Gökte bulut bulut sevdalar vardı. Mahrem yağmurlardı ellerimizi ıslatan.
Bahar da gelmişti zaten. Gönlünü yanına alıp dağlara doğru yola çıkmalıydı usulca.
Bir türkü başladı;
“Halimi arz ettim dağlara taşa,
Derdim götürmüyor bu gam yükünü..”
Emanet, göklere, yere ve dağlara arz edilmiş, onlar yüklenmeye yanaşmamışlardı da biz yüklenmiştik. Madem o kadar güçlüydük de neden dağlara taşlara anlatıyorduk içimizin dumanını.
Dağıdır,
Sinemde yâr dağıdır.
Başımda gam yuvası
Dağıtsa yâr dağıtır.
Gam yükünün kervanı gelince bölünmek değil, bölüşmek lâzımdı.
Gam zedeler,
Dert vurur gam zedeler,
Sinemi Hakkâk delmez,
Delerse gamze deler.
Dert bir değil elvan elvan olurdu ya da dert bin bir iken bin beş yüze çoğalırdı.
Aşık Veysel diyordu ya;
“Derdimi dökersem derin dereye,
Doldurur dereyi yüz olur gider.”
Karacaoğlan da çaresizdi;
“Üryan geldim gene üryan giderim
Ölmemeye elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eyler
Benim can vermeye dermanım mı var.”
Aşık Reyhani de yapmıştı yapacağını;
“Bahar gelsin şu dağlara gideyim
Belki derdimize çare bir çiçek
Toplayıp devşirip harman edeyim
Açılan yaramı sara bir çiçek.
Çünkü o da bir çiçeğin delisi
Kelebektir böceklerin alisi
Yeşil yamaç tabiatın halısı
Nakış dökmüş ara ara bir çiçek.
Kara taşta ala geyik sesi var
O geyiğin ıssız taşta nesi var
Kavalın bir acı inlemesi var
Çobanı düşürmüş zara bir çiçek.
Ben de bir aşığım Reyhani adım
Sorun çiçeklere az mı yalvardım
Benim tabiattan bir tek muradım
Götüreyim nazlı yara bir çiçek.”
Madem bahar gelmişti, madem derdimize çare bir çiçekti. Biraz da çiçek fotoğrafları çekip dönmeliydi dağlardan.
Aşkın türküsünü gözler söylermiş. Onu da Dilaver Cebeci Ağabey yazmıştı zaten.
Gözlerin
Siyah mı, elâ mı, yeşil mi bilmem?
Gözlerin, gözlerin, aman gözlerin!
Alır beni mor dağlara çıkarır,
Sevdalı başımda duman gözlerin.
Göz kırpmadan çağlar boyu seyretsem,
Aşkın çağırdığı menzile yetsem,
Pupa-yelken orda kaybolup gitsem,
Bir uçsuz bucaksız umman gözlerin.
Gözlerin bir çölde lâcivert gece,
Işıklar oynaşır sarışın, ince,
Her sînede yara açar derince:
Zağlı kılıçlardan yaman gözlerin!
Varlıklar üstünden sessizce aşan,
Yıldızlar söndürüp, yıldızlar yakan,
Şakağımda beyaz izler bırakan,
Sırlı ve muhteşem zaman gözlerin.
Gözlerin cenklerde yaşatır beni,
Gerilmiş bir yaydan boşaltır beni,
Bozkır hilâlince kuşatır beni,
Gözlerin, gözlerin aman gözlerin!
Dilaver Cebeci