Esat ARSLAN
1871 yılında Sedan üzerinden ulus-devlet için olmazsa olmaz ilke gereği ancak Millî Birliğini sağlayabilen geç sömürgeci Almanya kapitalist dünyanın kapısını da aralamıştı, ama önemli bir şeyi eksik kalmıştı. “Yayılmacılık ve Sömürgecilik” eylem planı. Evety sevgili okurlar, koloniyalizm’in amansız yarışında geri kalan Almanya, Kaiser Wilhelm ile “Dünya Politikası” (welt politik)bağlamında ortaya koydukları “Doğuya Hamle” (Drang Nach Osten)politikasının aracı zorunlu olarak demiryolu olarak belirlemişti. Daha doğru bir ifadeyle, Floransalı Makyavel’in o ünlü “amaçlar araçları meşru kılar”özdeyişini kuvveden fiile geçirebilecek bir güç yapısına kavuşmuştu. Yeryüzündeki mutlak güç olan devlet ve onun hükümdarı, ortaya koyduğu hedefe ulaşmak için denenen bütün yolları meşru saymaktaydı. Denizler ile deniz boğaz ve geçitleri, topraklarında güneş batmayan ülke Büyük Britanya tarafından tutulmuştu. Ortada tek bir yol kalmıştı, o da eksen politikasının bir yansıması, asrın teknolojisi demiryolları. Geometride bir tabir vardır; “iki noktadan bir doğru geçer” diye. Ama yayılmacılık ve sömürgecilik söz konusu olduğunda madenler ön plana çıkmaktadır. Onun için geçmişten günümüze yabancıların yapmış oldukları demiryolları maden yataklarından geçirilmiştir, bu nedenle Türkiye’deki demiryolları, doğru değil, paraboliktir, hiperbolik eğrilerdir. Tabii bir de bu işin Almanya açısından felsefi boyutu vardır. Berlin’den Bağdat’a oradan Basra ve Bombay’a ulaşan demiryolu güzergâhı üzerinde Avrupa’da Pangermenizm, Osmanlı coğrafyasında ise Pantürkizm ve Panislamizm’ politikalarını Almanya üretmek durumundadır. Dloğrudan bölgede yaşayan halkları hedef alan, ve halklara uygulanan bu politikalar Berlin’deki Alman Genel Komutanlığı “Büyük Karargahı’nın eseridir. Bu nedenle, Almanya’nın “Doğuya Hamle” (Drang Nach Osten)politikasının aracı olan demiryolu projesi, madenlerden demiryoluna projesidir ve adı biz de çokça kullanılan şekliyle “Berlin-Bağdat” hattıdır. Aman unutmayalım, bunun felsefi boyutu bir o kadar önemlidir, Avrupa’da Pangermenizm, Osmanlı Devletinde Panislamizm ve Bakü’den başlayıp Bişkek’e kadar giden hattın felsefi boyutu da “Pantürkizm”dir. Hitler’in, İkinci Dünya Savaşı sırasında ‘Moskova’ yerine, Kafkaslara yönelmesini bu durum veciz bir biçimde anlatmaktadır. Güzergâhı size, kurşun kalem tanımlamasından mülhem “7B”olarak verelim:işte bu hat “Berlin-Belgrad-Bulgaristan-Boğaziçi(Bosphorous)-Bozantı(Pozantı,Arapça’da“P”harfi yoktur) -Bağdat-Basra”dır.Oldu mu, size “7B”. Bağdat’tan sonra bir yol da Bombay(Şimdiki ismi “Mumbai”)gider. Tekraren söylüyorum, üzerindeki felsefi boyut çok önemlidir, halkın güveni hiçbir zaman unutulmamalıdır. Meseleri anlamanın bu bir abecesidir, elifbasıdır. Aman bu şekilde öğrenelim ve böylece belleğimize yerleştirelim.
Anımsadınız, değil mi? Geçen hafta “Demir İpek Yolu”nu derinlemesine irdeleyip, incelemiştik. Demiştik ki, “Demir İpek Yolu” Almanların “Dünya Politikası” (welt politik)bağlamında ortaya koydukları “Doğuya Hamle” (Drang Nach Osten)politikasının ÇHC versiyonudur”. Günümüzde Hong Kong’dan sonra ekonomik bakımından Çin, Büyük Britanya istihbarat aklının bir eseridir. Aslında bütün yapılanlar, Büyük Britanya İstihbarat Servisinin bir çalışmasıdır. Bir başka deyişle, Çin’in “Batıya Hamle (Drang Nach Westen)politikası”nın İpek Yolu çerçevesinde betimlemesidir. Hep düşünmüşümdür, “Londra-Pekin” hattının kurulması Avrasya için dünyanın sıklet merkezini yerinden oynatacak, bir büyük projedir. Sermaye anlamında sıkışan, soğuk savaş sonrası tek hegemonik güç olan ABD’nin geleceği bu yüzden hiç de parlak gözükmemektedir. Brexit’le birlikte tekrar büyüklüğe soyunan adı üzerinde topraklarında güneş batmayan ülke “Büyük Britanya”ile “bir kuşak, bir yol“(one belt, one road)projesini Çin’i birlikte iyi etüt etmek gerekir. Ama geçen haftada irdeledik ki Büyük İpekyolu hem Karadeniz hem de Güney Doğu Akdeniz geçişi, tanker ve boru hattı ile Türkiye coğrafyasını teğet geçmeye doğru yol almaktadır. Bu hafta içerisinde hizmete açılan Türkiye ve Rusya arasındaki “Türk Akım Projesi”nin yatay boru hatlarını kastediyorum. Çin ile Avrupa arasındaki “Yeni İpek Yolu ticaret rotası üzerinde Gürcistan, Bulgaristan neredeyse ÇHC’nin bütünüyle sahip olmuş olduğu Pire limanı dolayısıyla Yunanistan’ı “bir kuşak, bir yol”un odak noktası haline getirmektedir. Ayrıca 13 Nisan 2019 tarihinde İran-Irak-Suriye demiryolu projesinin görüşmelerinin sürdürülmesi bir başka Türkiye’nin by-pass edilmesi tehlikesini de ortaya koymaktadır. İran-Irak-Suriye demiryolu, Suriye Lazkiye limanıyla birlikte, Türkiye’yi güneyden by-pass ederek orta Asya’nın doğu Akdeniz’e açılan güzergâhının bütünüyle ÇHC’nin kontrolündeki Pire Limanına bağlanması art niyetli açılımların uç noktasını dikte ettirmektedir. Bu durum, yakın coğrafyamızdaki komşu olmayan ülkelerin haricinde, ülkemize komşu ülkelerin dahi Demir-Deniz İpekyolu’nda Türkiye’yi neredeyse tamamen devre dışı bırakmaya çalıştıklarının açık bir göstergesidir.
Üzülerek ifade etmek gerekir ki, “Türkiye Cumhuriyeti Demir İpek Yolu Projesi’nde bir cazibe merkezi ve vaz geçilmez olma konumunu yitirmek üzeredir. Yapılması gereken, yeniden “7B” Projesidir. Açık bir ifadeyle: “Berlin-Belgrad-Bulgaristan-Boğaziçi-Bozantı-Bağdat-Basra demiryolu hattıdır. Bu bağlamda yeniden “Almanya-Türkiye-Hindistan” birlikteliğidir. Yeniden ‘Berlin-Bağdat-Basra-Bombay’ ekseninin tesis edilmesidir. Bu hat üzerinde Trabzon ve İskenderun limanları ile bağlantılı kurulması elzemdir.
Malum bilinmektedir ki, “Uzakdoğu Ticareti” sadece ÇHC ile yapılmamakta, Pasifik ve Güneydoğu Asya ülkeleri bu hattı kullandıkları bilinen bir gerçektir. Hiçbir prodüksiyonda neredeyse Çin kadar, 1,5 milyarlık bir nüfusa sahip Hindistan’ı unutmamak gerekir. Bu arada Hindistan’ın büyük bir elektronik devrimi gerçekleştirdiğini de bir yerlere not etmek zorunludur. Düşünün ki, bu ülke, 15-20 sene sonra bir Çin olabileceği değerlendirilmektedir. Endonezya Malezya, Singapur, Filipinler ve Hindiçini ülkelerini ile beraber dünya nüfusunun ¼ ü bu ülkelerde yaşadığı görülebilecektir. Yine bilinen bir gerçektir ki, antik dünya ticaretinin ana ekseni bu güzergâh üzerinden geçmektedir.
Bütün bunlardan sonra demem odur ki, Türkiye coğrafyası, Balkanlardan Arap yarımadası ve Güney Asya’ya, ayrıca Akdeniz’e mükemmel bir bağlantı rotası ve bu rotadaki mükemmel bir lojistik üs olduğu açık seçik görülmektedir. Doğa’nın bahşetmiş olduğu bu coğrafya hem “Büyük İpek Yolu”’nun hem de “Antik Dünya Ticareti”nin ana ekseni Anadolu ve Trakya coğrafyasında bütünleştirmektedir. Benden söylemesi, sevgili okurlar.
Trabzon ve İskenderun limanları ile bağlantılı ‘Yeniden Berlin-Bağdat-Basra-Bombay’ güzergâhının ihya edilmesi Türkiye coğrafyasının tekrardan cazibe merkezi haline getirilmesi için hayati önemde görülmektedir. Libya-Berlin ekseni ile başlayan “Türkiye-Almanya” birlikteliği, Yeniden Berlin-Bağdat Demiryolu hattının Bağdat’tan sonra Basra ve Bombay’a uzatılması gelecekte bolluk, istikrar ve barışı müjdelemektedir.