TÜRKİYE’DE GELİR DAĞILIMI VE DEĞİŞİMİ ÜZERİNE
Son on yılların ekonomisine damgasını vuran, yön veren olgu, kuşkusuz küreselleşme akımıdır. Küreselleşme süreci ile birlikte, ulusal politikalar yerini, batı perspektifli, minimum devlet müdahalesine dayanan liberal politikalara bırakmıştır.
Bu süreçte, serbest ticaret kapsamında uluslararası düzeyde rekabet edebilmenin temel koşullarından biri olarak, ucuz maliyet anlayışının sonucu, reel ücretlerdeki düşme eğilimi de gelir dağılımını sabit gelirliler aleyhine bozmaktadır.
Türkiye 1980’lerde henüz hazır olmadığı bir serbestleşme sürecine girmiş, aşamalı olarak meydana gelmesi gereken birçok köklü değişim ve dönüşüm, hızlı ve kuralsız biçimde gerçekleşmiştir. Bu dönemde dünya ekonomisi ile bütünleşme çabaları ve uygulanan neo liberal politikalar ile Türkiye ekonomisi, istikrarsız bir yapıya bürünürken, işsizlik, enflasyon, gelir dağılımı gibi sorunlar, Türkiye ekonomisinin kronik sorunları haline gelmiştir.
Toplumun (nüfusun) alt gelir sahibi % 60’ı toplam milli gelirin % 33’ünü zengin % 20 ise milli gelirin % 45’2’sini almaktadır. Yüzde 20’lik en fakir kesim ise milli gelirin ancak % 6.5’uğunu.
Türkiye’nin kişisel gelir dağılımı yönünden durumu ve 1994 ile 2011 yılları arasında meydana gelen değişim, tablodan görülmektedir. Türkiye’nin en yoksul kesiminin oluşturduğu birinci %20’lik dilim, 1994 yılında toplam gelirin %4,9’unu alırken, en zengin kesim %54,9 ile milli gelirin yarısından fazlasını almıştır. Dolayısıyla, Türkiye’de en zengin ile en fakir arasında gelir yönünden ciddi bir uçurum olduğu gözlenmektedir. En alt ve en üst %20’lik gelir dilimlerinin milli gelirden aldıkları payın zamanla değişimi izlendiğinde, gelir grupları arasında bir yakınsamadan söz etmek mümkündür. En az gelir elde eden birinci %20’lik dilimin milli gelir içindeki payı yükselerek, 2011 yılında %6,5, en yüksek gelir elde eden beşinci %20’lik dilimin milli gelir içindeki payı ise azalarak, %45,2 olmuştur. Ancak, genel anlamda %20’lik dilimler arasında farklılığın korunduğu, meydana gelen iyileşmenin memnuniyet verici düzeyde olmadığı söylenebilir.
İstanbul Sanayi Odası tarafından yayınlanan 500 Büyük Sanayi Kuruluşu çalışmasının sonuçlarına göre, gelir dağılımında geçmişten günümüze sermaye kazançları lehine bir eğilim gözlenmektedir. 500 büyük firmanın 1983 yılında faaliyet dışı gelirleri %19,6 iken, 1990’da %33,3, 1996 yılında %53, 1998’de %80, 1999 yılında da büyük bir sıçramayla %219 olmuştur. Bu dönemde büyük firmaların faaliyet dışı gelirleri yüksek faizle kamuya aktarılan kaynakların gelirlerinden oluşmaktadır. Faaliyet dışı gelirler 2000 yılından itibaren azalma eğilimi göstermekle birlikte, 2009 yılında %50,9 düzeyinde olması, sermaye kazançları lehine değişimin, azalmış olsa da hâlâ devam ettiğini göstermektedir.
Bir ülkede toplumsal barış ve huzurun sağlanması ve korunması büyük ölçüde gelir dağılımının adil olmasına bağlı bulunmaktadır. Gelir dağılımı, hem gelişmiş hem de azgelişmiş tüm ülkelerin ortak sorunu olmakla birlikte, asgari gelirin belirli bir düzeyin altına düştüğü ülkelerde daha ciddi sosyo-ekonomik sorunlara yol açmaktadır. Bir ülkede istikrar ve huzurun olması, toplumsal barışın sağlanması, ancak o ülkede yaşayan ve en düşük gelir elde eden bireylerin de temel ihtiyaçlarını karşılayacak, eğitim, sağlık vb kamusal hizmetlerden kabul edilebilir düzeyde yararlanmayı olanaklı kılacak bir gelire sahip olmaları ile mümkün olmaktadır.
Doç. Dr. Necla AYAŞ
Bülent Ecevit Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü Öğretim Üyesi
Makaleyi daha geniş okumak için: http://www.turkmetaldergi.com/Turkiyede-gelir-dagilimi-ve-degisimi-uzerine_makale_46.html#sthash.SBeR88NH.dpuf