Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika (BRICS) ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) çerçevesindeki Rusya-Hindistan işbirliğini, bu noktada Çin’i dengeleme girişimi olarak değerlendirmek mümkündür. Ekonomik bağlamda Hindistan ve Rusya’nın doğu-batı istikametinde geliştirilen yeni İpek Yolları’na karşı ürettiği cevap; “Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru”dur.
Anlaşılacağı üzere Avrasya kıtasında doğu-batı istikametinde ve kuzey-güney istikametinde gelişen ticari güzergâhlar, sadece bir ekonomik gereksinim değil aynı zamanda jeopolitiğin etkin bir aracı haline gelmiş bulunmaktadır. Bu bakımdan Çin ile Avrupa ve Hindistan ile Rusya arasında bulunan ülkeler, ticaret güzergâhlarının kendi topraklarından geçmesi için çalışmaktadır. Çünkü böyle bir duruma sahip olan ülkenin, uluslararası ekonomi ve politikada stratejik önemi artacaktır.
*****
Dr. Dinmuhammed AMETBEK
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılması ve Çin ekonomisinin güçlenmesiyle birlikte Avrasya kıtası içerisinden geçecek ticaret güzergahlarına ihtiyaç doğmuştur. Bu ticaret yollarının gelişimine, Orta Asya ve Kafkasya’nın enerjisine muhtaç olan hem Doğu hem de Batı ülkeleri ilgi duymaktaydı. Ayrıca denize çıkışı bulunmayan Avrasya ülkeleri için Doğu-Batı ülkeleriyle işbirliğinin kurulması, Rusya’ya bağımlılıklarını azaltacak, böylece bağımsızlıklarını güçlendirecekti. Yükselen bir güç olan Çin açısından yeni İpek Yollarının gelişmesi, yakın ve orta vadede enerji ihtiyacını giderecek ve Avrupa pazarına ulaşmasını sağlayacaktı. Uzun vadede ise realistlerin deyimiyle yeni “hegemonik savaş”ın, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Çin arasında yaşanması bekleniyordu. Böylesi olası bir savaşta denizlerde üstün olan ABD, Malakka Boğazı’nı kolayca kapatabilecek ve Çin mallarının Avrupa’ya ulaşmasına engel teşkil ederek Çin ekonomisine darbe vurabilecektir. Aynı şekilde ABD deniz yolları sayesinde enerji sevkiyatını durdurabilecektir. Dolayısıyla Çin açısından Avrasya kıtası içerisinde demir ve karayollarının gelişmesi ve petrol-doğal gaz boru hatlarının yapılması stratejik önem arz etmektedir.
Çin’in bu politikası, Avrasya kıtasındaki küresel, bölgesel ve yerel jeopolitiği etkilemektedir. Küresel jeopolitikte şimdilik ABD, yeni İpek Yollarının gelişimini kendi çıkarlarını tehdit eden bir unsur olarak kabul etmemektedir. Ancak Avrasya kıtası içerisine baktığımızda Çin’in atılımı Rusya ve Hindistan’ı rahatsız etmektedir. Rusya, Çin’in yükselmesinden duyduğu rahatsızlığı açıkça göstermemektedir. Fakat, Çin tehdidi konusunun Rus bilim adamları arasında ve kamuoyunda sıkça tartışılan bir konu olduğu belirtilmelidir. Şimdilik Moskova için Pekin, küresel jeopolitikte ABD karşısındaki cephenin önderi olarak görülmektedir. Başka ifadeyle ABD tehdidi iki ülkeyi birbirine yakınlaştırmaktadır. Yeni Delhi ise Çin’in yeni İpek Yolları Projeleri’yle Hindistan’ı çevrelediğinin farkındadır. Özelikle Çin-Pakistan ittifakı ve Çin’in batısından Hint Okyanusu’na kadar uzanan “Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru” Hindistan’ın tehdit algısını güçlendirmektedir. Koridorun, tartışılmalı Keşmir bölgesinden geçmesi ise Pakistan ve Çin’in söz konusu bölgedeki varlığını güçlendirmektedir. Dolayısıyla Hindistan küresel ve bölgesel jeopolitikte Çin’i dengeleyecek ittifaklar arayışı içerisine girmiş bulunmaktadır.
Küresel jeopolitik bağlamında önümüzdeki dönemde Hindistan’ın ABD ile yakınlaşması muhtemel bir hadisedir. Avrasya kıtasında bulunan devletler arasındaki dengeler söz konusu olduğunda Hindistan’ın müttefiki olarak karşımıza Rusya çıkmaktadır. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika (BRICS) ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) çerçevesindeki Rusya-Hindistan işbirliğini, bu noktada Çin’i dengeleme girişimi olarak değerlendirmek mümkündür. Ekonomik bağlamda Hindistan ve Rusya’nın doğu-batı istikametinde geliştirilen yeni İpek Yolları’na karşı ürettiği cevap; “Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru”dur.
Anlaşılacağı üzere Avrasya kıtasında doğu-batı istikametinde ve kuzey-güney istikametinde gelişen ticari güzergâhlar, sadece bir ekonomik gereksinim değil aynı zamanda jeopolitiğin etkin bir aracı haline gelmiş bulunmaktadır. Bu bakımdan Çin ile Avrupa ve Hindistan ile Rusya arasında bulunan ülkeler, ticaret güzergâhlarının kendi topraklarından geçmesi için çalışmaktadır. Çünkü böyle bir duruma sahip olan ülkenin, uluslararası ekonomi ve politikada stratejik önemi artacaktır. Bu yazıda yeni İpek Yolları ve Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru’nu göz önünde bulundurarak, Türkiye-İran rekabetini ve bu bağlamda 30 Ekim 2017 tarihinde açılışı yapılan Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi’nin önemini analiz edeceğiz.
Kaynak: “Sri Lanka Economic Summit Will Discuss Belt and Road Initiative”, Asian Mirror, http://asianmirror.com/news/item/24553-sri-lanka-economic-summit-will-discuss-belt-and-road-initiative, (Erişim Tarihi: 31.10.2017).
İlk olarak hem doğu-batı yönünde gelişen ticaret yollarında hem de kuzey-güney istikametindeki ticaret güzergâhlarında, İran’ın stratejik bir konuma sahip olduğuna dikkat çekmek gerekmektedir. Doğu-batı istikametindeki yeni İpek Yolu’nda İran, güney güzergâhı üzerinde bulunmaktadır. Bu bakımdan yeni İpek Yolu’nun kuzey güzergâhında bulunan Rusya’ya alternatif oluşturmaktadır. Ancak Çin haber ajanslarının servis ettiği Pekin’in yeni İpek Yolu Projesi “Yol-Kuşak Girişimi” haritasında, Çin’in İran üzerinden geçen güney güzergâhına öncelik verdiği görülmektedir.
Kaynak: “Mandarin Month: Untangling the OBOR Initiative and Belt and Road Forum”, China Expats, https://www.chinaexpats.com/76729-mandarin-month-untangling-the-obor-initiative-and-belt-and-road-forum/, (Erişim Tarihi: 31.10.2017).
Tahran Çin’den başlayan ve Orta Asya’ya ulaşan yeni İpek Yolu’nun kendi sınırları içerisinden geçmesi için çalışmaktadır. Bu amaçla bir taraftan Çin ile ikili ilişkilerini derinleştirmeye çalışırken diğer taraftan Orta Asya ülkeleriyle işbirliğini geliştirmektedir. 2016 verilerine göre; bahsi geçen ülke, yurt dışı ticaretinin %44’ünü Çin ile yapmış bulunmaktadır. Başka bir ifadeyle İran Pekin açısından sadece Çin’in Batı Asya’ya açılan kapısı olarak değil, aynı zamanda Çin ürünleri için pazar mahiyetinde de değerlendirilmektedir. Bu malların karşılığında, Çin İran’dan petrol satın almaktadır. ABD’den sonra ikinci büyük petrol tüketicisi olan Çin’in, kalkınmasını garanti altına almak için enerji tedarik güvenliğini sağlaması gerekmektedir. Bu da Çin-İran arasındaki ulaştırma hatlarının daha da geliştirilmesine zemin hazırlamaktadır.
Bu noktada değineceğimiz bir başka husus da İran’ın Orta Asya devletleriyle yakın ilişkiler geliştirmesidir. Yeni İpek Yolu bağlamında Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, tam da İran’ın çıkarlarına hizmet etmektedir. Böylece bölgede büyük ekonomik güç haline gelerek Orta Asya ülkelerini kendi yörüngesine çekmeye çalışmaktadır. Bu amacına ulaşmak için Çin ile işbirliğini geliştirdiği kadar Rusya’yla da ilişkilerini stratejik düzeye çıkarması gerekmektedir. Bu bağlamda Rusya-Hindistan arasındaki Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru’nda İran, kilit bir ülkedir. Çünkü Hindistan’ın Avrasya’ya açılmak için başka seçeneği yoktur. Zira Hindistan, kuzeyinde Çin ve Pakistan ile çevrelenmiş bulunmaktadır. Rusya da güneydeki sıcak sulara inmek amacıyla İran güzergahını cazip bulmaktadır. Projeye ayrıca Malezya ve Endonezya gibi Güney Doğu Asya ülkeleri de ilgi duymaktadır.
Kaynak: “North-South International Transport Corridor”, Valdai, http://valdaiclub.com/multimedia/infographics/north-south-international-transport-corridor/, (Erişim Tarihi: 31.10.2017).
Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru sayesinde İran, Hazar Denizi’nde büyük bir güç olmayı hedeflemektedir. Bahsi geçen ülkenin Hazar kıyısında sahip olduğu modern limanlarına ek olarak Anzali ve Amirabad Serbest Ticaret ve Sanayi Bölgeleri bulunmaktadır. Koridordaki demir ve kara yolu taşımacılığına gelince burada İran-Azerbaycan-Rusya arasında yakın işbirlikleri gelişmektedir. 1 Kasım 2017 tarihinde Tahran’daki Ruhani-Aliyev-Putin görüşmesi, bu bağlamda çok manidardır. Kısacası üç ülke de bu koridorun değerini kavramış bulunmaktadır.
Jeopolitik anlamda Rusya ve İran, Azerbaycan’ı kendi yörüngesine doğru çekmeye çalışmaktadır. Bu durum, Azerbaycan’ın Ermenistan karşısındaki konumunu güçlendirmektedir. Ancak Bakü bu konumda Rusya ve İran’a bağımlı hale gelebilecektir. Bunu önlemek adına Hazar üzerinden doğu-batı istikametindeki “orta hat” olarak adlandırabileceğimiz yeni İpek Yolu Projesi’ne önem vermektedir.
Kaynak: “Baku-Tbilisi-Kars Railway to Encourage Development of TITR”, Azer Tag, https://azertag.az/en/xeber/Baku_Tbilisi_Kars_railway_to_encourage_development_of_TITR-987533, (Erişim Tarihi: 31.10.2017).
Burada Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattının önemi ortaya çıkmaktadır. Söz ettiğimiz hat, Azerbaycan’daki Rusya-İran etkisini dengelemesi sebebiyle Bakü açısından stratejik öneme sahiptir. Çünkü Bakü’ye diplomatik manevra alanı sağlayarak ülkenin bağımsızlığını desteklemektedir.
Türkiye açısından bakıldığında ekonomik anlamda İran üzerinden geçen yeni İpek Yolu’nun güney güzergâhından da faydalandığı görülmektedir. Zaten Türkiye Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın (EİT) etkin bir üyesi olarak İran’ın bölgeyle bütünleşmesini desteklemektedir. Ancak jeopolitik anlamda İran’ın EİT coğrafyasındaki merkezi konumu ve Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru’ndaki kilit rolü, Tahran’ın Orta Asya ve Kafkaslar’da fazla güçlenmesi ve sahip olduğu gücünü Türkiye’ye karşı kullanma olanağını doğurmaktadır. Dolayısıyla Ankara’nın bahsi geçen devletin ticaret yolları aracılığıyla güçlenmekte olan tekeline karşın Hazar üzerinden geçen orta hattını (başka bir deyişle Türk Dünyası hattını) güçlendirmesi gerekmektedir. Bu hususta zaten Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın çıkarları uyuşmaktadır. Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı’nın açılışında, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte Kazakistan Başbakanı Bakıtcan Sagintayev ve Özbekistan Başbakanı Abdulla Aripov’un da hazır bulunması, projenin Türk Dünyası için ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir. Orta hattın gelişmesi, Orta Asya ve Kafkasya Türk devletlerinin İran ve Rusya’ya bağımlılığını azaltacaktır. Dolayısıyla bu zamana kadar Hazar Denizi hukuki statüsü sorununun çözülmemesinin, Rusya ve İran’ın deniz üzerinden Türk Dünyası’nın bütünleşmesine karşı uyguladığı gizli bir anlaşma olabileceği düşünülmektedir. Ancak Rusya ile İran’ın son dönemde deniz taşımacılığını geliştirmeleri diğer Hazar ülkelerinin de bu yönde çalışmasını haklı göstermektedir. Bu yönden bakıldığında, mevcut hukuki statü sorununun çözülme vaktinin gelmiş olduğu söylenebilecektir.
Ankara’nın sadece Azerbaycan’ın değil aynı şekilde Kazakistan ve Türkmenistan’ın da ticari filolarının gelişmesini etkin olarak desteklemesi gerekmektedir. Eğer Kazakistan ve Azerbaycan Çin’den gelen malların, Hazar üzerinden geçmesinin Hazar’ın kuzeyinden ya da güneyinden geçmesinden daha kârlı ve zaman açısından da kısa olduğunu kanıtlayabilirlerse, o vakit Türkiye’nin de konumu yükselmiş olacaktır. Bu senaryonun gerçekleşebilmesi için Kazakistan ve Azerbaycan’ın Hazar üzerinden planlanacak sevkiyat ücreti, Hazar’ı dolaşan güzergâh fiyatlarından daha uygun olarak belirlemesi gerekmektedir. Bu hedefe ulaşmak, Kazakistan ve Azerbaycan’ın İran gibi güçlü bir ticaret filosuna sahip olmasıyla mümkün olabilecektir. Türkiye’nin de gemi üretiminde deneyimli olduğu bilinmektedir. Kısacası, Ankara’nın Türk Keneşi çerçevesinde deniz taşımacılığı üzerine yoğunlaşması gerekmektedir.
—————————————–
Kaynak:
https://ankasam.org/yeni-ipek-yolu-jeopolitiginde-baku-tiflis-kars-demiryolu-hattinin-onemi/