Yeşil, Yenilebilir Enerji Paradoksu Ve Karbon Yakalama Maliyetinin Üstünde Bir ETS Bedeli

Tam boy görmek için tıklayın.

Oxford Üniversitesi’nin cep kitapları serisinden yayınlanan yenilebilir enerji kitabı yazarı Nick Jelley güneş enerjisi, su gücü, rüzgâr gücü, biyokütle gibi temel yenilenebilir enerji kaynaklarının yanında dalga gücü, gelgit gücü, jeotermal güç gibi daha az kullanılan kaynakları da ayrıntılı biçimde değerlendiriyor. Bu alanda dünya genelinde yaşanan son gelişmeler ışığında okurlara güncel verileri de içeren, canlı bir yenilenebilir enerji tablosu sunuyor. Sürdürülebilir bir yaşam ve iklim değişimini iki derece tutabilmek için yenilebilir enerji büyük önem taşıyor; ısınmada, gıda üretiminde, teknolojik aletleri çalıştırmada elzem. Fakat kömür, petrol, doğalgaz yakarak enerji sağlamak atmosfere yüksek miktarda karbondioksit yayıyor, ayrıca sağlığımıza ve çevreye zarar veren kirletici maddeler üretiyor. Neyse ki kullandığımız enerjinin bir kısmı, en başta da güneş, rüzgâr ve su gücüyle elde edilen enerjiler böyle zararlı etkilere yol açmıyor. Dünya nüfusunun çoğu, yeterli enerjiye sahip değil. İklim değişikliğine ve kirliliğe yol açmayan, uygun maliyette, herkese yetecek güç kaynaklarına ulaşılmak isteniyorsa, çözüm yenilenebilir enerji kaynaklarında yatıyor. Oysa daha şimdiden dünyanın pek çok bölgesinde en ucuz elektrik, rüzgâr ve güneş çiftliklerinden elde ediliyor. Ve bu kaynaklar dünyanın tüm enerji ihtiyacını karşılayabilir. Bir ülkenin insani gelişme endeksi değerinin düşük olması ile enerji kullanımı arasında güçlü korelasyon görülmektedir. Gelişmiş ülkelerdeyse kişi başında enerji tüketimi çeşitlilik gösterir. Bu çeşitlilik kısmen iklim farklılıkları nedeniyle olsa da, enerji verimliliği arttırılarak ve döngüsel ekonomiye dönüşümü sağlayan sürdürülebilir yaşam tarzı ile tüketimi azaltmak mümkündür. Adil bir yeşil dönüşüm için; gelişmiş ülkeler ekolojik borçlarını ödemelidir. ETS ile fosil yakıt üreten şirketler ve kullanan şirketler bedelini ödemek zorundadır, gelecek kuşaklar ve gezegen için.

İklim değişikliği azaltımının bir yolu olan Karbon Yakalama ve Depolama (KYD)  hakkında çok faydalı bir kitap var. MIT Enerji Girişimi araştırmacısı Howard J. Herzog, Karbon Yakalama kitabında iklim değişimini iki derece tutabilecek düşük karbon teknolojisi herkesin anlayabileceği şekilde yazmış. MIT Press Gerekli Bilgiler dizisi, ilgi çeken güncel konularda özenle hazırlanmış, kolay erişilebilir, özlü cep kitaplarından oluşmaktadır. İleri gelen düşünürler tarafından yazılmış bu kitaplar kültürel ve tarihî konulardan bilimsel ve teknik konulara uzanan bir yelpazede uzman bakış açısı sunmaktadır. İçinde bulunduğumuz anlık bilgi hazzı çağında görüşlere, gerekçelendirmelere ve yüzeysel açıklamalara kolayca erişebiliyoruz. Çok daha zor olansa dünyaya dair ilkelere dayalı bir anlayış geliştirmemizi sağlayacak temel bilgiyi edinebilmek. Gerekli Bilgiler serisi bu ihtiyacı karşılıyor. Uzman olmayan okurlar için özelleşmiş alanlarda bilinenleri bir araya getiren ve önemli konu başlıklarını temel bilgilerle birbirine bağlayan bu kitapların her biri karmaşık fikirlere bir erişim noktası sağlamaktadır. Sıcaklık artışını belirli bir seviyede tutmak için yaydığımız toplam CO2 miktarını sınırlamak zorundayız. %50 olasılıkla ısınmayı 2 derece sınırlamak için 2013 te başlatılan karbon bütçesi 1 550 milyar ton CO2 iken,  3 derece için bu sayı 3 300 milyar ton CO2 dir. Mevcut salınım oranını sürdürürsek %50 olasılıkla 2056 paris anlaşmasının 2 derece hedefini aşacağız. İklim değişimi 2 derece tutmanın üç yolu var.

  • Enerji tüketimini azaltma, enerji verimliliği, döngüsel ekonomiye geçiş
  • Düşük karbonlu teknolojilere geçiş, yenilebilir enerji kaynakları, nükleer enerji
  • Karbondioksit yakalama ve depolama KYD ile max co2 değeri ile ETS

Sleipner dünyada ki ilk ticari KYD dir. Kuzey denizinde, Norveç kıyısından 240 km uzağında olan Sleipner 1996 yılından bu yana yılda bir milyon ton civarında CO2 depolamaktadır.  Sleipner 50 usd / TCO2 karbon vergisinden kaçınmak için kuruldu ve 1.6 yılda geri dönüşü sağladı. Yeşil dönüşümün önderi Norveç başbakanı Gro Harlem Brundtland 1983 yılında dünya çevre kalkınma komisyonu başkanı  seçilmiş ve 1987 de  ortak  geleceğimiz  raporu ile  BM iklim değişikliği  çerçeve sözleşmesini dünya gündemine getirmişti. Norveç’de ki ETS nin KYD teşvik etmesi AB yeşil mutabakat için de iyi uygulama örneği oldu. Ekonomistler nadiren bir konuda uzlaşır. Ancak söz konusu CO2 salınımlarının azaltılması olduğunda karbon salınımını belirlemek için karbon vergisi veya salınım üst sınırı ve karbon emisyon ticareti en etkili yoldur. Yenilebilir enerji sertifikaları –REC- ile bu sektöre yatırım teşvik edilirken, fosil yakıt üreten dev şirketler lobi gücüyle greenwashing   -yeşil masal- anlatarak iklim değişimini gündemden düşürmeye çalışmaktadır. Karbon yakalama ve depolama teknolojisi %30 oranında iklim değişimini etkilemede rol oynayabilir, yeter ki KYD teknoloji maliyetinin üstünde ETS = CO2 değeri belirlensin.  Kamuoyunun etkisi ile fosil şirketlerin lobisi arasında kalan siyasetçilerin belirlediği ETS değeri; gezegenin sonunu belirleyecek.

Koç üniversitesi yayınları Oxford ve MIT yayınları ile yarışıyor. Yeşil Paradoks adlı kitap çok önemli enerji politikası gerçeklerinin altını çiziyor. İklim değişimi ile ilgilenen herkes okumalı. İklim değişiyor, dünya ısınıyor, artan enerji ihtiyacı daha fazla karbon salınımına neden oluyor. Bu gidişatı yavaşlatmak için dizel motor kullanımını, binaların yalıtımının güçlendirilmesini, güneş ve rüzgâr gibi yeşil enerjilerden daha çok faydalanılmasını teşvik eden politikalar üretiliyor. Ancak Yeşil Paradoks kitabı yazarı  Hans Werner Sinn’e göre, küresel ısınmayı azaltmaya yönelik mevcut politikalar etkisiz. Biyoyakıt kullanımının teşvik edilmesi gibi bazı politikalarsa düpedüz zararlı. Hans-Werner Sinn, Münih Üniversitesi’nde ekonomi ve kamusal finans profesörü, CESIfo Group’un başkanı olarak kuramsal olarak kanıtladığı “Yeşil Paradoks” işte bu noktada çok net bir alternatif çözüm modeli öneriyor: Sinn’e göre fosil kaynaklı enerji tüketiminin azaltılacağı beklentisi, aslında iklim değişikliğini hızlandırıyor. Al Gore un 2001 den  sonra  çevre aktivizmi ve 2006 stern raporu, AB nin yeşil mutabakatı, G8 kyoto  sonrası  dönemde  ortalama sıcaklıkları  sanayi öncesi  dönemde  ortalama sıcaklıkların  sanayi öncesi  döneme  göre  2 dereceden  fazla  artmamasını  sağlamak  için  emisyonları  dünya çapında yüzde 80  oranında  azaltma hedefi  , fosil yakıt üreticilerini  grenwashing  -yeşil masal- anlatması ile  yeşil paradoksu yarattı. Sayfa 227 de  Hans  Werner  Sinn  diyor ki “  maalesef, şekil  5.2 de  gösterildiği gibi  fosil yakıtların  çıkarımının  2050  öncesine  çekmek  bazı  karbon  yataklarının  erken  yakılması  demektir, bu  da  sera  gazı  etkisini  güçlendirecektir. İşte YEŞİL PARADOKS budur: Fosil yakıtlara olan talebin gelecekte düşürüleceğini ilan etmek şu andaki arzın artmasına ve küresel ısınmanın hızlanmasına neden olur.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/almanya-yine-hasta-mi/676224

Hans Werner Sin  konu hakkında  güncel bir makale  linki

Sayfa 244 de  Hans  Werner  Sin diyor ki “ SÜPER  KYOTO ; yeşil paradoksu ortadan kaldırmanın  bir yolu, tüm tüketicileri  bir araya getiren  tüketici  karteli  oluşturmaktır. Talep  politikaları  sadece  bazı  ülkeleri  kapsadığı  sürece  başarısız  olacaktır. Tüketim tavan sistemi  AB  2005 ten  beri  yürürlükte  olan  ve  tek tek  firmaların  emisyon  takasına  katılmasını  sağlayan  emisyon üst  sınırı ve emisyon ticaret sistemi  baz  alınarak bile yapılabilir. Süper  Kyota  sistemi  ilkesel  olarak  ikinci  dünya  savaşı  sonrasında  pek  çok  Avrupa  ülkesinde  uygulanan  ve  gıdanın  karneyle dağıtılmasını  öngören  sisteme  benziyor. Karne  çeşitli  devlet  kurumlarınca  sosyal kriterler  hesaba  katılarak   belirleniyordu. Yarım  kilo  tereyağı  almak için bakkala  hem  ürünün  düzenlenen  fiyatı  kadar  ödeme yapmak hem de  bir  terayağ  kuponu  vermek zorundaydınız. Eğer yeteri kadar kuponunuz yoksa,  başka kupon sahipleriyle takas yapmanız gerekiyordu. BM sertifika sisteminin tüm ülkeleri kapsayacak şekilde genişletilmesi de benzer bir mekanizmaya sahip olacaktır. Her bir ülkeye izin verilen karbon tüketim miktarı bu şekilde karneye bağlanacak, AB deki gibi bunun altında bölgesel düzeyde işleyen takas sistemleriyle karbonun nerede yakılacağı belirlenecek. Eğer insanlık dünya genelinde uygulanacak bir emisyon  üst sınırı  ticaret  sistemini  sürdürmek istiyor ise  bunun  derhal  yapılması  çok  önemli demektir. Gecikmeler bile  iklim  için  zehir  demektir. “

 

https://www.instagram.com/p/Cr1iBL0MAF0/

 

İTÜ makine fakültesinde 40 yıl önce ki lisans tezimin konusu enerji verimliliği idi. 20 yıl önce İstanbul Makine Mühendisleri Odası sanayi enerji yöneticiliği sertifika programında uzman mühendis olarak yüzlerce enerji yöneticisi olan mühendise bu konuları anlatarak eğitim verdim, diğer uzman arkadaşlarımla. Aşağıda uzmanların hazırladığı bir raporun linki ve özeti var. İklim değişimini  yaratan tüm koşullar  IPCC raporlarında var . …..COP 28. COP 29 …   tüm dünya siyasi liderleri iklim değişimi risklerini çok iyi biliyor.

https://www.instagram.com/p/CnXEcGZoJgU/

linkde  gördüğünüz  gibi çözümleri de mühendisler  her toplantıda  anlatıyor.

https://www.instagram.com/p/CeAoe7SNvQO/

linkinde  görüldüğü  gibi  greenwashing  yapan finansörlere de dur diyor, global, digital, green gençlik.

Net Sıfır 2053:  Sabancı Üniversitesi enerji merkezi SHURA nın T.C. Enerji Sektörü için Politikalar raporunu özetini sunacağım. Sabancı ve Koç üniversiteleri dünya bilim teknolojini Sabancı ve Koç Holding sayesinde yakından takip ediyor, teknolojik işbirlikleri kurabiliyor.

Sanayi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere dünya genelinde karbon emisyonunun en önemli kaynaklarından biridir. Tedarik, dağıtım gibi tüm boyutlarıyla değer zinciri yapılanmasına bağlı olarak ticari malların hareketi yani ulaşım da dikkate alındığında sanayi politikasından başlayarak ticaret, ulaşım ve finansman politikalarının yeşil dönüşüm ekseninde yeniden tasarlanması ihtiyacı öne çıkmaktadır. Türkiye’nin birincil enerji tüketiminde sanayinin payı yaklaşık yüzde 35 seviyesindedir, ancak üretilen ürünlerin taşınması ve depolanması gibi faaliyetlerin tükettiği enerji de dahil edildiğinde sanayi üretiminden kaynaklanan payın yüzde 50’ye ulaştığı tahmin edilmektedir. Türkiye, aynı zamanda kalkınma ve yeşil dönüşüm eksenlerini bir arada değerlendirme konusunda sanayinin mevcut yapısı nedeniyle önemli avantajlara sahip ülkelerden biri konumundadır. Türkiye’de sanayinin düşük teknolojili, düşük katma değerli ve karbon yoğun üretim kompozisyonu süregelen dış ticaret açığı ve orta gelir tuzağı gibi makroekonomik dengesizliklerin kaynağında yer almaktadır. Türkiye için sanayi kompozisyonunda orta-yüksek ve yüksek teknolojili sektörlere hızlı bir kayma, emsal pek çok ülkeden çok daha güçlü bir şekilde yeşil dönüşüm paradigmasıyla örtüşmektedir. Temel ve stratejik sektörlerde üretimin tüketimi karşılamakta yetersiz kalması ithalat bağımlılığını artırırken enerji ve karbon yoğunluğu yüksek sektörlerde yurtiçi tüketimi aşan üretim kapasitesi ve uyardığı ihracat emisyon artışını hızlandırmaktadır. Üretimin düşük katma değerli ve enerji/karbon yoğun sektörlerden katma değeri ve teknolojisi yüksek alanlara yönelmesi, enerji yoğunluğunu azaltarak hem sürdürülebilir ekonomik kalkınmaya hem de karbonsuzlaşmaya katkı sağlayacaktır.Yeni kapsayıcı stratejinin hem rekabet gücünün artırılması hem adil dönüşüm açısından güçlü bir potansiyel yaratacağı düşünülmektedir.

Net Sıfır 2053: Enerji Sektörü için Politikalar linki

https://shura.org.tr/adil-donusum-kapsaminda-turkiye-icin-sanayi-politikasi-alternatifleri/

No Nauture, No Future.

Cahit GÜNAYDIN

Makine Mühendisi

Yazar
Cahit GÜNAYDIN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen