına benzeyecek. Bıkıp pes ettirecek, yarı yolda…
*
En tesirli hîlesi ise, sûret-i Hakk’tan görünmek.
Başkalarını aldatmanın bedeli var tabiî.
Ammaa, en acı aldanış kendimizi aldatmak.
Hem muhâtaplarımıza borçlanmak, hem borçlarının mükellefi olacak reşâdete uzak, dizüstü çökmek!
Uyanmaya vakit ve imkan bulan fırsatı kaçırmamalı.
Ya kendini uyuşturan!?
*
Keşke ibâdet ve hayırlarımız bize günahkâr kimliğimizle yüzleşme cesâreti ve gücü verse…

Yazar
Sait BAŞER

Aralık 1957 tarihinde Isparta-Yalvaç’ın İleği köyünde doğdu. İstanbul Sağmalcılar Lisesini bitirdi. Üç yıl Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde yüksek öğren... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen