Yetik Ozan, adı Dr. Turgut Günay. Aşık atışmalarında kullandığı isim de Firkati.
Bir şiirde becerebilirse tamamı, yapılamıyorsa bir kıtası ya da bir mısraı farklı ve özel olmalı. Yoksa yazılan sıradan bir şiir olur.
Yetik Ozan 1942 Manisa Soma doğumlu. Vefat ettiği yıl 1978.
Daha o zaman Rusya dağılmamış. “Esir Türkler” dediğimiz yıllar.
Mesela Atmaca Uçurumu şiirinde Uygur Türklerinden ve Çin’den bahsetmiş. Atmaca bir uçurumdan diplere doğru gidiyor, atılmış insanlar var;
“Yorulup diplere doğru ağar da
İnsan kokusuna konar bunalır”
Bir mısrada “Yeryüzü bir haşhaş kadar küçülür” diyor, müthiş. ve Çizildikçe pınar pınar bunalır” bir dünya.
Çin zulmü bu mısradan daha güzel anlatılmaz. Ortada Çin, Çinli kelimesi yok ama hemen anlıyorsunuz;
“İnsanlığa yumuk çapaklı gözler.”
Kerkük Türklerine yazmış;
“Ben ekerim, yada kalır ekinim,
Buğday başaklanır, boy verir kinim,
Eli doyururken soframla sinim,
Yanar boğazımın şurası gardaş.”
Kerkük Türküleri ne güzeldir ve ne kadar bizimdir. Bir millet olduğumuz ancak bu kadar güzel anlatılır.
“Sizin iller ile şu bizim ilin,
Bir iki türkülük arası gardaş.”
Kırım Türkleri vatanlarından sürülmüş, Kırım Han’lığı yok, hanlar yok. Sarı atlar sahipsiz. Bir kıtada bunları sadece Yetik Ozan anlatır;
“Sürsem al kulayı, yorgun mu yorgun,
İnsem, taş yürekli hanlar kilitli,
Gözlerim bir uzun geceye sürgün,
Aklarında pembe tanlar kilitli.”
Azerbaycan Türkleri için yazdığı şiirin bir kıtası şöyle;
Tar’ın burguları var, kulak da diyoruz. Burmak, burulmak hüzün. “El vurup da yaralarımızı acıtanlar var. Bağrımız oyulmuş. Tar Azerbaycan çalgısı, saz gibi içi boş, oyulmuş. Bu kadar mı güzel söylenir?
“Dert gönlümü burgu burgu buralı,
El yaram üstüne mızrap vuralı,
Bağrım bir tar gibi oyuk, yaralı;
İnce teller geçer, gel di gel gayri!”
Bu yerler hep yad elindeydi, yada düşmüştü.
“Çift oluklu bıçakla
Al alma soyduğum yerler,
Sarı kuşun gök çiçekle
Kavlini duyduğum yerler
Yada düştü.”
Köyde tarlada üzerinde çay, yemek yaptığımız sacayağı var. Sacayağı demirden dövüle dövüle yapılan üçgen bir destek. Yetik Ozan bir şiirinde kullanmış. Oğlunu, babasını ve kendini anlatmış “sacayağı” kelimesi kullanarak. Her gördüğümde bu mısra geçer aklımdan.
“Oğlum bana çekmiş, ben de babama”
Üç nesil. Geçmiş, hal ve gelecek. Yere sağlam basan ve dövüle dövüle olan.
36 yaşa sığdırılan birbirinden güzel şiirler.
İnşallah ileride çokça bahsederiz Yetik Ozan’ın şiirlerinden.
Bugün Nida Tüfekçi’ye ithaf ettiği Bağlama şiirini okuyalım efendim. Her mısrada düşüne düşüne.
İsterseniz Can Etili Hanım’dan da dinleyebilirsiniz Bağlama şiirini.
Bağlama
Her sevgi bir düğüm atmış koluna
Dokundukça inler, yarası vardır.
Irak gönüllerin uçurumuna
Ezgiden bir köprü kurası vardır.
Aslı saçlarını yönüne sermiş,
Altı tel koparıp göğsüne germiş,
Kerem, yarasından bir kabuk vermiş,
Sızlaya sızlaya vurası vardır.
Aşık sofrasında bir ayak olur,
Şenlik bırakanda Sümmânî alır.
Humarı kan ile karışıp kalır
Atadan toruna süresi vardır.
Veysel ile yumup iki gözünü
Görür gerçeklerin gizli yüzünü,
Emrah ile gamda tartar özünü;
Ağır yükü, hafif darası vardır.
Ak kuşlukta abdal öğütlemesi,
Kara günde kardaş ağıtlaması,
Kızıl tanda Avşar yiğitlemesi:
Nefesi, nidası, narası vardır.
Bozok yaylasında çamlarca uzun
Bir tütün kesilir çektiği hüzün
Nice ki, orda bir sürmeli gözün
Gönlüne yansımış karası vardır.
Şeker dağı acı sözden bıkanda
Etekleri misket misket kokanda,
Ardıçtan kovalar inip çıkanda
Her kuyu başında sırası vardır.
Söğüt çarşısında günle erenler
Zile düzlerinde burçak derenler
Ankara’da dama bulgur serenler
Dostudur, hal hatır sorası vardır.
Beşparmak’ta gümüş mavzer kesilir;
Çatal yüreğine barut basılır,
Alt teli bir tetik olup kasılır;
Bengide patlamak töresi vardır.
Yol üstü inerken Kelkit bucağı
Bağrına saplanır bir bağ bıçağı,
Eğin dedikleri gurbet ocağı
Iraktan el sallar, göresi vardır.
Çarşambaya yağmur yağar sel alır;
Yamadan dolanır, bayır, bel alır
Çorum’da Dürdane kızdan el alır
Yan yana halaya giresi vardır.
Muş’un yokuşunu çıkmış yorulmuş,
Narman’da bir güzel görmüş vurulmuş,
Ürgüp’te önüne tuzak kurulmuş;
Göğsünde üç kurşun beresi vardır.
Engeller koymuyor; yol sarp, o yaya
Ziganalar sisli, Kop kaya kaya
Bayburt’ta üç günü dönmüş üç aya;
Kaygulanıp tütün sarası vardır.
Fırat hoyrat akmış, o hoyrat akmış,
Urfa gibi göz göz Mardin’e bakmış,
Diyarbakır sıcak, kibritsiz yakmış;
Harput’un çayında çırası vardır.
Şahin yuvasında baykuş tünerken
Antep sınırlardan gazi dönerken
Tokat bir yabancı yüze inerken
On beşliler ile kurası vardır.
Gence’de topraksız lale örneği
Tebriz’de bayraksız kale örneği,
Kerkük’te ceylansız bala örneği
Öksüz tarı, tutsak curası vardır.
Nice ki ölüm var er geç kaderde
Bir içli ağıtla susar son perde
Karacaoğlan’ın yattığı yerde
Sonsuza dek nöbet durası vardır.
Yetik Ozan