AB ülkeleri bir yandan 2030’da Rusya’ya enerji bağımlılığından kurtulma hedefini güderken şu bir iki yıllık süreyi darboğaza girmeden atlatmanın çarelerini arıyor. SSCB sonrası yanlış enerji politikaları ya da Rusya’nın doğru stratejik adımları AB’yi bağımlı hale getirmişti. 2021 yılına gelindiğinde Rusya, AB’nin doğal gazının yaklaşık yüzde 40’ını, Letonya gibi bazı küçük ülkelerin de neredeyse tamamını karşılamaya başladı.
*****
Prof. Dr. Kürşad ZORLU
Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşın bir başka perdesi de ekonomi ağırlıklı Batı yaptırımları ve buna karşı Rusya’nın savunma hamleleriydi…
Üstelik sadece Avrupa Birliği ülkeleri değil, Rusya ile ekonomik ilişkisi yüksek ülkeler başta olmak üzere Çin ve Hindistan gibi durumu fırsata çeviren küresel güçler de etki alanında duruyor.
Savaşın ardından ABD ve AB tarafından 6 aşamada yaptırım paketleri işleme konuldu. Başta enerji tedarikini azaltma, Rusya’nın 640 milyar dolarlık rezervinin yarısına yakınının dondurulması, uluslararası finans sisteminden koparılması, binden fazla uluslararası şirketin faaliyetlerine son vermesi, 600’den fazla Rus oligarkın yaptırıma uğraması, üretim sahası için hayati sayılan ürünlerin Rus pazarından çıkması vb. sayılabilir.
Bu yaptırım kararları her ne kadar büyüme, işsizlik, enflasyon üzerinde belirli bir olumsuzluğa sebep olsa da henüz Kremlin’i savaşta geri adım attırmak için yeterli gözükmüyor.
Zira savaş öncesi bütçenin yaklaşık yarısını enerji ihracatından karşılayan Rusya’nın enerji gelirleri yükselen fiyatlarla daha da arttı. Yaptırımlara birçok ülke katılmış olsa da, Çin, Hindistan, Türkiye gibi ülkeler katılmadılar. Örneğin Hindistan Rusya’dan petrol ithalatını yüzde 1’den yüzde 20’ye çıkardı. Bu arada Biden’ın tüm çabasına rağmen Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin üretimi artırmayışı fiyatları Rusya lehinde tuttu.
Bir bakıma Ruslar meydana gelen tahribatı başka bir olumsuzlukla dizginlemiş ya da ötelemiş durumdalar denilebilir.
Tüm bunların dışında savaşın Rusya cephesinde ağır bir ekonomik faturaya rağmen sürdürülmesini sağlayacak tarihsel ve algısal dayanaklar söz konusu. Rus propaganda sistemi bunun çerçevesini daha savaş başlamadan kurmuştu zaten…
Şimdi savaşın seyri ve neticeleri açısından Batı’nın ihtiyacı olan şey zaman ve özellikle bu kışı sorunsuz atlatmak. Yani Batı, savaşın uzamasını mı istiyor? Eldeki veriler ve yapılan açıklamalar buna işaret eder nitelikte.
Tabii Ukrayna halkının mücadelesi tarihi bir duruş gösterdiğinden bu düşünceye varabiliyorlar.
YAKLAŞAN KIŞ EN ÖNEMLİ AŞAMA!
AB ülkeleri bir yandan 2030’da Rusya’ya enerji bağımlılığından kurtulma hedefini güderken şu bir iki yıllık süreyi darboğaza girmeden atlatmanın çarelerini arıyor. SSCB sonrası yanlış enerji politikaları ya da Rusya’nın doğru stratejik adımları AB’yi bağımlı hale getirmişti. 2021 yılına gelindiğinde Rusya, AB’nin doğal gazının yaklaşık yüzde 40’ını, Letonya gibi bazı küçük ülkelerin de neredeyse tamamını karşılamaya başladı.
Öte yandan yaklaşan kış AB için en kritik aşama olacak. Zira Rus şirketi Gazprom’un yüzde 20 kıstığı gaz akışı ve ardından Kuzey Akım 1’e yönelik verdiği kısıtlama mesajı tehlike çanlarını çaldırıyor.
Şu an gaz rezervleri kritik bir seviyede ve eğer Rusya akış sınırlamasını artırırsa evlerde elektrik kesintileri ve kimi fabrikalarda iş yavaşlama meydana gelebilir.
Bu noktada Ukrayna’da sahada mevzi kaybettirilmesinin dışında Rusya’yı kısa sürede durdurabilecek başka bir ekonomik yaptırım da gözükmüyor.
ZOR KARARLAR…
Şu an AB ülkelerinde cevabı aranan soru, kış yaklaşırken gaz tedariki ve kullanımı riskli boyuta ulaştığından kısıtlama yükünün kimin üzerinde olacağı.
Tüm üye ülkelerden ani bir gaz krizi durumunda hangi tesislerin hızlı kısıtlamaya gidebileceğini ve bunun liste olarak verilmesi istendi. Kullanılan gazın dörtte biri sanayide diğer kısmı evlerde, ofislerde ve elektrik üretim santrallerinde kullanılıyor. Almanya’da hanelerin yarısı gazla ısınıyor (toplam tüketimin üçte biri) ve fiyat artışlarından kaynaklanan tasarruf eğiliminin dışında yasal bir kısıtlama imkânı da gözükmüyor. Günlük kullanım konusunda bir takım tedbirler sürdürülse de asıl yükün sanayi kısmında kalacağı tahmin ediliyor. Kamu kurumlarında elektrik azaltma, yüzme havuzlarını kapatma, klima çalıştırırken 27 derecenin altında soğutmama vb uygulamalar örnek gösterilebilir.
Elbette bundan kimi üretim tesisleri daha az etkilenirken kimileri de ciddi bir krizle karşı karşıya kalabilir.
Bu arada merak edenler için (Rusya ile ilişkiler çerçevesinde) Türkiye bir gaz kısıtlamasına uğramayacaktır. Fakat fiyat artışları kaçınılmaz gözüküyor.
AB için artık daha zorlu ve daha kararlı şekilde yürütülmesi gereken bir süreç var. Savaş bitse bile bu hedefe varmak için en azından enerji konusunda atılan adımlar sürdürülmeli. Öyle ki AB’nin bunun için farklı tedarikçilerle yeni anlaşmalar yapması ve yenilenebilir elektrik üretimini artırması gerekiyor.
————————————————-
Kaynak:
https://www.haberturk.com/yazarlar/prof-dr-kursad-zorlu/3513861-yaptirimlar-savasi-ve-avrupayi-bekleyen-soguk-kis