Türk-İslam Dünyasının mevcut durumu ve geleceği ile ilgili düşünmeye ve söylenenlere kulak kabartmaya çalışıyorum. Türk-İslam Dünyasının mevcut durumunu değerlendiren birçok görüşe rastlamak mümkün. Bu görüşler bazen mikro ölçekte (birey, küçük gruplar) bazen makro ölçektedir (Ülke, ümmet, ulus, süper güçler/Dünya). Bu yaklaşımlarda önyargılı-katı sınırlar varsa mevcut durumu anlamak oldukça zordur. Fakat daha esnek olup iç ve dıştaki faktörler anlaşılmaya çalışılsa belki de daha doğru bir çözüm yolu bulunabilir.
Dış
Elbette bilimsel veriler ışığında iç ve dış faktörler genel başlığı altında farklı alt faktörlerle mevcut durumu izah etmek mümkündür.
Gel gör ki Türk-İslam Dünyasında mevcut sorunları makro faktörlere (dış etmenlere) bağlama epeyce bir kabul görmektedir. Bu yaklaşım mevcut hali emperyalizm, siyonizm, uluslararası şirketler vs. dış etkenler ile açıklamaktadır. Hâlbuki hemen her konu dış faktöre bağlanmasa veya belli ölçüde dış faktörün etkisini kabul edip iç faktörlerin etkisi irdelense belki de uzun vadede doğru teşhis ve tedavi yöntemi bulunabilecektir.
Rakibini analiz ettikten sonra kendi durumunun (zayıf ve güçlü yönlerinin) farkında olmayan hiçbir güreşçi (ülke, ulus, ümmet diye düşünebilirsin) kendini geliştiremez ve yarışı kazanamaz.
Kısır döngü
Kim yapacak? Yani düşman ve dostu analiz edip bize rehber olacak fikirleri kim geliştirecek ve böyle insanları kim ve hangi ortam yetiştirecek. Bir kısır döngüdeyiz: Ortam büyük insan yetiştirmiyor, büyük insan yetişmediği için ortam değişmiyor (büyük kurtarıcı fikirler üretilemiyor). Konuyu “A kalite insan olmadan hangi savaş kazanılır?” başlıklı yazımda değerlendirmiştim, konunun anlaşılması için okumayanlara öneririm (bk. https://www.milatgazetesi.com/yazarlar/a-kalite-insan-olmadan-hangi-savas-kazanilir-564/).
Belli bir dönemden sonra taklidi aşıp, derin görüşü/anlayışı (içtihat) olan deniz feneri gibi yol gösterici insanlar (müçtehit/filozof) yetiştiril(e)memiştir. İddiamı tam anlamadan var diyenler olabilir. Kastım paradigma değişimi yapan veya en azından üst performans gösteren büyük insanlardır.
Yeni düşünceler
Büyük düşünürler yetiştirilememesini dert edinenlerden biri de fıkıh âlimi Abdülkerim Zeydan’dır (1921-2014). O “İslam Hukukuna Giriş” kitabında (S.224-225) hukukçuların taklide yönelmesini üç faktörle izah etmektedir:
1-Siyasi otoritenin teşvik ve yardımlarının azalması
2-Bilim insanlarının tembelliği
3-Özgüvenin zayıflamış olması
Türk-Müslüman toplumlarda ilk iki iddia hakkında çok şey söylenmiş üçüncüsü üzerinde daha az durulmuştur. Özgüvenin zayıflaması iddiası önemsenmesi gereken bir konudur. Özgüvenin zayıflaması özellikle büyük meselelerde görüş (içtihat) açıklamadan çekinilmesine neden olmuştur. Buna baskıcı idareler/toplumlar fikir üreten kişileri hedef aldıkça zamanla “fikir açıklama kapısı tamamen kapandı” düşüncesi daha fazla kabul görmüştür. Özgüven olsa idi en azından aydınlar korku, çekinme ve kuşku duymadan cesaretle düşüncelerin(in) peşine düşer bedellerini öderlerdi.
Hz. Ömer, “Bugün vermiş olduğunuz hüküm, yaptığınız araştırma ile doğruyu bulduğunuzda hakka müracaat etmenize engel olmasın. Hakka müracaat batılda ısrar ve devamdan daha hayırlıdır” demektedir…
Öneri
Hz. Ömer’in bu sözünde yeni görüş üretmeye teşvik vardır. Bu sözle, modern bilimin bilgi üretim süreci önerilmektedir: “a-Mevcut bilgi var veya yoktur, b-Yeniden araştırma (research), c-Yeni bir sonuç.”
Meseleleri yeniden araştırmanın (research) hiç mahsuru yoktur. Bu yöntemle belki mevcut bilgi teyit edilir, belki de yeni bir sonuca ulaşılır. Bu yeni sonucu açıklamak özgüven ve cesaret gerektirir.
İki mezhep kurucusunun şu sözleri de özgüveni teşvik edici niteliktedir: İmam Malik; “Peygamberimizin sözleri hariç herkes dilediği sözle hareket eder, dilediğini de bırakır.” Ebu Hanife ise “Tabiiler adamsa biz de adamız onlar içtihatta bulunduğu gibi biz de içtihatta bulunuruz” demektedir…
Sonraki dönemlerde bırakın “yeni sözü” kapıyı azıcık aralayıp ışık gelmemesi için bir kesim yoğun caba sarfetmiştir.
Binlerce yılın birikiminden, tarihi tecrübesinden yararlanarak, büyük rehberler yetiştirip, kendimize güvenerek, günümüzü ihya, geleceğimizi inşa etmek zorundayız.
Son söz: Her eski iyi, her yeni kötü değildir.
[i] Prof.Dr., Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi