İbrahim MARAŞ
Düşünün ki, birileri İmam Hatip Orta Okulları ve Liselerinin mevcut durumunu tartışıyor. Birileri ise toz kondurmuyor.
Elbette bir eğitim kurumu tamamen problemli olamaz.
Bizim gündemimiz, bazı ortak noktaları olmakla beraber, biraz daha farklı.
Biz, sırf erkek ve kız öğrenciler birbirlerini görmesin veya “aman ha! Ya birbirleriyle otururlarsa!” diye kantinleri kapatılan İlahiyatlardan bahsediyoruz.
Bilmem ülkenin neresinde bir İlahiyat dekanının öğrenci sempozyumu yapmayı düşündüğünde, “erkeklerin olduğu bir ortamda ilmi tebliğ sunmayız diyen” bir kız öğrenci (!!!!) güruhuna karşı ne yapalım o zaman yapmayız diyen dekanların yönettiği fakültelerden bahsediyoruz.
Bir hanım Araştırma Görevlisi’nin yakındaki bir şehrin kütüphanesine şehir tek başına gitmesi caiz olmayacak kadar uzak (100 km.) olduğu için gitmediği veya bir erkek yakını ile gittiği bir İlahiyattan bahsediyoruz.
Veyahut da takvasından ötürü Pazartesi-Perşembe orucu tutan ama ne var ki, iftar saati derse denk geldiği için her hafta aynı derse gitmek yerine oruç tutmayı yeğleyen ve bunu da hocasına açıkça ifade eden öğrencilerin bulunduğu İlahiyatlardan bahsediyoruz.
Türkçe bile anlatıldığında anlamayan öğrencilere en derin konuların sözde yüzde yüz İngilizce ve Arapça anlatıldığı İlahiyat bölümlerinden bahsediyoruz.
Öğrencilerin ellerine verilen 15-20 sayfalık Arapça ve İngilizce notlardan derslerin geçildiği yüzde yüz İngilizce ve Arapça İlahiyat bölümlerinden bahsediyoruz.
Her şeyin tefsir, hadis ve İslam hukuku kitaplarını ezberleme üzerinden planlandığı programların bir an önce hayata geçirilmeye çalışıldığı bir medrese/İlahiyat karışımından bahsediyoruz.
II. Abdülhamit’in bile kapatmaya çalıştığı bir medrese yapısını İlahiyatlarda uygulamaya çalışan bir anlayıştan bahsediyoruz.
Adım adım felsefe, sosyoloji ve psikoloji gibi derslerin kaldırıldığı, eski zındık (!) İlahiyat-Mümin (!) Yüksek İslam Enstitüsü kavgasının İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri şeklinde hortladıldığı İlahiyatlardan bahsediyoruz.
Sadece tefsir, hadis, hukuk ve Arap dili gibi alanlardan asistan alınması için bine yakın kadronun açıldığı ve birçok çalışkan mezun gencimizin heyecanlanarak başvurduğu sınavlarda, hiçbir adalet ve ilim ölçüsüne riayet etmeden, yazılı bir bilim sınavı bile yapmadan, “Fenerbahçe’nin başkanı kim?” vb. sorular sorup Araştırma Görevlisi alan jürilerin bulunduğu göklerin ve yerin bile dayanamayacağı derecede bir adaletsizliğe kapı açılan İlahiyatlardan bahsediyoruz.
Kurulduğu yıllardan itibaren, elbette istisnaları olmakla birlikte, genelde sahih gelenek yerine Müslüman Kardeşler, Cemaat-i İslami, Hizbullah gibi yapılanmaların din ile siyaseti özdeşleştiren temelsiz ve ilimsiz eserlerinden başka kitaplar okumayan fideist, taklitçi, ezberci, radikal, slogancı, bazen devrimci ve çoğu zaman dışlayıcı, vatansız, sistemle her zaman çatışan bir dini dilini benimseyen öğrencilerin bol miktarda çıktığı İmam Hatiplerden ve şimdilerde de İlahiyatlardan ve hatta başka fakültelerden bahsediyoruz.
“Kendi kutsal kitabını anlamazsınız ve yoldan çıkarsınız” diyerek korkutuldukları için Türkçesinden okuyanın %10’u geçmediği İmam Hatip ve İlahiyatlardan ve hatta başka fakültelerden bahsediyoruz.
Gidecekleri İlahiyat fakültelerini zındık, modernist ve dinden çıkmış insanların doldurduğu yerler olarak gören ve dolduruluşa getirilen, bu yüzden de, yüksek eğitimi sadece diploma alınacak yerler olarak bildikleri için, dışarıda alternatif sözde gerçek, öz, hakiki ve hatta öz hakiki eğitim alan İmam Hatiplerden bahsediyoruz.
Küçük yaşta Kur’an Kurslarında hafızlık eğitimine alınıp dışarıdan da İmam Hatip bitirerek hayatta hiçbir yüzyüze eğitim görmeden İmam Hatipliğe atanan kişilerin olduğu İmam Hatip liselerinden bahsediyoruz.
Geleneğin ve mevcut dünyadaki ilmi birikimin doğru bir şekilde tevarüs edilip, günümüzün ihtiyaçlarına göre yeniden yorumlanmasından kaçınan ve bunu da bir marifetmiş gibi din diye sunarak bazı hadis ve İslam hukuk kitaplarını sadece ezberletmeye çalışan Hanefi görünümlü Selefilerin, çağdaş Kadızadeli vaizlerin ve sözde sufilerin peşinde koşan her geçen gün sayıları artan bir İlahiyat ve İmam Hatip güruhundan ve hatta genel bir üniversite öğrenci topluluğundan bahsediyoruz.
Çünkü bu zihniyetler sadece İlahiyat ve İmam Hatiplerde değil şu anda diğer liselerde, Tıp, Eczacılık, Mühendislik ve Hukuk gibi Fakültelerdeki öğrenciler arasında bile her geçen gün ciddi bir şekilde artıyor.
Kahraman askerlerimizin ve güvenlik güçlerimizin fiili mücahede yaptıkları bir dönemde bu bahsedişler umut kırmak için değil tam aksine ilmi ve fikri bir uyanışın, mücahedenin zamanının çoktan geldiğini söylemek içindir.
Mesuliyet ahlakı bunu gerektirmektedir.
Bunu yapmazsak, gerçekten de ciddî sıkıntılar bizi bekliyor. Her geçen gün daha fazla deist, ateist ve laikçi zihniyete kapı aralanıyor.
Yapılması gereken şey, üniversiteleri ve akademik bilgiyi güçlendirmek, tenkitçi, akılcı bakış açısını hakim kılmak, eğitim yuvalarını PKK, THKP, FETÖ, TALİBAN, DAEŞ ve yeni selefîlik gibi yapılanmalardan, sözde sufi geçinip cehaletlerinden başka bir şey pazarlamayan dinî gruplardan ve terör örgütlerinden uzak tutacak bir yapılanmaya büründürmek ve gençlerimizi de bunlara kapılmaktan korumaktır.
Olay ilahiyatları ve imam hatipleri de aşan çok daha büyük bir eğitim sorunudur.
Aksi takdirde geleceğin yeni tehlikesi akıl, ilim, medeniyet, vatan ve devlet düşmanı bu yapılardır”.