Rahmetli Tanpınar’ın:
“Ne içindeyim zamânın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.”
diyerek kristâl kelimelere döktüğü zaman, aslında ömür haddahênesi. Orada dövülen ve kalıba sokulan vakit cetveli, İlâhî hesap merkezinde ölçüp biçilerek önümüze konuyor. Yüce kitâbımız Kur’ân’da pek çok âyette ifâde edildiği gibi, insan “cehûl (pek câhil)”dür, “aceleci”dir, “ziyân”dadır, “çâresiz”dir, “nankör”dür. Bu hâllerine bakmayan insanoğlu, yine Kur’ân’da ifâdesini bulan bir cür’etle, dağların dahî üstlenmediği ağır yüke tâlib olmuştur. Bahsedilen insanlık yükünü taşıyan nakliye vâsıtasına “hayat, ömür, yaş” gibi isimler veriliyor.
Sanki, elma veyâ portakal dilimliyormuş gibi, çâresiz ve âciz insan, böbürlenmenin ve kibirlenmenin şâhikasına çıkarak zamanı parçalara ayırıyor. Sâniye, dakîka, saat, gün, hafta, ay, yıl, asır gibi zaman bölümleri, bâzı durumlarda insanlığın toplu sevinmelerine vesîle biliniyor. Hâlbuki, Tanpınar’ın dediği gibi, zaman yekpâre, geniş bir ândır. Onun tamâmı, Yüce Hâlık’ın tezihânesinde kesilip biçilmiş ve bize takdîm edilmiştir. Yeni bir milâdî yıla girerken ortaya dökülen mübâlâğalı karşılama sahneleri, insan hakkında sarf edilen Kur’ân ifâdelerine uyuyor.
Memleketimizin mühim bir kısmında son derecede ciddî sıkıntılar yaşanırken, her ân yeni bir Haçlı Seferi’ne uğramamız beklenirken, neredeyse bütün komşu ülkelerle muhâtaralı hâle gelinmişken, güle oynaya yeni yıl karşılamanın, en hafifi “gaflet” olan sıfatlarla yâd edilmesi lâzımdır. Elbette, bütün insan neslinin iyi dileklere, niyâzlara, temennîlere ihtiyâcı vardır ve yeni yıl mesajları, bu iş için güzel bir vesîledir. Lâkin millî ve dinî duruşlarımıza bîgâne vâdîlerde dolaşarak, bize Haçlı kîni ile bakmaktan aslâ vazgeçmemiş Batı Âlemi’ne yaranma tavırları ortaya koymak, “hacâlet”ten başka bir şey değildir. Ecdâdın diline pelesenk olmuş “hacâlet” kelimesi, “utangaçlıkla yolunu şaşırma” demektir. Bu fiilin fâiline de “hacîl” deniyor ki, o da “utançtan yüzü kızarmış kişi” demektir. Yalnız, Bizim Diyâr’ın hacîllerinde, eskilerin yüz kızarıklığını göremiyoruz. Demek ki, yeni bir merhale daha aşılmış ve bunca kızarma vesîlesine rağmen kızarmayan yüzlerimiz var.
Dün ne yaptığını bilen, bugünün hakkını verir ve yarına âit plân, program hazırlar. Dolayısıyla, “yekpâre, geniş bir ân”ı idrâk edebilen kişi, içinde vatanın bütünlüğü de olan her çeşit millî bekâ reçetesini cebine koymuştur. Türk milletinin yeni yılı kutlu olsun ve yekpâre bir Türk vatanında idrâk edilsin…