Tınaz TİTİZ
YA şöyle tanımlanabilir: “Bir durumu kavramak, sonra da o durumun içerdiği sorunlara çözüm(ler) üretmek üzere, birden fazla ve akıllarını (kavrama güçlerini) sınırlayan daraltıcılarını askıya alabilen kişi içindeki en yaratıcı ve bilgili akıllardan ve Yapay Zekadan da yararlanarak oluşturulacak akıl düzeyi. Yetkin Aklı karakterize eden iki özellik, YA oluşturma kümesindeki bireylerin bilgi ve zekâ düzeylerini aşabilen sıradışı kavrama gücü ve yine sıradışı çözüm üretme gücüdür.”
İyi, güzel; bundan bize ne ki?
Bu omuz silkmenin ardındaki kabûlleri tahmin edebiliriz. “Sokaktaki insan için mesele sorunu kavramak ya da çözüm üretmek değil ki, biz sorunları da çözümlerini de biliyoruz. YA’ın yaptırım gücü var mı sen onu söyle.”
Entelektüel ve/ya belli konularda uzman olanlar ise, uzmanlık alanları içindeki konularda neler yapılması gerektiğini iyi biliyor ve o alandaki yetkinliklerinin, uzmanlık dışı alanlardaki sorunlar için de bir çözüm olacağını varsayıyor olabilirler.
Sokaktaki insanın arka plandaki kabûlü, “aslolanın icra edebilme (yaptırım) gücü olduğu; buna sahip olan bir kişi ya da grubun sorunları çözebileceği”dir. Yani düz Türkçe ile “yaptırım gücü yüksek bir kişi” (tanıdık geldi mi?).
İşte bu nedenle herkes bir şeylerin başı olmaya soyunuyor. Daha açıkçası ülkemizde tek adam rejimi değil tek adamlar rejimi ve de tek adamlık için yanıp tutuşan binler var. Her kurumun (çoğunun) başındakilere ve oralar için sıra bekleyenlere, makam odalarına, saraycıklarına, çevrelerine davranışlarına, kibirlerine bakınız. Hepsinin ortak yanı sorunları kavradıklarına ve çözebileceklerine duydukları güçlü inançtır. Bu denli büyük bir sorun stoku karşısında Yetkin Akıl ihtiyacının hiç duyulmamış olmasının ardında bu gerçek olmalı.
Mevcut durumda ihtiyaç nedir?
‘Mevcut durum’ belirsiz bir terim. Daha belirli olabilmek için mevcut durumun başat özelliğini belirten bir kavram gerek. O da ‘asimetri’dir. Başa çıkılması gereken sorunlar, yaptırım gücü daha yüksek bir dizi aktör tarafından yaratılmış ve sürdürülmekte olup, bunlarla baş etme durumunda olanlar ise her açıdan asimetriktir. Ayrıca da -biraz dağınık olsa da-, asimetrik taraflardan birisinin kullandığı akıllar içinde oldukça gelişkin akıllar olması ihtimali de yüksektir. O halde bütün bu asimetriyi dengeleyip tersine çevirebilecek bir Yetkin Akıl’a ihtiyaç vardır’
Bu durumda -mevcut durumdan yakınmalar- veya meli/malı türü ihaleci tutumlar ya da soruna yol açanlara yönelik caydırma amaçlı -ileride yaptırım gücü elde edilince yapılabilecek hesap sormalar- hariç tutulursa, sorunları çözme yolunda ciddi bir çaba yoktur denilebilir. Bunun nedeninin, ileri sürülebilecek çözüm önerilerinin çok büyük çoğunluğunun, ortak akıl, istişare vb terimlerle süslenmeye çalışılsa da ‘tek akılların eseri’ olduğu tahmin edilebilir. (Bunun iki basit nedeni ise: Çok sayıda fikir toplansa dahi, bunların hepsinden daha değerli bir bileşik fikir elde edebilecek (içinde dağınık olarak altın bulunan taş toprak yığınından altınları ayırmak gibi) bir ‘teknoloji’ geliştirilememiştir.. En ileri teknik, anket ve/ya moderatör aklı ile süzmektir. İkincisi ise, bir turda toplanan fikirlerin, çeşitli turlar boyunca zenginleşmesine imkân verecek bir algoritma kullanılmayışıdır.) Buna göre herhangi -basit görünüşlü- bir soruna dahi sürdürülebilir bir çözüm aramanın ilk ve olmazsa olmaz adımı, daha yetkin bir sorun anlama ve çözme aklı oluşturmaya çalışmaktır. Bunun göz ardı eden girişimler ancak sorun kaynaklarına zaman kazandırır ve de kazandırıyor.
Peki, o halde hemen YA oluşturalım!
Genelde ‘akıl’ sözcüğü insanla, daha özelde ise ‘kişinin kendi aklı’ ile özdeşleşmiştir. YA ise bu bireysel akıllara zımnen bir tehdit, en azından aşağılama olarak algılanıyor. Bu nedenle ilk adım bu saklı kibirden kurtulmak olmalıdır. Bu yapılmadan YA geliştirme çabalarına yapılacak davetler hep aynı şekilde cevap alacaktır: “Tamam o zaman aklımıza gelenlerden daha farklı ne yapılabilir söyle”. Bu cümle kişinin kendi aklına olan derin bağımlılığının net ifadesidir.
Eğer bu iç tuzakları aşabilen kişilerden oluşan bir küme oluşturulabilir ise, öncelikle bireysel akılların aldatıcılığından emin olabilmeleri için bazı örneklerle (bkz. https://bit.ly/3WA9Olb, sayfa 1) karşılaştırılmalıdırlar.
Sonrasında gerçek ve kümedekilerin çözümü yolunda ileri düzeyde motive olabilecekleri bir sorun seçilir. Bu nokta önemli olup, genel eğilim olabilecek “önce basit bir örnekte deneyelim” eğilimine kapılmamak gerekir. Çünkü, küme üyelerinin potansiyellerini harekete geçirme motivasyonları, sorunun karmaşıklığı ile doğru orantılıdır.
Her küme katılımcısı, sorunu ‘tüm katmanlarıyla’ anlayıp bir yandan da çözüm ipuçları geliştirebilmek için, genellikle fikirlerine değer verdiği kişilerden oluşan ayrı birer ağ oluştururlar.
Her katılımcı bilgi edinebilmek için çeşitli YZ araçlarından yararlanır.
Bütün bu süreçte istisnasız olarak her an küme üyeleri arasında çok yönlü bir etkileşim sürer.
Küme üyelerinin herhangi bir nedenle düşüncelerini -açık veya örtülü olarak- dayatması, “sürekli arayış içinde olma tutumundan uzaklaşması” halinde, moderatör ya da diğer üyelerce uyarılır.
Kümenin arayış süreci boyunca bulunabilecek çözüm ipuçlarının ‘yapılabilirliği’ konusundaki olası güçlük / imkânsızlıklara takılmamak gerekir. Bir durumda imkânsız görünen bir ipucunun bir değişiklikle imkânlı hale geldiği yukarıda verilen örnekte gösterilmişti (https://bit.ly/3WA9Olb).
Kümenin çalışmalarının verimli olabilmesi ve başka kümelerce de tekrarlanabilmesini teminen bir yönerge hazırlanır.
27 Temmuz 2024